Konağa Geliş

1200 Words
Yol boyunca ağzımı açmadım. Mola verdiğimiz zamanlarda dahi konuşmadım. Söylediklerini hazmetmek kolay değildi. Bu adam kendini benim sahibim olarak görüyordu ama ona köle olmaya niyetim olmadığını kanıtlayacaktım. Hastalıklı beynini yerinden söküp çöpe atmak istiyordum. Beni kapısına köpek etmezdi ama çocuk isteyecek kadar şuursuzdu. Bu adamla bir ömür nasıl geçecekti hiç bilmiyorum. Yol boyunca sadece bir kadeh içmişti. Fazlasını içmediği için sevinmiştim çünkü bir de alkolik olmasını kaldıramazdım. Uykum vardı ama uyumaya cesaret edemiyordum. Dini nikahlı kocam olsa da ona karşı zerre güvenim yoktu. Ama beyfendi yanımda fosur fosur uyudu. Adamda ki rahatlık kimse de yoktu. Hayır bu adam köyümüzde yaşadığında bu kadar deli değildi. Ya da ben öyle hatırlıyorum. Düşünmekten, uykusuzluktan, açlıktan ve sürekli savunma pozisyonunda olmaktan baş ağrım devreye girmişti. Ve artık katlanılmaz bir seviyeye ulaşmıştı. Bir hafta da hayatımın tepe taklak olması inanılır gibi değildi. Rüyam da görsem güler geçerdim oysa ki... Urfa tabelasını gördükten sonra derin bir iç çektim. Bu şehir bana hapishane olacak gibi hissediyordum. Kocam olacak adam da gardiyanım. Sonunda tatlı uykusundan uyanan kocam koltuğunu dikleştirdi ve üzerine ceketini geçirdi. Ellerini saçlarına atıp, parmaklarıyla geriye doğru tarayarak şekil verdi. Ensesine kadar uzanan, ipek gibi görünen simsiyah saçları vardı. Saçlarıyla işi bitince eline tableti alıp biraz oyalandı. " Konakta uzak durman gereken bir kaç kişi var." dedi. Ha bir bu eksikti iyi mi. Başımı camdan Ardil'e çevirdim. Sorarcasına tek kaşımı havaya diktim. Ciddiyetle elinde ki tablete yanda ki koltuğa bıraktı sonra ceketini düzeltip konuşamaya başladı. " Suzan, annemin kuması. Rabia amcamın karısı. Sadece bu iki isimden uzak dur. Eğer seni ezmeye kalkarlarsa müsade etme. Gereken cevabı ver. " demesiyle ağzım iki karış açıldı. Annemin kuması mı dedi o. Kuma dedi değil mi ben yanlış duymadım. " Annenin kuması mı var. " diye sordum sesimde ki hayreti gizleyemeden. Başını aşağı yukarı slladı. Tepkilerimi dikkatle izliyordu. Sinirle sesli güldüm. Ellerimi saçlarıma daldırdım. Boynumu sağa sola yatırdım. Bu adam ne diyordu böyle. " Ve sen bunu normalmiş gibi mi karşılıyorsun. Hayır yani nasıl olurda bir adamın iki karısı olabilir. Akıl mantık işimi bu dediğin." dedim sinirle. " Geçmişte olmuş bir şeyler. Sen..." " Ne gibi şeyler ?" diye sorarak lafını böldüm. Bu konu geçiştirilecek bir konu değildi. Yani benim için değildi en azından. " Sonra anlatırım. Ayak üsütü konuşulacak mevzular değil." dedi. Hiç de ayak üstü değildi. Kaç saattir kıçımızın üzerinde oturuyorduk ve bu asalak herif bana bunları anlatması gerekirken kuş kadar beyniyle laf sokma derdine düşmüştü. Gerizekalı herif... " Onca saattir anlatsaydın ya be adam. Hem neden kadından uzak durmam gerek ?" " Tehlikeli de ondan." Aklıma gelenle bu insanların geçmişini daha çok merak ettim. " Siz bu kadın yüzünden mi bizim köye yerleştiniz ? " kollarımı göğsümün altında birleştirip dudağımı ezerken vereceği cevabı bekledim. Bu konuda konuşmak istemiyordu. Fakat bende konuşmak için ısrarcıydım. " Sonra dedim kadın. Sonranın neyinden anlamıyorsun." Sesini yükseltince korkutucu olduğunu sanıyordu ama kulak tırmalamaktan öteye gitmiyordu. Siktir bu aileyi şimdiden sevmemiştim. Hele ki daha görmeden babasına uyuz olmuştum. Adam resmen padişah gibi kendine harem kurmuş. Üstelik Ardil'in annesi güzel bir kadındı. İk çocuk doğurmuş olmasına rağmen genç kızlara taş çıkaracak br fiziğe sahipti. Masmavi gözleri, uzun dalgalı saçlarıyla bir bakan bir daha bakardı. Böyle bir kadının üzerine kuma getirecek kadar karaktersiz bir adamla aynı evde yaşayacak olmak zor olacaktı benim için. " Bir dakika bir dakika. Biz şimdi babanın kumasıyla aynı evde yaşayacaksak annen, annen nerede ?" diye sordum alacağım cevaptan korkarak. " Annem de konakta. " demesiyle iki kolumu yanlara doğru açıp öne doğru eğildim. " Sen ne dediğini farkında mısın ? Annen ve kuması aynı evde mi yaşıyor. Bu mantıklı mı ? " tek nefeste sinirle sorduğum soruları ifadesiz suratıyla dinlerken piçe sağdan soldan geçirmek istedim. Bu ne rahatlıktı arkadaş. Adamın anası kumasıyla beraber yaşıyordu ama adam sikine takmıyordu. Çıldıracaktım. " Bunlar seni ilgilendirmez. Sen sadece dediklerimi yap. Lafımdan çıkma ve alışmaya bak." Kaşlarımı çatıp öylemi dercesine bir gülüş sundum. " Neye alışacağım Ardil. Söylesene yoksa sende baban gibi harem kurma derdinde misin ?" diye sordum. Sormaz olaydım. Var gücüyle çeneme asılıp yüzümü yüzüne sabitledi. Diğer elini ensemden saçlarıma geçirdi. Önden çenemden çekerken, Arkadan saçlarımdan çekiyordu. Saç diplerim sızlıyor, çenemde ki kemikler sıktıkça ağrıyordu. " Sen kimsin de benimle böyle konuşmaya cürret ediyorun. Senin ederin değerin ne kızım. O dilene ayar vermezsen anam ağlayacak demem atarım seni babanın kapısına, gebertirim götlek abini sende mezarında yatar kalkarsın. " yüzüme yüzüme bağırarak konuşurken gözlerimi sımsıkı yumdum. Ardil'in gözlerine yer edinen canavarı görmek istemedim. Elimi çenemde ki bileğine koyup iterek kurtulmak istedim ama nafileydi. Bir eli neredeyse yüzümün tamamını kaplayacak boyuttaydı ve çok güçlüydü. Şuan kendinde olduğunu sanmıyordum. Bu kadar çıldıracağını bilsem ağzımı açmazdım. " Canım yanıyor." diye fısıldayabildim zar zor titreyerek çıkan sesimle. Çeneme ve saçlarıma daha çok asılarak acı dolu bir inleme koyvermeme sebep oldu. Bu adam bu kadar insafsız mıydı ? " Eğer laflarını seçerek konuşmaz da benim sabrımı sınamaya devam edersen daha çok canını sikerim senin. Akıllı ol kızım ben senin baban değilim, burasıda baba ocağın değil. Her özgürlüğü elde ettiğin günler bitti. Artık ben ne dersem o." dedi ve beni koltuğa itti. Elimi çeneme götürüp ovarken sıkı sıkıya yumduğum gözlerimi açıp, başımı arabanın tavınana doğru kaldırdım. Akmak için hazırda bekleyen yaşları ötelemek için bir kaç kez kipriklerimi kırpıştırdım. Saç diplerim sızlıyor ve çenem acıyordu ama ben ağlamayacaktım. Ağlayarak kendimi acınası göstermek istemiyordum. Ardil denen hadsiz beni istediği gibi yönetemeyeceğini anlamak zorundaydı. Elimi çenemden çekip derin derin nefes alıp sakinleşmeye ve korkumu bertaraf etmeye çalıştım. Korkmak yenilmek anlamına gelirdi ve benim bu medeniyet yoksunu mahluklara yenilmeye hiç niyetim yoktu. Üstelik karşımda sırf önünde siki var diye fiziksel olarak benden üstünlüğünü kullanan bir piç vardı ve beni ezmek için can atıyor gibiydi. Hala tavana bakarken hafifçe gülümseyip başımı Ardil'e bakacak kadar eğdiğimde beni izlediğini gördüm. " Annene acıyorum biliyor musun. Eminim baban gibi bir adamın elinde çekmediği acı, dert, keder kalmamıştır zavallı kadının. En büyük sınavı da kocası gibi bir erkek evladının olmasıdır. Ama şunu iyi anla ben annen değilim. Bir daha bana fiziksel bir şiddet kullanmaya kalkarsan.. " " Kalkarsam.." diye sordu sözümü kesip. Aracın genişliğinden faydalanarak ayak ayak üstüne attım, parmaklarımla saçlarımı tarayarak düzelttim. Ardından kollarımı yanlara koyup başımı sağ omzuma koyup gülerek Ardil'i izledim. Yaklaşık üç dört dakika sonra " Bir bakmışsın gece uyurken gırtlağına çöküvermişim. Helvanıda kendi ellerimle kavurup afiyetle yemişim." dedim. Ardil tek kaşını havaya dikti. Gözlerinde beliren parıltılar insanın aklını oynatan cinstendi. Bu adam kesinlikle normal değildi. Söylediklerim nasıl hoşuna giderde onu keyiflendirirdi. Mazoşist olabilir mi acaba ? Gür bir kahkaha patlattığında sirkte cambaz izler gibi izledim adamı. Gülünecek pardon, anıracak ne demiştim ben bu adama ? " Yaparsın sen anasını satayım. Var o potansiyel." dedi zar zor. Gülmekten yaşaran gözlerini silip camdan dışarıya bir göz attı. " Geldik. Yanmımdan ayrılma ve sakın boş boş konuşma." dedi. Sesli bir sabır çekip duran arabadan çevreye baktım. Oldukça büyük bir konağın önünde durmuştuk. Üstelik kapısında korumalar vardı. Bu adamlar ne iş yapıyor acaba diye düşünmekten kendimi alamadım. Kolayca birilerini öldürmekten bahsettiğine göre manavda meyve sebze satmadıkları ortadaydı neticede. Önce Ardil arabadan inip ceketini düzelterek kendine çeki düzen verdi. Sonra bana dönüp uyarı dolu bakışlar eşliğinde bana elini uzattı. Elini tutmak benim için en hayırlısı olurdu. Madem bu adamın kudreti vardı, insanların karşısına elini tutarak girmek benim yararımaydı. Uzattığı eli tutup arabadan çıktım. Onunla beraber açılan kapıdan adımladım... 
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD