AĞA OĞLU

2031 Words
Zelal Yakalandığım an her şey sanki bir rüya gibi üzerime çöktü. Kaçarken hissettiğim o özgürlük, o umut bir anda yerini tarifsiz bir çaresizliğe bıraktı. İstanbul’da okuyacağım okul, kuracağım yeni hayat ve her şeyin düzelebileceğine olan inancım... Hepsi elimden alındı. Şimdi, geri dönüyorum; beni bekleyen o karanlık ve soğuk gerçekliğe. Hayatımı başkalarının kararlarına mahkûm ederek yaşamamı istiyorlar. Ama içimde bir ses hâlâ pes etmemem gerektiğini söylüyor. Kendimi bu hayalin peşinden koşarken hayal kırıklığına uğratmak istemiyorum. Bu, sadece benim hayatım. Ama bu sefer, gerçekten mücadele edebilir miyim? Bana tanıdık gelen ama bir o kadar uzak gelen bu adama karşı koyabilir miyim? - Bırak beni kim olduğun zerre umrumda değil dedim ,öfkeyle. Sanırım şimdi görecektim. Okuyacak öğretmen olacaktım. Kurtulacaktım buradan. Bu Ağa oğlu beni yolumdan döndüremeyecekti. Ne zorluklarla okumuştum. Üniversite kazanmıştım. Abim yüzünden yine hayatım mahvolmuştu. Buna izin vermeyecektim. - Çok beklersin Kalender dedi, alayla. Öfkeyle kolumu çektim. Sinir bozucuydu. Resmen acı çekmemden zevk alıyordu. Böyle bir insanlık yoktu. Gerçi insan olduğundan da şüpheliydim.Yine toplanıp bir erkek uğruna bir kızı feda etmişlerdi. - Kalender değil Zelal adım ve asıl sen çok beklersin. Senin gibi zalim bir Ağayla asla evlenmem dedim bir anlık sinirle. Evlenmezdim. Okuyacaktım. Gözlerim doldu. Hayallerimden vazgeçmeyecektim. Gelin değil öğretmen olmak istiyordum. Gözleri öfkeyle doldu taştı. Kolumdan tuttuğu gibi sırtına atınca çığlık attım. Debelenip sırtına yumruk yaptığım elimi indiriyordum. Sesi çıkmıyordu. Benim ellerim ağrımıştı ama onun sesi bile çıkmadı. - Kes çırpınmayı dedi, bıkmış bir şekilde. - Bırak beni pislik herif dedim, bağırarak. O ise korkunç bir şekilde gülüyordu. Bir insanı un çuvalı gibi sırta atmak kolay mıydı? O kadar uzundu ki yükseklik korkum devreye girdi. Başım dönüyordu. Resmen un çuvalı gibi sırtında taşıyordu beni ve sesi çıkmıyordu. - Seninle evlenmek isteyen kim! Ben sizden kız almam dedi, buz gibi bir sesle. Anlamıyordum. Hocam, berdel demişti. Bu adamın niyeti evlenmek değilse neydi? Sanki ben evlenmeye meraklıyım. Evlenmezse benim için daha iyiydi. Kaçar, okurdum. - İmdatttt , yardım edin! dedim, korkuyla. Sesi buz gibiydi. Korkudan yardım diye bağırıyordum ama kimse yardım etmiyordu. - Korkaklar dedim, çırpınarak. Kalçama yediğim şaplakla gözlerim şaşkınlıkla kocaman açıldı. Utanmaz herif. - Sus artık! Kimse yardıma gelmeyecek deyince, utancımdan yerin dibine girdim. Çırpınıp, bağırarak kendimi rezil ediyordum. - Çek ellerini üstümden, pislik herif. Bana dokunamazsın dedim, sinirle. Bana nasıl dokunurdu? Buna cüret edemezdi. Öfkeyle soludum havayı. O ise gayet eğleniyor gibi gülüyordu ama gülüşü neşeden uzak psikopatçaydı. Kafayı yemiş gibiydi. Sadece intikam almak istiyorsa abimi bulmalıydı. Ben suçlu değildim. - Öyle bir dokunurum ki, aklın şaşar. Eve gidelim seni... devam edecekti ki çırpınıp tekme atmaya çalıştım. Bilerek korkutuyordu. Ayağımı tutup, sinirle bir arabanın önüne geldi . Daha çok çırpındım. Kurtulmam lazımdı. Geç kalacaktım. - Rahat dur! dedi, öfkeyle. Bir de seninle uğraşamam! deyince, hah, diye bir ses çıktı ağzımdan. Benimle uğraş diyen vardı sanki, haspam. Kaçırdığı yetmezmiş gibi bir de bir sürü laf ediyordu. - Asıl sen düzgün konuş. Ben rahat duruyorum zaten. Üstelik adam kaçırmak bu! Şikayet edicem seni Ağa oğlu dedim öfkeyle. - Olacaklar Kalender ,gayet olacakları söylüyorum. İstediğin yere şikayet et. Tabi yerse dedi, beni arabanın kapısını açıp resmen içine fırlatarak. Canım yanmıştı. - Hayvan herif dedim. Kapıyı açmaya çalışınca açılmadı. Öfkeyle kapıya vurdum. Kilitlemişti. - Allah kahretsin yaa ! Arabaya sinirle yumruk yaptığım eli daha hızlı vurdum. Canım yandı. İnleyerek elimi tuttum. Kendisi gibi arabası da sertti. Pislik herif. Kaçmam gerekiyordu. Babamlar gizlice okuduğumu duyarsa beni öldürürdü. Bu adama kalmaz onlar sırf okuduğum için canımı yakarlardı. Orospu derlerdi. Utanmaz, arlanmaz. Ondan bize baş kaldırdın diye haykırırlardı. Yine suçlu olurdum. Bunu göze alamazdım. Evlenmeyecekti. Bir ihtimal bırakırdı belki! Umut etmekten başka çarem yoktu. Umudumu kaybedersem ölürdüm. Umut, insanı ayakta tutan yegane şey değil miydi zaten? Arabaya bindiğinde öfkeyle ona bakıyordum. Sonra otobüsün birazdan kalkacağı aklıma geldi. Derin bir nefes alıp sakinleşmeye çalıştım. - Sakin ol Zelal. Güzelce konuş halletmeye çalış. Buradan dönüş yok. Gidersen geri dönemezsin diye kendimi gaza getirdim. Arabayı çalıştırmadan önce son kozumu da kullanmalydım. Bu adamdan kurtulmalı ve buradan defolup gitmeliydim. - Bak benim bir suçum yok! Ne yapmışsa abim yapmış. Kardeşin Rojda için üzgünüm ama ... devam etmeme izin vermeden sözümü kesti. - Kardeşimin adını ağzına alma diye, haykırdı. Korkuyla yerime sinsem de arabayı çalıştırınca devam ettim. - Yemin ederim hiçbir şeyden haberim yok. Lütfen izin ver bak ailemden kaçtım. Onlar zaten beni sevmiyor dedim ,üzgün bir şekilde. - Yalancı Kalender. Ailen, seni sevmese kaçtığını duyduklarında sinirlenir, yıkılmazlardı. Baban yıkıldı karşımızda. Annen feryat figan, abin olacak o it senin için teslim olmaya kalkıştı. Kimi kandırıyorsun sen? dedi öfkeyle. Onlar için değerli olduğumu düşünüyordu. Bu yüzden benden intikam almak istiyordu. Ama ben hiç değer görmemiştim. Şüpheyle bana bakıyordu. Sanki ben öldürdüm kardeşini. Dedikleri aklıma gelince durdum. Onu kandırdığımı düşünüyordu. Söyledikleriyle bir karış ağzım açıldı. Dediklerinde ciddi miydi ? İçimde bir an bir umut doğdu. Benim için çabalamış olabilirler miydi? Belki de adamın zalim olduğunu görüp kıymamışlardı bana. İlk defa ailem tarafından değer görünce yüzüm güldü. Mutlu olunca adam bana bakıp iyice yanlış anladı. Salak Zelal. Niye gülüyorsun? Zaten adam yalan söylediğini düşünüyor. İçimden kendimle kavga ediyordum.Ama merak etmiştim. Gerçekten böyle bir şey yaşanmış mıydı? Beni korumuşlar mıydı? - Doğru mu söylüyorsun dedim şaşkın ve meraklı bir şekilde. Eğer doğruysa ailem okuduğumu da kabullenirdi. Vermezlerdi bu zalim Ağaya. - Niye yalan söyleyeyim derken, arabayı çoktan hareket ettirmişti. Endişeyle ona döndüm. Sonra aklıma yalan söyleyeceği gerçeği geldi. Neden tanımadığım birine inanayım ki. Aptalsın Zelal, tam bir aptalsın dedim yine kendime kızıp. - İnanmıyorum sana beni durdurmak için öyle söylüyorsun ailem beni sevmez bırak gideyim dedim yalvararak. O ise halime acıyarak baktı. - Doğru sen sevilmeyecek kadar çirkinsin dedi, acımasızca. Gözlerim doldu hemen. Tanımadığım bir adamdan duyduğum sözlerle içim yandı. Ağlama Zelal. Seni üzmek için söylüyor desem de kalbim kırılmıştı bir kere. İnsanlar ne kadar zalimdi. Karşı tarafın ne acılar çektiğini bilmeden bir de onlar acı çektiriyordu. Ailemde bana aynısını yapmıştı. Tekrar aileme benzeyen bu adama kimse beni mahkum edemezdi. - Bırak beni dedim burnumu çekerek. Sonuçta çirkin biriyle kimse evlenmez dedim kırgın bir şekilde. Tanımadığım bu adama kırılmam kadar saçma bir şey yoktu ama sevilmeyen herkes biraz sevgiye muhtaçtı. Değer görmeyecek kadar kötü biri miydim? - Zaten istemiyorum Kalender. Berdel kararı verildi. Ama ben sizin aileden özellikle o şerefsizin kardeşiyle asla evlenmem dedi, gözlerinden ateş çıkacaktı. Abime nefreti gözlerinden okunuyordu. Bense yine abimin hatasına kurban edilmiştim. Ama susmaya niyetim yoktu. Kendi hakkımı kendim savunurdum. - Evlenmeyeceksen niye beni kaçırıyorsun dedim öfkeyle. Çattık deliye Allah'ım yardım et dedim ,korkuyla. Aklı dengesi mi yerinde değil acaba diye düşünmeden edemedim. Berdel yoksa beni kaçırması saçmaydı. Onun yüzünden otobüsü de kaçırmıştım. - İntikamımı alıcam dedi burnundan soluyarak. Deli dememe takılmadı. Vardı çünkü bir sıkıntısı. Kardeşinin intikamını almak istediği belli oluyordu. Ama bu ben olmamalıydım. Kardeşi de kızdı ve onun canını da bir erkek yakmıştı. O da benim canımı yakarsa abimden farkı neydi? - Beni mi öldüreceksin! dedim, korku dolu bir şekilde.Allah'ım daha öğretmen olucam ölmek için çok erken dedim, kendi kendime. - Hayır ölmekten beter olacaksın deyince, arabadan atlamak için kapıyı açmaya çalıştım ki hemen kapıyı kilitleyip öfkeyle bana döndü. - Sakın denemeye kalkma! Nereye gidersen git bulurum seni dedi bağırarak. Korkudan yerime sindim. Bizim evin yolundan çıkıp dağ evlerinin olduğu yola girince iyice korkmaya başladım. Ölsem de bu zebani peşimi bırakmazdı. Gözünü kan bürümüştü. Babaannem hep söylerdi. Birinin gözünü kan bürüdü mü kan dökülene kadar acı çektirirdi. Kanım dökülmesin diye sustum. Bana zarar verebilirdi. - Nereye götürüyorsun beni dedim sesim korkudan sessiz çıkmıştı. Sesim içime kaçmıştı resmen. Susma kararı