21.bölüm

2210 Words
Mevsim, kıştan bahara geçiyordu ama, aşkta mevsim artık kış idi. Alisya için artık her gün kış, her an hüzün, güneş bile artık içini soğutan bir gök cismi idi. Her yeni güne kalbinde muhteşem bir burukluk ile uyanıyordu. Bugün de öyle açtı gözünü yeni güne. Telefonunu eline aldı. Joseph’ten bir mesaj bekliyordu ama ne bir mesaj ne başka bir şey vardı telefon ekranında. Alisya, İki gündür Joseph ile konuşmuyor, ondan hiçbir haber alamıyordu. Sanki yaşama sebebi kalmamış, hayattan artık tat alamaz hale gelmiş gibi hissediyordu. Öylece açtı gözlerini, pencereden dışarıyı seyre daldı. Normalde kendine kahve yapmaya kalkar, hayattan zevk almak için çeşitli yollar bulurdu kendine. İki gündür bu yollar kapanmış, zevk almak için bir sebep kalmamıştı. Vena’nın henüz bu ayrılıktan haberi yoktu. Vena, olanlardan habersiz bir şekilde, içi kıpır kıpır,  yepyeni bir umut ve sevinç ile açtı gözlerini yeni güne. Bugün Münire teyzeyi ziyarete gidecekti. Fatih’i görme ihtimali yüzünde güller açtırmış, karnında kelebekler uçurmuştu. Şarkılar mırıldanarak kalktı yatağından, kendine kahve pişirip içindeki sevince sevinç katmak istedi. Kahvesini mükemmel bir neşe ile kaynattı, fincanın alıp pencere karşısına geçerek günün güzelliğinin tadını çıkardı. Saat henüz 11.00 idi. Oyalana oyalana içti kahvesini, fincanın mutfağa götürüp oradan odasına neşeyle çıktı. İçi kıpır kıpır bir vaziyette açtı giysi dolabını, deniz mavisi bir üst, siyah bir pantolon aldı üstüne tutarak ona ne kadar yakışacağını görmek için ayna karşısına geçti. Yüzünde oluşan gülümsemeden anlaşılan o ki kendini bu kıyafetlerin içinde oldukça güzel hissedecekti. Hiç zaman kaybetmeden üstünü giydi, makyaj yapmayı çok sevmiyor, sadelikten yana takılıyordu. Hafif bir ruj sürüp, hoş kokulu parfümünden de sıkarak son kez aynaya baktı. Artık hazırdı. Kendine bakmaktan gözlerini alamıyordu. Aynı neşeyle odasından çıktı ve paltosunu almaya yönelirken saate baktı. Saat 12.00 idi. Bugün eli boş gitmek istemedi Münire teyzenin yanına, erkenden evden çıkıp biraz kurabiye almayı düşündü. Evden çıktı, yürürken kurabiyeleri Alisya’nın pastanesinden almayı düşündü. Heyecanlı adımlarla yürüyordu, Alisya’nın evinin önüne vardığında ona uğrayıp selam vermek istedi ama daha fazla vakit kaybetmek istemediği için vazgeçti. Ayrılıklarından habersizdi Vena, en son Alisya yalnız kalmak istediği için anlayış gösterip onunla iletişim kurmamayı tercih etmişti. Ama aklı bir an onda kalmıştı. Akşam dönüşte muhakkak Alisya’ya uğramaya karar verdi. Pastaneye doğru yürümeye devam etti. Beş dakika sonra oradaydı. Pastaneye girer girmez, çalışanlar Vena’yı çok hoş bir şekilde güler yüzle karşılamışlardı. Vena bu karşılaşmadan oldukça hoşnut olmuş, çeşitli kurabiyelerden alarak ve güzel enerjiler ile ayrılmıştı oradan. Huzurevine doğru yola koyuldu. Bu arada saat 12.30 olmuştu bile. Vena heyecanla yürüyordu, huzurevine yaklaştıkça Fatih’i görme ihtimali aklına geliyor ve kalbi küt küt atıyordu. Huzurevine vardı Vena. Her zamanki gibi güvenlik görevlisi ile dostane bir selamlaşma faslından sonra Münire teyzenin yanına doğru geçti. Hayal kırıklığına uğramıştı Vena. Fatih orada değildi. Yaşadığı hayal kırıklığından dolayı Münire teyzenin onu ne kadar hoş bir şekilde, sevgi ve mutlulukla karşıladığını fark edememişti. Silkindi ve kendine gelerek, “Münire teyzeciğim kusura bakma yoruldum biraz, dalmışım bu sebeple. Nasılsın bakalım görüşmeyeli, otur otur bak sana kurabiye getirdim. Birazdan birer çay söyler, karşılıklı yer içeriz. Seni çok iyi gördüm. Çok sevindim buna. Ama biraz düşüncelisin sanki. Bir sorun mu var ?” Münire Teyze, gözleri dolu dolu bir şekilde “Ah canım kızım, ne zahmet ettin. Ne gerek vardı ki. Diye mahcubiyetini belli etti. Oğlum fatih dedi Münire teyze,” Vena, Fatih ismini duyunca birden heyecan ve telaş karışımı bir duygu içine bürünmüştü. “Bir şey mi oldu oğluna Münire teyze.” Münire teyze Vena’nın oğlu için endişelenen tavrını fark etmişti, hoşuna gitmişti bu durum. “ yok kızım yok iyi çok şükür. Endişelenme. Ama bugün yanıma uğrayacağını söylemişti, hâlâ gelmedi. Bu saate kadar gelmesi gerekirdi. Aklım onda kaldı ondan böyle düşünceliyim.” Vena, “ Ben şimdi onu ararım Münire teyzeciğim bunu dert etme sen kendine, ararım sen konuşur sorarsın neden gelmediğini için rahat olsun.” Vena, heyecanlanmıştı. Fatih'in numarasının bu kadar çabuk lazım olabileceğini düşünememişti, heyecanla aradı Fatih'i. Fatih ilk çalışta açmamıştı telefonu. Vena içten içe bozulmuştu bu duruma ama Münire Teyze’ye belli etmemeye çalışıyordu. Münire teyzeye dönerek “Münire Teyzeciğim ben aradım açmadı ama belli ki işi var. Birazdan dönüş yapar. Ben bize birer çay getireyim, kurabiye yer sohbet ederiz. Fatih arayınca konuşur aklındaki soru işaretini giderirsin, hemen geliyorum.”  Vena, huzurevinde bulunan çay ocağına doğru gitti ve iki çay getirip döndü Münire teyzenin yanına. Çayları getirdiği gibi telefonun çalması bir oldu, arayan Fatih idi. Vena heyecanlanmıştı, heyecanını gizlemeye çalışıyordu, hemen açtı telefonu heyecanlı bir ses tonuyla. “Merhaba Fatih. Kusura bakma rahatsız ediyorum ama şu an annenin yanındayım bugün yanına geleceğini söylemişsin ama henüz gelmediğin ve haber vermediğin için seni merak etmiş, seninle konuşmak istiyor.” Fatih o sempatik ses tonuyla “yok ne rahatsızlığı iyi ki aradın. Tabii ver annemle konuşayım. İşimden dolayı geciktim, bunu ona da söylemeliyim.” Vena annesine telefonu verir. Münire teyze hüzünlü bir ses tonuyla “ oğlum nerelerdesin. Hani beni ziyarete gelecektin. Merak ettim seni, gelmeyince aklıma binlerce şey geldi” Fatih, “anneciğim merak etme haber veremedim işlerin yoğunluğundan. Yarım saate yanında olacağım.” Münire teyze içine su serpilmiş bir şekilde,  “Peki oğlum. Kendine dikkat et.” Fatih telefonu kapatmadan önce Vena ile konuşmak istedi. Annesine Vena’ya telefonu vermesini rica etti. Münire teyze telefonu Vena’ya doğru uzatarak  “kızım Fatih sana bir şey söyleyecekmiş.” Vena merak içinde aldı telefonu. Meraklı ve heyecanlı ses tonuyla “Efendim” dedi Fatih, “aradığın için teşekkür ederim. Ben yarım saate geleceğim. Ben gelene kadar annemin yanında kalabilir misin, eğer müsaitsen ve işin yoksa tabii.” Vena, o istemeseydi bile kalacaktı zaten ama onun bu isteği Vena’yı o kadar mutlu etmişti ki işi olsaydı iki eli kanda olsaydı dahi kalırdı orada. Bu güzel istek üzerine mutluluktan uçarak “ tabii tabii kalırım elbette aklın burada kalmasın” diyerek telefonu kapattı. Münire teyzenin rahatladığı gözlerinden okunuyordu. Vena da onun rahatladığını anlamış bir şekilde “bak Münire teyze, korkulacak bir şey yokmuş. Tahmin ettiğimiz gibi, işlerinden dolayı gelememiş Fatih. O gelene kadar ben yanındayım. Hadi çaylarımızı soğutmadan içelim kurabiyelerimizden yiyelim” diyerek sohbete koyulur. “ Ee, neler yaptın ben buralarda yokken, anlat bakalım. Uzun zaman oldu görmüyoruz birbirimizi.” Vena  ile Münire teyze hoş sohbete başladılar. Sohbet o kadar sarmış, o kadar kaptırmışlardı ki kendilerini bu sohbete, zamanın nasıl geçtiğini anlamamışlardı. Belli ki yarım saat geçmişti çünkü bir an kapıda Fatih belirdi. Münire teyze oğlunu gördüğü için çok sevinmişti. Vena da bir o kadar heyecanlanmış ve mutlu olmuştu. Fatih yanlarına yaklaştıkça Vena’nın heyecanı artıyordu adeta. Münire teyze coşkun ve şefkatli bir sesle “ Hoş geldin oğlum” dedi Fatih hemen annesine sarılıp ellerimden öptü. “Hoş bulduk Anneciğim, Vena’ya da dönerek Merhaba Vena. Beni kırmadığın için teşekkür ederim” diyerek selam verdi. Daha sonra hep birlikte oturdular. Vena Fatih’te de bir çay getirdi. O esnada Münire teyze azarlamaya başlamıştı Fatih'i, “Ah be  Oğlum, beni öyle bir merakta bıraktın ki, bir daha ne olursa olsun bana sadece bir haber ver. Aklım sende kalmasın. Ben artık yaşlandım oğlum böyle şeyler bana ters. Maazallah heyecandan, stresten  bana bir şey olur.” Oğlu ve Vena Münire teyzenin bu sözlerinden çok etkilenmiş ve üzülmüşlerdi. Fatih bu sözlerin üstüne hemen söze atıldı. “Aman anneciğim o nasıl söz öyle. Ağzından yel alsın. Tamam bir dahakine haberdar ederim seni merak etme. Neyse ki Vena  var.” “ sağ olsun kızım eksik olmasın. Senin yokluğunu aratmıyor bana artık.” diyerek devam etti laflarına Münire teyze. Vena, içi hoş olmuş bir şekilde ruhunun okşandığını belli ederek gülümsedi. “ne demek Münire teyzeciğim. Sen benim annem gibisin, ben senin yanında olmayacağım da kim olacak. Merak etme. Her zaman yanındayım. Fatih'i de anlamak gerek. Belli ki o kadar yoğun ki  bir mesaj dahi atmaya fırsat bulamamış. Yoksa o da seni merakta bırakmak İstemezdi.” birbirlerini hoşnut eden sözler, çeşit çeşit konulardan konuşarak güzel bir gün geçirdiler Vena, Fatih ve Münire teyze. Münire teyze belki de ömrünün bu son yıllarında oğlunu bu denli mutlu gördüğünden dolayı oldukça mutluydu. Belki de ona bir şey olsa artık gözü açık gitmeyecekti. Çünkü biliyordu ki, anne yüreği hissediyordu ki ileride oğlu ve vena evlenecek ve çok mutlu bir yuvaya sahip olacaklardı, bu konuda içi rahattı. Gülücüklerin havada uçuştuğu hoş sohbetlerin devam ettiği  iki üç saat sonunda Vena’nın birden aklına Alisya gelmiş ve saate bakmış ti. Saat akşamın beşi idi. Vena hanımefendi bir tavırla “Münire teyzeciğim ben müsaadenizle kalkayım. Bir arkadaşım rahatsızdı da o aklıma geldi. Ona da bir bakayım.” diyerek izin istedi. Fatih hemen ayaklanarak “seni ben bırakayım Vena ”diye teklifte bulundu. Vena Hayır diyecek oldu ki Münire teyze hemen müdahalede bulundu. “Bırak bırak oğlum. Evet bu saatte tek başına gönderme Vena kızımı”. Vena bu sözler üzerine  boynu kıldan ince bir şekilde kabul etti Fatih'in teklifini. Münire teyzeye bakarak “peki seni kırmayacağım Münire teyze.” Fatih hemen paltosunu aldı ve arabasına doğru yola koyuldular. Vena yolda mahcup bir sesle “Kusura bakma seni yormak istemezdim ama Münire teyzeyi kırmak istemedim. Aslında yürüyebilirdim, arkadaşım hemen şurada yakın mesafede oturuyor.” Fatih, “ öyle şey olur mu hiç, ne yorulması memnuniyetle bırakırım. Sen benim anneme bu denli iyi bakıyor iyi yaklaşıyorsun ben seni evine bırakmışım çok mu.”diyerek cevap verdi Vena’ya. On dakika sonra Vena, “arkadaşımın evi burası uygun bir yerde indirirsen beni çok iyi olur. Teşekkür ederim” diyerek Fatih'i yönlendirdi. Fatih, “Tabii” diyerek sağa çekti arabasını. Vena inerken, Fatih elinden tuttu ve “Her şey için çok teşekkür ederim Vena, senin de uygun olduğun bir vakitte birer kahve içmeye ne dersin” diye teklifte bulunmuş adeta bombayı Vena’nın eline bırakmış ve öylece susmuştu. Vena ne diyeceğini bilemez haldeydi, hemen geçiştirmek isteyerek “ tabii, olur, haberleşiriz yine” diye kem küm etmeye başladı. Tekrardan teşekkür ederim. İyi geceler” diyerek indi arabadan çabucak. Vena çok heyecanlıydı, hemen Alisya’ya bu durumu anlatmak istiyordu ama bir an Alisya’nın yaşadıklarını düşündü ve durdurdu kendini. Bir an için dışarıda heyecanını bastırarak derin bir nefes aldı ve Alisya’nın yanına o şekilde girmek istedi. Alisya’ya ya da haber vermemişti ama tahmin ediyordu ki Alisya müsaitti. Alisya’nın kapısına doğru yürüdü, kapıyı çaldı ve Alisya tedirgin bir şekilde açtı kapıyı, onu beklemiyordu çünkü. Alisya darmadağınık bir haldeydi, kapı açılır açılmaz Vena fark etti gözlerinin şişliğini. “Alisya bu ne hal. Neyin var senin öyle, ne yapmışsın kendine” diye telaşla sordu sorularını Vena. Alisya’nın tek kelime edecek hali yoktu, onu görür görmez boynuna sarılıp ağlamaya başladı. Vena ne yapacağını bilemiyordu, hemen Alisya’nın kolundan tutup kapıyı kapattı ve Alisya’yı koltuğa oturtmaya yöneldi. Alisya koltuğa oturdu Vena ise mutfaktan bir bardak su getirdi. Alisya pek iyi  görünmüyordu Vena sessizliğini korudu ilk başta hiçbir şey sormak istemedi. Daha doğrusu üstelemek istemedi, biliyordu çünkü Alisya hazır olduğunda anlatacaktı her şeyi. On dakika boyunca öylece sessizce oturdular. Alisya en sonda “ bitti” diyerek bozdu sessizliği. Vena anlayamamıştı bir şey anlamıyorum. Alisya, “bitti işte Vena bitti, ayrıldık Joseph ile bitti. Bu Aşk bu kadar sürdü işte. Buraya kadarmış” diye haykırarak ve gözyaşları içinde döktüğü içini  Alisya. Vena şaşkındı, “ne bitmesi ne diyorsun Alisya, kendine gel” inanamamıştı duyduklarına Vena. Alisya telefonunu eline alarak Joseph’in attığı son mesajı okuttu Vena’ya. Vena şaşkındı bu mesaj karşısında. “nasıl bitti. Nasıl olur bu aşılamayacak bir şey değildi ki, delisiniz siz” Alisya hiçbir şey demiyordu, öylece gözyaşları içinde boşluğa bakıyordu gözleri. Vena sakinleştirmek için uğraşıyordu Alisya’yı elinden geldiğince ama Alisya o kadar dağınıktı ki  hiçbir şey onu kendine getiremiyor. Vena kendine kızdı bir yandan da, çünkü bu durumdan sonra hiç yazmamıştı aramamıştı da onu. Belki daha önceden haberi olsaydı müdahale edip durumu toparlanmasına yardımcı olurdu Alisya’ya. Ama hiçbir şey yapmamıştı, öyle olduğundan haberi yoktu tahmin bile edemezdi öyle bir şeyi. Vena da şaşkınlıkla boşluğa baktı öylece. Vena Alisya’nın bu durumu karşısında bugün Alisya’nın yanında kalmayı düşündü, onu bu denli kırgın ve dağınık iken yalnız bırakmak istemiyordu. Alisya ile konuşmaya başladı, kafasını dağıtmak istedi Vena. Bugün olanları anlatmak istemişti bir an için ama şu an doğru zaman olmadığını düşünerek susmayı tercih etti. Daha doğrusu susmaktan ziyade başka konuları düşünerek kafasını dağıtmayı planladı. Aklına bir şey gelmiyordu. Bu durum karşısında donup kalmıştı düşünceleri adeta. “Hadi gel film izleyelim mi  Alisya hem biraz kafamızı dağıtmış oluruz” diye öneride bulundu Alisya’ya. Film izlemek iyi bir fikir olabilirdi diye düşündü Vena. Alisya hâlâ sessizdi hiçbir kelime etmiyordu. Vena, böyle olmaz ama Alisya, kendini bu kadar hırpalama. Böyle bir sebepten bitemez bir ilişki. Aranızdaki bağın ne kadar güçlü olduğunu biliyorum. Emin ol bir şeyler düzelince toparlanacak her şey, kendini bu kadar mahvetme.” Alisya ayaklandı ve yüzünü yıkamak için lavaboya girmeyi düşündü, giderken “haklısın haklısın aşılmayacak bir problem değildi, ağlayıp kendimi hırpalamanın hiçbir yararı yok biliyorum, ”diyerek yüzünü yıkamaya gitti.  Oradan  daha güçlü bir şekilde döndü koltuğa “Hadi hangi filmi izliyoruz.” diye sordu Vena’ya. Vena onun toparlanmasına sevinmişti. “Sen hangisini istersen, komedi filmi izleyelim ya da  en iyisi, biraz gülelim.” Alisya, “bana uyar” diyerek “ dur geliyorum mutfakta biraz atıştırmalık vardı, film izlerken iyi gider.” Alisya atıştırmalıkları getirirken Vena’da güzel bir film bulmuştu. Film izleyerek kafalarını dağıtmak için oturmuşlardı koltuğa. Güzel güzel filmlerini izlediler. Kahkahalarla dolu bir gece geçirdiler. Elbette ki Alisya’nın kafasında soruları vardı mutlaka. Gülmesi her şeyi çözdüğü anlamına gelmiyordu ama bir nebze dahi olsa unutmuş olabilirdi yaşananları ya da uzaklaştırmıştır kafasından O an için. O gece yine iki arkadaş birbirlerine destek olmuş. İyi günde nasıl mutluluğu paylaşıp arttırmışlarsa kötü günde de acıyı paylaşıp azaltmışlardı. Aşkın öteki yüzü, dostluğun güçlü yanı hikayenin gidişatına eşlik ediyordu... 

Read on the App

Download by scanning the QR code to get countless free stories and daily updated books

Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD