Bölüm 20 YETTİ CANIMA YA!

1581 Words
Bildiğim içimde sinir harbi yaşıyorum. Aracın içinde arkada oturuyorum ve şöför koltuğundaki sevgili manevi babacım, sık sık dikiz aynasından bana bakıyor... ama ben oralı değilim. Aklım, hala bir anda ortaya çıkan şu Sarah denen kadında. Belliki bizim kovboyla birbirlerini tanıyorlar ve kadın ona adıyla hitap etme hakkını buluyor kendinde.. iyice sinir olmaya başladım bu duruma ve Tanrı aşkına o neydi öyle, kadına yandan yandan bakış atmalar, size yardım edeyim demeler... eşyalar ağırmışta aracınıza kadar yardım edeyim demeler, kadınla konuşa konuşa aracına kadar gitmeler!!!! Offff! Gitmeklede kalmadı, bir de iki saat kadınla aracın yanında sohbet etmeler ve o kadının pervasızca onun yüzünü okşaması, dudağından küçücük öpmesi ve ben, ve biz tüm bunları o sığırın çok sevgili kamyonetinin içinde ağzımız bir karış açık kalarak izledik. Delireceğim sandım o anda ve hırsımdan kendi bacağımı sıktım, durdum. Ve Andy, ağzı kulaklarına varmıştı sevinçten. Aracın önünde oturduğu o koltukta dönüp bana göz attı ya, onları işaret etti ve vuhhhhuu diye bağırdıya şeytan dediki gözünü morart şunun. Eve vardığımızda o öfkemle araçtan indiğimde, son anda aklıma geldi de, bende içeriye taşınacak olanları almak için hamle yaptığımda, yolda olduğumuz sürece beni dikiz aynasından aralıklarla izlemesine sinir olduğum Roy babacık, "bırak sen hemen odana, birazdan ilaç getiririm odana," dedi ya hepten sinir oldum. "Gerek yok... ben alırım ilacı," dedim ters ters ona bakarken. Şaşırdı sığır! 'Çokta umrumda şaşırman kovboy! Sen o kadını nerden tanıyorsun ya! Hem neydi o yakınlaşmalar falan! Asıl bunun cevabını ver!' diye hesap sormayı ne çok istiyordum aslında ama sustum tabiiki. "Bu tavır ne şimdi Megan?" diye sorduğunda iç sesim ona,'canın cehenneme!' diyordu. "Ne tavrı canım, sadece çok yorgunum, dedim ya birazda hasta gibiyim.. odama gidiyorum, iyi geceler," dedim ve onun bir şey söylemesine fırsat tanımdan git gide hızlanan adımlarımla, aslında resmen koşarak merdivenlere doğru ilerlemeye başladım. Karmakarışık hissediyordum kendimi ve ardımda bıraktığım adamında aklını karıştırdığımın farkındayım. Pislik! Beter ol... Offff Tanrım! Ne diye her şey bu kadar zor olmak zorundaki? * * * Yol boyunca herkesin sessiz olması dikkatimden kaçmadı ve özellikle Megan hiç alışık olmadığım kadar sessizdi. Dikiz aynasından ona endişeyle baktığımın farkındaydı ama bir kez olsun ne baktı, ne gülümsedi. Yan koltukta oğlumla, babam oturuyorlardı ve ikiside uzayıp giden sessizliğe eşlik ettiler. Andy arada bir bana bakıp pis pis sırıttı sadece. Peggy, ise arada bir sebebini bir türlü anlayamadığım bir şekilde bana ters bakışlar atıp durdu. Bunların hepsinin nesi vardı ki? Eve geldiğimizde ise deli kız Megan, bir iki laflamanın ardından koşarak odasına çıktı. Hiçbir şey anlamış değilim. Verandaya çıktım ve bir süre sonra babam yanıma geldi. Kafamın içinde düşünceler cirit atıyordu. Daha fazla tutamadım içimde ve dönüp babama baktım. "Baba ben yanlış bir şey mi yaptım?" dediğimde, yaşlı gözleriyle gülümsedi bana. "Hayır oğlum yanlış bir şey yapmadın. Sadece senin bir kadınla ilgilendiğini görmek biraz şaşırtıcı oldu bizim için ve ne tepki vereceğimizi bilemedik, sessiz kaldık bu yüzden... eh tabii yorulmuşlukta var Roy," dedi ve gözlerini kaçırdı benden. Bütün mesele bu muydu yani? Alt tarafı, Sarah ile az biraz laflamıştık ve kadına evine gideceği arabasına kadar eşlik etmiş, onunda kutlamalara yapıp getirdiği yiyeceklerin boş kaplarını taşımıştım. Bana göre bu gayet anlaşılır bir şeydi. Yardım etmiştim. Tek açıklaması buydu ve bunun içinde kadın küçük bir öpücük bıraktı dudaklarıma. Tamam bu bana da çok garip geldi, biraz tuhaf hissettirdi ama sonuçta masum bir öpücüktü ve bizimkileri biraz da araçta bekletmiştim. Bunun nesi can sıkacak bir durum ki? Peggy'ninde neden öyle ters baktığı şimdi anlaşıldı. "İyi de buna sevinmeniz gerekmez miydi? Sanki uzaylıymışım gibi hissetmenize hiç gerek yoktu. Yıllardır bana oğlum biraz etrafına bak demiyor muydun, bende baktım işte.. hoş ilk anda kadının yanına gidipte onu tavlamak için hiçbir şey yapmadım, o geldi yanıma. Ordaydın gördün ama Megan bir anda yanımda bitip hastayım deyince, kadınla sohbeti kesmek zorunda kaldım. Birazda bu yüzden sonrasında ona yardım ettim... bence buna sevinmeniz gerekirdi," dedim ve sustum. Cidden canım çok sıkılmıştı. "Elbette memnun olduk Roy.. en azından kendi adıma ben çok mutlu oldum.," dediğinde, babamın yüzüne dikkatle baktığımda, o gözlerinde memnun, mutlu olduğuna dair bir ize rastlamadım. Sanki kendi içinde bir hesaplaşma yaşıyor gibiydi. "Bizim için önemli olan tek şey senin hayatından nasıl olursa olsun mutlu olman ve bunu görebilmek," dediğinde samimi olduğunu biliyordum. "Son söz oğlum, biliyorsun daima arkandayım. Eğer o kadından hoşlanmış ve onu tanımak istiyorsan, sonuna kadar yanındayım. Görüşürüz evlat," dedi ve hep yaptığı gibi güven vermek istercesine omuzumu sıktı. Beni düşüncelerimle yalnız bırakıp, yorgun adımlarıyla eve girdi. Bir sigara yaktığımda, bir yanım Andy ve Megan arasındaki yakınlaşmayla meşguldü. Acaba bize ne olup bittiğini ne zaman açıklayacaklardı ve Andy, onunla gitmek isteyecek miydi? Bu düşünceye çok pis takılıp kalmıştım ama onlara hiçbir şey soramazdım. Bekleyip görmekten başka şansım yoktu. * * * Kadın ilk fırsatta soluğu çiftlikte aldı ve ben, o ikisinin her gün biraz daha yakınlaştığını görmek zorunda kalıyorum. Yapabileceğim hiçbir şey yok. Kendi kendimi yemekten başka. Öte yandan Andy çok mutlu, çok heyecanlı ve hemen hemen her akşam otlaklardan döndükten, duşlarımızı alıp, yemeğe indikten sonra tüm yorgunluğumuza rağmen kamyoneti artık izin istemeye gerek görmeden alıp bazen kasabaya, bazen şehire iniyoruz. Kimi zaman çok neşeli olmam, kimi zamanda durgunlaşıyor olmam dikkatinden kaçmıyor tabii. Bazen beni çok sıkıştırsa da söylemiyorum bir şey. "Yorgunum, yoruldum bugün" demekle başımdan savmaya, geçiştirmeye çalışıyorum. Onun o sonsuz mutluluğunu görüpte, kendi mutsuzluğumu, üstelik bunun onun babasına sşık olmam yüzünden olduğunu nasıl söyleyebilirim ki? Üstelik o kadının babasıyla takılıyor olmasından son derece memnun ve buna pek ses çıkarmıyor. Bu akşamda kasabadan biraz geç döndük ve Roy babacığın bizi verandada beklediğini gördük. Biraz kızgın mı bakıyor bize? Kolumdaki kasabadan yeni aldığım kahverengi deri kayışlı saatime baktım. Aman Tanrım... gece yarısını çoktan geçmişiz. "Siz! İkiniz... derhal salona geçin ve beni orda bekleyin," dedi. Sesi inanılmaz sertti ve bakışları bizi ortamızdan ikiye ayırabilirdi. Peki bu benim umrumda mıydı? Asla değildi ve o biçim sinir oldum bu tavrına.. hem biz bu gece Andy ile bazı şeyleri açıklama kararını almıştık ve bence bunu bu gece mutlaka yapmalıyız. Daha fazla gizlemenin bir anlamı kalmadı. "Bizde seninle konuşmak istiyorduk, saatin bu kadar geçtiğinin farkında değildik, Roy babacık," dedim tüm gıcıklığımla. "Öyle mi küçük hanım.. tamam! Önce siz açıklayın artık ne haltı açıklayacaksanız, sonra da siz beni dinleyeceksiniz.. ikinizde iyice kural tanımaz oldunuz!" dedi tüm öfkesiyle. Hah! Anlaşıldı şimdi tüm bu kızgınlığın nedeni. Kahrolası kuralları yine ön planda. "Ve ayrıca, bundan sonra her akşam kamyoneti almanıza izin veremem, çünkü arada bende kasabaya inmek istiyorum," dediğini duyduğumda çok şaşırdım. "O neden miş?" diye soran ben, bana inanamayan gözlerle bakan Andy ve babasıydı, ayrıca bende ağzımdan çıkana inanamadım ama yine de kuyruğu dik tutuyordum. "Sen akşamları dışarı çıkmazsın ki, ya burda verandada oturuyorsun, yada işte çitlerinde," dediğimde sözümona ortalığı toparlamaya çalışıyordum ama hepten batırdım. Gözlerimi sımsıkı kapatmamak için kendimi zor tuttum. Resmen kendimi ele verdim. Gözlerindeki o bakışla bana "demek sen beni gözetliyorsun," diyordu ve ben daha da saçmaladım. "Yani yanlış anlama, seni gözetlediğim falan yok," dediğimde iyice battım. Tanrım sustursana artık beni! Dönüp telaşla Andy'e baktım ve o da çok şaşkındı ama ben şu an onun neye şaşırdığını hiç bilmiyorum. "Hadi salona gidelim ve şu açıklamaya karar verdiğimiz şeyi artık söyleyelim," dediğimde çocuk bir anda buhar oldu ya. Gözlerime inanamadım. İçerden gelen, heyecan ve korkunun esir aldığı bağıran o garip sesini duydum. "Tuvalete gitmem lazım, hemen geliyorum." Dönüp babasına baktığımda onunda en az benim kadar şaşkın olduğunu gördüm. 'Acaba sen neye şaşırıyorsun, benim söylediklerime mi, yoksa korkak tavuk gibi kaçan oğluna mı ve Tanrım şu an burda neler oluyor böyle?' Aklımdan geçenlere, iç sesimin durmadan ötmesine aldırmamaya çalışarak salakça sırıttım önce, sonrada manyakça bir ciddilikle adama konuştum ya. "Neyse, gelir şimdi senin sidikli oğlun. Ben salona geçiyorum," dedim ve daha fazla bende orda, o veranda da onunla yalnız kalmayı göze alamadan toz oldum. Hayatımın en saçma anlarından birini yaşadım resmen ve üst üste saçmalama rekoru kırdım. Salonun kapısını açıpta içeri girdiğimde bir de bakarım ki Andy zaten orda ve deli gibi heyecanlı. Yerinde duramıyor çocuk! "Laneet olsun Andy! Senin burda ne işin var, ne zaman işedinde geldin ya?" Işık hızında mı yukarı odasına çıkmıştı? Ben onu en son merdivenlerde görmüştüm çünkü! "Saçmalama Meg! Tabiiki çişim yoktu, ama aman Tanrım... birazdan gelecek gibi!" derken, deli gibi salonun içinde dolaşıyordu. "Hata ettik Meg! Babam zaten bize kızgın... şimdi birde söyleyeceklerimizi duyunca hepten küplere binecek.. eve çok geç kaldık.. hepsi de senin yüzünden!" demesin mi bana? Yüzümün ortasına yumruk yemiş gibi hissettim o anda ve bir anda bağırdım. "Seni salak şey! Ben senin götünü toplamakla meşguldüm.. sana bu gece olmaz yapmayalım," dediğimde, Roy Stewarth tamda kapıdan içeri girmiş bulundu ve o koyu yeşilleri, fal taşı gibi açılmış, bana daha doğrusu bize bakıyordu. 'Ölmek istiyorum Tanrııım!' "Az önce ne duydum ben?" diye acayip bir şaşkınlıkla sorduğunda, gerçekten nefes alamaz oldum. Andy ve ben birbirimize bakarken, çocuk yine bir anda toz oldu ya! Kapının hemen ağzında duran babasına çarpıp öyle bir gidişi vardı ki ağzım açık kaldı ve Roy babanında benden aşağı kalır yanı yoktu. Kapanan kapının sesinden, holdeki tuvalete girdiğini anladım. Sanırım bu kez gerçekten çişi gelmişti ve tam karşımda, ellerini belinin iki yanına koyup, dönüp bana deli bir ifadeyle bakan gözlerini, gözlerime diken babasıyla yalnız kalmıştım. Bir anda, "biri bana bu kahrolası evde neler oluyor söyleyebilir mi?" diye öyle bir bağırdı ki boş bulunup yerimde korkuyla sıçradım. Ödüm patladı ya. Öylece ne diyeceğimi bilemezken, Andy kuyruğunu kıçının arasına sıkıştırıp tekrar yanımıza geldi, babasının öfkeli bakışları onun üzerindeyken, yanıma yaklaştı ve tam yanımda durdu. Elimi tutmak için hamle yaptığımda "aaah! Kes şunu korkak tavuk!" dedim tüm öfkemle. Bıktım be bu gizden! Yeter artık ya! Ne olacaksa olsun! Gerçekten canıma yetti ve şimdiden kulaklarımda Andy'nin imdat çığlıkları yankılanıyordu. * * * * *
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD