Yıllar sonra odamda karşı cinsten birini bu şekilde görmek çok garipti. O merdivenleri sessizce çıkıp, onunla odama girmek çok rahatsız edici bir durumdu ve şimdi odamın ortasında durmuş bana bakıyordu.
Onun içinde garip olsa gerekti, çünkü ilk kez odamı görüyor. Korkunun hakim olduğu gözlerinde şimdi ister istemez birde merak var, odama bakınıyor.. artık ne bulmayı bekliyorduysa bu yıllardır yalnız uyuduğum odada.
Gözleri tek tek, giysi dolabımı, camın önündeki karşılıklı konmuş iki küçük koltuğumu, yine yatağımın baş ucundaki komodinleri ve duvar saatinin altındaki etejeri gezindi ve en son yatağıma takılıp kaldı.. sanki şaşırmıştı ve ben onunla gerçekten bu geceyi nasıl geçireceğim hiç bilmiyorum.
"Yatağın hangi tarafında uyuyorsun?" diye sordu bir anda. "Sol tarafta," dedim.. ve sordum bende. "Peki sen?"
Şaşkınlıkla güldü. "Tanrı aşkına benim yatağım seninki gibi böyle devasa değilki. Tabiki ortasında uyuyorum," dedi.
Doğru ya!
Bunu nasıl düşünemediğime şaşırdım ve hiç beklemediğim bir soru daha sordu bir anda. "Yalnız yatan biri için bu yatak niye bu kadar büyük ki hem?"
Bu soruyu sorarken tıpkı küçük bir kız çocuğu gibiydi. Doğrusu bunu hiç düşünmemiştim. "Bilmiyorum," dedim ister istemez.
"Hadi soruların bittiyse yat uyu artık. Sabah erken uyandığımı unutuyorsun!" demek zorunda kaldım. Birkaç adım yatağa doğru ilerlemişti ki kapının hemen önünde durduğum yöne döndü baktı.
"Sen yeniden evlenmeyi mi düşünüyorsun yoksa, bu yatak bu yüzden mi bu kadar büyük?" diye sorduğunda şoka uğradım. Nerden de gelirdi böyle sorular o aklına hiç anlayamıyorum. Ciddi ciddi kafayı yatağıma taktı küçük hanım.
"Benim kadınlarla işim olmaz!" dediğim anda gözleri şaşkınlıkla kocaman açıldı.
"Neee!! Yoksa sen şey misin? Ama nasıl olur, karın ve Andy onlar ama nasıl yani ya?" diye adeta küçük bir çığlık attı.
Attığı çığlıkla bende boşta bulunup korktum resmen. Aman Tanrıım! Bu kız gerçekten inanılır gibi değil.
"Sessiz ol biraz! İnsanlara burda geceyi benimle geçireceğini duyurmak mı istiyorsun?" diye tersledim onu ve ardından aklımdan geçeni söyledim.
Çılgın ya!
"Saçmalamakta üstüne yok Megan! gece gece konuştuğumuz şeye bak. Ben şey mey değilim, yüzde yüz erkeğim! tamam mı?" dedim bir anda ve ağzımdan çıkanı duyduğum anda yemin ederim kulaklarıma kadar kızardım. Utanç içindeydim.
Bana neler söyletiyor bu kız böyle ya?
Tepemin tası atmaya başladı.
"Derhal saçmalamayı kes ve şu yatağa gir artık! Uyumak istiyorum Megan!" dediğimde artık fazlasıyla kızgındım. O tam yatağın yanında durmuş, emin olmak isteyen gözlerle bana bakıyordu. "Şey değilsin ve hiç evlenmeyeceksin öyle mi?" diye sanki az önce söylediklerimi duymamış gibi yeniden saçmaladığında dişlerimin arasından, "Megaan! Kes zırvalamayı ve yat artık!" dediğim an, aynı anda delicesine bir gök gürültüsü duyuldu yine ve çok şükür ki o korkuyla soluğu yatağın içinde, başının üstüne çektiği pikenin altında aldı.
Tanrım çok şükür ya!
Odanın ışığını kapatıp, yatağıma girmek için ilerledim. Bir an yatağıma ve bir gecelik zorunlu konuğuma baktım. Defalarca içimden lanet olsun diyordum.
Çaresiz, yavaşça yatağıma uzandım ve olabildiğince ondan uzak durmaya çalıştım. Kollarımı başımın altında birleştirmiş, uykudan bayılan gözlerimle ard arda çakan şimşeklerin ışığıyla aydınlanan odamın geniş tavanına bakıyordum.. ve o yanımda ama benden uzak, yatağın diğer köşesinde her gök gürültüsüyle, her çakan şimşekle yattığı yerde sıçrıyordu. O tuhaf korkusuyla titremesi de hiç dinecek, geçecek gibi değildi.
Rüzgarın hızıylada cama vuran yağmur damlalarının sesi odaya dolmuştu ve benim için bir ninni niteliğindeki bu tıkırtılar, onu daha da ürkütür olmuştu.
Tam içim geçiyordu ki lanet olası çok güçlü bir gök gürültüsüyle küçük bir çığlık atması ve bir anda yanımda bitmesiyle, bana sarılması bir oldu.
Kahretsin! Anlaşıldı... bu gece bana uyku yok!
Keşke onu merdivenlerde bulduğum yerde bıraksaydım, hatta hiç odamdan çıkmamış olsaydım diye kendi kendime içimden hayıflanıyordum.
Yıllar sonra biriyle aynı yatakta uyumak yetmiyormuş gibi şimdi bildiğin vantuz gibi bana, bedenime yapışmıştı.
"Megan.. tamam geçti! Lütfen şu korkmayı bırak ve yerine geç artık!" dediğimde, sanki bana daha çok sarıl demişim gibi iyice bedenime sokuldu.
Delirmemek işten değil. Başı göğsümün üstündeydi ve bedenini bedenime dayamıştı. Elini kalbimin üstünde tutuyordu ve titremeye devam ediyordu. Hiç istemesemde teninin sıcaklığını hissediyordum ve bu his çok garipti, birde yetmiyormuş gibi saçlarından gelen o güzel koku burun boşluklarımdan girip nefesime karışıyordu.
Bu kızın saçları bu kadar güzel kokuyor muydu?Offfff Ben ne saçmalıyorum böyle?
Garip hisler benliğime saldırıya geçmek için nöbetteymiş sanki. Git gide daha çok hissettiğimin o teninden gelen sıcaklık kendimi başka, bambaşka hissetmeme neden oluyor ve bunu hissetmekten ölesiye nefret ettim.
Kızgınım... hem ona, hem kendime hemde bu fırtınalı geceye. Kızgınlığımla bedenimi ondan kurtarmak istedim ve kalbimin üstündeki elinin bileğini tuttuğum gibi onu sırt üstü yatağa yapıştırdım.
Korkuyla sımsıkı kapadığı gözlerini açıp bana öyle tatlı baktı ki, bir an nefesimin kesildiğini hissettim ve hiç beklemediğim bir şey yaptı. Ben ona öyle büyülenmiş gibi bakarken, başını bana doğru yaklaştırdı ve gecenin loşluğunda bir anlam veremediğim ama görmek zorunda kaldığım, gözlerinden o akıttığı parlayan yaşlarıyla, gözlerini hiç çekmeden bana bakıyordu ve ben buna şaşırmaktan alamadım kendimi.
Ne diye ağlıyordu ki?
Beni dahada şaşırtarak yanağıma küçücük bir öpücük bıraktı. Yüzü yüzüme öyle yakındıki sıcak nefesi dudaklarımda geziniyordu. "Teşekkür ederim," dediğinde, bir anda kendime geldim ve hala tuttuğum bileğini bıraktım, hızla geri çekildim.
Sırtımı ona dönerken, "yat uyu artık!" dedim son kez.
Bana yıllar öncesinde bıraktığım, varlığını artık unuttuğum o garip hisleri hissettirdiği için ondan, tüm o duyguları böyle bir anda hissettiğim içinde kendimden nefret ettim.
