Benim bacım ölürdü bana bu yanlışı yapmazdı. O yüzden kactığını değil de kaçırıldığını var sayıyordum. O piçi bulduğum yerde gebertecek ibrati alem diye meydanda sallandıracaktım.
Annem iki gözü iki çeşme yanımda korku ile beklerken sakın kalabilmek zor, beklemek ise zulümdü. Aklında bacısını kaçıran puşta yapacağı işkenceleri sıralıyordum. Benim değerleme el sürmek ne demek gösterecektim.
Konağa döndüğümden beri sadece Aram'a güveniyordum. Kimse duymadan da onu kardeşimi bulması için görevlemdirdim. Henüz konaktakiler öğrenmemişti. Bir an önce kardeşimi bulmalı ve eve getirmeliydim.
Yakında düğünü vardı. Nişanlısı olan biteni bilmemeli kardeşimin namusuna laf gelmemeliydi. Ofisin kapısı tıklandı ve içeri Aram girdi.
" Bulduk kuzen bulduk. Ama haberler pek iyi değil. Kaçtığı adam sizin yaşadığınız köyden. Ahmet adında bir adam. Babası Selim. Mustafa adında abisi ve Elvin adında bir kız kardeşi var. " duyduklarımla midemdeki asit yukarı tırmanmaya başladı. Kaçmıştı üstelik hiç olamayacak bir aileye kaçmıştı.
" Emin misin Aram o aile öyle kız kaçıracak bir aile değildir. Köydeki en düzgün ailelerdendir. Üstelik bize de zamanında çok yardımları oldu. Nasıl olur bu dediğin" ananme ağlarken konuşuyor ardı ardına sorular sorarak ellerini dizlerine vuruyordu.
"Demek ki yardım ederken bacıma da göz koymuşlar ana." dedim. Olacak iş değildi Roza bunu nasıl yapabilirdi. Şimdi iksinin canını mı alacaktım. Ben bacıma nasıl kıyacaktım.
" Aram hazırlanın çıkıyoruz." ayaklanırken annem elimi tuttu. Hıçkırıklarla gözlerime bakmadan konuşması yüreğimi dağladı. Ama oda biliyordu ne olacağını. Korkuyordu. Nasıl korkmasın yıllarca bize hamile kalmayı beklemiş sırf bu yüzden üzerine kuma bile gelmişti. Şimdi kızının canına kıyılmasından korkuyordu.
" Eğer kardeşine birşey yapacak olursan sana hakkımı helal etmem. Can alma kız al." benim niyetim de buydu. Elbet kardeşime kıyacak değildim. Sırf bu yüzden beni hiç sevmeyecek bir kadınla evlenmeye razı gelecektim.
Eminim Elvin hergün bana nefret dolu gözlerle bakacaktı. Belki beni kocası olarak görmeyecek ve saymayacaktı. Ama kardeşim kadar abisi de suçluydu. Arada yanan ise Elvin olacaktı.
Annemin elimde ki elini ellerimin arasına aldım. Alnına bir öpücük kondurdum. Birşey söyleme gereği duymadım. Hem ne söyleyebilirdim ki? İki sonuç vardı ya öleceklerdi ya da bana kızlarını vereceklerdi.
" Aram çıkalım." arabalara binip yola koyulduğumuz sırada Aram'ın telefonu çaldı. Telefonu cebinden çıkarıp yanıtladı. Köye az bir mesafe kalmıştı.
" Tamam siz izlemede kalın biz gelene kadar hareket etmeyin." deyip telefonu kapattı.
" Bu Ahmet'in bacısı eve gelmiş ailesi apar topar Mehmet diye biriyle yengesini ve kızı almış arabaya gidiyorlarmış." Tabi ya Selim abi oğlu için kızını yem etmezdi. Bunu zaten tahmin etmiştim.
" Kıza yetişelim hızlanın." emrim ile araba hızlandı.Damarlarımda gezen öfke beni insanlıktan çıkaracak kadar kuvvetliydi. Ne yani Elvin'i kaçırsalar da bulması benim için zor değildi. Bell ki Selim abi bu işin ciddiyetini farkında değildi. Oysa ki biz köyden ayrılınca kim olduğum ortaya çıkmış herkes kimliğimi öğrenmişti. Hiç mi kızını kaçırırken oğlunun canını düşünmedi bu adam. Ben bile bacıma kıyamazken bu adam neyine güvendi.Yaklaşık on beş dakika kadar sonra arabayı yakaladık. Mehmet abi hala aynı arabayı kullanıyordu.
Arabanın önünü keserken öfkem hala kendini belli ediyordu. Bu iş kolay olmayacaktı. Elvin de en az babası kadar cesur ve boyun bükmezdi biliyorum. Ne de olsa o babasının kızıydı. Selim abi onu iyi yetiştirmiş ve bir çok özgürlük vermişti. Allah yukarda ya oda bugüne kadar babasını hiç utandırmamıştı. Okulundan evine, evinden okulana giderdi.
Arabadan indim ve Elvin'in olduğu arabaya adımladım. Adımlarımı bilerek yavaş attım. Büyük bir ihtimalle bir şok içindeydi ve kendine gelmesi için ona fırsat verdim. En sonunda onun oturduğu tarafın kapısını açıp kolundan tuttuğum gibi arabadan indirdim. Çekiştirip arabanın kaputuna yasladım. Alev alev yanan yeşil gözlerini siyahlarıma dikti. Şaşırmadım... Gözlerinde korku kırıntısına dahi rastlamadım. Onu kendimden bile iyi tanıyordum. Cesaretine her zaman hayrandım. İki yıl sonra gözlerini görmek beni kahretti. Oysaki onu unutup evlenmek için anneme kız aramasını bile söylemiştim. Meğerse sadece unuttuğumu sanmışım.
****************
Ardil'in öfkeli bakışları ve kollarımı koparmak isteyen elleri korkmamı ve eğilip bükülmemi istiyordu sanırım. Yine de ben ona üstten bakışlar atmaya devam ettim. İçten içe korksam da bunu belli etmemeye çabaladım.
Korkutucuydu... Bu adamdan her zaman biraz tırsardım. Soğuk bakışları. İnsanları ezen tavırları. Her zaman sert ve erkeksi çıkan sesi. Ondan uzak durmam için yeterli sebeplerdi. Bugün bir kez daha ne haklı olduğumu görmüş oldum.
" Kolumu bırak canımı yakıyorsun. Bana kalsa evimde otururdum emin ol. Sende benimle değil polislerle muhatap olmak zorunda kalırdın ağa bozuntusu." kaşının birini öylemi dercesine yukarı kaldırdı ve kollarımı daha fazla sıktı. Acıyla inledim. Biraz daha sıkarsa kangren olacaktım kesin.
" Akıllı kız seni. Sen beni polise şikayet edecektin ve herşey bitecekti öylemi.
Sen bu işleri bu kadar basite aldın. Oysaki ben seni daha zeki sanardım. "
" Sana canımı yakıyorsun diyorum kopardın manyak herif. " kollarımı en sonunda bıraktı. Ama eminim parmak izleri çıkmıştı. Ben kollarımı ovalayıp acıyı ötelemeye çalışırken çenemi tutup başımı kaldırdı. Tabi adam dev gibi bir şeydi. Allah aklından almış boyuna vermiş belli ki.
" Bana bak şimdi düşeceksin önüme uslu uslu dediğimi yapacaksın. Ola ki ben konuş demeden ağzını açacak olursan.."
" Ne yaparsın. Sen kimsin de beni tehdit ediyorsun. Yıllarca size komşuluk yaptık. Karşılığı bumu?" ben onun cümlesini keserek söze dalmamla beni öldürecek gibi bakmaya başladı. Damarıma bastığımı biliyordum ama bende dilime hakim olamıyordum.
" Biz nankör olanlardan değiliz çok şükür. Senin abin olacak şerefsiz bacımı kaçırarak komşuluk ayağına namussuz olduğunu kanıtlamış oldu. " adam bir yerde haklıydı. Kim kardeşi kaçsın isterdi ki. Hala anlayamıyorum neden abim bizle konuşup usulünce istemek varken yanlış yoldan gitti. Evet yaptığı yanlıştı. Fakat Ardil'in atladığı bir nokta vardı.
" Benim abim Roza'nın başına silah dayamadı ya. Senin kardeşin de seve seve kaçmış farkında mısın?" sanırım bu sefer beni vuracak bu adam. Çenemi öyle sıktı ki dişlerim dökülecekti.
" Senin abin olacak şerefsiz girmiştir kanına bacımın. Yoksa asla yapmazdı. Yakında düğünü vardı evlenecekti." elimi çenemdeki elinin üzerine koyup itmeye çalıştım. Ondan kurtulma çabama alayla gülüp çenemden itti beni.
" Sende iyi biliyorsun ki benim abim öyle biri değil. Öyle biri olsa bacını evimize getirmezdi. Demek düğünü vardı. Demek o yüzden kaçtılar. Sen benim abime iftira atacağına dön bir kendi abiliğini sorgula. Belli ki kardeşini sevmediği biri ile evlendirmek istemişsin oda sevdiği adama kaçmış. " yumruğunu arabanın kaputuna geçirip yüzüme tükürüklerini saçarak konuşmaya başladı.
" Senin o hadsiz dilini keserim kadın. Ben ne babana benzerim ne o gevşek abilerine. Benimle düzgün konuşacaksın. Seni ölmekten beter ederim. Senin abin kim ki benim bacıma layık mı ki kapıma gelebilsin. Sizin gibi değersizler benim kapıma köpek olamazlar..." artık benimde gözüm dönmüştü. Sonunun ne olacağını düşünmeden göğsünden onu iterek tokadı yapıştırdım. Yediği tokatla başı sağa çevrildi.
" Sen benim ailem hakkında böyle konuşmazsın. Sen benim babamın abilerimin tırnağı etmezsin. Belli ki kardeşin için de öyle ki seni hiçe sayıp kaçmış. Gerçi oda haklı bir yerde kim senin gibi birinin lafıyla hayatını zindana çevirirki. Orta da bir değersiz varsa oda sensin. Ailemden de benden de uzak duracaksın."
Başını bana doğru çevirdiğinde siyahlarında ki cehennemden korkmak yerine aynı ateşle baktım gözlerine. Bundan sonrası Allah kerimdi. Ya o beni deşerdi ya ben onu...