Bitti

1081 Words
Selamun aleyküm 🍂🍂 Keyifli okumalar...🍭🍭 Yazıyı tekrar tekrar okudum. Emre nişanlısını görmeye gelmişti. Bugün o kızın doğum günüydü. Geçen yıl sözlendiğimiz tarihti. Emre ağlayarak doğum gününü kutlamıştı demek ki. Ben onun eskisi gibi olmadığını düşünürken aslında çok yanılmıştım. O nişanlısını hâlâ seviyordu.... Birileri olsun ya da olmasın daha iyi anlaşıyorduk. Eskisi gibi değildi, gülüyordu bana. Belki dedim belki seviyordur diye ama o hâlâ ölmüş nişanlısının yasını tutup onun için ağlayıp, seviyordu. Ben de tatlı limon düşüncelerimle umut ediyordum. Ne büyük safmışım. Ben kimdim ki beni sevecek? Sadece ama sadece nişanlısının ölümünden sorumlu gördüğü kişiydim. Ölmesinin üzerinden üç yıl geçmişti ve onu hâlâ unutamamıştı, o kadar çok seviyordu onu... Kolumun cimcirilmesiyle kendime geldim. -Yeşim... İki saattir sana sesleniyorum. Ne oluyor? -Baksana mezar taşına.... Bak kimin adı yazıyor. Kimin doğum günü. Emre bu yüzden ağlıyormuş. Dememle Aslı gözlerini kocaman açarak mezar taşına baktı. -Kuzum , hadi gidelim. Sonra konuşuruz. Bak hava da yağmurlu. Deyip koluma girmesiyle yürümeye başladık. Arabaya geldiğimizde Aslı anahtarı alarak kendisi sürücü koltuğuna geçmişti. Onun hastaneye gitmesi için daha zamanı vardı ve her zaman gittiğimiz cafeye arabayı sürmüştü. İçeriye girdikten sonra siparişlerimizi vermişti. -Yeşim... Kendine gel. Ne için ya da kim için üzülüyorsun. Değmez arkadaşım değmez. Şu nalet dosyayı bulsaydık şimdiye yollarınız çoktan ayrılmıştı. Lütfen. -Aslı.... Anlamıyorsun. Evet ondan ayrılmak istiyorum. Benimle evlenirken ki amacı belliydi ama benim duygularım gerçekti. Ben onu sevdim. Ya şu geçen altı ayda çok değişmişti ya da ben onu öyle görmek istedim. -Kuzum... Bak ne desem olmayacak ama kendin yıpratmaktan başka birşey yapmıyorsun. -Biliyorum ama olmuyor işte. Ne yapsam olmuyor. Aslı ile konuştuktan sonra hemen eve geçmiştim. Eve geldiğimde Emre'nin arabası buradaydı. Kapıyı açıp içeriye girdiğimde Emre mutfaktan çıkarak konuşmaya başladı. -Bugün izinli değil miydin? -Evet. -Yiyecek birşeyler hazırladım. Ellerini yıka beraber yiyelim. -Aç değilim. -Emin misin? Genelde bu saatlerde birşeyler yersin. -AÇ DEĞİLİM DİYORUM NESİNİ ANLAMIYORSUN. -İyi misin? Ne oluyor? -HİÇ İYİ DEĞİLİM. ANLIYOR MUSUN? HİÇ İYİ DEĞİLİM. HAYATIMI MAHVETTİN... BİR DE HİÇBİR ŞEY YAŞANMAMIŞ GİBİ SORUYORSUN PİŞKİNCE... KEŞKE DİYORUM KEŞKE SENİNLE HİÇ KARŞILAŞMASAYDIK. KEŞKE HERŞEYE RAĞMEN DEMİR İLE EVLENSEYDİM. EN AZINDAN BENİ BÖYLE MAHKUM ETMEZDİ. ALAKAM OLMAYAN BİR AMELİYAT İÇİN HAYATIMLA OYNADIN... BENİ BİR DİNLESEYDİN... YA BİR KERE GÖZLERİMİN İÇİNE BAKSAYDIN ANLARDIN. BENİ YARGILAMAN İÇİN BİLMEN GEREKİRDİ, BİLMEN İÇİN DE ANLAMAN, PEKİ BENİ ANLAMAN İÇİN DE DİNLEMEN GEREKİR AMA SEN NE YAPTIN SADECE AMA SADECE YARGILADIN... BENİ AZICIK TANISAYDIN YALAN SÖYLEYİP SÖYLEMEDİĞİMİ ANLARDIN.... AYLARDIR O AMELİYAT GÖRÜNTÜLERİ VE DOSYASINA ULAŞMAK İÇİN ELİMDEN GELENİ YAPIYORUM AMA AMELİYATA GİRMEDİĞİM İÇİN DEĞİL DOSYAYA ARŞİVE ÇIKAMIYORUM.... KONUŞSANA NE SUSUYORSUN? DAHA YENİ KONUŞUYORDUN. -Ben... -Sen ne? Sen ne? Konuşamıyorsun bile. Diyerek üst kata çıktım. Sonunda patlamıştım. Çok da iyi olmuştu. İçimde tuta tuta patlayacaktım. Az empati yapsa belki beni anlardı. Şu an onun ne yaptığı ya da nasıl olduğu umrumda değildi. Önce sevgilisinin mezarına gitsin sonra da gelsin yemek yaptım hadi yiyelim desin. Neyin kafası. Ne bu yüzsüzlük mü? Pişkinlik mi? Ne bu ne? .... Namazımı kılıp alt kata indim. Evden çıt çıkmıyordu, ışıklar falan kapalıydı. Kendime kahve yapıp terasa çıktım. Şu an Emre'yi değil görmek sesini bile duymak istemiyordum. Sandalyeye oturarak yağan yağmuru izlemeye başladım. Çok güzel yağıyordu. Şehrin bütün kirini, tozunu alıp gidiyordu. Keşke bir yağmur yağıp hayatımı sil baştan yazsaydı. Bu zamana kadar kadar yaşadığım herşeyi imtihan olarak gördüm, ki şimdi de öyle. Emre ile hayatımdan giden onbeş ay vardı. Yalanlarla giden on beş ay. Peki hak etmişmiydim? Tabi ki hayır ama bunu ona bir türlü anlatamıyordum.... Düşün düşün delirecektim. Bu adam ne yapıyordu böyle. Önce yalanları ile kandırmıştı, şimdi ise bir tuhaftı geçtiğimiz aylarda bana karşı hareketleri değişmişti. Geçirdiğim zor günlerde yanımdaydı hep. Mesela regl ağrısı çektiğim de adaçayı yapıp getirmişti. Nöbetten çıktığım zamanlar da saçma sapan bahaneler söyleyerek hastaneden beni kendi almıştı. Hastanede geçirdiğim bir kazadan dolayı sabaha kadar başımda beklemişti, sırf uyumayayım diye benimle çizgi film bile izlemişti... İşten geldiğim de bazen yemek yapması... Peki bunları niye yapmıştı? Dışarıya karşı iyi koca gibi görünmek istiyor desem olmaz çünkü yalnız olduğumuz zamanlarda da iyiydi. Seviyor desem o da olmazdı. Daha bugün bu adam nişanlısının mezarı başında ağlıyordu. Amacı neydi öyleyse... Bu iyi davranmalarının altından da mı birşey çıkacaktı? İşte bu ihtimal beni bitiriyordu. Ya düşündüğüm gibi davranışlarının altında bir neden çıksa ne yapacaktı ki. Beni bu evliliğe mahkum etmekten başka ne gibi bir amacı olabilirdi.... Herşeye rağmen kocasını seven bir ben, nişanlısının intikamını almak isteyen söz de kocam. Ne tuhaf... Peki bütün bunlara dayanacak gücüm var mıydı? Yoktu hem de hiç yok. Benim tek istediğim sevdiğim adamla evlenip mutlu bir yuvam, çocuklarımın olmasıydı ama olmamıştı, Emre herşeyi mahvetmişti. Hem duygularımla hem de geleceğimle oynamıştı. Olur da mesleğimi bırakıp ondan boşansam bile bir daha birini sevip güvenebileceğimi veya evleneceğimi sanmıyordum. Çocuk hayalim hep hayal olarak kalacaktı. Onunla evli kalsam da mesleğime devam edecektim ama yine de istediğim hayatı yaşayamayacaktım. Hep eksik olacaktı hayatım. Bütün yollarım onun saçma intikam alması yüzünden bitmişti. Bir umut dosyaya ulaşıp kurtulacağımı düşünsem de artık o ihtimali bile elemiştim. Ya onun istediğini yapıp o sözleşmeye uyup boşanıp mesleğimi bırakacaktım ya da mesleğim için hayatımdan vazgeçecektim.... Beni böyle birşeye mecbur bıraktığı için onu asla affetmeyecektim. Onu Allah'a havale ediyordum.... .... Dün uzun uzun düşünmüştüm, sonunda bir karara varmıştım. Bunu şimdilik kimseye söylemek istemiyordum ama önce kendimi yapacağım şeye hazırlamam gerekiyordu. Kararım vazgeçiş değildi yeni hayatıma atacağım bir adımdı. Bunu yapmak zorundaydım. Evet o sözleşmeyi imzalayıp mesleğimi bırakacaktım. O istediği şeye ulaşacaktı ve ben de ondan kurtulacaktım... Biraz düşününce mesleğimi bırakmak dünyanın sonu değildi, yeniden sınavlara girip başka bir bölüm okuyabilirdim. Mesela babamın hayali olan mimarlık gibi ya da başka bir meslek. Benim için zor olsa da alışacaktım, insan nelere alışmıyordu ki.... Düşüncelerimle birlikte neredeyse on dakikadır önünde durduğum kapıyı çaldım. İçeriden gelen ses ile kapıyı açarak içeriye girdim. Elimdeki dilekçeyi başhekime vererek ayakta karşısında durdum.... .... Başhekimin uzun uzun konuşmasına rağmen istifa dilekçesini vermiştim. Başhekim dilekçeyi imzaladığında hem kötü olmuştum hem de rahatlamıştım. On beş günlük ihbar süresini doldurduğum da artık bu hastane ile ilişiğim kalmayacaktı. 15 GÜN SONRA -Alo. -Efendim? -Şey, Emre müsait isen seninle birşey konuşmak istiyorum. -Evet, müsaitim seni dinliyorum. -Böyle olmaz yüz yüze. -Tamam öyleyse, şöyle yapalım benim iki saat sonra toplantım var şirkete gel burada konuşalım. -Tamam, bir saate orada olurum. DIyerek telefonu kapattım. İhbar süresi dün bitmişti. İmzaladığım dosyayı, diplomanı ve diğer evrakları alarak yola koyuldum. .... Şirkete geldiğim de sekreteri geldiğimi haber verip içeriye girmemi söylemişti. Kapıyı çalıp içeriye girdiğim de o önündeki dosyalara bakıyordu. Birşey demeden çaprazındaki koltuğa oturarak elimdeki dosyaları ona verdim. -Bu ne? -Bitti. Çok istediğin diplomam ve boşanma dilekçesi. Sonunda istediğin oluyor. Benden kurtuluyorsun. Hem de tam istediğin şekilde. 🍀🍀🍀
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD