Seni sevemem
"İyi akşamlar Firuze. Ben Boran. Numaramı kaydedersen sevinirim. Çünkü ben seni kaydetdim ama kalbime"
"Önce kalbime, sonra telefona tabi ki" yazan ikinci bir mesaj da geldi.
Aman Allahım bu nasıl yürek, bu nasıl deli cesareti ki bana aşkının itiraf eden bir mesaj göndermiş. Ben daha az önce benim gibi aklı gidik birini napsın diye düşünürken bunun bana böyle bir itiraf yapması çok ironik olmuştu.
Her halde beni kandırmıyordur değil mi? Hayır olmaz. Arkadaşının kız kardeşini kandırmak gibi bir ahmaklık yapmaz her halde. Dahası sevmek bile zaten bir yürek ve delilik ister. Abimin bu durumdan hoşnut olacağını hiç düşünmüyordum. Hele hele kız kardeşine arkadaşının göz koyması kan davasına yol açar bunları biliyordum. Ben buralardaki kan davası denilen şeylerden uzak durayım derken gitmiş abimin arkadaşına gönlümü kaptırmıştım. Olur olmaz işler zaten beni bulurdu. Rahata kavuştum derken yine bir dolambaçın içine girmeye çalışıyordum. Galiba sorun bendeydi. Ben ayağımı bastığım her yerde rüzgar estirirdim.
Borana hiç bir cevap yazmadım. Hiç numarasını telefonuma bile kaydetmedim. Ama mesajına bakıp bakıp durdum öylece. Gözlerime inanamıyordum çünkü. Ben öncesinde hep kandırılmıştım. Aşk hayatım da iyi geçmemişti. Bu yüzden birinin bana aşık olması tamamen saçma bir fikir gibi geliyordu.
Güzelmiydim? Ee ortalama bir güzellikte sayılırdım. Ama aşktan yana şansım hiç getirmemişti. Çünkü ben hiç aşık olmamıştım.
*****
Geçmişi hatırlamak
Tacize uğramamın üstünden bir ay geçmişti. Ben ne şikayet edebilmiştim, ne de Esmadan başkasına bir söz söyleye bilmiştim. Benim para peşinde olduğumu düşüneceklerdi zaten. Her gece onun bana dokunuşları, beni taciz etmesi rüyalarıma giriyordu. Bu dehşeti, bu zorlanmanı hiç bir şekilde kabullenemiyordum. Bedenimin her zerresini kirletmişti. Saatlerce banyoda suyun altında dursam da üzerimdeki kirin hiç çıkmadığını düşünüyordum. Her gün ne kadar sıcak suyla keselenmiş olsam da tenimden hala o pisliğin alkol kokan kokusu geliyordu.
Yine bir sabah kabus görerek rüyadan uyanmıştım. Ve o an karar vermiştim. Ben artık bunlara, bu hayatın bana sağladığı zorluklara katlanmayacaktım. Hayatıma son verecektim. Evet, ben ilk defa intihar girişiminde bulunmuyordum. Ben tacize uğradıktan bir süre sonra ilk defa ölmeyi istemiştim. Bu hayatın bana fazla geldiğini düşünüyordum. Ama bunda da başarılı olamamıştım. Çünkü binaya çıktığım sırada birileri beni görmüş ve itfaiyeyi aramış ve benim ölmemi engellemişlerdi. Sonrasında bileklerimi de kesmiştim. Bu defa da Esma beni bulmuştu. Onda da ölmemiştim. Kedi gibi dokuz canlıydım sanırsın. Galiba ben ölmeyi başaramıyordum. Eskiden bileklerimde bıçak kesiklerinin izi vardı, ama şimdi bakıyorum da o izler kaybolmuş. O zaman anlamıştım aklım eski Firuzenin aklı olsa da, bedenim yeni sahip olduğum Firuzenindi. Ben bu bedene sadece ruhen ve kafa yapısı olarak yerleşmiştim. Anladığım kadarıyla benim kendime karşı yaptığım cezalar bu kızın bedeninde yoktu. Doğduğu günkü gibi temiz kalmıştı bedeni.
Aslında böylesi daha iyi olmuştu. Yaşadığım zorlukların yeni hayatımda benimle gelmemesi o kadar bana iyi gelmişti ki. Allahımdan hep istediğim ikinci şansın gerçek olmuştu.
Ama yıllar geçmiş ve ben artık eczaçı olarak çalışıyordum. Bir arkadaş qrupu sayesinde biriyle tanış olup evlenmiştim. Aşıkmıydım ona? Hayır. Ama bana güven vermişti. Onun da beni deliler gibi sevmediğinin farkındaydım, ama hayatımda birinin olmasını istiyordum. Yalnızlık artık beni çok mutsuz ediyordu. Ben bir nevi görücü usulü evlenmiştim de diyebilirim. Bu adamla 3 yıl evli kalmıştım. Ama sonrasında anlaşmazlık yaşamaya başlamıştık.
Bir gün işte bayılınca arkadaşlar beni zorla hastaneye yollamışlardı. Hiç istemeden muayeneye girmiştim. Her hangi bir hastalığım olduğunu zaten düşünmüyordum. Ama sonuçlar umduğum gibi çıkmamıştı. Kader bir kere daha bana kazığını çakmıştı. Çünkü bana akciğer kanseri teşhisi koyulmuştu ve hastalığın son evrelerindeydim. Nasıl olurdu da şu ana kadar anlamamıştım. Ama doktorun söylediğine göre böyle vakalara da rastlanabiliniyormuş. O da şanssız bedevi olan gelip beni bulmuştu.
Kocam olacak adama söylediğimde ise öncesinde hayıflanır gibi yapmış, ama sonradan benimle hiç ilgilenmemişti. Neler yapıyorum, nasıl tedavi oluyorum, doktor neler söylüyor hiç biriyle ilgilenmiyordu.
Fakat evliliğimizin önceleri böyle değildi, ama artık buna alışmıştım. Beni sevmediği için böyle davranıyordu. Biliyordum. Yine de sabrediyordum. Fakat damlayı taşıran son şey eşim denen ahlaksızın beni iş arkadaşımla onları bizim yatak odamızda basmam olmuştu. Üstelik ben onları yatakta sevişirken bulmuştum. Erkek altda kadınsa üstünde gidip geldiği sırada eve girmiş ve ahlaksız kadının evi dolduran inleme seslerini duyarak kapıyı açtığımda gördüğüm manzara midemi bulandırmıştı. İnkar edecek hiç bir yanları kalmamıştı.
Tüm bu olanları kabul edemediğim için yaşadığımız binanın çatı katına çıkarak kendimi aşağılara atmıştım. Atmasına atmıştım da. Yine de ölmeyi başaramamıştım. Çünkü bu 9 canlı kedinin daha hayata tutunma kalmıştı. Bu defaysa başka bir şehire ve başka bir zamana ışınlanmış gibi olmuştum. Gerçekten mucize gibi bir şey olmuştu.
****
İkinci hayatım
Boranın bana atdığı mesaja hiç bir cevap yazmamıştım. O da sonrasında bana her hangi bir mesaj yazmış, arama yapmamıştı. Hatta günler geçmiş olsa da Harun abimin yanında bile görmüyordum.
Böyle olması daha iyi olmuştu zannımca. Çünkü ben kendime sakin ikinci bir hayat kurmaya çalışıyordum. Kavgasız, tasasız, aile içinde sevginin var olduğu, beni koruyan, bana güvenen insanların olduğu bir ortam bana iyi gelmişti. İyi ki de ölmemiştim. İyi ki de buraya gelmiş ve ikinci bir şansa sahip olmuştum. Boranın bana olan aşkımı, hoşlanmasımı ne desem bilmiyorum. Ama onun hislerine karşılık versem çıkılmaz bir yola gireceğimin farkındaydım. Bu yüzden geri basmak en iyisiydi. Hatta Boranın beni görmemesi en iyisiydi. İlk görüşte ondan hoşlanmıştım, ama derdinden deli divane olacak kadar da değildim. O bana yaklaşmazsa hislerimi kontrol altında tuta bilirdim.
Bu gün annemin pek te sevmediği kadınlar yani halamlar gelecekti. Firdevsin söylediğine göre anneme zamanında pek te gün yüzü göstermemişler. Çünkü annem buralı değilmiş. Babam yıllar önce İzmire gitdiğinde annemi görmüş, aşık olmuş, zaten onun da kimsesi yokmuş. Dayısıyla yaşıyormuş. Babam da fırsat bu fırsat kaçırmış annemi. Annem de zaten babama ilk görüşte aşık olduğu için kaçmaya razılık vermiş. Çünkü annemin dayısı onun eve para getirmesini daha çok önemsiyormuş. Evlenirse eve gelen para miktarı azalırmış. Babamsa evin küçüğü olduğu için tüm kızlar ondan önce evlenmiş, amma anneme bu şehrin işleyişini bilmediği için hayatı zehir etmişler. Babaannemse yaşlanınca konağın işlerine karışmamaya başlamıştı. Çünkü artık annemin hanım ağa gibi konağı iyi idare etdiğini görmüştü. Ama öncesinde anneme kötü davranmış, ama erkek torunu kucağına verince babaannem yumşamış ve zamanla iyi huylu biri olmuştu. Fakat anladığım kadarıyla kızları hala yılan dilliydi.
Öğlene doğru halamlar hepsi bir bir gelmişti. Tanımadığım için üçüyle de ilk defa tanış olmuş gibi görüşmüştüm. Ona bakılırsa zaten ilk defaydı gördüğüm. Ama onların bunu bilmesine ihtiyaç yoktu.
Büyük halamın ismi Emine, ortanca halamın ismi Esmer, küçük halamın ismi ise Aytendi. Onların çocukları da vardı tabi ki. Ama şu an yalnız gelmişlerdi. Annemle babamın kesin kararı vardı çünkü beni ziyarete gelenler kalabalık yapmadan gelsinler. Ya da hiç gelmesinler. Çünkü doktor söylemişti. Hafızamı geri kazanmam için bunu zorlamadan yapmamız gerekiyormuş. Tabi kimse bilmiyor ki, olmayan bir hafızayı nasıl geri getireyim. Ama babamların beni böyle düşünmesi içimde var olan anne babama olan özlemimi gideriyordu.
Hava sıcak olduğu için avluda üstümüz kapalı bir yerde oturmuştuk. Halamlar az az anneme laf atıyorlardı. Amma annem önemsemiyordu. Bu hissi biliyordum. İnsan bir şeylerden bıkınca artık hissizleşiyor. Annem de öyle olmuştu. Bu yüzden benim de bu halam olacak kadınlara karşı öfkem yaranmıştı.
" Gelin hanım, kızının durumu ne zaman iyi olacak?" diyen büyük halam olmuştu.
"Kızım zaten sağlıklı durumda Emine." diyerek annem dik duruşunu gösterdi.
"Sen biliyorsun ben ne diyorum. Artık bunun hafızası düzelse de biz de oğlum Hamzaya istemeye gelsek" dedi. Nee? İsteme işi de nereden çıktı? Ben bunu kabul edemem. Ben hayatımda ikinci defa sevmediğim bir adamla evlenemem. Hemen annemin elinden tutup ona baktım. Ama gözlerini güven veren bir şekilde kapatıp açtı ve sakin olmamı başını sallayarak işare etdi.
"Biz sana kız vereceğiz diye bir güvence vermedik. Kızımız isterse veririz öyle dedik. Kızım o zaman da istemiyordu, şimdi de istemiyor. O yüzden siz gidin Hamzanıza başka bir kız bulun Emine" dedi ve annem tam bir nokta atışı yaptı. Şu an ellerinden öpmek vardı da. Ama bu cadıların yanında yapsam beni saç baş demez yolarlardı.
"Ana, gelnin ne diyor işitiyormusun? Gelnine bir laf etmeyecekmisin?" diyerek halam topu babaanneme paslamıştı. Ama babaannem de benim tarafdandı çünkü " Kızım, kendi kızları. İstediği adama verirler. Ben zaten yaşlandım. İyi olsunlar bana yeter. Fazla da bi şey istemem" diyerek son atışı vurarak oyunu tamamlamış oldular. Halamlar daha sonra bu konuda ağızlarına laf bile almadılar. Zaten daha fazla da durmayıp birlikte çıkıp gitdiler.
Sonrasında zaten anneme, babaanneme teşekkür etmiş, hatta evde olmayan babama bile eve geldiğinde sarılıp öpmüştüm. Babam bu duruma öncesinde şaşırmıştı. Çünkü bu eve geldiğimden bu yana ilk defa babam olan adama içtenlikle sarılmıştım. Ama nedenini öğrendiğinde o da halamlara kız vermek gibi niyeti olmadığını belirtmişti.
Hayatımda hiç bilmediğim baba kokusunu bu adamdan almıştım. Bir kızın babasının olması ayrı bir güzellikmiş. Hep arkanı koruyan biri var gibi hissediyorsun. Acayip güzel ve güven dolu bir duygu.
Bu günü de böyle tamamlamış ve yatağıma yatarak güzel bir uyku çekmiştim. Sabahsa Firdevs beni erken kaldırmıştı. Amanın neymiş halılar yıkanacakmış. Paramız yokmu verin parayı yıkatın olmazmı. Olmuyormuş demek. Babaannemin paradan daha değerli olan halılarını mutlaka bu aylarda kendimiz yıkamalıymışız. Çalışanlara bile vermiyormuş.
Ben ne anlardım halı yıkamadan. En son küçüklüğümde babaanneme yardım etmiştim. Onu biliyordum.
Neyse ne ben, Firdevs ve bize su dökme içinde yardıma gelen Kısmetle halı yıkamaya giriştiğim bir sırada Harun abim dışarıdan içeri girdi ve yanında kimi görsem iyidir. Tabi de Boranı. Beni böyle bir vaziyetde görmesini istemiyordum. Ama utanıp kaçacak ta değildim. Kendi evimin işini yapıyordum çünkü. Ama annemin beni çağırmasıyla üstümü düzeltmeli olmuştum. Çünkü ablam akıllılık etmiş şalvar giymişti, ama ben zaten kendi kendimizeyik diyip etek giymiştim ve su olunca da eteyin uç kısımlarını yukarı kaldırdığlm için beyaz bakacaklarım dışarıda gün ışığının altında kızarmaya başlamıştı. Harun abimin suçu. Sanki ben çağırdım da gel beni böyle gör diye. Olan olmuştu artık. Onlar da zaten bize bakmadan selam verip geçip gitmişlerdi.
Halılar yıkanmış durulama işini Kısmet, Kıymet abla ve Firdevse kakalamış aradan sıvımıştım. Çünkü bacaklarım güneş altında yandığı için krem çekmem gerekiyordu. Öncesinde eve çıkmadan elimi yüzümü yıkamak istedim. Konağın yanındaki bahçe musluğuna yanaşarak ayaklarımı yıkadım, sonrasında zaten elimi yüzümü yıkadım istediğim gibi. Sıcak olduğu için su baya iyi gelmişti. Suya değince bacaklarımdaki sızı azalmıştı. Ama derken arkamdan duyduğum hışırtıyla geri döndüğümde karşımda Boranı görünce heyecan yapmış ve musluğun ağzını Boranın üzerine tutmam bir olmuştu.
Panik yaparak daha da suyu üzerine tutdum ve Boran bir adımda bana yaklaştı ve eğilip yanımdaki musluğu kapatdı. Bana yakın durduğu için sırılsıklam olmuş vücudundan kaslarını görmem gözlerim için bayram olmuştu. Üzerine yapışan gömleği adeta gel bana dokun diyordu.
Aklımdan geçenlere de bak sen. İyice utanmaz biri olmuştum. Ama bu kaslar karşısında adam başka bir şey düşünemez ki. Ona baktığımı gören Boran bir adım daha bana yaklaştı ve artık ben de bir adım ona yaklaşsam bir birimize sarılmış gibi olacaktık. O kadar yakındık yani. Bu ise bu konakta ikimiz için en tehlikeli görünme şekliydi.
Bana bakan gözleri dudaklarıma geçince yutkundu. Adem elmasının haraket etmesi dudaklarıma geçince hareket etmişti. Sonra ise açıkta kalan bacaklarıma baktı. "Ah aptal Firuze. Ne meraklısın bacaklarını dışarıda bırakmaya" diye içimde söylenerek üzerimi düzletdim.
"İyi oldu böyle" dedi gözlerini mavi gözlerime dikerek.
"Ne iyi oldu?" dedim cevabını anlamadığım için.
"Benden başkasının seni böyle görmesini istemiyorum çünkü."
Sustum. Sustuğumu görünce
"Mesajıma cevap vermedin" dedi yüzüne soru dolu bir ima takınarak
"Ne söylememi istiyordun? Boran abi ben de sana aşığım. Onumu duymak istiyordun? " dedim alay ederek
"Sana bana abi deme dedim" yüzünde sinirlenmiş bir ifadeyle
"Abimin arkadaşına başka ne derim ki" dedim ve haklıydım da.
Durdu. Bir şeyler düşünüyordu.
"Abini ben halledeceğim. Yeter ki sen bana abi deme"
"Dayı mı diyeyim?" dedim alay ederek ve azacık ta kahkayayla birlikte
"Hayır. Sevdiğim adam de. Kalbimin seni gördüğünde içine sığmadığı adam de. Kalbimi ilk görüşte verdiğim adam de. Sensiz yapamadığım adam de" huzur barındıran sesiyle ve bu sözleriyle birlikte sağ eliyle sol elimi tutdu ve kalbinin üzerine koydu .
"Tıpkı bu kalbin seni düşündüğü gibi. Senin de bu kalbi benim düşündüğüm gibi düşünmeni istiyorum" dedi ama o büyülü an bozulmuştu çünkü biri bizi görmüştü.
"Firuze" diyen biri hızla bize doğru geliyordu.