Yiğit ve Ayaz Araf'ı içeri taşırken ben de titreyen bacaklarıma rağmen arkalarından adeta koştum. Burçak da benim arkamdan gelirken Araf'ı dikkatlice koltuğa yerleştirdiler. Yiğit "Yara çok kötü. Dikmem gerek. Ama uyanık kalmalı,” dedi. Araf'ın başucuna oturup "Araf beni duyuyor musun?" diye sordum. Gözlerini hafifçe açınca gülümsedim. En azından bilinci tam olarak kapanmamıştı. Kim bilir, ne kadar acı çekiyordu? Yiğit yanımıza gelip "Araf şimdi seni dikeceğim ama uyanık kalmalısın,” dediğinde kalbim sıkıştı. Uyuşturucu da yoktu. Nasıl dayanacaktı? Araf'ın gözleri yeniden kapanırken yüzüne dokundum. Mavi gözlerini kısık bir şekilde açtı. Burçak "Teknik olarak imkânsız,” dediğinde Ayaz "Burçak haklı,” dedi. Yiğit “Ben de biliyorum fakat dikerken uyursa sonradan ne olacağına dair bilgim