SİDRA Cama vuran tıkırtılarla yatakta irkilerek uyandım. Saat sabahın altısıydı ve dışarıda yağmur yağıyordu. Bir an için nerede olduğumu anlamaya çalıştım; odaya, içindeki eşyaların yerleşimine, solgun ışığın gri tonlarına bakarken aklım başıma geldi. Midyat'taydık. Babamın hastanede yattığı haberiyle apar topar Alper'le yola çıkmış, akşamüzeri Mardin’deki özel hastaneye ulaşmıştık. Ameliyat sonrası doktorun bizi eve göndermesi falan… İçimde hala tuhaf bir ağırlık vardı, sanki zaman durmuş ve her şey bir hayal gibi üzerime çökmüştü. Yanımda uyuyan Alper’e baktım. Beyaz nevresim takımının içine gömülmüş, kollarını yastığın altına sokmuştu. Derin bir uykudaydı. Üzerinde de nevresim takımıyla aynı renkte olan beyaz bir tişört vardı. Beyazlar içinde, yüzüne düşen hafif bir tebessümle o kada