Yemek

1107 Words
Selamun aleyküm 🍂🍂 Keyifli okumalar...🍭🍭 Yok daha neler. Şu an karşımda bana sırıtarak bakan kişi mahlukat değil dimi? Evet evet değil. Siz de birşey söylesenize o değil dimi. Ben uykusuzluktan hayal falan görüyordum. Şefe söyleyeyim de bundan sonra 48 saatlik nöbete falan kalmayayım. He canım tam olarak şefe ne diyeceksin ki ya hocam ben nöbete kalınca garip garip halüsinasyonlar görüyorum mu diyeceksin? Herhalde fazla derine dalmıştım çünkü annemin kolumu cimcirmesiyle kendime geldiğim de karşımda bana bakan Sevil hanımı gördüm. Toparlanarak elimi uzatacağım sırada beni kendine çekip sarılmıştı. Şaşırmadım desem yalan olur. Bu kadın niye bana sarıldı ki. Ay acaba o da oğlu gibi bana aşık mı oldu? Yok artık daha neler Yeşim zaten dünyadaki herkes de sana aşık. Dünya da senin etrafında dönüyor. Saçma düşüncelerimi kenara iterek Sevil hanımın sarılmasına karşılık verdim. Kadın öyle bir sarılmıştı ki kemiklerim kırılabilirdi o kadar yani. Ne bu samimiyet diye soracaktım az kalsın. Bizim uzun uzun sarılmamızdan sonra içeride oturan babamların yanına salona geçmiştik. Arkadaş herkes kendine takılacak birini bulmuştu. Annem Sevil hanım ile konuşuyordu. Okan desen dakika bir gol bir diyerek beni satmıştı, sanırım yanında oturduğu kişiler mahlukatın kardeşleriydi. Aaa bi dakika onlar ikiz mi? Hastane dışında ilk defa ikiz birilerini görüyordum. Ne yapayım canım yok bizim ailede ikiz falan. Yeşim bunu şu an burada düşünmenin sırası mı kardeşim diyerek babamlara doğru baktım. Babam , İdris Bey ve sayın mahlukat sohbet ediyorlardı. Onlara baktığımı fark eden mahlukat başını kaldırınca göz göze gelince hemen başımı başka köşeye çevirmiştim. Ben düşüncelere dalmışken Sevil hanım hangi ara odadan çıktı anlamamıştım. Kadın odaya girince bizi yemek odasına davet etti. Yemek masasına oturmuştuk. Düzenimiz aynı şöyleydi; Babam ve İdris Bey masanın baş köşelerine oturmuşlardı. Benim sağım ve solumda ise annem ve Sevil hanım vardı. Tam karşımda Okan vardı. Okan'ın sağında isimlerinin Savaş ve Barış olduğunu öğrendiğim ikizler vardı. Anlamıyorum her ikiz doğana böyle uyumlu isim mi konur? İleride ikiz çocuklarım olursa asla böyle isimler koymazdım. Yeşim yine kafan uçtu hayatında biri yok sen kalkmış doğacak çocukların ikiz olmasını ve isimleriyle kendi içinde kavga ediyorsun. Herneyse, Okan'ın solunda ise çok sayın mahlukat vardı. Allah aşkına bu ailede kız kıtlığı mı var canım. Bu ne böyle her köşeden erkek çıkıyor. Bunları düşünmemek için önüme bakmaya başladım. İdris Bey'in öncülüğünde herkes yemeğini yemeye başlamıştı. Çok aç olmama rağmen birşeyler zar zor yiyebilmiştim. Hem uykusuzluk hem de bu baş ağrısı ile birşeyler yemek istemiyordum. İki üç kez masada sanki biri bana bakıyormuş gibi hissedince kafamı kaldırıp baktığım da mahlukatın bana baktığını gördüm. Şimdi isyan edecektim. İnşallah annem bunu görmemiştir yoksa yine kendi kendine gelin güvey olurdu. Başıma bela olurdu. Allah korusun. Bir an önce şu yemek bitse de eve gidip uyusam. Yemekler bittiğinde kalkarız diye düşünürken tekrar salona geçmiştik. Saate baktığımda yatsı namazı için ezan çoktan okunmuştu. Sevil hanıma dönerek ; -Acaba namaz kılacağım müsait bir yer var mı? -Elbette canım. Gel ben sana göstereyim. Diyerek odadan çıktı, ben de onun peşinden çıkıp onu takip etmeye başladım. Üst kata çıktığımızda bir odaya girdik bana beklememi söyleyip seccade getirmeye gitti. Geldiğinde seccadeyi vererek odadan ayrıldı. Evden çıkmadan önce abdestimi aldığım için hemen namaza durdum. Namazımı kıldıktan sonra seccadeyi katlayarak kenarda duran yatağın üstüne bırakarak odadan çıktım. Çıktığımda karşımdaki duvara yaslanmış halde kollarını birbirine bağlayarak duran bir mahlukat beklemiyordum. Ben bu adama mahlukat diye diye gerçek adını unutacaktım vallahi. Yeşim o mahlukatın adı Emre bunu o kafana sok diyerek kendi kendime emir verdim. Odadan çıktığımı fark edince hemen kollarını açıp dik pozisyona gelmişti. Aramızda mesafe bırakarak az da olsa bana doğru geldi. Bana doğru gelince refleks olarak bir adım geriye gidince o da olduğu yerde duraksadı. Bu sefer yalandan öksürerek konuşmaya başladı. -Selam. -Ve aleyküm selam. -Burada ne aradığımı eminim merak ediyorsundur. Ben ne diyeceğimi, nasıl başlayacağımı bilmiyorum. O gece yani hastanede sana olan hislerimi sana söyledikten sonra senden herhangi bir cevap alamadım. O yüzden ne yapacağımı bilemedim. Biliyorum şimdi diyeceksin ki neden daha önce gelip cevabımı sormadın diye ama bir kaç defa yanına gelip seninle konuşmak istedim ama sürekli birşeyler oldu ve gelemedim. Beni yanlış anlamanı istemiyorum. Niyetim seni rahatsız etmek değil. O yüzden sen istemezsen bir daha aynı ortamda bulunmayız. Ama şunu unutma benim niyetim ciddi yani seninle takılıp yok olmadı diyerek ayrılmak değil. Ben seninle beraber bir yola çıkmak istiyorum. Seninle beraber bir geleceğimiz olsun istiyorum. Ben seninle güne uyanıp, günümü seninle bitirmek istiyorum. Her anımı seninle geçirmek istiyorum. Düşün ve bana kararını bildir. Şu kenardaki biblonun yanına bir kağıt koydum. Üstünde numaram yazıyor ister kendi numarandan ister başkasının numarasından beni arayarak ya da bana mesaj atarak cevabını olumlu ya da olumsuz söylersen gerçekten çok mutlu olurum. Ha dersen ki böyle şeylere gerek yok benim kararım belli dersen yine anlayışla karşılarım. Diyerek alt kata inmişti. Allah'ım bu adamın benim kalbime kastı vardı resmen. En son konuştuğumuzda bana aşkını ilan etmişti şimdi ise resmen evlilik teklifi etmişti. Şimdi o kağıdı alsam mı almasam mı diye düşünürken Emre'nin konuşması aklıma gelince kağıdı hemen elime alarak hızlıca alt kata indim. Biraz daha orada dursam eminim ki kağıdı bırakırdım. Salona geçtiğim gibi koltuğun kenarında duran çantamı elime alıp kağıdı hızlıca içine tıktım. Çaktırmadan babamlara baktığımda Emre'nin gülümseyerek bana baktığını gördüm. Rezil olmuştum yine. Kafamı hemen annemlere doğru çevirdim. Ne konuşuyorlar anlamıyordum. Hem uykum geliyordu hem az önce yaşananlardan dolayı anlamıyordum. Şimdi siz dersiniz ki heyecandan bu kızım uykusu falan kaçmıştır diye. Yok canım uykum falan kaçmadı aksine şu an evet evet şu an eve gidip yatağıma uzanmak istiyordum. Annemlerin konuşmasını dinlemeye başlayınca onlar artık ne konuşuyorlarsa hemen konuyu değiştirmişlerdi. Bir ara kimin kaç çocuğu muhabbeti dönünce Emre' den büyük bir ağabeyi olduğunu ve evli olduğunu öğrenmiştim. Sevil hanıma üzüldüm bir an kız çocuğu olmadığı için. Kız çocuğu candır. Keşke bir kızı olsaymış. Evin her köşesinden erkek fırlıyor resmen. Gerçi kadının gelini var. Aman Yeşim kendi kızı ile gelini bir mi olur insanın senin ki de laf yani. Sevil hanımın dediğine göre Yusuf Bey toparlandığı gibi memleketi olan Trabzon'a gittiğini öğrendim. Zaten normalde Tranzon'da yaşıyormuş buraya bir toplantı için geldiğinde beyin kanaması geçirmişti filan. Bir ara Sevil hanım : -Emre'nin ağabeyi evlendi sıra onda hayırlısı ile onu da evlendirirsem herşey tam olacak. İkizler daha küçük beş yıl kadar kafam rahat olur. Deyince içmekte olduğum kahve resmen burdumdan geldi. Kenarda buran peçeteyle yüzümü temizlerken annem ile Sevil hanımın birbirlerine bakıp gülümsediğini gördüm. Kim bilir akıllarına ne gelmişti. Birşeyler belli etmemek için telefonumla uğraşmaya başladım. Telefon sarmayınca bırakıp yerdeki halının desenlerini incelemeye başladım. En iyi oyalanma şekli. Gözlerimin yavaş yavaş kapanmaya başladığını hissediyordum ama olduğum yeri umursamayarak biraz daha anneme yaklaşarak kendimi karanlığın mutlu ve huzurlu kollarına bıraktım. Bana bakıp göz devirmeyin sakın siz de 48 saat uyumadan misafirliğe gitseniz eminim benden beter olurdunuz. Gözlerim tam kapanmadan önce başımı yanımda oturan annemin omzuna koydum. 🍀🍀🍀
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD