"Ne diyorsun sen Andy ya, neler saçmalıyorsun?"
Andy'nin hissettiği heyecanı ile rengi daha da koyulaşan gözlerine dikkatle baktığımda orda kendi yansımamı gördüm.
Böyle bir şeyi ilk kez yaşıyordum. Hem bu durum, hem az önce söyledikleri, duyduklarım kelimenin tek anlamıyla beni şoka uğrattı. Tüm bedenimi ter bastı bir anda. Gerçek bir şok yaşıyordum.
Andy hala gözlerimin içine adeta yalvarırcasına, onu anlamamı istediğini belli eden gözleriyle bakıyordu ve gülümsedi bana bir anlığına... o az önce söylediklerini, gözlerindeki delice sevdasını, aşkını görmemek mümkün değildi ve ben çok şaşkındım.
"Bunu ne zaman anladın ki, ne zaman oldu bu ve ben niye anlayamadım, niye benim haberim olmadı ki, neden bana hiçbir şey belli etmedin de bugünü bekledin Andy?" diye çocuğu resmen soru yağmuruna tuttuğumu son anda fark ettim. Sanırım, yani galiba bu soruları aslında ona değil, kendime soruyordum ben.. belki de sesl düşünüyordum o anda ama hiç farkında değildim. Taki o düşünceler, ete kemiğe bürünür gibi tüm o kelimelerle vucut bulup, biraz da korkuyla titreyen dudaklarımdan dökülene kadar.
"Bilmiyorum Megan.. ne zaman başladı bende bilmiyorum aslında, hem bunun ne önemi var ki? Sonuçta benimde başıma ilk kez geliyor ve ben de en az senin kadar şaşkınım ve bunu bilmen gerekiyordu," dedi ve kısa bir an sustu.
"Daha fazla gizleyemezdim senden, gizlemeye çalıştıkça da yüzüme gözüme bulaştırıyorum. Artık bildiğin için içim çok rahat ve senden bir şey istiyorum. Bizimkilere henüz bir şey söylemeyelim.. lütfen bu duruma alışmama biraz izin ver tatlım. Ayrıca seninde iyice emin olmanı istiyorum. Lütfen teklifimi geri çevirme!" dedi ve az öncesinde yüreğini ele geçiren o aşkını itiraf ederken, avuçlarının arasında tuttuğum ellerimi şaşkınlıkla geri çekmiştim ve şimdi o, yine ellerimi tuttu, yetmedi birde kendi yüzüne çevirdiği avuçlarımın içine öpücük bıraktı. Bununlada yetinmedi. Beni kendisine çekti, yine gözlerini koyu mavilerime dikti ve ben tüm bunları sonsuz bir şaşkınlıkla izliyorum.
"Bunu istediğinden emin misin Andy? sonra pişman olmanı da, olmakta istemiyorum. Çok ani oldu bu benim için," dediğimde şokunda şokunu yaşıyordum ve hatta diyebilirim ki şu an olanlara inanamıyorum. Hiç beklemediğim bir şeydi bu.
"Benim içinde öyle tatlım. İyice emin olmadan sana söyleyemezdim ama işte o gün, bugünmüş. Artık eminim. Asla pişman olmayacağız," dedi bana ve gördüğüm kadarıyla buna tüm kalbiyle inanıyordu, benimde inanmamı deli gibi istiyordu.
Sebebini bilmiyorum ama dönüp yine bizimkilere baktım ve o, hala bizi izliyordu ve çok iyi biliyordum ki o da neler olduğunu merak ediyordu. Yüreğimde hissediyordum bunu ve ben, Andy'e dönüp baktığımda, onu kırmak istemediğimi hissettim.
"Pekala Andy," dediğimde deli gibi sevindi.
"Yani evet mi?"
"Evet Andy evet... ve umarım bir hata yapmıyoruzdur. Evlilik dediğin şey öyle ayak üstü konuşulacak bir şey değil çünkü, ama yine de evet," dedim.
Deli çocuk! Öyle mutlu olduki bir anda ayaklarım yerden kesilirken, kendimi onun kollarının arasında kendi etrafımızda dönerken buldum. Dönmeyi kesipte, ayaklarım yeniden toprak zemini bulduğunda, dudaklarıma az öncekine kıyasla masum bir öpücük bıraktı.
"Bu bir provaydı tatlım... rahip önünde bocalamamak için," dediğinde güldüm ve içimdeki isteğe engel olamayarak onu yine gülerek geri ittim.
"Salak şey, o güne daha çok var. O gün geldiğinde bunu daha iyi yapacağından eminim.. tabii heyecandan ölmezsen!" diye takıldım ona.
Çok ama çok heyecanlıydı ve kalbinin durmasından korktum bir an. Beni yeniden kimseye bir şey söylememe konusunda uyarma ihtiyacı duydu. "Biraz zamana ihtiyacımız var Megan," dediğinde, "anlıyorum... peki, senin dediğin gibi olsun," demek zorunda kaldım..
Tüm şu olanlara gerçekten inanamıyorum. Bizi ne bekliyor böyle? * * *
Babamla laflarken, ister istemez gözlerim hala çocuklardaydı ve bir şeylerin olup bittiğinden, hemde hızlı bir şekilde olup bittiğinden, artık adımın Roy olduğu kadar eminim.
Sanırım az önce Andy aşk ilanında bulundu Megan'a ve gördüğüm kadarıyla o aşk, Megan tarafından kabul edildi. İkisi de çok mutlu görünüyorlar.. demek ki bizim çılgın kızın don zamanlardaki garip hallerinin, bazen çok durgun, düşünceli bazende tam bir deli gibi davranmasının, hiç yok yere bana yada Andy'e patlamalarının, bağırıp çağırmasının, beni de oğlumu da aptallaştırmasının, bazen de ortalıktan kaybolup, odasında kendi kabuğuna çekilmelerinin nedeni buymuş...
Şimdi her şey, karanlık bir gecenin gün ışığına kavuşması gibi aydınlandı. Onların adına sevinmek istiyorum ama Andy'nin onunla gitmek isteyebileceği korkusu bu sevinç duyma isteğimi gölgeliyor.
Daldığım düşüncelerimden, ılık bir meltem gibi bir sesin kulağıma çarpması ve adımı söylemesiyle sıyrıldım.
Dönüp baktığımda yanıma kadar geldiğini hiç fark etmediğim Sarah Williams'ı gördüm.
Onu daha öncede kasabaya yolum düştüğünde alışkanlığım üzere, her zaman kahve içtiğim meydandaki Michael'in yerinde görmüşlüğüm ve birkaç kezde konuşmuşluğum vardı.
"İyi akşamlar Bay Stewarth," dediğinde, oturduğum yerden ayağa kalktım ve başımdaki şapkamı çıkararak bu kadını selamladım.
"Sizede Bayan Williams," dediğimde bana gülümsedi. "Oğlunuzu ve partnerini izledim. Çok başarılıydılar ve açıkçası birinci olmalarını bekliyordum. İkinci olarak isimleri açıklandığında hem çok şaşırdım, hem de üzüldüm," dedi ve tam arkamdan "neye üzüldünüz?" diyen o sesi tanıdım. Tabiiki bu ses Megan'a aitti ve nedense sanki biraz sesi sert çıkmıştı.
Dönüp ona baktığımda kısa bir an gözgöze geldik ve bnim bakışlarımdaki uyarıyı görmemesi imkansızdı. Kadını hiç tanımıyordu ve bu sertliğe hiç gerek yoktu.
Beni hiç umursamadığı kadına kayan o garip bakışlarından çok belli oluyordu.
"Yarışmada ikinci olmanıza çok üzüldüm küçük hanım.. birinciliği hak ediyordunuz," dedi bayan Sarah ve söylediklerinde çok samimi görünüyordu. Megan'a tokalaşmak için uzattığı eli havada asılı kalan kadına Megan'ın bakışları ise oldukça soğuktu ve kendisine uzatılan o ele, ters bir bakış atması, istemeyerek sanki lutufmuş gibi sıkmasıda dikkatimden kaçmadı.
Ne yapmaya çalışıyorsun be ufaklık? * * *
Ya adamı iki dakika yalnız bırakıyoruz, dönüşte bir de bakarım ki kadının biri gelmiş, resmen ona kur yapıyor. Aklınca da kaleyi içerden feth edecek... ona bakıyorum... gözlerinde sanki beğeni var ve ben bunları görmek zorunda kaldığım için çok sinirliyim.
Kim ki bu kadın diye düşünürken, "adım Sarah canım, senin adın ne?" diye sorduğunda susturmayı başaramadığım iç sesim avaz avaz 'sanane ve sen niye burdasın?' diye bağırıyordu ama dudaklarımdan mecburen sadece adım döküldü. "Memnun oldum Megan," dediğinde yalanın daniskasıyla, "bende," dedim.
Halbuki hiçte memnun olduğum yoktu ve içten içe sinir küpüne dönmeye başlamıştım.
Az önce Andy ile hiç beklemediğim o gelişmeyi yaşadıktan sonra, şimdi bir de nerden geldiği belli olmayan bu kadın iyice gerilmeme neden oluyordu.
Kadın otuz beşli yaşlarında, zümrüt yeşili gözleri ve yüzünü aydınlatan o hoş tebessümü ile çok güzel ya! Kendinden kızıl rengindeki o dalgalı saçları sanki ateş saçıyor etrafa, çok parlak, çok havalı ve kalıbımı basarım bu kadının etkileyemeyeceği erkek yoktur bu dünyada. Buna şu an yanımda sanki ona hayran kalmış gibi bakan bu sinir bozucu Roy Stewarth denen herifde dahil.
Yok, benim bu duruma hemen bir el atmam lazım, ama nasıl? Çok gerildim ya.
"Bu kutlamalar ne zaman bitecek?" diye sorduğumda sesim baya bir canım sıkılmış gibi, hatta kısılmış gibi çıktı ve sevgili kovboyumuz buna çok şaşırdı, biraz da tedirgin oldu. "Daha devam edecek Megan, bir sorun mu var?" dediğinde, aklıma onun benimle ilgili belalı korkusu geldi.
'Hasta mısın Megan?'
Tabiiki hasta falan değildim ama birden hasta olmaya karar verdim, hatta hemen hasta olasım tuttu.
"Bilmiyorum ama sanki biraz halsiz düştüm, boğazım yanıyor.. terlemiştim ya dans sırasında, biraz rüzgar da yiyince sanırım farkında olmadan üşüdüm.. sana benim lanet faranjitimden söz etmiş miydim? Hiç böyle terlemeye gelmez benim boğazım.. o yüzden dondurma bile yiyemem koca yaz boyunca," dedim ve boğazımı temizleme ihtiyacım varmış gibi yaptım.
Şu an kendimi tebrik ediyorum. 'Bravo kızım sana... iyiki annemi oynayacağı filmlerde kendi rolünü prova yaparken izlemişim, şimdi işime yaradığını iyice tedirgin olan kovboyumuzun o rengi koyulaşan yeşillerinde görebiliyorum.
Telaşla hemen alnımı tuttu. Tıpkı söylediğim gibi çok terliydim ve sıcak basmıştı gerçekten.
"Biraz ateşin var gibi Megan," dediğinde çoktan Sarah denilen ve sessizce ama şüpheyle bizi izleyen şu kadından dikkatini üstüme çekmeyi başarmıştım.
"Eve gidelim, hemen bir duş ve ilaç al, yat dinlen kızım!" dedi bana ve ben o cümlenin sonundaki şu kızım kelimesinden nefret ettim. Üstelik bu kadının yanında bana böyle söylemesinden iki kere nefret ettim ama biliyordum ki ben onun sadece kızıydım, manevi kızıydım.
Daha önce bir iki kez sakin, tartışmadan, birbirimizi yemeden konuşabildiğimiz anlarda bana bunu söylemişti. Hatta bir keresinde bana sarılmış, alnımdan da öpmüştü ve "ah hep böyle uslu olsan," demişti.
"Baba, sen Megan ile ilgilen bende bizimkileri toplayayım ve eve dönelim," dedi kapıldığı telaşıyla Sevgili Roy babacığım ve ben keyiften dört köşe oldum.
"Bayan Williams, çok özür dilerim.. sizinle de ilgilenemedim," dediğinde babacık, kadın fırsatı hiç kaçırmadı. Bana bakıp, "geçmiş olsun küçük hanım.. sanırım fazla narinsiniz, dikkat edin kendinize," dedi ve her ne olduysa senli benli konuşmasından, sizli bizliye geçiş yaptı ve bu benim dikkatimden kaçmadı.
O zümrüt yeşilleri bizim kovboyu bulduğunda, "en kısa sürede çiftliğinize küçük hanımı ziyarete gelmek isterim, tabiiki iznin olursa Roy!" dediğini duyduğumda kadının üstüne atlayıp, onu altıma alıp, üstünde tepinmemek için kendimi zor tuttum.
"Tabiiki çok mutlu oluruz, öyle değil mi Megan?" dediğinde artık bu herifin üstünde tepinmek istiyordum.
İç sesim 'ya ne demezsin, öyle mutlu olurum ki çiftliğimize sağ gelip, çıkarken cenazesi gidebilir. Roy babacığım,' diyordu ama kadına baktım ve hafif bir tebessüm ettim. "Elbette, memnun oluruz sizi çiftliğimizde görmekten," demek zorunda kaldım. Kaldım da sanki ruhuma, bedenime çivi çakmışlar gibi hissettim o anda.
Ahh Megan! Kırmızı alarma geçme zamanıdır... evet kızım, kesinlikle kırmızı alarm! * * *