When you visit our website, if you give your consent, we will use cookies to allow us to collect data for aggregated statistics to improve our service and remember your choice for future visits. Cookie Policy & Privacy Policy
Dear Reader, we use the permissions associated with cookies to keep our website running smoothly and to provide you with personalized content that better meets your needs and ensure the best reading experience. At any time, you can change your permissions for the cookie settings below.
If you would like to learn more about our Cookie, you can click on Privacy Policy.
Elimi diğer kolumun üzerine götürüp okşar gibi sıvazladım. Genelde gerildiğimde bu hareketi yapardım. “Ne yapıyorsun? Ya biri görürse?” omuz silkti. “Umrumda değil.” “Ama benim umrumda.” Diye kızdığım da o gıcık gülümsemesiyle beni izlemeye devam etti. Daha fazla konuşmak istemediğim için kalkmayı teklif ettim. Zaten mesai saatim gelmişti ve zamanında masamda olmazsam içime dert olurdu. İtiraz etmeden kalktı ve ücreti ödeyip geldi. “Bir dahaki yemek benden.” Dediğimde gülümsedi. Kulağıma eğilip tüylerimi ürpertecek kadar kısık ve şehvetli bir tonda fısıldadı. “Hay hay.” Diken diken olan tüylerim ile kendimi dışarı attım ve arabaya binip şirkete geldik. Otoparkta neyse ki kimse yoktu, ayrı yerlerden içeri giriş yapıp odalarımıza dağıldık. Uzun soluklu bir çalışmanın ardından evin yolu