Vampir ve Mafya 1 Bölüm
"Kedicik" nereye kayboldu bu? Çok acıktım ya. Kediyi yola çıkarken görmemle, vampir hızıyla koşmak istedim ama yapamadım. Çünkü etrafta kameralar vardı. İnsanlık gelişti ve benim için tehlikeli bir hal aldı...
Normal insan gibi koştum ve kediyi yakaladım.
Kediye kötü bir şekilde sırıtarak ayağa kalktım ama bana çarpan demir parçası ile yere yapıştım. Kedinin sırıtmasını o demir parçası yaptı bana resmen.
Lanet araba çarptı. Hemen oradan kalkıp kaçacakken arabadan bir takım elbiseli adam indi. Adım sesleri benim tarafa doğru geliyordu. Lanet olsun yaklaşıyor...
"Lanet kadın neden arabanın önüne çıkıyorsun?!?!"
İyi misin değil de bunları mı söyledi bana ahh şu insanları hiç anlamıyorum.
Ayağa kalktım "Ben iyiyim. Kedimi yoldan alıyordum." dedim ve uzaklaşmaya başladım. Kolumun tutulması ile arkamı döndüm.
"Arabamın önü öyle demiyor ama!" Ahh bir rahat ver, gidip kanımı içeyim. Birde arabamın önünü mahvettin deyip para mı isteyeceksin. "Dedim ya iyiyim bir şeyim yok şimdi gitmem gerekiyor!" deyip kolumu sert bir şekilde çektim.
Cebinden bir kart çıkardı ve bana uzattı.
"Benim de gitmem gerekiyor al şu kartı ve bir şey olursa ara!" dedi, ciddi bir ses tonuyla.
Hemen kartı alıp ormanlık yola doğru yürüdüm. Çok susamıştım ve hemen kan içmek istiyordum, kedinin kanını.
Adam son sürat yanımdan arabayla geçip gitti. Elimdeki karta baktım ve yere attım. Hızlı adımlarla ormana girdim. Ormanın derinliklerinde bir yerde güzel küçük bir evim vardı. Eve girer girmez kedinin kanını içtim ve sonra dışarı bıraktım. Şimdi rahatlamıştım. Evet size kendimi tanıtayım...
Benim bir çok ismim var. 311 yaşındayım. Bir vampirim. 1.66 boyum, 1.57 cm kahve rengi saçlarım var. Beyaz solgun tenliyim dolgun kırmızı dudaklarım, yeşil gözlerim, karanlık bir geçmişim var ve galiba türümün son örneğiyim. Bir safkanım. İnsan kanı içmem, yani son 200 yılda içmedim. Hayvan kanı içiyorum ve yemek yemeye alışığım. En son ne zaman yemek yediğimi unuttum ama neyse siz aldırmayın.
Bugün 200 yıldan sonra ilk defa biriyle konuştum. İnsanlardan uzak dururum. Böylesi daha iyi. Kendi küçük evimde yaşıyorum daha çok kitap okumayı severim, bir de müzik dinlemeyi.
Ormandan hiç çıkmamaya özen gösteririm ve insanlarla iletişim kurmamaya da. Çünkü çok güzelim modellere bile taş çıkartırım. İnsanlar beni görseler rahat bırakmazlar. Bir kere saçlarım bile çok dikkat çekiyor ve bu tehlikeli bir durum, kimliğim ortaya çıkabilir.
Ben 4 günde 1 avlanmaya çıkarım geceleri, ama bu sefer tam bir hafta oldu kan içmedim. Sadece kendimi deniyordum ne kadar dayanabilirim diye ama bu sabah çok kötü bir susuzluğum vardı. Dayanamadım ava çıktım ve bunlar oldu.
Artık akşam olmuştu bu gece dolunaydı. Harika aslında kurt adamlar olsaydı, şimdi kurt olurlardı. Köpekleri severim ama daha çok kanlarını. Kanlarını içerken zorlanıyorum kediden daha beterler.
Gün ışığında dışarı çıkabiliyorum ama çok kalınca biraz halsiz oluyorum. Görme, işitme, koklama duyularım gelişmiştir. Duvarların arkasını görebiliyorum. Hızlı koşabiliyorum. Karanlıkta bile çok iyi görebiliyorum ve çok güçlüyüm.
Bu gece de raftan bir kitap aldım ve okumaya başladım. Aşka dair bir kitaptı. Defalarca okumama rağmen, hala okuyorum. Hep öylelerini okurum. Bazen düşünüyorum acaba ben de bir gün aşık olur muyum? Sevdiğim kişi nasıl biri olur?
Ama ben sevemem ki, beni sevmezler ki. Ben bir vampirim. Yalnızlığa mahkumum, karanlığa mahkumum. Asla sevmem ve sevilmem. Bunları düşününce gözümden bir kaç damla yaş geldi. Kim diyor ki vampirlerin duyguları yok. Ölümsüzlüğümüzün bedeli yalnızlıktı sadece.... Sevilmemekti...
Bazen dışarı çıkmak istiyorum. İnsanlarla konuşmak, arkadaş olmak hatta bir sevgilim bile olabilirdi. Ama korkuyordum kabul edilmemekten. Bu dünyada sanki bana yer yoktu.
Sabah olmuştu güneşin ilk ışıkları, evi aydınlatırken, ben de kitabı bitirmiştim. Hemen bir duş aldım. Evimin yanında çok güzel kırmızı güller vardı. Benden enerji alıyorlardı ve çoğalıyorlardı. Kırmızı güller, kırmızının en güzel tonundaydı. Onlardan hazırladığım sıvıyla, saçlarımı yıkıyordum. Neyi sevdiğimi sorarsanız cevabım elbette saçlarım olur...
Duştan çıktım üzerime siyah elbiselerimden birini giydim. Tüm elbiselerim siyahtı ve bir birlerine benziyorlardı.
Sonra ormana çıkıp biraz yürüdüm saçlarım kurumuştu. Eve geldim ve tüm saçlarımı ördüm. Yine elime bir kitap aldım ve oturdum.
Bu sırada dışardan adım sesleri geldi. Olduğum yerde donup kaldım resmen. İlk kez... İlk kez biri beni bulmuştu. Hızla kapıya yaklaştım. Bir erkek vardı, kapının ardında ve etrafa bakıyordu, sonra kapıyı tıklattı.
Sabırsızdım, mutluydum. Bu benim için şans olabilirdi, dünyaya katılmaya. Atmayan kalbim atıyordu sanki mutluluktan ve kapıyı açtım. Bu oydu bana arabayla çarpan kişi. Kapıyı açtığımda "Sonunda açtın seni o kadar aradım ki," dedi.
Hiç vakit kaybetmeden "Neden?" diye sordum. “Bir çok nedenim var," dedi. "O zaman nedenlerini açıkla!" dedim. "Eve davet etmeyecek misin?" dediğinde, onu hemen eve davet ettim.
Salonda koltuğa oturdu ve etrafı incelemeye başladı. Ben de onu incelemeye, siyah pantolon, siyah tişört, siyah spor ayakkabı. Siyahlara bürünmüştü resmen ve çok yakışıklıydı.
Kahverengi saçları, siyah gözleri, o güzel dudakları ise öp beni diye bağırıyordu. Boynunda ki damarsa ye beni diye haykırıyordu resmen. Şimdi hangisini yapsam acaba?
Hemen lafa daldım. Kendimden emin bir şekilde "Anlat bakalım," dedim. Bana döndü ve "Öncelikle tanışalım. İsmim Karan senin?"
Biraz duraksadım ismimi ne söyleseydim acaba diye düşünürken en sevdiğim kitabı hatırladım Leyla ile Mecnun.
"Leyla," dedim.
"Seni aramamın bir çok sebebi var. Birincisi dün önüme aniden çıktın ve sana çarptım. Önemli bir toplantım olduğundan seninle ilgilenemedim. Seni araştırdım. Kameralarda ormana girdiğini gördüm ve bugün zorda olsa seni buldum. Seni şimdi doktora götürmek istiyorum. İkinci bir sebepse sana bir teklif sunmaya geldim," dedim.
Acaba teklifi neydi ama hayır doktor olmazdı. Hemen "Hayır! Ben çok iyiyim o yüzden doktora gitmek istemiyorum. Zaten bir şey olacak olsa çarptığın anda olurdu!" Hastaneleri sevmem kan kokuyorlar. "Şimdiyse teklifine gel," dedim. Meraktan çatlayacağım burada.
Gözlerimin içine bakarak söze başladı "Teklifim şu: benimle bu gece olan partiye gel. Yanlış anlama. Bu gece bütün iş adamlarının olacağı bir parti var. Ailem falanda orada olacak ve benim bir kızla gelmemi söylediler. Yoksa onların istediği herhangi bir kızla evleneceğim ve ben bunu kabul edemem. Sen çok güzel birisin. Partide sahteden sevgilim gibi davransan, nasıl olur?" dedi. Bu bir iltifat mıydı?
Sonra yine devam etti. "Eğer bunu yaparsan herhangi bir hayalini gerçekleştirebilirim." dedi.
Düşünmeye başladım. Bu benim için bir şans olabilirdi. Dış dünyaya çıkabilecektim. İnsanlarla tanışacaktım. İnsan gibi olacaktım 1 gün sürse bile. Sadece sevgilisi rolü yapacaktım ve bir hayalim gerçekleşecekti. Bu harika bir şey, benim bir çok hayalim vardı.
"Kabul," dedim ve sırıttım..
Gerçekten çok seviniyordum ve o bana bakıyordu. Sonra dudakları yukarı kıvrıldı. “Tamam ama sen kaç yaşındasın?" dedi."17" dedim ve biraz bozuldu sanki "Ben 34 yaşındayım." deyince biraz şaşırdım. Doğrusu hiç yaşını göstermiyordu. Neredeyse 23 yaşında olduğunu düşünüyordum. Aslında 311 ama az mı söyledim. Keşke 23 deseydim.
Güldüm ve "Hiç yaşını göstermiyorsun. Vampir falan mısın?" dedim ve daha da güldüm. O da güldü gerçekten içten gülüyordu. "Vampirlere inanmam ama bu dediğini iltifat olarak alıyorum," dedi ve güldü. He inanma. İyi yapıyorsun. Benim insan olduğumu düşün.
"Vampir değilsen insan yemiş olmalısın bu ne yakışıklılık. Yanlış anlama sadece kalbimden geçenleri söylüyorum. İçimde kalmasından iyidir." dedim ve o da bende gülmeye başladık. Konuşacak bir insan buldum. Kaçırır mıyım bu fırsatı...
Onun bakışlarında hayranlık vardı. Tabii ki de bana kim baksa hayran kalırdı. Ve ben bunu çok seviyordum. "Ee o zaman alışverişe çıkalım bu arada saçların çok güzel," dedi . Bende gülerek "Bunu iltifat olarak kabul ediyorum beyefendi," dediğimde. O da gülerek "Hadi o zaman hanımefendi gidelim," dedi ve kalktık evden çıktık.
Ormanda yürüyorduk. Sessizliği Karan bozdu. “Burada yalnız mı yaşıyorsun?" diye sordu "Evet," dedim. "Bunu sormaya hakkım yok ama sormadan edemedim. Seni araştırdım ve hakkında hiçbir şey bulamadım ama sonra bu evi buldum ve senin çıkacağını beklemiyordum doğrusu. Açık sözlüyüm bende seni ilk gördüğümde bir prensese benzetmiştim ama bir külkedisiymişsin," dedi.
Ben "Külkedisi nedir?" dediğimde bana şaşırmış gibi bakıyordu "Gerçekten bilmiyor musun?" dedi. “Hayır," dedim daha da meraklanmıştım. Acaba neydi külkedisi diye düşünüyordum. Karan yine sessizliğimi bozdu "Bir gün sana belki gösteririm," dedi "Tamam," dediğimde artık ormandan çıkmıştık.
Arabaya doğru yürüdü ve bana ön kapıyı açtı "Buyurun Rapunzel," dedi ben yine şaşırmıştım. O da direksiyona oturdu ve ben yine sordum "Rapunzel nedir?" O yine şaşırmış bana bakıyordu "Gerçekten bunu da mı bilmiyorsun?" dedi. "Hayır," dedim. "Rapunzel'i de bir gün sana gösteririm," dedi ve arabayı sürmeye başladı.
"Yalnız yaşadığını söylemiştin ailen nerede?" dedi. Hiç beklemediğim bir soruydu "Öldüler ben doğduktan 1 hafta sonra trafik kazası beni bu evde halam büyüttü ama o da öldü 10 yaşımdayken," diye cevapladım sorusunu. "Üzgünüm yaranı deşmek istememiştim," dedi bense gülümseyerek "Önemli değil üzülmedim yıllar önce olmuş bir şey," dedim. İyi bir hayat senaryosu yazdım. Acaba 10 yaş az mı oldu. Oh hayır düşünemedim. Umarım bu yaşıma kadar nasıl yaşadığımı sormaz.
Camdan dışarı bakmaya başladım. Etrafta bir sürü insan vardı. Her yer çok güzeldi 200 yıldan beri ilk defa çıkmıştım dışarı. Alışveriş merkezine geldik herkes bize bakıyordu. Elbiseler olan yere girdik. Çok güzel elbiseler vardı ama ben siyah elbiseleri beğenmiştim.
"Beğendiklerini seç ben alıyorum sana," dedi. Bende sevinçle etrafa bakıyordum ve işte beğendiğim elbiseyi buldum ve ona göstererek "Bunu istiyorum," dedim. "İyi seçim denemek istersen kabine geç dene," sanmıyorum. "Hayır tam bedenime uygun, partiye gidince giyinirim," dedim.
O da tamam anlamında başını salladı ve elbiseyi alıp kasaya gitti. Cebinden kart çıkarıp kasadaki kıza verdi, ödemeyi yaptı ve elbiseyi alıp çıktık. Herkesin gözü üstümüzdeydi ve ben buna bayılıyordum doğrusu. Arabaya oturup, etrafa bakmaya başladım yine. Bir kaç dakika sonra bir otelin yanında durdu.
"Neden buraya geldik?" dedim. “Elbiselerimizi burada giyinelim seni şimdi eve götüremem. Çünkü sürpriz yapacağım herkese," dedi ve gülümsedi.
Birlikte arabadan inip, otele girdik. Çalışanlar kırmızı pantolon ve tişört giyiniyordu, çok hoştular. Kırmızıyı severim. Kan torbaları gibi dolanıyorlar etrafta.. Güvenlik hemen önümüze geldi ve "Hoş geldiniz Karan bey" dedi. O da kafasıyla selam verdi. Ben etrafı incelerken o elimden tuttu ve beni çekiştirmeye başladı.
Bana dokununca irkilmiştim. Beni asansöre çekti "Neden bu kadar soğuksun madem üşüyordun, söylemeliydin," dedi bende hemen bir şeyler düşündüm ve "Hayır üşümüyorum çocukluğumdan beri böyle, tenim hep soğuk," dedim.
Umarım yutmuştur. Bakışlarından yuttuğu belliydi. "Doktora gittin mi bu iyi bir şey olmayabilir," dedi. "Evet gittik çocukken kötü bir şey yok dediler.Bazı insanlar böyle soğuk tenli olabiliyormuş." dedim. Bir dakikada kaç tane yalan söyledim ben. Bana inanmış gibi "Tamam," dedi.
Asansör durdu ve bir odaya geçtik. Bu odaya beyaz ve siyah renkleri hakimdi. "Vay canına burası harika. İlk kez geliyorum böyle bir yere," dedim. Hayranlığımı gizleyememiştim.
O yine gülümsüyordu ben de gülümsüyordum. Nedense o gülünce bende kendiliğimden gülüyorum. "Banyoda giyinebilirsin. Saçlarınla ne yapmayı düşünüyorsun. Birini çağırayım mı?"
"Hayır hayır kimse olmaz. Saçlarıma başkasının dokunmasını sevmiyorum. Kendim bir şeyler yaparım." dedim.
Elbiseyi alıp banyoya yöneldim. Elbiseyi giydim. Bedenime harika oturmuştu. Sonra saçlarımı açtım. Saçlarım dalgalı olmuştu ve neredeyse yere değecekti. Kendime hayran bakışlarla baktım ve iç sesim 'Bana bir şey olsa ben yaşayamam' dedi bende iç sesimle ayni fikirdeydim.
Kapıyı açıp dışarı çıktım. Karan'da çok yakışıklı olmuştu. "Nasıl görünüyorum?" dedim. O bana şaşırmış ve hayran bakışlarla bakarak "Ha..Harika" dedi.Galiba benden hoşlanmıştı. Bende gülümsedim.
Yanıma geldi "Orada seni sevgilim olarak tanıtacağım. Bana ayak uydur. Kimseyle fazla konuşma ve yanımdan ayrılma!" dedi. "Tamam" derken dudaklarımda kalmıştı gözleri. Kırmızı dudaklarımı bende çok seviyorum canım benim. Dudaklarımı ısırdım.
O an bakışlarını gözlerime çıkardı ve "Bu hareketi bir daha yapma! “dedi. Bende bilmiyormuş gibi yapıp "Hangi hareketi?" diye sordum.
"Dudaklarını ısırma!" dedi. "Neden?" dedim merakla. "Baştan çıkarıcı," dedi. Gülümsedim ve "Sende ısıracak gibi bakma," dedim. O anda onun dudaklarının kenarları yukarı kıvrıldı "Çok biliyorsun sen," dedi gülerek.
"Hadi gidelim parti başlamıştır," dedi. Bende koluna girdim "Tut beni bu ayakkabılar hiç rahat değil. Düşecekmiş gibi hissediyorum." dedim. O da koluna girmeme izin verdi ve otelden çıkana kadar da gözler üstümüzdeydi.
Arabayı çalıştırdı. Çok sessizdi. Onu yandan incelemeye başladım. Çok yakışıklı olmasına rağmen ifadesiz bir surat takınmıştı.
"Çok mu yakışıklıyım? Bakıp bitiremedin."
"Evet çok yakışıklısın," dedim.
Beklemediği bir cevaptı, şaşırmıştı. "Gerçekten çok açık sözlüsün. Bir gün dilin başına bela olacak."
Ona bakarak ciddi bir ses tonuyla "Benden büyük bela yok," dedim. "Bak sen şimdi çok korktum küçük hanım," dedi alayla. Bende gülerek "Tabi ki korkacaksın. Bu arada boyun kaç senin?" dedim merakla. "1.85 neden sordun?"
"Sadece yanında nasıl durduğumu merak ettim"
"Merak etme iyi duruyorsun." dedi ve arabayı durdurdu.
İki kişi arabaya yaklaşıp kapıları açtı. Arabadan indim, Karan da inmişti. Hemen onun yanına gittim. Biraz korkmadım değil. İlk kez bu kadar insanla bir aradaydım.
Etrafı inceledim, harika görünüyordu. Karan elini belime koyup beni kapıya doğru yönlendirdi. Kapıda ki bir kaç kişi Karan'a selam verip kapıyı açtı.
Kapı açılınca gözlerim kamaştı. Bir saray gibiydi. Etrafa krem rengi hakimdi. Yuvarlak bir çok masa vardı ve masanın etrafında insanlar vardı.
Karan kulağıma eğilerek "Hadi gel seni ailemle tanıştırayım," dedi. Kafamı salladım ve beni bir masanın yanına götürdü. Baya kalabalık bir masaydı. Keşke benim de bir ailem olsaydı, ben de birileriyle tanıştırırdım.
Masaya yaklaştık herkes ayağa kalktı. Masada bir sevecen kadın vardı ve beş erkek vardı. "Sevgili ailem bu, sevgilim Leyla tanıştırayım," dedi. Sonra yüzünü bana çevirip "Leyla bu annem Selda." Kadına baktım gözlerinin içi gülüyordu. Hemen "Memnun oldum," dedim gülümseyerek. Kadın gelip bana sarılarak "Asıl ben memnun oldum kızım. Sonunda oğlum kedi olalı, bir fare tuttu." dedi ben ve masadaki herkes gülmeye başladı. Sonra Karan devam etti. "Bu babam Kamran, bu kardeşim Yiğit, Bunlarda ikiz kardeşlerim Ege ve Efe, bu küçük çocukta Yiğit'in oğlu Can."
200 yıldan sonra ilk kez bir çocuk görüyorum. Bu herif bana ilklerimi yaşatıyor resmen. Herkesle tanıştıktan sonra Selda hanım beni kendi yanına çekip oturttu. Onun ve Karan'ın arasına oturmuştum .Selda hanım lafa daldı, "Ee kızım nasıl tanıştın benim oğlumla?" doğruları söylesem bir şey olmazdı sanırım "Biz kazayla tanıştık."
"Ne kazasıymış o?"
"Bana arabayla çarptı." Selda hanım şaşkın ve aceleyle "Bir şeyin yok ya kızım iyi misin?"
"Evet iyiyim."
"Çok şükür yoksa gidecekti gül gibi kız," dedi Karana sinirle bakarak. "Ya anne bir şeyi yok işte bana öyle bakmayın suç onun, o çıktı karşıma. Hem de bir kediyi kurtarıyordu." Evet kedi açlıktan senin kanını içerdim kediye bir şey olsaydı. "Ne yapsaydım kediyi ezmek üzereydin." Selda hanim "Ah benim iyi yürekli kızım. Oğlum ne sevap işledi ki senin gibi iyi yürekli bir kız çıktı karşısına!" Ben mi iyi yürekliyim. Ah teyze sen benim gerçek kimliğimi bilsen böyle konuşabilecek misin acaba?
Efe "Abi senin şansına da böyleleri çıkar anca." Ege "Abi biz kıza arabayla çarpsak ölürdü şansımıza," diyerek güldüler bende güldüm. Kamran bey "Kızım kaç yaşındasın sen?"
"17 efendim"
"Bizim oğlana göre biraz genç değil misin?"
Hayır sizin oğlan bana göre çok genç tabi ki de içimden söyledim. "Aşkın yaşı yoktur birbirimizi sevdikten sonra. Yaşın bir anlamı yok." Karan'a baktım verdiğim cevaptan çok memnun olmuş gülümsüyordu. Kamran bey, "Doğru söylüyorsun. Bende 27 yaşında evlendim o zamanlar Selda 17 yaşındaydı."
"Ne güzel." dedim herkes gülümsüyordu. Gerçekten de birbirlerini çok seviyorlardı. Selda hanım yine söze başladı "Eee kızım kimlerdensin? Seni tanımak isterim!" Ah hiç beklemiyordum böyle bir soruyu ne diyeceğim şimdi adım bile sahte benim. Karan'a baktım endişeliydim anlamış olacak ki "Anne bu sohbetleri başka zamana saklayın." Teşekkür ederim canım benim yerim seni bakışları attım Karan'a ama bence teşekkür olarak anladı.
Sonra yemeğe başladık çatal bıçakla yemeyi anlarım da bu yemeğin adı ne acaba? Herkes yemeye başladı ben de yemeye başladım yemek lezzetliydi fena değildi. Ben Rozettan'ın yemeklerini özledim. Bizim masada sakinlik hüküm sürse de öbür masalar da baya konuşuyorlardı. Bende yemek yiyerek dinlemeye başladım
"Kim bu kız, -çok güzelmiş, -Abla boşuna saatlerce makyaj yaptın buradaki, herkesten bile güzel,-Kes lan sesini- Karan ağzının tadını biliyormuş- İlk kez yanında bir kızla partiye geliyor- Baba lütfen yemekten sonra gidip tanışalım.-Şu kız nereden çıktı öldürmek istiyorum onu!"
Demek yemekten sonra yeni insanlarla tanışacağım. Yemekten sonra tatlılar geldi ve yemeğe başladık gerçekten harikaydı. Yedikçe daha çok istiyordum. Can bana dikkatle bakıyordu ve sonra "Şen Yapunzey misin?" Ah çok güzel konuşuyordu ve herkes birden çocuğa sevinçle baktı. Ben ne olduğunu anlamadan Selda hanım sevinç göz yaşlarına boğuldu ve Yiğit hemen oğlunu kucakladı. Bende hemen "Selda hanım ne oldu neden ağlıyorsunuz?" dedim oda bana sarıldı "Teşekkür ederim," dedi. Ben anlamıyordum acaba ne olmuştu "Neden teşekkür ediyorsunuz?"
"Torunum 2 yıldan sonra ilk kez konuştu." Anladım çocuk bile benim güzelliğime dayanamadı konuştu. Anlamadığım acaba neden konuşmuyordu bu çocuk. Yiğit "Sen bize iyi geldin çok teşekkür ederim." Kamran bey bile bana teşekkür etmişti bende gülümsüyordum. Karan bile gülüyordu. Masamıza bir sevinç gelmişti sanki. Sonra Can'ı Karan aldı kucağına ve dedi "Bak Can'ım sana Rapunzeli getirdim." Çocuk elini bana uzattı benim kucağıma gelmek istiyordu. İlk kez bir çocuğu kucağıma alacaktım ne yapmalıydım?
Sonra Can'ı aldım kucağıma Yüzüme ve saçlarıma bakıp."Ama yapunzeyin saçyayı sayıydı." Dedi bende "Öyle mi kimmiş bu Rapunzel beni de tanıştırsana," dedim.
"Yayın bize gey seni yapunzeyle taniştiyim." çok şeker konuşuyordu bende ona uyup "Tamam geyiyim," dedim. Masadaki herkes güldü. Sonra Selda hanım almak istedi Can'ı ama Can "Yiye ben yapunzeyin kucunda otuyucam," dedi şeker şeker kadında bakıp güldü "Tamam canım benim. Nerede istersen otur," Masadaki herkesin yüzü gülüyordu. Acaba bu çocuk neden konuşmuyordu. Aklıma not ettim yalnız kalınca Karana soracağım.
Partide bir çok insanla tanınmıştım hepsinin bakışları bir başkaydı. Bazılarında sevgi, hayranlık, bazılarında öfke, nefret. Sonra dışarı çıktık Karan yine benim belimden tutup sürüklüyordu resmen arabaya. Arabayı çalıştırdı ve gitmeye başladı. Yüzünde sevinç vardı. Hazır yalnız kalmışız. Sorularımı sormaya başlayayım fırsat bu fırsat.
"Karan."
"Evet?"
Yola bakarak konuşuyordu. "Neden Can konuşamıyordu?" dediğimde gözlerinde hüzün vardı. Acaba ne olmuştu. "İki yıl önce annesi ve Can kaçırılmıştı annesi Can'ı korurken öldü. Çocuğun önünde ondan sonra hiç konuşmadı." Canım ya neler görmüş küçük yaşta.
"Üzgünüm bilmiyordum." "Önemli değil zaten bugün konuştu senin sayende teşekkür ederim."
"Teşekküre ne gerek var ben bir şey yapmadım." Yüzü biraz gülümsüyordu şimdi biraz yalan söylemenin zamanıydı bana yardım edebilir miydi acaba."Şey Karan,"
"Efendim"
"Annen sordu ya kimlerden olduğumu ben ne diyeceğimi bilemiyorum."
"Nasıl yanı soyadın ne?"
"Şey bilmiyorum" dediğimde bana şaşkınca bakıyordu. “Kimliğin var mı?"
"O ne ?" dedim bilmiyormuş gibi
"Tamam. Seni halan büyüttü demiştin halanın adı ve soyadı ne?"
Ona gerçekleri söyleyemezdim. Sadece yalanlar. "İsmi Roza soyadını bilmiyorum"
"Neden senden sakladılar soy ismini?"
"Ben bilmiyorum," dedim üzgün üzgün tabi ki yutmuştu. "Yarın sana kimlik yaptırırım. Seni ailemin yanına götüreceğim."
"Neden?"
"Can seni davet etmişti unuttun mu?"
"Ah evet şimdi hatırladım." Karan arabayı sürmeye devam ediyordu bende camdan dışarı bakıyordum.
Arabaya bindiğimizden beri gözümden kaçmayan bir şey vardı takip ediliyorduk.
Arabaya bindiğimizden beri gözümden kaçmayan bir şey vardı takip ediliyorduk...
"Karan bilmem farkında mısın ama partiden çıktığımızdan beri takip ediliyoruz."
"Ne?Lanet olsun!" Hemen arkaya baktı sinirlenmişti ve arabayı daha da hızlandırdı benim evime giden yoldan başka yola girdi "Aferin gözlerin iyi görüyormuş. Ben ne yaptım? Seni o partiye götürmemeliydim," ne oluyordu ki "Neden ki?"
"Eğer ben seni evine bıraksaydım bende gitseydim seni kaçırırlardı kim bilir sana neler yaparlardı." Asıl ben onlara neler yapardım. “ O zaman şimdi nereye gidiyoruz?"
"Benim evime." Vay canına gerçekten mi? "Tamam."
Arabayı hızlı sürdü ve bir villanın önüne park etti. Etraf korumalarla doluydu. Kapımı bir koruma açtı bende indim, Karan da inmişti etrafı incelemeye başladım havuz vardı. Etraftan deniz kokusu geliyordu galiba denize yakın bir yerdi. Ben etrafı inceliyordum. Etraftakiler de beni. Karan sinirli gibiydi hemen yanına gittim. Elini belime koyup beni kapıya yönlendirdi. Buda iyi alıştı ha belimden tutmaya. Biz kapıya gelince kapıyı bir koruma açtı.
Evin içi çok şirindi. "Hadi gel sana odanı göstereyim," onun tarafa baktım merdivenler vardı bu topuklularla kesin düşerdim. Hemen topuklulardan kurtuldum ve yanına gittim "Neden çıkardın?"
"Hiç rahat değildi kesin düşerdim buradan çıkınca." dedim ve yukarıda bir odanın önünde durduk. "Burası senin, yan odada ben kalıyorum bir şey olursa seslen." Kafamla onayladım ve içeri girdim. Her yer beyazdı hemen dolabı açtım bu elbiseden sıkıldım. Erkek tişörtleri vardı. Benden iki tane daha sığardı içine hemen siyah tişörtü aldım ve banyoya girdim.
Elbisemi çıkartıp, sıcak suya girdim. Harika hissettiriyordu. Evimde hep soğuk suyla banyo yapardım belki de o yüzden sıcak şeyleri seviyorumdur. Duştan çıktıktan sonra düşündüm de benim iç çamaşırım yoktu. Hemen külotumu ve tişörtü üzerime geçirdim. Odadan çıktım saçlarımı kuruluyordum. Dikkatimi pencere çekti oradan dışarı bakınca deniz gözüküyordu. Hemen oraya gitmeliydim. Kapı tıklandı. "Gel," dedim.
İçeriye Karan girdi elinde bir çanta vardı. "Elbisemi getirdin bana?" dedim sevinçle. Oda gülerek "Üstündekiler yakışmış." dedi. "Çantada ne var?" Hemen ifadesiz bir surat aldı ve "Para," dedi. “Bana neden para veriyorsun?" İfadesizce "Anlaşmamız böyleydi. Sen sevgilim rolü yapacaktın. Bende hayallerini gerçekleştirecektim. Bu parayla hayallerini gerçekleştirebilirsin." dedi. Ben de sinirle "Dediğin gibi sevgilin rolü yapacaktım. Hayallerimi gerçekleştirecektin ama benim hayallerim parayla gerçekleştirebileceğin şeyler değil."
Cevabımdan memnun olacak ki gülerek "Neymiş bakalım küçük hanım hayalin?"
"Benim bir çok hayalim var ama sen şimdi birini gerçekleştirebilirsin." diyerek pencereye doğru yürüdüm ve denizi gösterip, "Beni oraya götür," dedim. Şaşırmış bir ifadeyle "Gerçekten de hayalin denize gitmek mi?" "Evet," dedim kendimden emin bir ses tonuyla.
"Tamam gidelim küçük hanım"
"Gerçekten mi?" dedim sevinerek. Gerçekten çok seviniyordum. Rozetta bana denizi anlatırken beni de denize götüreceğini söylemişti ama kısmet bu güneymiş. Aşağı indik beni elimden tutup götürüyordu eli sıcaktı. Arka bahçeye gittik oradaki kapıyı açtı o kapı denize açılıyordu. Kapıdan çıktık. Ayağıma bir şey giymemiştim onunda ayağında bir şey yoktu. Üzerinde siyah şort ve siyah tişört vardı. Baklavalarını belli ediyordu tişört. Ona dokunmak istiyordum ama kendimi zor tuttum.
Sonunda denize vardık. Dalgalara düşen ay ışığı büyüleyiciydi. Hemen denize girdim su sıcaktı. O an ki sevincimi söyleyip bitiremem. Hafif dalga vardı ve denizde yürümeye başladım.Arkamdan Karan da geliyordu. Su boğazıma kadar geliyordu. "Dur daha fazla gitme tehlikeli." Ben boğulmam ki ama yine de durdum. Harika bir histi. Karan yanıma yaklaştı tam önümde durdu "Gerçekten ilk defa mı geliyorsun?" dedi. "Evet" dedim. Şaşırmıştı. Şaşırması normaldi. "Nasıl beğendin mi?"
"Beğenmek mi?Bayıldım.Kitaplarda anlatıldığı kadar varmış." Sonra etrafı izlemeye başladım. Yaklaşık 10 dakikadan sonra Karan sessizliği bozdu "Hadi artık çıkalım hasta olacaksın yoksa. Hem burada kaldığına göre istediğin zaman buraya gelebilirsin."
"Gerçekten mi?" hemen ona sarıldım. “Gerçekten" deyip oda bana sarıldı. Hemen ondan ayrıldım ve sudan çıkmak için kıyıya doğru yürümeye başladım. Sutyenim yoktu umarım sarılınca anlamamıştı ve ben buradan nasıl çıkacaktım tişörtten belli oluyordu. Karan arkadan geliyordu. Bende hızlı adımlarla sudan çıkıp koşmaya başladım. "Ne oldu neden koşuyorsun?"
"Şey soğuk oldu."
"Öyle mi ama o kadarda soğuk değil."
"Her şeyi bilmek zorunda mısın sen? “Hala hızlı adamlarla gidiyordum ve arkadan kahkaha attı. "Evet" dedi. Galiba anlamıştı. Hemen kapıyı açıp arka bahçeye girdim oradan da eve koşup odama.
Banyoya girip üstümü çıkardım ve duş aldım. Duş alırken odama biri girdi. Hemen vampir güçlerimle bakmaya başladım. Odama Karan girmişti ve yatağa bir şeyler bırakıp çıktı. Üzerimi bornozla kapayıp odaya girdim. Yatağa baktığımda iç çamaşırları ve beyaz pijama vardı. Üzerimi giydim ve ışıkları kapatıp yatağıma oturdum. Ben uyumam ki yani ayda bir kaç defa uyurum ve şu an hiç uyumak istemiyorum.
Yarın sabah Karan'ın ailesine gidecektik fazla insan olacaktı .En iyisi avlanmak. İki gün önce kan içmiştim ama yine de korkuyorum ya birine saldırırsam. Vampir güçlerimle yan odaya baktım. Karan masada oturmuş kağıtları inceliyordu .Canım benim ya çok çalışıyor. Ayrıca yorgun görünüyor. O çalışırken bende yatağa uzanmış onu izliyordum. Zaten beni görmüyor rahat rahat izlerim onu. Saçları ıslaktı duş almıştı. Neredeyse yarım saat çalıştıktan sonra ışıkları kapattı ve yatağa girdi. Düzenli kalp atışlarından uyuduğunu anladım. Artık av başlasın.
Ava çıkma vakti gelmişti. Karan uyumuştu ama etrafta korumalar ve kameralar vardı.Pencereden aşağı bakınca aşağıda arka bahçeyi gördüm. Arka bahçenin kapısı denize açılıyordu. Duvarlarda kameralar vardı. Pencereden atlayıp duvarda duramam hemen görürler. O yüzden hemen hızla koşup ormana girmeliyim. Ve sonra planımı uygulayıp ormana doğru koştum. İşte kedicikleri buldum birini tutup kanını içtim ama sonra bıraktım. Üzerimin kirlenmemesine özen gösterdim. Eve gelip nasıl çıktıysam öyle girdim. Saate baktım daha saat ikiydi. Banyoya girdim yine duş aldım çıktım saçlarımı küçük küçük ördüm ve bağladım.
Saçlarımı örmem iki saatimi almıştı. Yapacak bir şey yoktu bende pencereye oturdum denizi izledim. Denizi izlerken geçmişimi hatırladım. Keşke Rozetta ölmeseydi onu vampir yapsaydım. Şimdi birlikte yaşardık ama onu çok geç bulmuştum. Onu öldürmüşlerdi.Vampir olması için artık çok geçti. Aptalım ben onu hiç yalnız bırakmayacaktım. Bunları düşünürken göz yaşlarım sel olmuştu. Geçmişte tek pişmanlığım onu kurtaramamaktı. Çok can aldım acımadan ama sadece ve sadece ağlayacağım tek pişmanlığım Rozetta.
Bunları düşünürken, güneş doğmuştu. Banyoya gidip elimi yüzümü yıkadım. Sonra saçlarımı açtım. Kıvır kıvır olmuştu çok şekerlerdi. Karana baktım daha uyanmamıştı Saat 7' ydi. Aşağı indim. Üzerimde pijamalarım vardı.
Ne yapsam diye düşündüm. Salona indim. Duvarların arkasına baktım. Bir kapı vardı. Vampir görüşümle kapının arkasına baktım. Orada mutfak vardı. İçeride üç kadın. Herhalde kahvaltı hazırlıyorlardı. İkinci kapının arkasında banyo, üçüncü kapının arkasında kum torbası falan vardı. Ben bunları incelerken merdivenlerden Karan iniyordu. "Günaydın," dedim. "Günaydın erkencisin," dedi. Ben uyumam ki. "Ben hep erken kalkarım."
"Güzel." Spor giyinmişti. Galiba spor yapacak. "Kahvaltı saat 8'de hazır olacak gel hadi biraz spor yapalım."
"Tamam," dedim. Kum torbası olan odaya geçtik. "Kendini korumayı bilmelisin." Bu ne diyor bana? Kendimi korumak mı? Seni de korurum ben. Kum torbasını yumruklamaya başladı iyi vuruyordu. Yumrukları baya sertti. Bana döndü ve "Gel sende vur bakalım," dedi.
"Beni küçümsüyorsunuz beyefendi," dedim gülerek. "Göreceğiz hanımefendi o cılız kollarınla neler yapabiliyorsun." Kum torbasının önüne geçtim ve ellerimi yumruk yaptım. Yavaş vurmalıydım yoksa kum torbası parçalanabilirdi. Vurdum ama çok yavaş vurdum hiç kımıldamadı bile. Karan gülmeye başladı.
"Ne oldu hanımefendi kendine çok güveniyordun." Bu sözleri beni benden çıkarmıştı. "Bunu sen istedin şimdi gör beyefendi," dedim sinirle ve en güçlü yumruklarımla vurmaya başladım.
Çok sert vurdum ve beşinci vuruşumda kum torbası duvarı boyladı. Duvara değdi ve yere düştü . Lanet kendimi kaybetmiştim. Ama bu Karana kapak olmuştu."Eee ne oldu Karan bey dilinizi mi yuttunuz?" dedim alayla. Bana şaşkın bakışlarla bakıyordu. Ağzını açtı bir şey diyecekti ama sonra kapadı. Oh olsun sana beni sinirlendirmeyecektin. "Kolların çok cılız ama çok güçlüsün. Nereden öğrendin?" diye sordu "Roza'dan öğrendim o çok güçlü biriydi bana 7 yaşımda kendimi korumayı öğretti," dedim.
"Harika o zaman bakalım kendini ne kadar koruyabiliyorsun?" Ne yaptıracak ki?
"Ne yapayım?" dedim. "Dövüşelim!" Senle ben mi? Girdiğim her dövüşü kazandım. Sen beni yenebileceğini mi sanıyorsun? Alayla güldüm."Tamam," dedim ve dövüşmeye başlamıştık. Önce tekme attı. Tekmesi boyun hizama geliyordu. Hemen elimle tuttum. Diz kapağının alt kısmına tekmeyi bastım ve ayağını bıraktım. Yere düşmüştü suratına baktım acı vardı ama kendi kaşındı. Hemen kendini topladı ve ayağa kalktı. "Fena sayılmaz" dedi. Sonra ellerini yumruk yaptı ve bana savurmaya başladı. Tüm yumruklarına karşılık vermiştim. En sonunda sol eliyle yüzüme bir yumruk attı. Sağ elimle yumruğu tuttum. Yüzüme bakıyordu o kadar sıkı tutuyordum ki eli kırılacaktı az daha. Hemen çevirdim, karnına dirsek attım ve tuttuğum elimle onu yere yapıştırdım. Yerde uzanmış eli elimdeydi ve kafasının üzerinden ona bakıyordum. "İlk kez biri beni alt ediyor," dedi ve gülmeye başladı. "Beni alt edecek birini erkek olarak hayal ediyordum hemde kaslı bir erkek olmalıydı ama sen bunu nasıl becerdin. Resmen hayallerimi yıktın." dedi. İkimizde gülmeye başladık. O kadar çok güldüm ki odada bizim kahkahalarımız yankılanıyordu.
"Bir kız tarafından alt edilmek utanç verici," dedi yine gülüyordu. Sonra elinden tutarak onu kaldırdım. Elimi karnına vurduğum yere götürdüm. "Acıyor mu?"dedim dokunarak. Gözlerine kaydı gözlerim. Tam gözlerimin içine bakıyordu.
"Hayır," dedi. Gözleri dudaklarıma kayıyordu. Yine alt dudağımı almış ısırıyordum. Alışkanlık haline getirdim bunu. Yüzü yüzüme çok yakındı biraz daha yakınlaştırdı. Sonra geri çekildi ve gözlerini kaçırdı. "Hadi çıkalım kahvaltı yapıp annemlere gidelim."
"Tamam."
Hadi ama tam öpüşecektik. İlk öpücüğümü dövdüğüm adama vermeyi hayal etmemiştim hiç daha romantik bir yerde vermeyi düşünmüştüm. Neyse ki öpmedi. Spor salonundan çıkıyorduk.
"Yatağının üzerine giyecek şeyler koydurdum git giyin," başımı salladım.
İkimizde yukarı çıktık o önde ben arkada. Odaya girip banyoda yüzümü yıkadım. Kendime gelmem lazım az daha beni öpecekti bende izin verecektim. Ne oluyordu bana ya. Tüm ayarlarım alt üst olmuştu. Yatağın üzerinde, beyaz ve siyah bir tişört, siyah şort birde spor beyaz ayakkabılar vardı. Galiba oda siyah beyaz seviyordu. Ben daha çok siyah severdim. Üzerimi değiştim aşağı indim aşağı inerken beni süzüyordu bacaklarıma baka kaldı. "Çok kısa," dedi. Şaşırmıştım. "Ama güzel," dedim gülümseyerek. O da beyaz tişört ve siyah pantolon siyah ayakkabı giymişti. Tişörtten kasları belli oluyordu. Tüm yakışıklılığıyla karşımda duruyordu.
Kahvaltı yaptık ve dışarı çıktık korumalar arabanın kapılarını açtılar. Kulağıma hayalet sözcüğü takıldı arabaya otururken dinlemeye başladım. Bir koruma diğerlerine dün kameraya deniz tarafta bir hayalet düşmüş her tarafı beyazdı sonra gözden kayboldu. Videoyu yavaşlattım ama yine sadece beyaz ve bulanık bir şeydi dedi. Birden gülmek tuttu. Hemen kendimi toparladım. Demek dün koşarken kameraya düşmüştüm. Birde beni hayalet sanmışlardı, pijamalarım beyaz olduğundan. Gelecek sefer daha dikkatli olmalıydım.
Karan yolda arada kaçamak bakışlar atıp bir bana bir bacaklarıma bakıyordu. Kendimi saklayamadım o bana bakınca hemen gözlerinin içine baktım yakalanmıştı. "Ne bakıyorsun öyle sapık sapık!" dedim. Hemen ciddileşip "Çok kısa," dedi şortuma bakarak. "Ne yapayım ben çok sevdim" dedim gülümseyerek. "Benim sevgilim böyle giyemez!" dedi. "Biz gerçekten sevgili değiliz" dedim. "Rol icabı da olsa giyemezsin!" dedi. "Giyimime karışamazsın!" dedim sinirli gözlerle ona bakarak.
O da sinirlenmişti gözlerinden ateş fışkırıyordu. Kafamı cama çevirdim ve sakinleşmeye başladım. Onunda kalp atışları normale dönmüş, siniri geçmişti. Onunla kavga edince atmayan kalbim acımıştı sanki, onu kaybetmekten korkuyordum. İlk kez Karanla kavga ettim. Yüzümü ona çevirdim üzgün gözlerle "Üzgünüm," dedim. Bana baktı hafif gülümseyerek "Asıl ben üzgünüm," dedi. Bana kırgın kalıp küsmesine izin veremezdim. "Küsmedin dimi bana?" dedim. Bana şaşırmış gözlerle bakıp arabayı kenara çekti "Ağlama küsmedim." dedi.
Ne ben mi ağlıyordum? Elimi gözüme götürdüm ıslaktı, gerçekten ağlamıştım. İlk kez Rozetta dışında başka birisine ağlamıştım. Hemde kavga ettik diye. Karan eliyle göz yaşımı sildi. "Birazcık kavgadan sana küseceğimi mi sandın bücür?"
"Ben bücür değilim!" dedim. "Ben seni bu kadar sulu göz bilmezdim," dedi. Bende kendimi böyle bilmezdim. Bana dikkatle bakıyordu sanki bir şey dememi bekliyordu "Ben iyiyim gidelim," dedim. Arabayı çalıştırdı sonrada üzerime eğildi yan taraftan bir şey aldı ve üzerimden geçirdi. "Kemerini her zaman bağlaman gerek," dedi. O da kemerini bağladı ve sürmeye başladı. "Sana kimlik yaptırdım." dedi.
"Gerçekten mi soyadım ne?"
"Adal. Leyla Adal."
"Güzelmiş peki senin soyadın ne?"
"Karan Okyar."