Bir daha böyle bir şeyin olmasına asla izin vermeyeceğime kendime söz verdim. Hiçbir kadının beni etkilemesini istemiyordum.. bu kızla böyle bir etkileşimi yaşamak ayrıca çok utanç vericiydi. O benim dostumun kızıydı ve üstelik çok gençti.
Ben ne saçmalıyordum böyle ya!
Ben böyle yalnız çok iyiyim.. yani iyiymişim, gerçekten iyimişim ya! Yaklaşık yirmi dakika sonra buna yemin edebilirdim.
Bana az öncesinde isteğimin dışında hissettirdiği ve aslında özlediğim farkettiğim o duyguları çoktan unutmuştum. Dinmek yerine git gide hızını arttıran fırtına ve o fırtınadan ödü kopan bu kız, gecenin muhteşem ikilisi olup benim sevgili uykuma suikast düzenlemeye and içmişler sanki. Sinirlerimin iyiden iyiye gerildiğini hissediyorum. Biraz uzağımda uzanan bu kızın uyuyamadığından adım gibi eminim artık!
Deli gibi korkmaya, doğal olarakta titremeye devam ediyor ve sayesinde bende durmadan devam eden küçük ölçekli bir deprem yaşıyorum sanki.
Delireceğim ya!
Yetmiyormuş gibi birde şu kahrolası baş ağrısı git gide daha da artıyor.
O sinirimle bir anda yatağımda doğrulup oturdum.
"Megaaan! Keş şunu ya! Korkuyorum dedin, seninle uyuyayım dedin ama değişen hiçbir şey yok! Uykumun içine ettin be çocuk!" diye çıkıştım.
Yeter ya! Bu nedir böyle?
Daha da söylenmeye hazırlanıyordum ki oda tıpkı benim gibi yattığı yerde doğruldu ve bana çok kızgın bakıyordu.
"Bende bayılmıyorum korkmaya ve seninle uyumaya! Bana kızacağına bu fırtınayı çıkarana kız sen kaz kafalı!" diye tısladı yılan gibi.
"Al işte.. besle kargayı oysun gözünü! Bana taktığın şu isimlerden bıktım usandım. O sözlerine dikkat et, yoksa soluğunu odanda alırsın ve bende senden kurtulmuş olurum!" dediğimde bu kez de kırılmış gözlerle baktı bana.
Ben bu kızla ne yapacağım ya? * * *
Pis sığır. Benden kurtulmaya ne hevesli ya! Benim nasıl korktuğumu görmüyorda, uyuyamamışmış, tek derdi bu. Tam bir sığır.. ehh hayvanlarla düşe kalka yaşamaktan insan olduğunu unutmuş, bir kadınla uyumayı ve ona nasıl davranması gerektiğini hepten unutmuş. Sığırsın işte! Kazmasın işte.. bok kafalının tekisin işte!
Hiç mi görmüyorsun nasıl korktuğumu ya? Oysa az öncesinde ne tatlı bakmıştı bana o yeşilleriyle. Sanki beni ilk defa görüyormuş gibiydi ve nefesi nefesime karışırken, hiç farkında değildi ama aklımı başımdan almak üzereydi. Onu öpmeyi, sebebini anlayamadığım bir şekilde o titreyen dudaklarını öpmeyi ne çok istedim ama biliyordum ki eğer onu öpersem, beni kulağımdan tuttuğu gibi odasının dışına atardı, o kapıyıda yüzüme kapatırdı. Azarlamalarını hesaba da katmıyorum bile. Dayanamadım, biraz da korkarak yanağından öptüm onu. Sıcaklığını hissetmekte ne güzeldi. Tam sakinleşmeye başlamıştım ki beni kendinden uzaklaştırdı.
Niye yaptı ki bunu? Uslu uslu duruyordum oysa!
Şimdi de nerdeyse dövecek gibi bakıyor bana. Oysa beni, benim onu gördüğüm gibi görmesini istiyorum. Beni fark etmesini, beni sevmesini, benim ona aşık olduğum gibi onunda bana aşık olmasını istiyorum. Küçücük bir belirti görsem, burdan gitsem bile ömür boyu beklerim ki onu ben. Ama yok... biliyorum, asla bana o gözle bakmaz. Kalbimi kırdı yine. Çok kırıldım ya... lanet olsun! Yine ağlamaya başladım ama o bunun nedenini bilmiyor ve belkide hiçbir zaman bilmeyecek!
Tek derdi cidden şu an benden kurtulmak! Bunu düşündükçe daha çok kırılıyorum. Sessizleştiğim dikkatini çekti sanırım ve şimdi bana bakarken gözlerinde yine acıma duygusu var. Ama ben bana acısın istemiyorum ki!
Pikeyi üstümden sıyırdım, hiç istemesemde yatağın kenarına iliştim ve ayaklarımı yere indirdim. Ona bu kadar yakın olupta, böylesine benden kurtulmak istediğini bilmek canımı yakıyor. Gider odamda korka korka dururum daha iyi. Oda uyusun! Kaçırmışım ya ben onun uykusunu, rahatını... uyusun işte rahat rahat.
"Heey! Ne yapıyorsun sen?" diye sorduğunda hala ağlıyordum. Elimin tersiyle gözlerimi sildim. Bakamıyordum ona. "Odama gidiyorum... sende uyuyabilirsin artık!" dediğimde sesim hiç olmadığı kadar cılız çıktı ve bu ses bana, onun baş belası Megan'ına hiç yakışmadı.
Kapıya doğru ilerliyordum ki bir anda önümde bitti. Derin derin nefesler aldığını duyuyordum ama yüzüne bakamıyordum. "Uyuyabilecek misin peki?" diye sorduğunda oda sanki biraz sakinleşmişti. "Deneyeceğim," dedim. Başka çarem mi vardı sanki?
Kapıya döndüm ve açmak için kapının topuzuna elimi uzattım. Topuzu döndürüp kapıyı açmaya çalıştığımda, aralanan kapı daha fazla açılmadı ve pat diye gerisin geri kapandı. Başımı kaldırıp kapının üst kısmına baktığımda eliyle, kapıyı tuttuğunu gördüm ve şaşırdım. Koyu mavilerim onun yeşillerini bulduğunda, bana tatlı tatlı gülümseyerek baktığını gördüm.
Aman Tanrıım! Mideme yumruk yemiş gibi oldum bir anda. "Git! o kalktığın yere geri yat!" diye emretti resmen bana ve ekledi. "Ağlamayı da kes artık, baş belam!"
Bunu duyduğuma öyle mutlu oldum ki bir an yine ona sarılmak için resmen can çekiştim ama tuttum kendimi. Eğer öyle bir şey yaparsam, yne benden kurtulmak isteyebilirdi. Parmaklarını yanağımda hissettiğimde, nefesimi tutuldu sanki ve çok kısa bir an gözlerinin içine baktım. Orda gördüğüm pişmanlık ve şevkat, beni daha da mutlu etti ama işte aşk yoktu ki!
"hadi daha fazla oyalanma... geç yerine ve uyumaya çalış," dediğinde sesindeki şevkati hissetmemem mümkün değildi. Bunu istediğinden emin olma isteğim ona kaçamak bakış atan gözlerime yansımış olacak ki tatlı tatlı gülümsedi ve hiç beklemezken, beni omuzlarımdan tutup kendisine çekti, sarıldı bir anda bana.
Yeniden kollarının arasında olmak müthiş güzel bir duyguydu. Başımı o çok sevdiğim çenesinin altına gizledi. "Andy'de senin gibiydi ama çocukken. Senin gibi kazık kadar olmuşken değil tabii," dedi ve sanırım bunu hayal etmiş olacak ki güldü. "Oda çok korkardı bu fırtınalardan ve koşar odama gelirdi.. geceyi beraber geçirirdik.. ahh Megan! bunu tamamen unutmuşum be kızım. Aradan çok zaman geçti. Hadi uyuyalım yoksa uykusuzlukla bu baş ağrısı beni öldürecek," dedi ve bıraktı beni.
"Başına masaj yapmamı ister misin?" diye sorduğumda şaşırdı. "İyi gelir mi ki?" diye sorduğunda sanki karşımda benimle yaşıt bir genç delikanlı vardı.
"Denemeden bilemeyiz ki?" dedim tüm saflığımla. "Nasıl olacak o?" dediğinde, hiç istemesemde bedenimi ondan geriye çektim ve kollarından kurtulup yatağa koştum. Zıplayarak çıktığım yatakta, sırtımı yatak başına yapıştırdım ve elimle iki göğsümün ortasını işaret ettim.
Şaşkınlıkla beni izleyen gözleri kocaman açıldı. "Başını buraya koyacaksın ve sırt üstü uzanacaksın, hepsi bu," dediğimde, "hayatta olmaz!" dedi.
"Alt tarafı başına masaj yapacağım, birbirimize tecavüz edecek değiliz ya?" dediğimde yüzünde gördüğüm tek şey dehşetti ve delicesine bir kızgınlıktı.
"Megaan! şu sözlerine dikkat et! Merdivenlerde söylediğini de unutmuş değilim ve beni burda uyumana izin verdiğime pişman etme!" diye çıkıştı yine ve eliyle beni işaret ederek, "olmaz öyle.. ben oturayım, sen yap işte şu şeyi," dedi.
Utanıyor mu ne?
Yaptım... yani onun istediği gibi ve parmakları, parmakları bulduğunda, "teşekkürler.. iyi geldi, artık uyusak," dedi.
O yerine geçip uzandı ve ben sırtımı ona dönüp, yatağın içine gönüldüğümde çok mutluydum. * * *
Sabah güneşinin tatlı sıcaklığını yüzümde hissettiğimde araladım gözlerimi ve göğsümün üstünde bir ağırlık fark ettim.
Aman Tanrım! Megan, yine başını göğsüme dayamış uyuyordu. Telaşla doğrulduğumda o da gözlerini araladı ve bir anda kocaman açıp baktı bana. Lanet olsun, uyuya kalmıştık.
"Hemen fırla, odana git.. millete yakalanmamalıyız," dediğimde hiç itiraz etmeden sözümü dinledi. Hızlıca yataktan çıktı ve bende onu takip ettim. Tam kapıyı açıp dışarı çıkacaktı ki, "bekle!" dedim. Dönüp bana baktı ve gülümsedi. İçimi ısıtan bir gülümseyişti bu ve henüz uyanmış olmasına rağmen o koyu mavileri çok canlı bakıyordu bana.
Gözlerimi ondan çekmek çok zor olurken, araladığım kapıdan kafamı dışarı çıkardım ve uzayıp giden koridora baktım. Görünürde kimse yoktu. İçim rahatlarken dönüp ona baktım ve fısıltıyla, "fırla hadi," dedim. Gülümsedi yine ve uzanıp yanağıma bir öpücük bıraktı. Bir an öyle derin baktı ki gözlerime okyanusa dalmış gibi hissettim ve bu beni heyecanlandırdığını fark ettiğimde şok oldum.
Açtığım kapıdan ok gibi çıktı ve onun koşarak gidişini izledim. Odasının kapısını açtığında dönüp bana baktı ve içeri girip, kapısını kapadı, gözden kayboldu.
Bende kapımı kapadığımda dönüp artık yalnız kaldığım odama baktım. Garip hissediyordum. Sanki uzun, çok uzun süren bir kışın ardından bahar gelmiş gibiydi odama, ve ruhuma... sanki ebeveynlerinden gizli yaramazlık yapmış bir genç gibi garip bir ruh hali sardı benliğimi ve gülümsediğimi fark ettim.
Ah Tanrım! Bu kız bana neler hissetirmeye başladı böyle? Utanmalısın kendinden Roy Stewarth... çok utanmalısın hemde! * * *