Mardin'e gideceğim

1548 Words
Sakin bir şekilde konuşmaya başladım; ne olur ne olmaz, Esra'nın hayatını tehlikeye sokacak bir hareket yapabilirdi.Esra, gözüme bakarak ne demek istediğimi anladı. Ona birkaç savunma tekniği öğretmiştim. Hızlıca adamın karın boşluğuna bir dirseğini geçirip hızlıca kolundan sıyrıldı. Ben de bu boşluğu fırsat bilip hızlıca çakı olan elini kıvırıp dizimi göğsüne geçirdim. Çakı yere düştü, hızlıca ayağımla kenara itip gelişine yumruğumu çaktım. Bi güzel paketleyip diğerlerinin yanına fırlattım. Hızla Esra'ya sarılıp onu sakinleştirmeye çalıştım ve telefonunu isteyip Mustafa babamı aradım. Hemen açtı, "Hayırdır Esra kızım?" diyip beni Esra sandı. Baba, benim acil, benim kulübün oraya Bünyamin abiyi gönderir misin? Burada üç tane çöp poşeti var, her yeri kokuttular, atılması lazım dedim. Babam bir an şaşırsa da, "Tamam, geliyoruz," deyip kapattı. Gelmese olmazdı zaten. Neyse, çok geçmeden Mustafa, babamın mevcut mafyayı andıran lüks arabası göründü. Aslında polisi aramak aklıma gelse de, bu zibidilerin alacağı ceza onlara ders niteliğinde olmadığı için içimden gelmedi. Ben de emekli albay, biraz da azıcık mafyatik olan Mustafa babamı aradım. Babam arabadan inip hızlıca yanıma geldi."Kızım, ne oldu burada?" diye önce şaşırır gibi oldu, ardından sapıklara bakıp yüzünü buruşturdu. Bana döndüp, "Neler oluyor Mervem, burada anlatın bakalım" dedi. Hızla olanları anlatıp, gerisini sen de Bünyamin abi deyip topu ona attım. Başıyla onaylayıp, "Tamdır kardeşim, hemen bu malların icabına bakacağım. "Abi, ölümsüz olsun diye uyarmadan edemedim çünkü Bünyamin abinin elinde kalabilirdi bu üç salak. Bünyamin abi oldukça güçlü ve gerçekten eli ağır bir adamdı, kadına yapılan herhangi bir saldırıya, tacize asla müsaade etmeyecek kadar mert bir adamdı. Mustafa babama dönüp teşekkür ettikten sonra, "Baba, biz kulübe geçiyoruz, evde görüşürüz," dedim. Başıyla onayladı. Hızla Esra'ya dönüp tekrar sarıldım, "Geçti kuzum, hadi kulübe geçip bir kendine getirelim seni," dedim, koluna girip kulübe yöneldik. Bu arada kulüp bir dövüş kulübüydü. Genellikle kızlara ve kadınlara yönelik bir dövüş sanatları kulübü kurmuştum. Asıl amacım, kadınların hastalıklı erkeklere karşı kendini savunması, güçsüz olmamaları için, kendilerini savunabilecek hale gelmeleriydi. Bunun için ciddi eğitimler almıştım. Önce Selçuk Üniversitesi Spor Bölümü Fakültesi'nden mezun oldum, sonrasında sağ olsun Mustafa babamın desteğiyle Japonya'da karate, judo, aikido derslerini ustalarından öğrenmiş, kendimi bu 4 sene içinde baya geliştirmiştim. Esra da işletme fakültesi okumuş, bilerek Mardin'e geri dönmeyi uzatmak adına alttan ders bırakmak suretiyle dönüşünü 4 yıl kadar uzatmıştı. Kulübe girip Esra'yı oturttum. Hemen bir bardak su doldurup geldim, hâlâ titriyordu kuzum. Hızlıca içti suyu, bardağı bırakıp biraz nefes aldı, hızlıca bana tekrar sarıldı. Mervem, sen olmasaydın belki de tecavüze uğrayacaktım; hem canımı hem namusumu kurtardın kuzum. Nasıl teşekkür edeceğimi bilmiyorum, dedi. Saçmalama kuzum, sen benim canımsın, senin için canımı bile veririm, bir tanem. Sen benim sahip olmadığım kız kardeşimsin, yok teşekkür falan. Hem biz onca eğitimi boşuna mı aldık, kızım? Bak, işe yaradı bu, onu biraz olsun gülümsetti. Hah, gül bakayım, moral bozmak, strese girmek yok; geçti, bak, güvendesin. Biz neler atlattık, bu ne ki, dedim. Toparlanmaya başlamıştı ama tabii zaman istiyordu. Kolay değildi, yaşadığı birçok hemcinsim bu duruma maruz kalıyor ve maalesef birçoğunu kurtaran olmuyor; cezasını verecek bir adalet de yok, ne yazık ki... Esra biraz toparlanınca kulübü kilitleyip arabama geçtik. Nereye gidelim kuzum? Son değil ama artık görüşmek eskisi kadar kolay olmayacak. Görüşene kadar aklında kalmasın, ne yemek istersin dedim. O da hemen "Akyokuş'a gidelim, kasrında bir şeyler yeriz, son kez Konya'nın o müthiş akşam manzarasını seyrederiz" dedi. Tamam kuzum, emrin olur ama önce annemi arayayım, yemeğe beklemesinler. Hemen annemi arayıp durumu bildirdim. O da "Tamam kızım" dedi ve telefonu kapattı. Arabayı çalıştırıp yola koyulduk. Konya büyük bir şehirdi ama yolları düz ve düzenliydi. Çok geçmeden Akyokuş'a vardık. Arabayı park edip kasrın güzel ambiyansında son gün pozunu çekmeyi ihmal etmedik. Güzel arkadaşımla kasrın ikinci katında bulunan restorana çıkıp ,dış kısımda bulunan manzaralı bir masaya yönlendirdi garson bizi ve menüyü getirdi. Esra son kez etli ekmek yemek istedi, ben de küflü peyniri çok sevdiğim için Recai söyledim. Garson siparişleri alıp uzaklaşınca Esra bana dönüp, "Merve, sen de gelsene benimle Mardin'e" dedi. İyi olurdu kuzum fakat kulübü bırakamam. Arzu idare eder ama yaz okulu için kayıtlar başladı, o yüzden pek mümkün değil dedim. Yüzünü astı. Ne olur bir haftacık bıraksan da benimle gelsen, hem annem de seni çok sever, hep söylenip duruyordu "Bı gelmedi" diye. Ben senin aileni çok yakından tanıyorum, evini, odanı, her şeyini biliyorum ama sen benim sadece annemi, babamı gördün, ne evimi ne odamı ne abimi gördün. Kaç yıl oldu, evet biliyorum hep istedin, tamam fırsatın da olmadı belki. Al işte, sana fırsat, hem beni evime kadar yolcu edersin, fenamı, belki yolda yine başımı belaya sokarım, kim kurtaracak beni diye duygu sömürüsünü sıraladı. Bir an şaşırıp yüzüne baktım. Kuzum, bu kadar içerlediğini hiç düşünmedim, özür dilerim dedim. O da hemen toparlayıp, "Yok kuzum ama sen benim en yakın dostumsun. Beni sen nasıl ki hayatının her anına dahil ettiysen, ailene, evine güvenip aldıysan, ben de sana canımı emanet edecek kadar güveniyorum ve seninle çocukluğumu, evimi, ailemi her şeyi paylaşmak istiyorum" dedi. O böyle deyince içimi tarifsiz bir güven duygusu kapladı. Bir insana güvenmek gerçekten çok güzel bir duyguymuş. Bir an ortalık sessizleşti. O sırada yemeklerimiz geldi. Mardin konusu araya kaynadı birazcık ama Esra'nın pek vazgeçmeye niyeti yok gibiydi börekten. Bir parça ısırıp, "Hadi bak, Mardin'in o meşhur yemekleri, gün batımını, daha birçok yeri göreceksin, hadi ne olur yaa" dedi, tekrar börekten ısırdı. Kızım boğazına duracak, "Yeter öyle konuş!" diye kızıp ben de aynı şeyi yaptım. Ayrandan bir yudum alıp, "Dinime küfreden Müslüman olsa" diyip kahkahayı bastı. Ben de daha fazla dayanamayıp, "Tamam be, ama yalvardın, geleceğim tamam." dedim. Bir anda kendimi tutamayıp, "Yaşasın bee!" dedim. Sonunda can dostumu Mardin topraklarına götürüyorum diye neşelendi. "Kızım sus, herkes bize bakıyor!" diyip ben de güldüm. Esra, "Çok mutluyum, kankime kendi dünyamı sonunda göstereceğim!" diyip iyice morali yerine geldi. Yemeklerimizi yiyip çayımızı da içtikten sonra evin yolunu tuttuk. Esra bu gece bizde kalacaktı. Çünkü kaldığı evi boşaltmıştı. Eve giriş yaptık, kapıyı annem açtı ve hemen Esra'ya sarıldı. "Aman benim güzel yavrum, neler yaşamışsınız. Mustafa amcan anlattı, öyle korktum, öyle endişelendim ama Merve, 'Yemek yeyip geleceğiz' diyince azıcık rahatladım," diye kapıda sıraladı cümleleri. Esra, "Oy benim güzel Fatma teyzem, çok sağ ol, iyiyim. Benim Zeyna arkadaşım kurtardı, sağ olsun, bırakmadı o magandaların elinde" dedi. Annem de, "Aferin benim kızıma." Ne kadar karşı gelse de bu dövüş işlerine, bir yandan benimle acayip gurur duyuyordu. "Anne, kapıda mı duracağız? Hadi içeri geçelim," dedim. "Tamam, tamam, ben de de akıl bırakmadınız, geçin buyurun," dedi. "Anne, biz bir rahatlayalım, hemen geliyoruz," diyip Esra'yı odama yönlendirdim. "Kuzum, banyonu yap, rahatla, ben sana giyecek bir şeyler ayarlayayım," dedim. "Tamam," deyip banyoya yöneldi. Ona giyecek ayarlayıp yatağa bıraktım. "Kuzum, sen rahatça banyonu yap, hemen geliyorum," diyip aşağıya indim. Alt kattaki lavaboda işimi halledip bahçeye sigara içmeye çıktım. Annemler bilirdi sigara içtiğimi ama saygıdan ötürü asla yanlarında içmezdim. Hafif bir öksürük sesiyle irkilip arkamı döndüm. Gelen tamamen Üvey olan abim Alperen'di. "Neredesin kız sen?" diyip hızlıca karşıma oturdu. Ne zamandır sana hesap verir oldum Alperen abi deyip damarına basmayı da ihmal etmedim. Anında bozulup hesap vereceksin, ben senin abinsem eve bu saatte gelinir mi dedi. Ne varmış saatte, bu ne geri kafalılık deyip karşı çıktım. Nerede olduğum belli, annemin haberi var, sana ne oluyor be diye çıkıştım. Sigaram bittiği için kül tablasına basıp tekrar Alperen'e döndüm. Bana bak, gereksiz, bana karışıp durma, abiymis filan dinlemem, elimde kalırsın. Anında bir kahkaha patlattı, bu sinirli hallerin acayip güzel dedi. Bir an affallasam da ayağına bir tekme savurdum. Ayağını ovalarken, "Oha kızım, niye vurdun şimdi?" dedi. Kendine gel, haddini aşma dedim. Tam arkamı dönüp odaya çıkacakken, kolumdan tutup kendine çevirdi. "Bana bak Merve, asıl sen benim sabrımı zorlama, sen benim niyetimi gayet iyi biliyorsun, daha ne kadar kaçacaksın benden bakalım," diyip kolumu hızlıca bıraktı. Ellerimi yumruk yapıp olay çıkmasın diye hızlıca odama çıktım. Esra giyinmiş, saçlarını tarıyordu. Odaya girince yüzüm nasıl bir şekle girdiyse hemen yanıma geldi. "Noldu kuzum, ne bu suratının hali? Resmen betin benzin atmış," dedi. Hemen kendime gelip, "Yok bir şey kuzum," dedim. O da inanmayan bir bakış yapıp kollarını birleştirip tekrar gözlerini dikti. "Kaç yıllık arkadaşımın suratını tanımayacak kadar dengem bozulmadı," dedi. Dökül, çabuk, ne oldu? Bir nefes salıp, "Off kuzum, tamam anlatacağım," diyip yatağa oturdum. Esra da hemen yanıma oturup çenemi tutup ona bakmamı sağladı. "Anlat bakalım, neler oldu," 10 dakikada. Derin bir nefes alıp aşağıda olanları anlattım. Esra sinirlenip, "Vay, pice bak sen! Hala akıllanmadı mı bu ya? İstemediğini bildiği halde kaç kez evden atıldığı, hatta dayak yediği halde, ne bu ısrar, anlamıyorum," dedi. Ben de anlamıyorum, kuzum. Artık iyice korkmaya başladım. "Ne güzel, unuttu herhalde," dedim. "Sevgili falan yaptı, artık anladı," dedim ama belli ki vazgeçmemiş. Esra tekrar yanaklarımı iki elinin arasına aldı. "Artık itiraz yok. Merve, kesinlikle Mardin'e benimle geliyorsun. Bu olanları da hemen Mustafa amcaya anlatıyoruz, o bir çaresini düşünür," dedi. "Tamam, önce banyo yapayım, sen beni bekle," dedim. Hızlıca duş alıp üzerimi giyinip Mustafa babamın ve annemin yanına salona indik. Alperen manyağı ortada gözükmüyordu. Mustafa babamın karşısına geçip derin bir nefes alıp konuşmaya başladım. "Baba, anne, size söylemek istediğim bir şey var," dedim. Mustafa babam hemen atılıp, "Anlat kızım, bir derdin var belli, ne oldu, hayırdır inşallah," diyip araya girdi ,annem.Olanları bir kez de onlara anlattım. Mustafa babam hemen sinirlenip ayağa fırladı, "Bünyamin!" diye kükredi. Bünyamin abi hemen koşar adım gelip, "Buyur abi, bir şey mi oldu?" diye o da telaşlandı. "Git, bana o Alperen itini bul, getir hemen!" dedi. İtiraz ettim, "Baba, lütfen, onunla yüz göz olmak istemiyorum. Ben bir haftalığına Mardin'e gideceğim."
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD