Tutanak

1321 Words
Selamun aleyküm 🍂🍂 Keyifli okumalar...🍭🍭 Hastanedeki sarma keyfimizin üstünden bir hafta geçmişti. Bir haftadır ev , hastane arasında gidip geliyordum. İnsanın hayatı hep mi sıkıcı olur canım. Derken telefonum çaldı arayan Ali hocaydı. -Asistan bugün Barış izinle ben de birazdan ameliyata gireceğim. Yusuf Bey ile senin ilgilenmeni istiyorum... -Ama hocam ailesi. -Kızım bur sussan söyleyeceğim. Adamın oğlunun haberi var. Zaten adamın torunu bugün akşama doğru hastaneye gelecekmiş. Akşama kalmadan ben ameliyattan çıkarım bir sorun olmaz. Şimdi Yusuf Bey'in kontrollerini yapıp bana haber ver. -Tamam hocam. Diyerek telefonu kapattım. Önümdeki dosyaları imzalayıp hemşireye verdikten sonra Yusuf Bey'in dosyasını alıp odasına doğru yol aldım. Odaya girdiğimde adamın oğlu ve gelini olduğunu tahmin ettiğim iki kişi vardı. Dosyaya bakıp genel kontrolleri yaptıktan sonra tam odadan çıkacaktım ki adamın oğlu konuşmaya başlamıştı. -Doktor kızım sen bizim oğlanın kusuruna bakma. O gün üzüntüden ne yaptığını bilmiyordu. Normalde öyle biri değildir. Hem iş hem de dedesinin durumu onu çok etkiledi. Zaten dedesini o bulduğu için hepimizden farklı tepkilerde bulundu. Onun adına senden özür dilerim. -Lütfen özür dilemeyin. O sıradaki yaşadığı psikolojiyi tahmin edebiliyorum. İnsan bazen kendinden beklenmeyen hareketlerde bulunuyor. Hem bu tarz durumlarla ilk defa karşılaşmıyoruz. O yüzden hasta yakınlarının bu tarz davranışlarını görmezden geliyoruz. -Tamam kızım. Babamın ameliyatına sen de girmiştin o gün bizim oğlanın tavrından dolayı teşekkür edemedim. Teşekkür ederim. -Estağfirullah bu benim işim. Teşekkür etmenize gerek yok. Biz Yusuf Bey'in oğlu ile konuşurken gelini ise ameliyat günü yaşanan şeyleri kayınpederine anlatılıyordu. Yusuf Bey'in konuşmasından dolayı Karadenizli olduklarını anladım. Çok tatlı bir şivesi vardi. İnsanın yüzünü gülümsetiyordu. İyi günler dileyerek odadan çıkıyordum ki kapı açıldı ve bilin bakalım kim içeri? Evet doğru tahmin benim söylemimle hasta yakını ailesinin söylemiyle Emre Bey. Hadi buyrun cenaze namazına. -Sizin ne işiniz var dedemin odasında. Laftan anlamıyorsunuz galiba, size ameliyat günü bir daha dedemle ilgilenmeyeceksiniz dedim. Ne hakla buraya gelirsiniz? -Emre sakin ol. -Yeter baba bu doktoru bir daha bu odanın yakınında bile görmeyeceğim o kadar yoksa dedemi başka bir hastaneye götürürüm. -Asıl size yeter beyefendi. Ben bir doktorum ve hastaları ayırt etmem. Sizin benimle ne alıp veremediğiniz var bilmiyorum ama yeter. Ali Bey ameliyatta olduğu için buraya gelmemi kendisi istedi. Zaten rutin kontrolleri yaptım çıkıyorum şimdi. -Kadına bak hâlâ konuşuyor. -Pardon konuşurken sizden izin mi alacağım siz kim oluyorsunuz? Haddinizi aşmayın lütfen. Tam cevap verecektim ki Ali hoca odaya girmişti. Artık dışarıya sesimiz nasıl gittiyse adam ameliyattan çıkıp gelmişti. -Ne oluyor burada Yeşim sesiniz bütün hastaneden duyuluyor. Hemen şefin yanına gidip benim gönderdiğimi söylüyorsun ve sana tutanak hazırlamasını söylüyorsun. İtiraz etme gereksiniminde bile bulunmadım. O adamın yanında azar işitmeyi istemiyordum. -Tamam hocam. Sinirle odadan çıktığımda koridorda olan başka hasta yakınları ve hastane çalışanları bana bakmaya başladılar. Şuan sinirden ağlayabilirim. Önce bir gerizekalı yüzünden saatlerce ilgilendiğim hastamdan oldum ,şimdi ise mesleğimi etkileyecek bir tutanak tutulmasını sağlamıştı. Bu adamı yemini hiçe sayıp öldürsem ortalama kaç yıl yerim acaba? Önce şefin yanına gidip olanları baştan sona anlatıp Ali hocanın söylediklerini söyleyip odadan ayrıldım. Hiç uğruna resmen tutanak yemiştim. Delirecektim şimdi. Hem sakinleşmek hem de ikindi namazının vakti geçmesin diye abdest alıp mescide indim. İkindi namazını kıldıktan sonra tekrar acile indim. Bir ara yanıma Aslı gelmişti. Olan şeyler hakkında konuştuk. Evrak işlerini bitirdiğimde hemşirelerden birinde Ali hocanın beni çağırdığını öğrendim. Ali hocanın yanına çıktığımda sekreterinin içeride birinin olduğunu ve beklemem gerektiğini söylemişti. Yirmi dakika sonra odanın kapısı açıldığında içeriden önce hasta yakını olan mahlukat arkasında Ali hoca odadan çıkmıştı. Karşılıklı el sıkıştıktan sonra mahlukat oradan ayrıldı. Ali hoca bana bakıp odasına çağırdı. Odaya girdiğimizde kapıyı hafif aralık bıraktım. Sonuçta aramızda kaç yaş olursa olsun o bir erkek. Ben böyle düşünürken Ali hocanın sesini duydum. -Asistan ayakta dikileceğine otursana. -Tamam hocam. -Eee anlat bakalım. Emre Bey ve babasından olanları dinledim sıra sende. Sonuçta seni oraya ben gönderdim. -Hocam aslında herşey normaldi. Yusuf Bey'in kontrollerini yapıp odadan çıkıyordum ki oğlu benimle konuşmak istedi. Oğlu adına özür dileyip, ameliyat için teşekkür etti. Evrakları toplayıp çıkacağım sırada oğlu geldi. Senin ne işin var burada diye konuşunca ve sesini yükseltince artık dayanamadım. Haddini bilmesi gerektiğini söyledim. Zaten sesimiz dışarı çıktığına göre koridordaki herkes duymuştur konuşmaları... Olay bundan ibaret. -Tamam. Zaten senin anlattıkların ile İdris Bey'in anlatıkları aynı. Emre Bey ile de konuştum ve senin için hazırlanan tutanağın iptali için şefinize haber verdim. Suç ben de adamın tutumunu bilmeme rağmen seni oraya gönderdim. Özür dilerim benim yüzünden önce oraya gittin, hiçbir suçun yokken sana bağırdım. Kusura bakma. -Tutanağım iptal mi yani? Mesleğimi etkilemeyecek mi? Allah'ım sana şükürler olsun. -Kızım o kadar konuştum bunu sadece anladın? -Yok hocam herşeyi duydum... Ayrıca özür dilemek erdemdir. Hem o mahlukat benden özür dileyecek mi? -Yeşim sus istersen. Altı üstü özür diledim. Ayrıca mahlukat kim? -Ben mahlukat mı dedim. Hay dilime eşşek arısı soksun. Şey yani Emre Bey diyecektim. -Her neyse. Adam haksız olmasına rağmen zar zor ailesinin zoruyla tutanağın iptalini istedi. Bunları göz önüne alırsak sence özür diler mi? -Anladım. Ben artık gidebilir miyim? Acili boşladım da. -Tamam sen git. Tutanağı ben halledeceğim. -İyi günler hocam. Diyerek odadan çıktım. Acile inip gelen hastalara bakarak günün geri kalanını geçirdim. Bugün nöbetçi olduğum için önce yemekhaneye inip birşeyler yedim. Sonra cafeteryaya geçip kendime çay aldım ve boş bir masaya oturdum. Çapraz masada o mahlukatı ve yanında birini gördüm. Hararetli hararetli konuşuyorlardı. Allah aşkına bu adam niye bu kadar sinirli? Hiç mi gülmez bir insan. Ay banane gülse ne gülmese ne. Böyle düşünürken telefonuma bildirim geldi. Ablam müsait isem arayacağını söylemişti. Cevap vermeyerek hemen aradım. -Alo ablam. -Yeşim kuzum nasılsın? -İyiyim abla. Ne yapayım bugün nöbetim var hastanedeyim. Şimdi de kendime çay aldım oturuyorum. Sen nasılsın, ne yapıyorsun? -İyiyim kuzum benim. Annemle konuştum da senin izin gününde sizi ve ağabeyimleri akşam yemeğine çağırmak istiyorum. Hangi gün izinli olursun. Bütün yemeklerle kendim ilgilenmek istiyorum. O yüzden günü önceden bileyim ki işlerimi ona göre ayarlayayım. -Abla Perşembe günü izinliyim... Hem ben de sana yardıma gelirim. Beraber hazırlarız sen tek başına hazırlarsan ben izin günümü de hastanede kapatırım. Diyerek gülmeye başladım. Herhalde fazla sesli güldüm çünkü birkaç kişinin bana baktığını fark ettim. Bunlardan biri ise şu mahlukattı. Yine cins cins bakıp önüne dönmüştü. -Yeşim kızım seni paralarım. Yemin ederim yaparım. Sen benim yemeklerimden ne istiyorsun ya bak vallahi alınacağım. -Tamam birşey demedim. Dediğim gibi Perşembe izinliyim. İki günlük nöbetten sonra izinli olmam çok iyi oldu. Öğlene kadar uyurum sonra sana yardıma gelirim. Eskisi gibi abla kardeş yemek yaparız. Hem annemle babam da mutlu olur. -Tamam kuzum. Ben seni daha fazla tutmayayım. Sen çayını iç. Birazdan çağırırlar seni. -Hayırlı akşamlar abla. Enişteme selam söyle. Allah'a emanet ol. Öptüm. -Ben de öptüm kuzum. Görüşürüz. Sen de Allah'a emanet ol. Diyerek telefonu kapattım. Çayımı içtikten sonra acile geçtim. Zaten üst katta birşey olunca hemşireler haber veriyor hemen. Ezanın sesini duyunca hemşireye haber verip mescide indim. Namazını kılıp tam mescitten çıkıyordum ki İdris Bey'in eşi içeri girmişti. -Allah kabul etsin kızım. -Amin inşallah. Allah sizinkini de kabul etsin. -Özür dilerim bugün bizim oğlan yüzünden tutanak yiyecekmişsin ama babası onunla konuştu. O da hocanla konuşup tutanağın iptal edilmesini istedi. -Lütfen özür dilemeyin. Bugün İdris Bey'e de söyledim sizlik bir durum yok diye. Hem önemli olan Yusuf Bey'in sağlığı. Lütfen düşünmeyin artık bunları. -Tamam kızım. Seni tuttum burada işin vardır. -Önemli değil. İyi günler -İyi günler. Oradan ayrıldım. Acildeki işlerimi toparlayıp üst kata bankoya geçtim. Aslı gelmişti ve Mert ve Barış ortalıklarda gözükmüyorlardı. Aslıyla sohbet ederken önce diğer ikili sonra şef geldi. Görev yerlerimiz verildi ve yerlerimize gittik derken herşey bir an da oldu. Zaten dün gece nöbetçi olduğum için kendimi yorgun hissediyordum ve bugün 9 saat süren bir doğuma girmiştim. Hasta ayrıca kalp hastası olduğu için Burcu hoca ve ben de kadın doğum uzmanına eşlik ettim. Allah'tan herhangi kötü birşey olmamıştı. .... Ameliyattan çıktığımda yemekhaneye es geçip direkt cafeteryaya indim. Açtım ama canım birşey istemediği için sadece kendimi çay alıp oturdum. O sırada bizim üçlü bir anda masaya oturdular. Havadan sudan konuşup daha sonra dağıldık. Arada mahlukatı ve ailesini görmem dışında bisey olmamıştı. Mesai bittiği gibi üstümü değiştirip, hızlıca arabama binip eve geçtim. Yemek yemeden hemen uyudum derken bir günü daha bitirmiştim. 🍀🍀🍀
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD