Bölüm 9

1498 Words
Zorlu lunapark macerasını bitirip arabaya bindiler, otelin yolunu tuttular. İkisinin de uykusu olmadığı gibi beraber geçirdikleri zamanı mümkün olduğunca uzatmak istiyorlardı. İçlerindeki istek aynı olunca söze dökülmeden uygulamaya geçirmek zor olmadı.  Ece, sahile indiğinde Hakan, odaya çıkıp gömleğini değiştireceğini söyledi. Yaşadığı stres onu çok terletmişti, gömleği sırılsıklamdı. Hakan odaya gittiğinde telefonu çaldı, arayan Bora idi. -Kardeşim -Tatilin çok yoğun geçiyor galiba, beni unuttun -Unutsam da sen hatırlatırsın nasıl olsa Bora'nın yüksek tonlu kahkahasına Hakan'da güldü.  -Nasıl gidiyor oda arkadaşınla? -Ece... -Dur dur, ben bu tonlamayı biliyorum -Bora, durum bildiğin gibi değil -Aşık mı oldunuz? -Olduk değil, oldum. Onun için sadece arkadaşım. O çok farklı Bora. Bugün onunla dönmedolaba bindim, inanabiliyor musun? -Sen... Dönmedolaba mı bindin? -Anladın mı şimdi onun farkını? Bora duyduklarıyla küçük dilini yutacaktı. Hakan'ın yükseklik korkusunun klinik düzeyde olduğunu en iyi bilen insandı. Yıllardır bu korkusunu yenebilmesi için yardım etmiş, destek vermişti ama bir türlü başarılı olamamışlardı. Ece ile dönmedolaba binmesi mucize gibiydi.  -Seni çok iyi anladım ama o? -Bir kadının çok zor kaldırabileceği olaylar yaşamış. Erkeklere güveni yok. Şimdi bana güvenmişken onun güvenini sarsamam, onu kaybetmekten korkuyorum. -Belki o da duygularını senden saklıyordur. -Sanmıyorum Bora. Çok boktan bir durum değil mi? -Gerçekten öyle. Ne diyebilirim? Belki zamanla değişir be kardeşim.  -Umut fakirin ekmeği. -Deme öyle, yakışmıyor sana. Sen tanıdığım en süper adamsın. Yakında sana aşık olacak, görürsün. -Ver gazı birader. Hadi kapat, oyalama beni. Ece'nin yanına gideceğim. -Giderken iki bira götür -O niye? -Sen dediğimi yaaapp Hakan neden bira götürmesi gerektiğini anlamadı ama 'Bora'dır, vardır bi bildiği' diye düşündü. Hakan bardan iki bira alıp sahile çıktı. Ece, şezlongun birinde bağdaş kurmuş denizi seyrediyordu.  Hakan'da yanına oturup şişelerden birini ona verdi. Ece kendi şişesini onunkine vurup kafasına dikti, büyük bir yudum aldı. -Yavaş -Aslında canım bugün sarhoş olmak istiyor.  -Neden? (Bora yemin ederim korkulur senden) Ece sadece omuzlarını silkti, başını öne eğdi. Eğer ona bakarsa duygularının belli olacağından korkuyordu.  -Hadi bana ailenden söz et. Benimkileri az çok biliyorsun. -Bir ablam, bir annem var. Babam beş yıl önce kanserden öldü. Çok çalışkandı, ailesine bağlıydı. Küçükken anneme hep babam gibi bir iş adamıyla evleneceğimi söylerdim. Bir gün kendini iyi hissetmediğini söyledi ve hastaneye gitti. O gün kanser olduğunu öğrendik. İki ay sonrada bizi bırakıp gitti. Annem onun ölümünü bir türlü kabullenemedi. Daha fazla aynı şehirde yaşayamadı. Ablamın yanına, Amasya'ya yerleşti.  -Sen neden onunla gitmedim? --Evliydim. Gerçi evli olmasam da gitmezdim. Eniştem beni sevmez, anlaşamazdık. -Seni sevmeyen birini düşünemiyorum. -Herkesin bir sevmeyeni olduğunu biliyorsun. Sende beni gördüğünde sevmemiştin. -Hayır sadece çok sinirli olduğunu düşündüm, gerçi haklıydın. Şimdi seni tanıyorum ve seviyorum. Ece, onun dudaklarından sevgi sözcüklerini duyunca, içindeki tüm kelebekler havalandı. Gözlerinin içi parlamaya başladı. Arkadaşça bile olsa, sevmesi ve bunu söylemesi çok güzeldi.  -Bende artık seni tanıyorum ve seviyorum. Hakan kendini nasıl durduracağını bilmiyordu. Karşılıklı sevgi sözcüklerinden sonra tekrar onu öpmek istedi. Elindeki şişeyi bir dikişte bitirdi. -Bana yavaş diyene bak. Sarhoş olursan seni taşıyamam. -Hadi gidip yatalım. Bugün çok yorulduk. Ece gülmeye başladı. Hakan 'ne oldu?' der gibi baktı. -Sen böyle söyleyince karı koca gibi olduk. 'hadi karıcım yatalım' der gibi. -Karı koca değiliz ama garip bir ilişkimiz var Ece, kabul et -Doğru söze ne denir? Yatağın sağ ve sol köşelerine yatarak, hayallerle uykuya daldılar. Dönme dolabın içinde oturdukları kabin en üst seviyeye ulaştı. Hakan, Ece'nin ellerini tuttu, seni seviyorum dedi. Ece duyduğu sözler karşısında kaşlarını çatarak bağırmaya başladı. 'Sana güvendim, arkadaşımsın dedim, sen dostluğuma ihanet ettin' diyerek olağanca gücüyle kabini sallamaya başladı. Hakan, korkudan kaskatı kalmış, Ece'ye durması için bağırıyordu. O bağırdıkça Ece daha çok salladı. Hakan dengesini kaybederek en üst noktadan aşağıya düştü. Hakan, gördüğü kabusla ter içinde yerinden fırladı. Önce nerede olduğuna sonra Ece'ye baktı. Ece, yatağın diğer ucunda, bacaklarını karnına çekmiş huzurla uyuyordu. Başını ellerinin arasına alıp nefesini düzenlemeye çalıştı. Alnında biriken terleri sildi. Biraz sakinleşti, banyoya gitti. Aynadaki aksine baktı. (Seni sevdiğimi söylesem gider misin Ece? Bana olan güvenini kaybeder misin?) Elini, yüzünü yıkadı ve banyodan çıktı. Koltukta oturup Ece'yi izledi. Düzgün yüz hatlarına baktı. Uzun boyuna rağmen, ince, narin olan vücudunu inceledi. Dövmesinin beline doğru uzanan kıvrımına bakıp gülümsedi. Kesinlikle çok seksiydi. Ne kadar süre onu izlediğini bilmeden uyuya kaldı. Sabah Ece'nin söylenmesi ile uyandı. -Ah Hakan ya, neden koltukta uyudun? -Vıdı vıdı yapma kızım -Sana ne söylesem az Hakan. Neden burada uyudun? -Horlayıp seni uyandırmamak için. Ece hayretle baktı. -Neden benim için kendini sıkıntıya sokuyorsun? -Çok güzel uyuyordun, rahatını bozmak istemedim. Önlerinde kalan üç günü denize girerek, küçük yürüyüşler yaparak, bazen denizde sandal sefası yaparak geçirdiler. Birbirlerine alışmışlardı, gülüyor, şakalaşıyorlardı. Ece'nin tatilinin son günü geldi. Sabah uçağı ile evine, bahçesine dönecekti. İçlerini bir hüzün kapladı. Ne o gitmek istiyor ne de Hakan onu bırakmak istiyordu. -Biliyor musun? Sanki çok uzun zamandır burada yaşıyormuşum gibi hissediyorum. O kadar alıştım ki evime değilde başka yere gidecekmiş gibi geliyor. -Beklediğimden çok güzel bir tatil oldu, senin sayende. Hiç sıkılmadım aksine çok eğlendim. -Bende öyle. -Yarın havaalanına seni ben bırakacağım -Hayır, otelin aracı beni götürür. -Biraz daha kalsan olmaz mı? Ben ne yapacağım burada yalnız. -Yatağın keyfini çıkartıp, bol bol horlarsın. -Bunun için sana hakaret davası açabilirim. -Ama kıyamazsın -Doğru kıyamam, sende bunu kullanıyorsun. Ece'nin şımarık gülümsemesi ile her zamanki gibi içi aydınlanan Hakan, hüzünlü olsa da belli etmedi. Sabah Ece'yi uğurladıktan sonra odaya döndü. Aklına yapacak hiç bir şey gelmedi. Canı ne denize girmek, ne dolaşmak nede balık tutmak istiyordu. Önünde daha üç gün zamanı vardı. Bavulunu yatağın üzerine koyup toparlanmaya başladı. Ece gittiyse, tatil bitmişti. Dönmeye karar erdi. Çıkış işlemlerini yapıp eşyalarını yerleştirdikten sonra geri dönüş yolu için gaza bastı. Ece, evine geldiğinde yüzünü buruşturdu. Ev günlerdir kapalı kaldığı için havasızdı. İlk iş camları açarak eve hava ve güneş girmesini sağladı. Bavulunu açıp içindeki tüm kıyafetleri çamaşır makinesine attı. Onlar yıkanırken mutfağa gidip buz dolabına baktı, yiyecek hiç bir şey yoktu. Fare düşse kafası yarılırdı. Çantasını alıp, markete gitti. Yiyecek ufak tefek bir şeyler aldıktan sonra geri döndü. Aldıklarını dolaba yerleştirdi, kendine kahve yaptı. Camın önündeki koltuğuna oturup sokağı izledi. Tatilde yaşadıklarını düşününce gülümsedi. Asabi başlayan tatil, hayatında unutamayacağı anıları ve Hakan'ı ona getirmişti. Kısa zamanda ona çok alışmıştı. Bir daha onu ne zaman göreceğini bilmiyordu. Kendini boşlukta hissetti. Sanki Hakan yıllardır hayatında idi. Düşüncelerini telefonun sesi böldü. -Kuzum, döndün mü? -Döndüm Gonca -Senin evde yiyecek yoktur, kalk bize gel. -Markete uğradım. -Off tamam, yemek bahane, ben avukatı merak ediyorum. -Hah şöyle Gonca, sadede gel -Sende bize gel hadi Ece hayır diyemedi. Arkadaşını çok özlemişti. Evleri yakın olduğu için gitmesi zaman almadı. Gonca çığlıklarla onu karşıladı. -Gonca, Almanya'dan dönmüşüm gibi davranma -Çok özledim ben seni, gel otur, anlat hemen. Tatil nasıl geçti? Nasıl bir yerdi? Dinlendin mi? ve hepsini kısa kes, avukata gel Ece, uzun uzun doğayı, çevreyi, oteli, yeşili, maviyi anlattı. Gonca koltukta bayılmış gibi yapınca kahkaha attı. O da Hakan'ı anlatmayı istiyordu. Detay atlamadan teker teker yaşadıklarını anlattı. -Ece farkında mısın? Siz çok romantik bir tatil yapmışsınız. Gördüğüm kadarıyla, döndüğün için çok mutlu değilsin. -Sanki bir yarım orada kaldı Gonca -Orada m? Hakan'da mı? -İkisi de ama daha çok Hakan'da. -Ah kuzum sen bu adama baya baya aşık olmuşsun. Ne diye kanka ayakları yaptın? -O da bana arkadaş gibi davrandı, bozamadım. Hem yeni boşanmış, belki bir ilişkiye hazır değildi.Aşık olduğumu anlarsa kaybederim gibi geldi. -Kim kimi kaybediyormuş? Selim'in sesiyle ikisi de kapıya döndü. Selim içeri girip önce karısının dudaklarını öptü sonra Ece'ye sarıldı. -Hoş geldin, fotosentez güzeli -Sayende fotosentezde tavan yaptım. -Duyduğuma göre başka şeylerde olmuş. -Gonca bu adamı da dedikoducu yaptın ya bravo. Gonca, Selim'in kravatını çekip öptü. -Ben ondan hiç bir şey saklayamam ki. Aşkım biliyor musun Ece aşık olmuş. Selim ellerini ve başını havaya kaldırdı. -Oh çok şükür, aramıza bir erkek katılacak. Yani umarım bu sefer ki erkektir. Ece, arkasındaki kırlenti Selim'in kafasına attı. Selim şakadan acımış gibi yapınca Gonca fırsatı değerlendirip kocasının alnını yanaklarını öpmeye başladı. Ece hala aşık olan bu çifti yalnız bırakmaya karar verip ayağa kalktı. Tüm ısrarlara rağmen evine döndü. Kapıda onu Aynur ve Funda bekliyordu. Ece'yi görünce oturdukları merdivenden kalkıp kollarını açtılar. Üçü sıkı sıkı sarıldı. Ece, tüm olanları bir kezde onlara anlattı. Tekrar tekrar anlatmaktan sıkılmadı çünkü Hakan'dan söz etmek hoşuna gidiyordu. -Kızım sen bu adamla bir hafta aynı odada kaldın, aynı yatakta yattın ve hiç sevişmediniz mi? -Ay Funda şu kafanı bacak arandan çıkartsana -Aynurcum, sende ara sıra bir bacak aran olduğunu hatırlasana -Kızlar ben size ne anlatıyorum, siz ne diyorsunuz Funda korkunç bir haber almış gibi gözlerini kocaman açtı, ellerini başına koydu "hii" dedi. -Kızım yoksa bu da mı ibne? -Siktir git Funda ya -Ay ne bileyim bir an öyle gibi geldi. Değildir dimi? -Bir daha gördüğümde sorarım canım. Hatta bir yoklarım çalışıyor mu diye. Tövbe tövbe -Bir haftadır aklın neredeydi Ece? -Aynur, bunun östorojen hormonunu azaltıp, testosteron aşılayabiliyor muyuz? -Sorarım Ece ve Funda hayretle baktılar. Gerçekten mi soracaktı yoksa şaka mı? -Ne bakıyorsunuz ya. Böyle şeyler yapılıyor ama Funda'ya yaptırmayalım. Onun sayesinde azgın erkek oranı düşüyor, rahat ediyorum. Aynur'un daha fazla uzatmaması için bu konuyu kapatmaya karar verdiler. Kızların dedikodusu biter mi? Bitmez. Gece geç saatlere kadar ayrı kaldıkları zamanı kapattılar. Yediler, içtiler, güldüler, eğlendiler. Arkadaşları evlerine gittiğinde Ece, özlediği bahçesine bir an önce kavuşmak için yatağına gitti.  
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD