Sabahlama

1075 Words
Selamun aleyküm 🍂🍂 Keyifli okumalar...🍭🍭 -Kızım, sen bilmiyor muydun? Emre sana söyleyeceğini söylemişti bizlere. -Sizce biliyor gibi mi duruyorum? Hadi o söylemedi siz niye söylemediniz? -Kızım Emre seninle konuştuğunu ve bir daha bu konu hakkında konuşulmamasını söyledi bize. Biz de senin haberin var, üzülme diye konuyu açmadık. -Sizce haberim olsa sözlendiğim gecenin o kızın doğum gününde olmasını ister miydim ya da düğünümün o kızın öldüğü gün olmasını ister miydim? -Bu tarihlerin sizin ortak kararınız olduğunu söyledi Emre. -Emre, Emre.... O ne söylediyse sorgusuz sualsiz tamam dediniz. Siz de inandınız. Ben oğlunuza veya o kıza saygısızlık yapacak birimiyim gözünüzde. Ya o kızın ailesi onlar kim bilir neler düşünmüşlerdir. Hiç bana sormak gelmedi mi aklınıza? Bu kız neyin kafasını yaşıyor diye. -Kızım, oğlum bize ne söylediyse öyle hareket ettik. Sizin özelinize karışmak istemedik. Hatta ben ve babası kaç kere konuştuk bu tarihleri değiştirelim diye. Babasıyla kaç kere kavga etti. Sen bu tarihi istiyorsun diye. -Benim nişanlısından da ölümünden de yeni haberim oldu. Ayakta uyuyordum. -Kusura bakma kızım. Biz herşeyden haberin var sanıyorduk. Yoksa asla izin vermezdik. -Anladım... Bu konuşma şimdilik aramızda kalsın lütfen. Diyerek önüme döndüm. Kahve taşmıştı. Yeniden kahve yaptıktan sonra tepsiyi alarak içeriye geçtim. Arkamdan Sevil anne de geldi. Boşuna kadına bağırmıştım, biliyor diye kalbini kırmıştım. İlk fırsatta özür dilemeliydim kendisinden. Kahveleri herkese verdikten sonra Sevil annenin yanına oturdum. Yanına oturduğumu fark edince yanıma yaklaşarak elimi avuçlarının arasına aldı. Sanki mutfakta ona bağırıp çağıran ben değildim. Biraz sohbet ettikten sonra ikimizde artık konuşmamıştık. İkimizde düşüncelere dalmıştık. Yani ben en azından öyle düşünüyordum. Oğlu onlar da dahil herkesi ayakta uyutmuştu. Herşey için bir kılıf bulup işin içinden sıyrılmıştı. Çok güzel başarmıştı, kimse birşey anlamamıştı. Beni düşüncelerimden koparan şey elimin sıkılması oldu. Kafamı kaldırıp baktığım da Sevil anne resmen bütün gücüyle elimi sıkıyordu. Yüzüne baktığım da oğluna sinirli sinirli bakıyordu. Oğlu ise babasıyla hararetli hararetli bir şeyler konuştuğu için farkında bile değildi... Biraz daha oturduktan sonra yatsı namazı için izin isteyerek üst kata çıktım. Sevil anne Emre'nin odasına göndermişti. Olurda arada burada kalırsak diye bozmamış, benim için seccade ve tesbih falan koymuştu. Kapıyı açıp içeriye girdiğimde siyah beyaz karışımı bir odayla karşılaşmıştım. Bu odaya ilk defa geliyordum. Tamam bu eve defalarca gidip gelmiştim ama bu odaya nikah olmadan girmeyeceğimi söylemiştim. O yüzden namaz kılmak istediğim de misafir odalarından birini kullanıyordum. Kolumdaki saate bakarak karşımda duran iki kapıdan birine yöneldim. Biri muhtemelen giyinme odasıydı, diğeri ise banyoydu. Açtığım ilk kapı tahminim üzerine banyo çıkmıştı. Hemen abdestimi alarak yatsı namazını kıldım. Namazdan sonra oyalanmadan odadan çıktım. Alt kata indikten hemen sonra saat geç olduğu için kalkmaya karar verdik. İdris babanın elini öpüp, Sevil annenin yanına geçtim. -Özür dilerim Sevil anne. Ben siz de bunu bilip benden sakladınız sandım. Kusura bakmayın lütfen. -Asıl ben özür dilerim. Ne olursa olsun bir de yüz yüze bizim konuşmamız gerekiyordu. -Estağfirullah anne, öyle söyleme. Diyerek elini öpüp sarılarak evden çıktım. Benim gelmemle birlikte o da arabaya yönelmişti. Biraz daha onunla aynı ortam da bulunursam patlayacaktım daha fazla onunla aynı ortam olmaya dayanamıyordum. En son ona döndüm. -Durdur arabayı ineceğim. -Ne? -DUYMUYOR MUSUN, DURDUR ARABAYI İNECEĞİM. -Bu saatte dışarı da olman ne kadar doğru, hem eve nasıl gelmeyi planlıyorsun? -SANANE. KİMSİN SEN? SENİ NE İLGİLENDİRİYOR? Dememle arabayı durdurması bir olmuştu. Daha fazla bu arabada duramazdım. Çantamı ve trençkotumu alarak indim arabadan. Arabadan inmemle o hemen gaza basıp gözden kaybolmuştu. .... Neredeyse iki saattir bir banka oturmuş denizi izliyordum. Dalga sesleri ve denizin görüntüsü beni sakinleştirmişti. Saatte baktığım da gece üçe geliyordu. Birkaç saat sonra sabah namazı için ezan okuyacaktı. Burada oturduğum süre boyunca her zaman ki gibi düşüncelere dalmıştım. Dokuz ay boyunca yaşadığım şeyleri düşünmeye başladım. Emre'nin gerçek yüzünü ilk defa dedesinin ameliyatından çıktıktan sonra ve evlendikten sonra görmüştüm. Hayatımın dokuz ayında beni çok güzel kandırmıştı. Ben de hemen kanmıştım. Gerçi bir tek beni kandırmamıştı ki herkesi kandırmıştı. Başta ailesi olmak üzere herkesi. Oyunculuğu gerçekten çok iyiydi. Ben ona tüm gerçeklerimle giderken o tüm yalanlarıyla bana gelmişti. Böyle düşüne düşüne o banka sabahlamıştım. Sabah ezanının okunmasıyla birlikte ileride görünen camiye doğru yürümeye başladım. Birkaç defa sanki biri benim takip ediyormuş gibi hissetmişyim ama arkamı döndüğümde kimseyi görememiştim. Hatta bir ara o kadar saçma birşey düşündüm ki sormayın gitsin. Sanki Emre beni izliyormuş gibi düşündüm. Düşüncemin saçmaladığı ise ben arabadan iner inmez Emre'nin basıp gitmesiyle saçmaladığımın en büyük kanıtıydı. Namazımı kılmak için önce abdest alıp, kadınlar mescidine çıktım. İçeride benim dışımda iki kişi vardı. Namazımı kılarak camiden çıktım. Saat erkendi daha o yüzden kahvaltı yapmak için kenarda açık olan bir cafeye girdim. Kahvaltı siparişi verirken telefondan buradan hastaneye nasıl giderim baktım. Taksiye binmezdim. O yüzden toplu taşıma araçlarına bakıyordum. En azından onlar kadın erkek karışık oluyordu. Kahvaltımı yapıp, otobüse bindim. Yol neredeyse iki saat sürmüştü. Araç her durakta yolcu alıp bıraktığı için ancak hastaneye varmıştım. Ahh canım arabam yanında olsaydı böyle yollarda sürünmezdim. .... Kıyafetlerimi değiştirerek bankoya geçtim. Herkes gelmişti şefin gelmesini bekliyorduk. Biraz sonra şef gelip görev yerlerimizi verip ayrılmıştı yanımızdan. Öğlene kadar acildeki hastalara bakmıştım. Yorucu ama güzeldi. Öğle arasından sonra yatan hastalara bakmıştım. Bir ara Barış ve Mert'i görmüştüm. İkisi de dün dilekçe verdiklerini söylemişti. Onlara teşekkür ederek mescide inmiştim. İkindi namazını kılıp tekrar acile dönmüştüm. Acil de gelen vâkalarla falan ilgilenerek günü tamamlamıştım. Hastaneden çıkmadan önce akşam namazını çıkıp çıkmıştım. Trafiğe kalırsam kaçırabilirdim. Arabam yanında olmadığı için yine toplu taşıma kullanmıştım. Eve geldiğimde çoktan yatsı namazı için ezan okumuştu. Kapıyı açıp içeriye girdiğimde bütün ışıklar kapalıydı. Hemen üst kata çıkarak duşa girdim. Neredeyse üç gündür duşa girmiyordum. Duştan hemen sonra namazımı kılıp alt kata indim. Kendime yiyecek bir şeyler hazırlamaya başladım. Dünder beri uykusuzdum. Hem yarın da nöbete kalacağım için erkenden uyumak istiyordum. Yemeğim pişerken bir yandan masayı hazırladım bir yandan da kendime çay demledim. Pişen yemekleri doldururken kapının açılıp kapanma sesi geldi. Emre gelmişti muhtemelen. Boş vererek doldurduğum yemekleri yemeye başladım. Yemeğin sonlarına doğru Emre mutfağa gelerek su alıp geri çıkmıştı. Bir ara acaba yemek yiyip yemeyeceğini sorsam mı diye düşündüm ama geçen gün ki terbiyesizliği aklıma gelince hemen düşüncemden vazgeçtim. Masayı hızlıca toparlayıp kendime çay doldurarak odaya çıktım. Çayımı içerken bir yandan da pijamalarımı giyindim. Tam ışığı kapatacakken kapının tıklatılma sesi geldi. Emre'den başkası değildi o yüzden eşarp almama gerek yoktu hem önceden de saçımı görmüştü. -Gel. Dememle kapının açılması bir oldu. Önce boş boş baktıktan sonra, derin bir nefes alıp öksürerek konuşmaya başladı. -Uyuyacaktın galiba? -Evet. Seni dinliyorum. Niye geldin? -Annemler birkaç günlüğüne Trabzon'a gidecekler. İkizlerin de sınav sonuçları açıklanacağı için onlarla gitmiyorlar. Annem onların birkaç günlüğüne burada kalmalarını söyledi. Eğer senin içinde sıkıntı olmazsa gelsinler mi buraya? 🍀🍀🍀
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD