İkizler

1083 Words
Selamun aleyküm 🍂🍂 Keyifli okumalar...🍭🍭 Söylediği şey ile beynimden vurulmuşa döndüm. Daha neler onunla aynı yatak da uyumazdım. -Saçmalama öyle birşey olmayacak. Kardeşlerin uyuduktan sonra kattaki misafir odalarından birinde kalırsın. -İmkansız... -Nesi imkansız? Alt tarafı başka odaya geçeceksin. Ha yok dersen ben geçerim. -Senin geçmen de doğru olmaz. Çünkü ikizler fark ederse annemlere söylerler. Anladın mı? -Saçmalık. Böyle birşey olmayacak. Ölürüm de seninle aynı yatak da uyumam. Duydun mu beni ölürüm de uyumam. Gerekirse onların uyumasını beklerim sonra başka odaya geçerim. Gerekirse yerde uyursun ama ölürüm de seninle uyumam. Sok bunu o olmayan aklına. Diyerek çamaşır odasına indim. Sinirle elimdekileri makineye atarak üst kata çıktım. Mutfağın ışıkları hâlâ açıktı, umursamayarak odaya çıkarak kendimi yatağa attım. Bir an önce uyuyup bu olanları unutmak istiyordum... Yorgunluktan yatağa girdigim gibi sızmıştım. .... Sabah namazından sonra tekrar uyumuştum. Uyandığımda saat onikiyi geçiyordu. Hemen duşa girerek kendime geldim. İkizler ilk defa buraya gelecekti, gerçi bu eve ilk defa birileri gelecekti o yüzden heyecanlıydım. Mutfağa geçerek kendime kahvaltı hazırladım. Kahvaltımı yaparken Sevil anne ile konuşmuştum. Kesinlikle dışarıdan yiyecek siparişi vermek isterlerse izin vermeyeceğim konusunda uzun uzun uyarmıştı. Teh sanki küçük çocuklar mı beni dinleyecekler. Herneyse ben yemek hazırlarım. İster yerler ister yemezler o da onların problemi. Neleri sevip sevmediklerini bilmediğim için Okan neler seviyorsa oradan yola çıkarak bir şeyler hazırlamaya başladım. Bu eve gelen ilk misafirler oldukları için gaza gelip bir sürü yemek hazırlamıştım. Resmen bir orduya yetecek kadar yemek yapmıştım. İnşallah hepsini yerlerdi. Yemezlerse kesin kafalarından aşağıya dökerdim. Şaka şaka öyle birşey yapmam. Nimetle şaka olmaz. Üç koca adam eminim ki silip süpürürlerdi. Yemezlerse dolaba kaldırırdım sonra kendim yerdim. Onlar da ne halt yiyorlarsa yesinler banane. Mutfaktaki işim bittiğinde ikindi namazını kılıp oyalanmak için çalışma odasındaki boya ve taşları alarak tekrar aşağıya indim. Biraz taş boyama yapsam çok iyi olurdu. Hem uzun zamandır yapmıyordum. Kafam dağılırdı. İlk başta bahçeye çıkarak taşları boyamak istesem de sonradan vazgeçip salona yönelmiştim. Orta sehpanın üzerindeki süs eşyalarını kenara koyarak taşları ve boyaları masaya koydum. Gözüme kestirdiğim kahverengi taşlarla önce çalışmaya başladım. Beyaz boya ile üzerine farklı farklı desenler yaptım. Gerçekten taş boyama çok zevkliydi. Dünya ile olan bağımı koparıyordu resmen. Uzun zamandır yapmadığım için biraz daha yapmaya karar verdim. Bu sefer bütün renkleri kullanarak taşları güzelce boyadım. Genelde boyadığım bu taşları kendimle hastaneye götürüp gelen çocuklara verirdim. Özellikle acil de çok işime yarıyorlardı. Bir taşla iki kuş vuruyordum resmen. Hem hobi olarak taş boyuyordum hem de çocuklarla rahatlıkla iletişim kuruyordum. Boyamaya öyle dalmıştım ki zamanın nasıl geçtiğini anlamamıştım resmen. Boyaların iyice kuruması için masanın üzerine yaymıştım taşları. Saat akşam yediye geliyordu. Muhtemelen birazdan gelirlerdi. Hemen odaya çıkarak kıyafetlerimi değiştirdim, pijama ile karşılarına çıkmam yakışık almazdı. Şalımı ilk yaptığımda olmamıştı, şu an bir daha yapıyordum. Tam bitti derken zil çalmıştı. Ayağıma önceden çıkardığım babetleri giyerek alt kata indim. Son kez aynadan kendimi süzüp kapıyı açtım. Emre ve ikizler gelmişti. -Hoşgeldiniz. -Hoş bulduk yenge. Aynı anda diyen ikizler ile şaşırmıştım. Yenge demişlerdi. Gerçi çok alışmasalar iyi olur zira yakın zaman da o boşanma davasını açacaktım. Gerek yoktu böyle şeylere. Böyle düşüncelere dalmışken Emre önce yanağımı öpüp sonra da sarılmıştı. Ne yapıyorsun der gibi bakınca başıyla ikizleri göstermişti. Üçü salona geçerken ben olduğum yerde duruyordum. Elim yanağımda put kesilmiştim. İçeriden onların seslerini duymamla silkelenip salona geçtim. -Ellerinizi yıkayın, ben de yemekleri servis edeyim. Siz bu kattakini kullanın, temiz havlu bıraktım. -Kurt gibi açım yenge, hemen yıkayıp geliyorum. Diyen Savaş ile üçü de ayaklanmıştı. Onlar giderken ben de mutfağa geçip yemekleri içeriye götürmüştüm. Çorbaları doldururken onlarda gelmişti. Hep beraber masaya oturduğumuzda Emre ve ben yan yana oturmuştuk, ikizler ise yanyana. Bu evde ilk defa akşam yemeğini böyle bir şekilde yiyecektim. Birkaç hafta oluyordu birileri ile yemek yemeyeli. Yanımdaki Emre'ye baktığımda hiç birşey olmamış gibi yemeğini yiyordu. Bu adam yemek yapma diyen adam değilmiydi? Ahh Yeşim yine unutuyorsun kardeşleri var diye böyle yapıyor. Onlar olmasa bu masa muhtemelen yerle bir olurdu. Onlar kendi aralarında konuşurken ben de yemeğimi yiyordum. Arada konuşmaya dahil etselerde kısa cevaplar vererek önüme dönüyordum. Sakin geçen yemeğin ardından üçünün de yardımıyla masayı toplamıştım. Şimdi onlar salon da oturuyorlardı ben de mutfakta tatlıları hazırlıyordum. Hazır olan tatlıları içeriye götürmek için tepsiyi hazırlarken Emre mutfağa gelmişti. -Yardım edilecek birşey var mı? -Sen bardakları al, ben de tatlıları getiririm. -Tamam. Diyerek çay bardaklarının olduğu tepsiyi alarak mutfaktan çıkmıştı. Oyalanmadan ben de peşinden gitmiştim. Salona gittiğim de tatlıları herkese verdikten sonra mecburen Emre'nin yanına oturdum. Oturmamla gerilse de bozuntuya vermeden kolunu omzuma koymuştu. Bu yakınlık çok fazlaydı. En başta kalbim için çok fazlaydı... Tamam boşanacaktım ama ona karşı hâlâ birşeyler hissediyordum. O omzuma kolunu koyunca bu sefer ben gerilmiştim. Biz böyle gergin gergin dururken masadaki taşları fark eden Barış konuşmaya başlamıştı. -Bunlar ne güzel böyle. Kim yapıyor bunları? -Ulan Barış bunları ağabeyim mi yapacak sanki, belli ki yengem yapmış. -Ihım... Evet ben yaptım. Evde sıkılınca vakit geçsin diye yaptım. -Çok güzel olmuşlar yenge. Ağabeyim böyle şeyler ile ilgilendiğini söylememişti. -Konusu açılmamıştır, yoksa yıllardır hobi olarak yaptığım bir etkinlik. Biz boyle konuşurken Emre konuşarak konuyu değiştirdi. -Eeee gençler bizimkiler niye Trabzon'a gittiler. Babam birşeyler söyledi ama pek tatmin etmedi. -Vallahi ağabey biz de anlamadık. Sizin yemeğe geldiğiniz akşam annem babannemleri uzun zamandır yalnız bıraktık oraya gidelim dedi. Babam da tamam dedi. Pazartesiye kadar kalacaklar. -Annem, babannemin yanına kendi isteği ile mi gitti, inanmam. Annemden bahsediyoruz dimi? -Savaş 'a sor ağabey. O da vardı bu konuşma olurken. Biz evde yalnız kalacağız diye planlar falan yapmıştık. Babam buna karşı falan çıktı. Annemde sizde kalacağımızı falan söyledi. Babam itiraz falan etti. Onlar yeni evli Caner ağabeyimlere gidersiniz dedi ama son söz yine annemin oldu ve buradayız. -Annem acaba yine ne planlıyor? Altından ne çıkacağını merak ediyorum. Konudan konuya atlayarak eğlenceli bir gece geçirmiştik. Hatta bir ara beraber gruplu oyun falan oynamıştık. En son Emre onlara odalarına götürerek odaya gelmişti. Ben üstümü değiştirmiş, camdan dışarıyı izlerken Emre konuşmaya başlamıştı. -Annemle o gün mutfakta ne konuştunuz? Normalde babaannemle pek anlaşamaz ama ne hikmetse kendi isteğiyle onun yanına gitmeye karar verdi. -Hmmm.... Güzel soru hemen söyleyeyim. Annene beni neden ayakta uyuttuğunuzu sordum. O da benim herşeyden haberim olduğunu söyledi... Herşeyi düşünen Emre beyimiz benim sessiz kalacağımı düşünüp onlarla konuşacağımı atlamış maalesef. -Neden yaptın bunu? Hem sözleşme de yazan maddeleri unuttun galiba. -Yooo, unutmak ne mümkün. Ama atladığın noktalar var. O sözleşme yüzünden hayatımı mahvetmene izin vermeyeceğim. Avukat olman ya da ne yapacağım umrumda değil. Ne halt yersen ye umrumda değil. Ben susmayacağım, sen de beni susturamayacaksın. Diyerek yatağa geçtim. O da birşey demeyerek giyinme odasına gidip çarşaflarla gelmişti. Oda da koltuk falan olmadığı için yerde yatacaktı. Çok umurundaydı sanki. Her yeri tutulurdu inşallah.... 🍀🍀🍀
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD