E: Affetmez

989 Words
Selamun aleyküm 🍂🍂 Keyifli okumalar...🍭🍭 -İzleyelim öyleyse. Demesiyle bilgisayarı ayarlayıp yatağın üstüne bıraktım.... Oturduğum koltuktan birşey görünmese de izliyormuş gibi bakıyordum. Kolumdan dürtüklenmesiyle kendime gelip Yeşim'e baktım. -Sen beni duymuyor musun? İki saattir sana sesleniyorum. -Dalmışım... Sen ne diyordun? -Şey karnım açıktı, birşeyler alır mısın? -Tamam... Ne istersin. -Tost falan olmasın. -Öyleyse dışarıdan sipariş vereyim. Ne istersin? -Pizza olabilir. -Yanına? Ayran, cola ya da başka birşey? -Ayran.... hımmmm bir de sütlaç. -Tamam. Arıyorum, başka birşey? -Yok bunlar yeter de artar. Demesiyle telefonumu alıp siparişleri verdim. Yeşim'e döndüğümde bana baktığını gördüm. -Ne oldu? Niye öyle bakıyorsun? -Birşey yok. Yani pizzanın zeytinsiz ve bibersiz olmasını söyledin ya şaşırdım. -Bizimkiler falan varken pizza yediğimizde fark etmiştim. Aklımda kalmış. -Hmmm ,anladım. Demesiyle başka birşey söylememiştim. Aradan geçen yarım saatte ikimizde konuşmamıştık. Biz böyle sus pus otururken telefonum çalmıştı. Siparişler gelmişti aşağıya inip onları alıp odaya tekrar çıktım. Yeşim yine yeniden uyumuştu. Elimdekileri masaya bırakıp Yeşim'i uyandırdım. -Yemekler geldi. Sen elini yüzünü yıka. Ben de bunları hazırlayayım. -Tamam. Geliyorum. Zaten iki dakika uyutmuyorsun. Diye söylenerek lavaboya girmisti. O gelene kadar masaya hazırlamıştım. Yeşim gelince beraber yemeye başlamıştık. Ondan beklemeyeceğim bir şekilde önündeki pizzayı bitirmişti. Tatlısını yedikten sonra ayaklanmıştı. -Hayırdır ne oldu. Birşey mi istiyorsun? -Çok yedim. Şiştim. -Başına şal falan ört beraber koridorda yürüyelim. -Tamam ama sen giyinme odasından dolabımdaki uzun hırkalardan birini de getirsene. Böyle çıkmayayım. -Tamam sen al bunları başını ört, ben hemen geliyorum. Bankodaki bir hemşireyle giyinme odasına gitmiştim. Yeşim'in dolabını gösterince hemen içinden uzun bir hırka aldım.... odaya geldiğinde Yeşim başını örtmüştü. Elimdeki hırkayı ona yardım ederek giydirmiştim. Beraber koridora çıktığımızda yavaş yavaş yürümeye başladık. Kötü görünüyordu ama uyumaması için böyle olmak zorundaydı. Biraz yürüdükten sonra yalpalamıştı. Hemen koluna girmiştim. Başta yaptığım şey için bana ters ters baksada itiraz etmemişti... Beş dakika kadar daha yürüdükten sonra odaya geri dönmüştük. Yeşim'i yatağa bırakıp tekrar laptopu almıştım. Bu sefer film açacaktım. -Ne tür bir film açayım? -Gerilim ya da aksiyon olabilir? -Hmmm. Hugo Weaving ve Natalie Portman'ın başrolünü oynadığı bir film vardı, adı neydi onu açayım? -V for Vendetta? -Ah, evet o.... Açayım mı? -Olur. 5 Kasım klasiğini iki ay gecikmeli de olsa izleyelim. -Her 5 Kasım da izler misin? -Elbette. -Aynı şeyi izlemekten sıkılmıyor musun? -Yooo , aksine her izlediğimde faklı şeyler keşfediyorum. -Bakalım bu sefer izlediğinde ne keşfedeksin? -Aç, bakalım öyleyse. Demesiyle filmi açmıştım. Yine onun görüş açısına göre ayarlamıştım. Birşey göremiyordum. Herhalde Yeşim fark olacak ki konuşmaya başladı. -Sen ordan görebiliyor musum? -Hı, görüyorum. -Yalan söyleme. Göremezsin oradan.... istersen yanıma gel buradan izle. Hem benim yüzümden uykusuz kaldın hem de orada oturup yarın kas ağrısı çekme. -Benim için sıkıntı yok. Ama yanına gelebilirim. Ağrı çekme konusunda haklı olabilirsin. Diyerek yanına geçtim. Filmi tekrar oynatıp izlemeye başladık.... Yeşim arada uyuklasa da hemen uyandırıyordum. Her uyandırğımda söylense de el mecbur katlanıyordu. Sabaha karşı altı gibi arkadaşı gelip bir sıkıntı olmadığını artık uyuyabileceğini söylemişti. Öğlenden sonra taburcu olacağı için Yeşim uyusun diye rahat bırakmıştım. Yeşim'i uyurken izlemek çok güzeldi. Bu halini bir ömür izleyebilirdim. Bir ömür... Uyurken bile kendine çekiyordu beni .... Öğlenden sonra taburcu olmuştu. Onunla birlikte eve gitmiştim. İki gün izinli olacaktı. O yüzden rahatça dinlenebilirdi. Yeşim odaya çıkınca ben de yiyebileceği birşeyler hazırlayarak odaya çıkarmıştım. Kapıyı çalıp içeriye girdiğim de Yeşim yatak da oturmuştu. -Sana birşeyler hazırladım. Ye ondan sonra uyursun. -Niye zahmet ettin. Gerek yoktu. Birşeyler atıştırırdım ben. -Zahmetlik bir durum yok. Sen ye bunları... ha bu arada arkadaşın en erken yarın sabah duş alman gerektiğini söyledi. Su değmemesi gerekiyormuş. -Sağol... Sen de uyu artık. Uykusuz kaldın benim yüzümden, işe de gitmedin. -Önemli değil... Sen iyi ol yeter. -Bak burada yalnızız böyle konuşmana gerek yok. Rol yapmanı gerektirecek bir durum yok. Benimle ne amaçla evlendiğini unutmuş olamazsın. Dün gece iyi koca rolünde çok iyiydin. Şimdi aslına dönebilirsin. Kimseye söylemem, her zaman ki gibi. Dün gece ve bugün için teşekkür ederim. Çok yardımcı oldun. Zaten Aslı iş çıkışında uğrayacak. Şimdi gidebilirsin. -Ben.... Dışarıdan iyi görünmek için yanında değildim, istediğim için yanındaydım. Yanında olmaktan kendimi mecbur hissetmedim.... Afiyet olsun. Diyerek odadan çıktım. Ne bekliyordum ki ,bu zamana kadar ona yaklaşımım hep aynı değil miydi. Kız haklıydı. Her hareketimin altında birşey arıyordu... .... Niye bu altı ay beni bu kadar zorlamıştı. Daha doğrusu bir yıl beni niye bu kadar zorlamıştı. Geçen Aralık ayından beri hayatım tepe taklak olmuştu. Kimi zaman hoşuma gitse de kimi zaman nefret ediyordum. Bu yola girerken ne düşünmüştüm. Şimdi ne olmuştu. Boşuna dememişler hayat sen planlar yaparken başımıza gelendir. Ben bir plan yapmıştım ama olmamıştı. Elime yüzüme bulaştırmıştım. Amacım onun hayatını mahvedip mesleğini bırakmasını istemekken kendim mahvolmuştum. O.... ona karşı birşeyler hissetmeye başlamıştım. Hani pişman olmayacaktım, hani hep ondan nefret edecektim. Neyi yanlış yapmıştım? "Aşk ve nefret arasında ince bir çizgi vardır." Ben o çizgiyi tutturamamıştım. Ben ona.... Niye kendime bile itiraf edemiyordum. Herşey bu kadar açık olmasına rağmen... Başımı her yastığa koyduğumda huzurla uyuyamıyordum. Birgün benden gidecek korkusu muydu bu? Amacım zaten hayatımdan mesleğini bırakarak çıkması değil miydi? Zamanı geri alma fırsatım olsa. Herşeye yeniden başlasak, olur muydu? Olmazdı bu sefer de o istemezdi. Bana güvenmezdi. Bir daha elimi tutmazdı. Ben onun hem hayatıyla hem de duygularıyla oynamıştım. Şimdi onunla aramızda hiç birşey olamazdı. Ben yapmıştım. BENİM YÜZÜMDEN bu haldeydik. Ben adaletimi kendim sağlamak istediğim için bu haldeydik. Bir de avukat olacaktım. Hem onu hem de kendimi kör kuyunun dibine çekmiştim. Ailesi üzerinden intikamımı alsaydım böyle olmayacaktı. Ne ona karşı birşeyler hissetmecektim ne de biz bu durumda olacaktık. Biz .... OLMAYAN BİZ ... Yaptıklarım neyi değiştirdi? Başak geri mi geldi yoksa ben hayatıma mutlu mesut devam mı ediyorum? Ne oldu? Onu yakmak isterken o ateşte kendimi alev alev yaktım. Hani ateşin taa kendisiydim. Evet Yeşim'i SEVİYORUM. Ama o bundan sonra bana inanır mı ya da güvenir mi? Ben onun gözünde şerefsizin önünde gideniyken bana bir şans verir mi? Kırılan güvenini tekrar onarır mıydım? Beni AFFEDER mi? Yaptıklarım için çok pişmanım desem yemin etsem... Sana o günleri unutturamam ama daha güzel günlerimiz olsun desem.... Bana bir şans ver desem. AFFEDER misin desem. AFFETMEZ! YEŞİM BENİ AFFETMEZ. 🍀🍀🍀
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD