Ateş
Mehir de huzur istemişti. Bundan sonraki tüm hayatını huzursuz geçireceğini bilmeden. Ben söylemiştim. Hayatı ona zindan edecektim. Odaya çıkarmışlardı. Öfkeden deliye dönmüştüm. O Mehmet denen it kız kardeşin çok acı çekti demişti. Utanmadan beni arıyordu. Az kalmıştı. Artık nereye adım atsa nefesim ensesindeydi. Kardeşine huzur yoksa ona hiç yoktu. Hepsi bedelini ödeyecekti. Aslan kapıda tuttu beni. Öfkeyle ona baktım.
- Abi Rojda'nın sebebi o kız değil. Ona göre davran. Hem ilaçlarını içmedim onları getirdim iç ki sakin olasın.
- İstemez , deyip hızla odaya girdim. Aslan düşünceli çocuktu. Ama düşüneceği kişi kalender soysuzları asla değildi. Onlara merhamet yoktu. Odaya girdiğimde hala başı örtülü kıza baktım. O berdeli kabul ettiği gün bu hayatın kendisine zindan olacağını biliyordu. Korkuyla ayağa kalktı. Titriyordu. Kim bilir ne zamandan beri ağlıyordu! Daha bu başlangıçtı.
- Üzerini çıkar, deyince başını kaldırıp bana baktı. Ne bekliyordu? İntikam almayacağımı mı?
- İstemiyorum, dedi ağlamaktan kısılan sesiyle. Kaşlarım öfkeyle çatıldı. Birde nazlanması ile mi uğraşacaktım.
- Sana söyledim Ürkek kuş. Kararı kabul etmezsen istediğin hayatı sana veririm, dedim. Sen ne yaptın? Berdeli kabul ettin. Şimdi inan bana bu evliliği kabul ettiğine pişman olacaksın!
- Mecburdum, dedi ağlayarak. Umursamadım. Bana oyun oynamanın bedelini ödeyecekti. Bu eve gelin geldiğine bin pişman olacaktı.
Koyu mavilerine bakarak sertçe üzerini işaret ettim.
- Soyun! Kadınlık görevini yerine getireceksin.
- Yapma kurban olayım. Benim bir suçum yok, dedi tüm intikam planımı mahvedip bu evliliğe ikimizi mecbur bırakmamış gibi.
- Sen mi soyunursun yoksa ben mi soyayım!
Sert sesimden sonra önce duvağını çıkardı. Yüzünü incelediğimde kaşlarım çatıldı. Dudağında yara vardı. Dövmüşler miydi? Neyi düşünüyordum? Beni ilgilendirmezdi. Kendisi bu kararı vermişti. Şimdi de bedelini ödüyordu. Yine de zoruma gitmişti. Sırf ben öptüğüm için dövmüş olabilirlerdi. Ellerim yumruk oldu. Kendi kardeşine acımayan benim kardeşime mi acıyacaktı. Kim bilir kardeşim ne kadar acı çekmişti. Gözlerime bana merhamet et diye bakan ürkek kuşa döndüm. Bu gece ona merhamet yoktu. Sadece duvağını açmıştı. Öfkeyle bir adım attım. İrkilerek bir adım geriye attı.
- Devam et, dedim sinirle. Ağlayarak başını iki yana salladı.
- Benim soymamı mı istersin? Sesim ürkütücüydü. Merhametsizdim. Kimseye acımak istemiyordum. İlk önce acıdığım için iyi davranmıştım. Şimdi acıma yoktu. Geriye sadece ceza vermek kalmıştı. Herkes cezasını çekecekti.
Ürkek bir şekilde gelinlikle biraz uğraştıktan sonra gelinliği indirdi. Kollarını utanarak kendine sarması umrumda olmadı. Bedenini incelediğimde boynu mosmor olmuştu. Kolları morarmıştı. Gözlerinin içine baktım. Bir insan kendine neden bunu yapardı? Neden ayağına gelen özgürlüğü geri teperdi.
Sonra öfkeyle odadan çıktım. O soysuzların kızına elimi dahi sürmeyecektim. Kardeşimin katilinin kardeşiyle birlikte olma düşüncesi bile iğrençti. Asla bir kıza istemediği şekilde elimi sürmezdim. O kadar alçalmamıştım. Avluya çıkıp kravatımı çıkardım. Nefes alamıyordum. Zihnim sürekli ona zarar ver diye fısıldıyordu. İlaçlarımı içmediğim için zihnim yine bana oynuyordu. Öfkeyle gözlerim karardı. Ona zarar vermek istiyordum. Rojda gibi acı çeksin istiyordum. Arkamı dönüp odaya gidecektim. Sonra vazgeçtim.
- Sakin ol Ateş. Sen böyle biri değilsin, deyip kendimi sakinleştirmeye çalıştım. Biraz beklersem kendime gelirdim. Keşke ilaçları içseydim. Yanımda hissettiğim bedenle yana baktım.
- Artık bunları içmen gerekiyor abi, değip ilaçları uzatan Aslana baktım. Elinden ilaçları alıp içtim.
- Sağol Aslan, dedim omzuna vurarak. Beni en çok o düşünüyordu. Kendimi kaybetmemden korkuyordu.
- Ne demek abi, dedi samimi bir ses tonuyla.
- Ne yapmalıyım Aslan? Zihnimi dinlemek istemiyorum. Tekrar o karanlığa düşmek istemiyorum, dedim dalgın bir şekilde. Hastane de yattığım süreç çok zordu. Annemi öyle gördükten sonra iyi Ateş kaybolmuş yerine cihanı yakan bir Ateş gelmişti. Zalim oluyordum. İlaçlarımı kullanmadığım zaman çok zalim bir insan oluyordum. Tekrar o günlere dönmek istemiyordum. Kendimi kaybedip tekrar yakıp yıkmak istemiyordum. Zalimleştikçe yaptığım şeylerin önünü tutamıyordum. Rojda bu halimden çok korkardı. Onun için iyileşmeye karar vermiştim. Şimdi o yoktu ama onunla ilgili anılarım vardı. Bu yüzden kötü oldukça sanki benden nefret ediyormuş gibi hissediyordum. Yaşarken üzmüştüm bari ruhunu üzmeyeyim.
- Abi öfkende haklısın. Çok haklısın hemde. Ama bunu o günahsız kıza yükleme. İnan bana o da böyle olsun istemezdi. Mehmet soysuzuna hayatı zindan edeceğiz ama bunu suçu olmayan birini ezerek yapmak bize yakışmaz. Belli ki kızı zaten sevmiyorlar. Düğüne bile gelmedi ailesi, dedi şaşkın bir şekilde. Aslan böyle şeyleri hiç sevmezdi. Kız çocuklarını küçümseyen insanlardan nefret ederdi. Küçüklüğünden beri bir kızı olsun isterdi. Bu yüzden kızların ezilmesi onun için dünyadaki en kötü şeydi . Konuşmasında haklı olsa da içim intikam ateşiyle tutuşmuştu. Ben o aileden intikamımı almadan kimseye rahat yoktu. Ürkek kuşa da dahil.
- Bakacağım Aslan , deyip çıktım avludan. Daha ilk dakikadan benden kurtulamazdı. Ona dokunmayacaktım ama bu ondan intikam almayacağım anlamına gelmiyordu.
.
.
.
Zelal
- Sen mi soyunursun yoksa ben mi soyayım!
O an, bütün gücümle itmek istedim. Ama gücüm, onun kararlılığını kırmaya yetmedi.
O gün bu evliliği kabul ederek her şeyi göz göre göre kabul etmiştim. Hiç kımıldamadım. Sonra öfkeyle üzerime gelmeye yeltenmesiyle kendim çıkarmaya başladım. Bana dokunursa sanki her şey yerle bir olacaktı. Korkudan kendi üstümü çıkarmaya başladım.
Üzerimi çıkarana kadar sadece gözlerimden yaşlar boşaldı. Umudum tükenmişti. Artık buradan kurtulamazdım. Artık Ağa'nın Zoraki geliniydim.
Üzerimi çıkarttıkça zevkle izledi halimi. Korkudan titriyordum. Bana giydirdikleri dantelli beyaz iç çamaşırıyla önünde utançla dikilirken beni süzüp yaklaşınca korkuyla bir adım geriledim.Sinirle bana bir hızla yaklaşıp kulağıma zalim sesiyle fısıldadı.
- Senin gibi soysuz soyundan birini yatağıma alacağımı düşünecek kadar acizsin. Senin bu yaralı bedenini görmek sadece midemi bulandırır, deyip beni orda bırakıp gitti. Söyledikleri ayrı ağırdı. Benim gibi soysuzu tüm ağaların ve ailemin önünde öperken nerdeydi aklın? dememek için zor tuttum kendimi. Yaralı bedenimden tiksin Ateş Ağa. Tiksin ve asla bana dokunma. Bende bunu istiyorum.
Bana dokunacak korkusuyla nefesim kesilmişti. Belli etmesem de korkuyordum. İlk gecemin benden izinsiz olmasını kaldıramazdım. İntihar etmediysem son masumluğum kalmasıydı. O da benim rızam haricinde kullanılsaydı. Rızam harici daha nice şeyler olurdu. Kendim daha büyümemişken kucağıma verirlerdi çocuğu. Dayanamazdım. Anne olmaktan korkuyordum. Kendimi koruyamıyorken kendimden olan canı koruyamamaktan korkuyordum. Hiç itiraf etmesem de annem gibi olmaktan ödüm kopuyordu.
Dizlerimin üzerine düştüm. Tükenmiştim. O gece beni küçük düşürmek için benim soyunmamı istemişti. Ben yıllardır acizdim Ağa oğlu, yıllardır. Senin yaşattınların yaşadıklarımın bir fragmanı sadece. Anadan üryan bedenimi değil de ruhumu görsen acaba dayanabilir miydin acılarıma? Omuzlarım eğikliği acılarımın derinliğinden Ağa oğlu. Bir bilsen?
Kalkıp kapıları ağlarken tek tek açtım. Banyoyu gördüğümde içeri girdim. Kendimi kirli hissediyordum. Açtım sıcak suyu ve kendimi altına attım. Soğuktan sıcağa giden su yavaş yavaş kaynamaya başladı. Acı hissetmiyordum. Kaynar su gibi üzerimden boşalıyordu. Tüm banyo dakikalar içinde buhar olmuştu. İç çamaşırıyla duruyordum. Resmen üzerime yapışmışlardı ve tenim kıpkırmızı olmuştu. Aniden tutulup çekilmemle şiddetli bir şekilde ağlamaya başladım.
- Ne yapıyorsun Ürkek kuş. Kendini haşlamak mı niyetin?
- Bırak beni! Ellerinden kurtulmaya çalıştıkça bırakmadı.
- Geç şuraya kendini öldürmek mi niyetin? dedi, şaşkın bir şekilde.
- Belki de , dedim ağlayarak. Hatta evet, Ağa oğlu. Ölmek istiyorum, dedim haykırarak. Bir anda kendine çekip sarıldı. Daha çok ağladım. Hem yaralıyor hemde sarmaya çalışıyordu. Bir iyi bir kötüydü. Kardeşi ölmüştü. Buna rağmen bana eziyet etmemeye çalıştığını görebiliyordum. Bu dengesiz halleri benim sonum olacaktı. İyi misin? Kötü müsün? Buna karar ver Ağa oğlu...
Ilık su ikimizin üzerinden akıp gidiyordu. Benimle birlikte ıslanan adamın koynunda saatlerce ağladım. Bir düşmanın değil bir dostun sıcaklığı vardı üzerinde. Keşke Ağa oğlu keşke iyi olsaydın. Belki de hayal ettiğim o prens sen olurdun. Ama biz artık aramıza ölüm girmiş birer düşmanız. Ne sen sevebilirsin kaderi hep sevilmemiş olan beni , ne ben sevebilirim hiç sevgi görmemiş olarak seni.