alsam da olmuyordu. Korkunca daha çok konuşmak istiyordum. - Sus artık diye bağırdı. İyice yerime sindim. Gecenin karanlığında karşı gelmek istediğim son kişiydi. Korkunç görünüyordu. O kadar uzun ve heybetliydi ki korkuyordum. Yerime sindiğimi görünce dudakları kıvrıldı. Korkudan bir daha konuşmadım. Bir dağ evinin önünde durdu. - Eve götür beni, ne yapmaya çalışıyorsun? Adım çıkar dedim, korkuyla. O ise zevkle güldü. - Zaten bunu istiyorum Kalender dedi, gözlerindeki intikam pırıltısıyla. Gözlerim doldu. Evlenmeyecekti. Metresi yapacaktı. Aileme bunu layık görmüştü. Adım çıkarsa, babam kesin beni öldürürdü. O da bunu istiyordu. Kilidi açtığı gibi arabadan çıkıp hızla koşmaya başladım. Bir anlık şaşkınlığından faydalandığım için hızlı davranmam gerekiyordu. Gecenin karanlığında koşarak zalim Ağa'dan kaçmaya çalıştım. Düşündüğü plan çok adaletsizceydi. Ben kardeşini öldürmemiştim. Tamam üzülmüştüm. Yazıktı. Ama bana da yazıktı. O nasıl suçsuzsa, bende suçsuzdum. Beni metresi yapmaya çalıyordu. Hakkı yoktu. - Benden kaçamazsın, Kalender diye , öfkeyle bağırdı. Sesi çok yakındı. Arkama bakayım derken ayağımı burkup yere düştüm. Acı dolu feryadım ormanda yankılandı. O ise bana yetişmiş endişeyle yere çökmüştü. Hemen ayağıma baktı. - Dikkatli ol Kalender dedi, endişeli bir şekilde. Benim için endişelenmesi neredeyse imkansızdı. Kesin uğraşmamak içindi onun da endişesi. Zaten bana ne olduğu kimseyi ilgilendirmiyordu. Herkes kendi derdindeydi. Göz göze geldik. Sanki ne yaptığını anlamış gibi hızlıca ellerini çekti. Gözlerindeki merhamet kırıntısını silip kolumdan kaldırıp sürüklemeye başladı. Ayağım çok feci ağrıyordu. İnlemelerime rağmen merhamet etmedi. Bal gözlerim yaşla dolmuştu. - Merhametsiz. Görmüyor musun canım yanıyor? dedim, acıyla inleyerek. - Abin kardeşime acıdı mı? Ben sana acıyayım! dedi, merhamet kırıntısını bile olmayan buz gibi sesle. - Bırak beni dedim, ağlayarak. Suçum yok benim dedim, burnumu çekerek. O ise hiçbir şey söylemedi. Sadece sürükledi. Evin önüne geldik. Ayağım çok kötüydü. Bir eliyle kaçmamam için kolumu tutuyordu. Zaten kaçamazdım. Ayağımın ağrısından. Ağrıdan kıpırdayınca kapıyı açmakta zorlandı. - Kıpırdama dedi, öfkeyle. - Canım yanıyor dedim , acıyla. Ayağım çok ağrıyordu. Kesin mosmor olacaktı. Beyaz tenim yüzünden canım hemen morarırdı. - Daha çok yanacak dedi, merhametsiz bir şekilde. Görmüyordu. Tükendiğimi görmüyordu. - Ağa bozuntusu dedim , sinirle. O ise acı çekmemden zevk alıyordu. Kapıyı açıp içeri sürükledi. Beni resmen koltuğa fırlattı. Ayağım iyice acıyınca öfkeyle bağırdım. - Hayvan herif, yavaş olsana dedim acı dolu haykırışla. - İlk sefer için mi dedi, sapık gibi. Gözlerim fal taşı gibi açıldı . Ne ilk seferi? Allah'ım sen yardım et. - Edepsiz ne diyorsun sen? dedim, korkuyla . O bana doğru geldikçe koltukta iyice geriye gidip neredeyse koltuğa yapıştım. O ise iyice üzerime eğildi. Nefesimi tuttum korkuyla. Sanki nefes alsam ölecek gibiydim. - Edepsizlik yatakta olur Kalender ve ben daha edepsizlik yapmadım . İlk sefer sana acımayacağım ve sen yavaş olmam için yalvaracaksın dedi, psikopat bir şekilde gülerek. - Uzaklaş Ağa oğlu! dedim, korkuyla. O ise iyice üzerime çökmüştü. Yutkunarak onu itmeye kalkıştığımda ellerimi tutup çırpınmamı engellemeye çalıştı . Korkudan dilimi yutmuştum. Aniden kapı hızlıca çalınca korkarak sıçradım. O da üstümden kalkıp öfkeyle kapıya baktı. Benden uzaklaşınca tuttuğum nefesi bıraktım. Gelen her kimse, beni kurtarmıştı . Rahat bir nefes alacakken bana döndü. - Sakın kurtulduğunu düşünme, kalender. Bundan sonra benimsin ve ben istediğimi alırım dedi, egoyla. Kötüydü . Rahat bir nefes almama bile izin vermemişti. Babamlardan intikamını böyle alacaktı. Dişe diş,kana kan. Kardeşe kardeş. Yanılıyordu. Ailem benim ölmeme zerre üzülmezdi. Abim arkamdan intikamımı almayı geçtim , mezarıma gelmezdi. Benim Allah'tan başka kimsem yoktu. Anlamıyordu. Kendim için çabalayan bir tek ben vardım. - Asla duydun mu? Asla! dedim, sinirle. Beni anlamıyordu. Yıllarca hor görülmüştüm. Tam kaçıp kurtulacakken esir olmamalıydım. Okuyamazsam hayallerimi gerçekleştirip diğer kız çocuklarını okutamazdım. Gözlerim doldu. Hayallerimi yıkıp atmak insanlar için ne kadar kolaydı. Bir sürü emeğim heba olurdu. Tüm umutlarım yarım kalırdı. - Bakalım baban seni hamile bırakıp kapının önüne artık gibi attığım da dayanabilecek mi ? dedi , beni paramparça ederek. Bense şaşkın bir şekilde sadece ona baktım. Bu kadar zalim miydi gerçekten ? Dediklerini yaparsa zaten ölürdüm ki! Korkuyordum. En çok korktuğum şey başıma geliyordu. Okumak yerine evlendirilmek istemiyordum. Şimdi evlenmeyi geçtim kullanıp atmayı düşünüyordu karşımdaki adam. Zalimdi. Çok zalimdi. Acısı vardı. Anlıyordum ama bana bunu yapmaya hakkı yoktu. Derdi neyse abimle çözmeliydi. Benimle değil. Kardeşini ben hamile bırakmadım. Ölen benim gibi kızdı. O da bu acılara dayanamadı kesin. Ahh be Rojda, abin arkandaymış senin niye canına kıydın. Onun adına üzülmüştüm. Hayalleri vardı ve ellerinden alındığını için ölümü tercih etmişti. Şimdi bana da aynısını yapmaya çalışıyorlardı. Ben ne yapayım Rojda? Ben ne yapayım? Ölüm kurtuluş mu? Benim arkamda duracak bir abim bile yok. Onun söylediği gibi metresi olacağıma ölürdüm daha iyi. Gerçi onu istemiyor muydu? İstediğini bana dokunursa kolayca elde ederdi . Öldürürdüm kendimi ama bunun farkında olduğunu düşünmüyordum. Ona anlatsam da acımazdı zaten. Acımasız Ağa. Kapı şiddetlice çalınca içime bir umut doldu. Bizimkiler olabilir miydi? Beni kurtarmaya gelmiş olabilirler miydi? Belki arabada doğru söylemişti. Annemler pişman olmuştu. Bu mümkün müydü? - Kim o? diye soran Ağayla aldığı cevap karşısında gözlerim fal taşı gibi açıldı. - Yok artık dedim, korkuyla. Şimdi bana ne olacaktı?
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD