SELİM
“Gelmeyecek misin? Saçmalama!”
Asude’nin eve geldiğimden beri Kardelen'in doğum gününü hatırlatması, sabahki olanları tekrar tekrar yaşamama neden oluyordu.
Beynim bir kazanın içinde kaynatılmaya bırakılmış gibi fokur fokur kaynıyor ama dün gece olanları bir türlü hatırlamıyordum.
Saçma sapan, kesik kesik birkaç parça anıdan tüm olanları anlamaya çalışıyordum fakat yok, bir türlü tam olarak hafızam yerine oturmuyordu. Bir bluz ve düğmeler vardı ama gerisi yoktu. Düşünüp duruyordum. Hem de sabahtan beri belki de bin kez aynı şeyleri tekrar tekrar düşünmüştüm.
“Beynimi siktin!” dedim sinirle.
O sırada oturma odasına giren annem “düzgün konuş,” diye uyardı. “Karşında asker arkadaşın değil kız kardeşin var.”
Annem yanlış bir cümle kurduğunu fark ederek bir anda sustu. Artık asker arkadaşlarımın hayatta olmadığını bir anlığına unutmuş olsa gerekti. Yoksa bu dünyada bana asker arkadaşı şakası yapacak son insan bile değildi.
“Afedersin,” diye mırıldandı üzgün bir sesle.
“Sorun değil,” dedim hemen. Annem nasıl beni üzmek istemiyorsa, ben de onu üzmeyi istemezdim. “Ben odama çıkıyorum. Başım ağrıyor biraz.”
İkisini ardımda bırakıp merdivenlere yöneldiğim sırada Asude, “bir gün o koca kafanı taşlara vuracaksın,” diye asabi bir sesle bağırdı.
Vurmadığımı sanıyordu. Oysa kafam ne taşlardan geçmişti. Merdivenleri tırmanırken yeniden hafızamı zorladım. Doktor zorlamamamı, zorlarsam yine baş ağrısı çekeceğimi söylemişti. Keşke kendisi hatırlamak zorunda olduğum anılara sahip olduğumu bilseydi. Bilmiyordu. Dün gece ne olduğunu doktor nereden bilsindi? Daha ben bilmiyordum ki! Siktiğimin bluzunu bir rüyada mı çıkarmıştım yoksa gerçekten de Kardelen’in üstünden mi çıkarmıştım hatırlamam lazımdı.
Dün gece o evde ne olmuştu? Yıllarca hatta küçüklüğünden beri götümden ayrılmayan Kardelen ne diye bir anda ayrılmaya ve benden uzak durmaya karar vermişti? Gece bir şey olmasaydı, böyle bir tepki vermezdi. Olmuşsa da en fazla ne olmuş olabilirdi ki? Yatakta kan falan yoktu bir kere? Yani bir birliktelik imkansız görünüyordu çünkü Kardelen daha önce biriyle ilişki yaşamış olamazdı. Mümkünü yoktu. Olan neydi öyleyse?
Düşünmekten kafayı yiyecektim. Yemekle de kalmayacak tamamen çıldıracaktım. Yoksa bir işe başlayıp yarım mı bırakmıştım? Başka bir kadının adını mı söylemiştim? Ne olmuştu anasını satim!
Sadece verdiğim yemini hatırlamadığım için mi böyle davranıyordu? Altı yaşında verdiğim, üstüne bir çok olay yaşadığım, büyük bir beyin ameliyatı geçirdikten sonra verdiğim yemini hatırlamamı mı bekliyordu gerçekten?
Kardelen’e ne zaman söz vermiştim yoktu hiç. Düşünüp durmak da baş ağrısından ve zonklamasından başka bir işe yaramıyordu.
Yatağa uzandım. Gözlerimi tavana dikip dün geceyi beynimin içinde yeniden tazelemeye başladım. Doğum günüm deyip durmuştu sürekli. Hatta sabah da doğum gününe atıfta bulunmuştu. Başım o kadar kötü olmuştu ki biraz dinlendikten sonra konuşmak istemiştim ve sonrası yoktu.
Tavana bakmaktan vazgeçip gözlerimi kapattım. Kardelen’in doğum gününden sonra döneceğini söylemişti Asude. Yani dün gece ne olduğunu öğrenmek için tek şansım bu geceydi. O kalabalık mekanda nasıl öğreneceğimi bilmesem de başka yolumun kalmadığını düşünerek ayaklandım. Kardelen’den başka bana neler olduğunu anlatacak kimse yoktu, çünkü beynim hatırlamıyordu.
Üzerimi değiştirdim ve bir ağrı kesici aldıktan sonra kafenin yolunu tuttum. Kardelen hala sabahki gibi bana karşı uzak mı davranacaktı onu da merak ediyordum. Sabahki anlık bir öfke miydi anlamak için tek şansım bu akşamdı.
Beni şaşırtmadı. Tüm akşam boyunca yüzüme bakmaması, bir sorun olduğunu açıkça gösteriyordu. Onun bu tavırları beni huzursuz edince ne olduğunu öğrenmek daha büyük bir ihtiyaç haline gelmişti. Sırf bir yemin yüzünden de böyle davranıyor olamazdı. Kardelen’in yapısına uymuyordu çünkü.
Daha fazla dayanamayıp en sonunda konuşmak için dışarıya çağırdım. İlk başta normal bir şekilde sormuştum fakat Kardelen cevaplamaya hevesli görünmüyordu. Ben de bu yüzden damarına basmaya karar verdim. Yıllarca etrafımda döndüğü için, ve uzun süredir tanıdığım biri olduğu için onu neyin konuşturabileceğini iyi biliyordum.
“Sana dokunsaydım hatırlardım,” diyerek nabzını yokladım. Yüzüne yerleşen ifadeyi dikkatle izledim. Gözlerine yerleşen ve saklamaya çalıştığı hayal kırıklığını yakaladım.
“Eğer seni öpseydim hatırlanmaya değer olurdu. Demek ki öpmedim,” diye devam ettim. Belki acımasızcaydı. Belki canavarcaydı. Fakat Kardelen’i konuşmak istemediğinde konuşturmak kolay olmuyordu. Bunu iyi biliyordum. Bu yüzden damarına basmak istemiştim.
Bana kırgın bir bakış attı. Kesin dün gece bir şeyler olmuştu. Bu kez yüzde yüz emindim. Kardelen’in kendini toparlaması uzun sürmedi. Bakışlarını doğrudan gözlerime dikerek, “kendini bir şey sanma,” dedi sinirli bir sesle. “Eğer yemini hatırlasaydın unut diyecektim. Bu yüzden geldim. Fakat hatırlamadığın için böyle bir duruma gerek kalmadı.”
“Neden?” diye sordum hakkım varmış gibi. Hatırlamadığım o yemine yıllardır sıkı sıkı sarılan kendisi değil miydi?
“Başkasıyla tanıştım, etkilendim,” demesiyle dünyanın daha hızlı dönmeye başladığını hissettim. Yalan söylüyordu. “İstemeye geldiler,” diye devam etti. “Babam vermedi. Seni sevdiğimi sanıyor ya, ondan vermedi bence. Ben de bu yüzden buraya geldim. Urfa’ya döndüğümde tekrar istemeye gelsinler diyeceğim.”
Kimi kandırıyordu? Beni mi? Kendini mi? Eğer kandırmak istediği bensem kanmıyordum.
“Yalan söylemeyi bırak da dün gece ne oldu onu söyle?” Kardelen kısa bir an duraksamış olsa da kendini çabuk toparladı.
O kısa duraksama geçip gittiğinde gözlerinde büyük bir öfke peyda oldu. Hafızamın geriye gelmesi için içimden yalvarıyordum bir yandan. Siktiğimin hayatı yeterince zorken bir de gidip gelen hafızamla uğraşmak zorunda kalıyordum. Aileme bile gerçeği tam olarak anlatabilmiş değildim. Açığa çıkmasını da istemiyordum. Her gün anılarımın birazı daha kaybolmaya devam ederken hayata tutunmaya çalışmak yeterince zordu.
“Beni öptün!” dedi sonunda suçlayıcı bir sesle. “Hatırlanmaya değer olmadığı için kusura bakma. Çünkü hatırlanmaya değecek gibi değildi zaten!”
Gözümün önünden düğmeler yeniden geçti. Öpmüş müydüm? İnsan gönlüne sakladığı kişiyi öptüğünü hatırlamaz mıydı? Hatırlamayan beynimi sikip atmam lazımdı. Son günlerde bir boka yaradığı yoktu zaten.
“Kardelen,” dedim ama elini kaldırıp beni susturdu.
“Seni gözümde fazla büyütmüşüm Selim. Çocukluğuma ver. Zaten dün geceki öpücük iyice anlamamı sağladı. Bizim aramızda bir şey olamazmış. Hiç etkilemedi çünkü. Benimki çocukluk hayali… Çocuklukta kalması lazımmış. Sonunda istediğin gibi vazgeçtim. Sen de üstelemezsen sevinirim. Bu arada beş dakikamız doldu,” diyerek beni geride bırakıp içeriye yöneldi.
Orada öylece donup kaldım. Ne içeriye girebildim ne bir adım geriye gidebildim. Kardelen’in bıraktığı yerde öylece dikilip bir türlü gelmeyen anılarımı geri kazanmaya çalışırken beynim patlama noktasına gelmişti. Keşke patlasaydı. Hayatımdaki en önemli anıyı silip kafamın içini boş bir mağaraya çeviren beyne ihtiyacım olmamalıydı.
Doktorun bahsettiği ameliyatı tüm risklere rağmen olmak istiyordum. O kurşun beynimin içinden çıkmadan eskisi gibi olmayacak gibiydim. İlaçlar bir işe yaramıyor gibi görünüyordu. Terapiler de… Bu şekilde yarım yamalak yaşamaktansa, tüm hafızamı kaybetme riskini göze alacaktım.
Yine de tüm olanlara rağmen… Her ne olduysa… Kardelen benden asla vazgeçmez diye düşünmüştüm hep… Onu vazgeçiren her neyse bir an önce öğrenmem gerekiyordu.
Ezman Berfin
Kardelen 25 Karahan 23 yaşında Karmen 19
Acar Berçem
Rüzgar 25 yaşında Pelin 22
Toprak Akasya
Selim & Asude 27 yaşında
Yağız Firuze
Nazlı 27 yaşında Uygar 23 yaş
Yeliz Berkay
Kumsal Deniz 24 yaşında
Asuman Berkan
Kağan 25 yaşında Yaman 22 yaş
Nisan Ayvaz
Eylül 25 yaşında
Dilem Cengaver
Gökmen 24 yaşında Gökçe 22 yaş
Aziz Hayal
Simla 22 yaşında Kartal 19
Leylan Ferhad
Tibet 21 Leyal 17
Şahin Şehnaz İnci
Peri 22 yaşında
Devran Hatice
Arven 22 Asil 19
Genco Demre
Ayaz 22 Çimen 17
Bedir Birce
Dolunay 19 Alya 19
Serhad Açelya
Zeyra 20 Furkan 15
Naz Fırat
Nil 19
Aşk serisi kim kimdir :) bu bölüm kilitlenmeyecegi için doğrudan içine ekledim çocuk listesini.