Son bir haftadır Megan yine beni delirtmekle meşgul ve ben tıpkı annesinin o zehirli diline benzeyen diliyle ne yapacağım hiç bilmiyorum. Geçen hafta zaten Andy ve o, şu evlilik hikayesini açıklarında aklım karışmıştı. Meğer benim aptal oğlum, sevdiği kızın yaşı küçük olduğu için, bana açıklama yaparken korku üstüne korku yaşamış, bin dereden su getirerek açıklama yaptığında da sanki, evleneceği kız Megan'mış gibi anlamama neden olmuştu. Ahh Tanrım ya bana yaşattıkları o korku neydi? Megan hamile mi değil mi diye düşünmekten ve korkmaktan kafayı yiyecektim.
Şimdi de Megan delisiyle uğraşıyorum. Şu aralar en büyük favorisi çiftliğimize ziyaretlerini arttıran ve benimde bundan fazlasıyla memnun olduğum Sarah'ı, adeta o dikenli diliyle dövmek. Tanrı'ya şükür ki Sarah, onun bu davranışlarının çok genç olmasından ve ayrıca beni gerçek bir baba gibi görüp, sahiplenmesinden kaynaklandığını söylüyor. Megan'ın yüzünden Sarah'tan kaç defa özür dilemek zorunda kaldım Tanrı bilir. Aslında dikkat ettim de Sarah galiba çok haklı. O yokken yada onun hakkında bir şey konuşulmuyorsa genelde sakin ama eğer ki Sarah söz konusu olursa baş belasının anında yüzü, söylemleri değişiyor ve beni daha da sinir etmek için elinden geleni yapıyor.
Az önce Sarah'ı evine götürüp bıraktım ve soluğu yeniden çiftlikte aldım. Bu akşam yaptıkları, söyledikleri yenilir yutulur değildi ve şimdi bana hesap vermek zorunda.
Artık iyice terbiyesizliği ele aldı ve aklınca sürekli Sarah'ın yaşıyla, şimdiye kadar hiç evlenmemiş olmasıyla dalga geçti durdu. Kadına resmen evde kalmış muamelesi yaptı. Bu benim için son derece utanç vericiydi. Şunun şurasında gitmesine on gün kaldı ve ben, onu burdan kalbi kırılmadan göndermenin derdindeyken, o azılı bir suçlu gibi Sarah'a saldırdıkça saldırıyor.
Bu kadarı da artık çok fazla. Ahh Tanrım! Kadına söyledikleri aklıma geldikçe delirmemek için kendimi zor tutuyorum.
Yukarı kata, odasına nasıl çıktım hiç bilmiyorum ve eve fırtına gibi girdiğimi gören babam, Peg ve Andy son derece tedirginler. Birazdan bu evde kıyamet kopacak ve kimse Megan'ı elimden alamaz.
Aslında bu gece onu ağıllarda bırakmayı düşünüyorum. Koyunlarla birlikte uyusunda görsün gününü.
Kapısını tıklattım ama ses yok. Sanırım oda bu gece çok ileri gittiğini fark etti ve karşıma çıkmaya cesareti yok ama şansına küssün ki benim var. Gerekirse sabaha kadar onu bu kapıda beklerim. "Megan aç şu kapıyı seni baş belası," dedim ve beklemey koyuldum. Tık yok.. tam beş dakikadır odasının kapısında dikiliyorum ve açmıyor. Sabrım tükenmek üzere.
Yine tıkladım kapıyı. İnatla açmıyor. Biliyorum, kapının hemen arkasında.. kapıyı yumruklatacak en sonunda bana ya! "Megaaaan! Aç şu lanet olası kapıyı!"Böyle yapmakla beni daha da deli ediyor. "Aç şu kahrolası kapıyı baş belasıııı, böyle yapmakla elimden kurtulacağını mı sanıyorsuun? Bu gece benden kurtulamazsın! Aç şu kapıyıııı!" Evin içinde, odasının kapısında avazım çıktığı kadar bağırıyorum ama hala açmıyor kapıyı Tanrı'nın cezası. * * *
Öleceğimi bilsem açmam kapıyı! Delirmiş resmen ya! Asıl o beni delirtti. Düşündükçe daha da sinir oluyorum. O kadının dibine düştü resmen! Bıktım ya bıktım o kadını her gün bu evde görmekten, her akşam bizde yemekte olmasından, o zümrüt yeşilleriyle oturduğu yerde benim aşkıma göz süzmesinden, her fırsatta elini tutmasından, durup durup onun yanağına dokunmasından, bunları izlemek zorunda kalmaktan nefret ettim, bıktım ya. Benimki de eriyip bitiyor onu gördüğünde. Gözlerini ondan alamıyor.
Offf! başladı işte kapıyı yumruklamaya ya!Menteşelerinden sökülecek nerdeyse kapı ya."Boşuna uğraşma kovboy bozuntusu... ölsem açmam kapıyı.. hem ne yapmışım ben bu kadar delirdin sen ya?" diye bağırdım.
Uffff ne yapmadım ki!
"Megaaan! Aç şu kapıyı dedim... ne yaptığını çok iyi biliyorsun baş belası... kadına demediğini bırakmadın! Ne demek ya Roy babam sığırların kadınlardan çok daha akıllı olduğunu düşünür ve kadınlardan daha çok sever, ne demek ya kadına bir sığır olmadığın için hiç şansın yok, boşuna uğraşma demek ne demeeek?"
"Yalan mı yani? Ben senin bana söylediklerini söyledim! Kıçımdan uydurmadım ya! Kadına umut veriyorsun.. karşısındaki adamında tam bir sığır olduğunu bilmesi lazım. Ben iyilik yapıyorum ona aslında... bunda bu kadar kızacak ne var hiç anlamadım!" dediğimde aman Tanrıım! daha da delirdi.
"Seni bir elime geçirsem var ya ne yapacağımı çok iyi biliyorum... aç şu kapıyı aaaç!"
Açar mıyım kapıyı ya, o bu kadar delirmişken! Hem ne yapmışım ki ben ya! Bana tüm o sözleri o söyledi ama şimdi de ben bunları kadına söyledim diye bana kızıyor.. hem ben bunları söylerken yalnız değildim ki. Andy'de yanımdaydı ve oda doğruladı beni.
"Ah evet baba, kadınlar ve sığırlar hakkındaki sözlerini bende hatırlıyorum. O sözleri birkaç kez benim yanımda da söylemiştin, üstelik o zamanlarda daha Megan ortalarda bile yoktu. Özellikle çiftliğe sığır satın almak için gelen kadın müşterilerle konuştuktan sonra, onların bilgisizliği karşısında söylemiştin bunları. "Hem bu işe girmek istiyorlar, hemde o kazık kadar tırnaklarıyla, şehirden dün gelmiş halleriyle bu işlere soyunuyorlar. Bir sığır bile bu kadınlardan çok daha akıllıdır demiştin... ben bunu çok iyi hatırlıyorum," demişti Andy... ve babası kıpkırmızı olmuştu. Andy'e kızmıyor, kendisine hiç kızmıyor ama sıra bana gelince deliriyor, haksızlık ama bu ya!Düşüncelerimden onun bas bas bağıran öfkeli sesini duyduğumda sıyrıldım. Yok, gitmeye hiç niyeti yok, anlaşıldı.
Açsam mı ki kapıyı? Çok korkuyorum ya ama kuyruğuda dik tutmam lazım... ne yapacağım ben ya?
"Kırdırma kapıyı bana Megaaan!"
Ufff! Manyak ya!
Mecbur kaldım, korka korka açtım kapıyı ve anında içeri girdi, tuttuğu kapıyı olanca siniriyle öyle bir çarptı ki odamın camları titredi ya. Titreyen sadece camlar mı sanki? Elektirik verilmiş gibi bende titriyorum ya! Korkumla ben geri geri giderken, oda üstüme üstüme geliyor ya! Tanrım, o gözlerindeki öfke öyle böyle değil.. sanki beni çiğ çiğ yiyecek!
"Sen ne yapmaya çalışıyorsun ha! ne yapmaya çalışıyorsuuun? Amacın ne beni çıldırtmak mı baş belasıı?" diy öyle bir bağırdı ki geri geri giderken bile korkuyla sıçradım ya.
Ne diyeceğimi şaşırdım! Ufffff!!! Öyle sinirli, öfkeli ki daha önceleri de onu çok kızdırmıştım ama hiç böyle olmamıştı. İlk kez onu böyle görüyorum ve ben geri geri giderken,hiç farkında değildim sonuna kadar açık olan camın önüne kadar gitmişim. Bir adım daha atacakken "dikkaat eet," diye bağırmasıyla kolumdan beni yakalaması ve kendisine doğru hızla çekmesi bir oldu. Eğer beni tutmasaydı, yüksek ihtimal camın yerle birleşmiş olan o kısa duvarına çarpıp dengemi kaybedecektim ve aşağıya düşecektim... keşke de düşseydim. O pis kadın için bana böyle davranıyor olması kalbimi kırıyordu. Sanırım, ben onu kazanamadan kaybettim.
Çok korktum ve ağlamaya başladım. Ama korktuğum için ağlamıyorum ki! O kadına aşık olduğu için ve belki de onunla evlenmeyi düşündüğü için ağlıyordum.
"Ben seninle ne yapacağım ha?" dediğinde sanki o da çok korkmuştu ve sanki biraz da sakinleşmişti. Hala beni kendisine çok yakın tutuyordu ve ben ona bu kadar yakın olmakla hem çok mutluyum, hem çok acı duyuyorum.
"Neden böyle saçma sapan davranıyorsun Megan, Sarah ile alıp veremediğin ne senin?" diye sorduğunda biraz daha sakinleşmişti ve beni bıraktı bir anda.
'Sarah olsa sımsıkı sarılırdın ona değil mi?'
"Geç şu tarafa.. az daha camdan aşağıya uçuyordun," dediğinde, "bu senin niye umrundaki?" diye salakça bir soru sordum. Şaşırarak bana baktığını görebiliyordum.
"Sen ne saçmalıyorsun böyle ya, niye umrumda olmayacakmışsın... evet, sana çok kızgınım ama saçının teline zarar gelsin istemem... sapla samanı birbirine karıştırma," dediğinde gülümsedim. Ama asla bu hoşuma gittiği için değildi. Ben onunda beni sevmesini istiyordum, onunda tek derdi bana zarar gelmemesiydi.
"Bak Megan! Gitmene şurda on gün kaldı ve lütfen ama lütfen beni daha da delirtme... geldiğin gibi sapa sağlam git ve gidene kadar da sakin kalmayı başar, Sarah'a da saldırıp durma.. anlaşıldı mı?" dediğinde tutamadım kendimi.
"O kadın senin için niye bu kadar önemli, seviyor musun onu?" diye pat diye sordum, bunu bilmeye ihtiyacım vardı. Belki sevmiyordu onu, sadece basit bir hoşlanmaydı ama aynı anda düşünüyordum, o zaman niye her gün nerdeyse buraya geliyordu o kadın ve niye evimizde kendi evi gibi dolaşmaya başlamıştı, yada niye son zamanlarda bu kovboy sık sık kasabaya iner olmuştu? Üstelik giderken hiçbirimize de açıklama yapmıyordu. Biz Andy ile verandada otururken, o aniden kapıdan çıkıp, bize "görüşürüz çoçuklar," diyor ve hiç cevap beklemeden yanımızdan basıp gidiyordu ve biz Andy ile önce onun ardından, sonrada birbirimize bakıyorduk.
"Üzülme Meg!! O kadını sevdiğini sanmıyorum ama şunu da bilki seninde hiç şansın yok!"dediğinde bana ağlmaya başlamıştım. Biliyordu artık, ona söylemek zorunda kaldım sonunda.
Pamela ile ilişkileri aileler tarafından öğrenildikten sonra çok şükür ki benim esaretim bitmişti. Artık Andy ve Pamela daha rahat çıkabiliyorlardı. Ailesi biraz muhafazakardı ve ancak ben yanlarında olursam dışarı çıkmalarına izin veriyorlardı. Yani bir nevi gözcü, nöbetçi eh birazda bebek bakıcılığına soyunmuştum ama Tanrı'ya şükür ki o günler bitti, bitene kadar da burnumdan geldi. Hayırlıyorum da salak, o kutlamalarda beni bir kenara çekip, aşık olduğu Pamela'ya evlenme teklifi ettiğini, benim de yine ona yardımcı olmamı istemişti her konuda. Nasılda mutluydu şapşal... sonrada bunu bir süre gizlememiz gerektiğini söylemişti. Anlamıştım tabii.. kızla gizli gizli buluşuyorduk, açık edemezdik ki ve kabak yine benim başıma patlamıştı. Aptal aşık, o heyecanıyla nasılda öpmüştü beni ve artık her şey açığa çıkıpta rahatça çıktıkları bir günün akşamında Andy'nin mutlulukla odama geldiğinde ben hüngür hüngür ağlıyordum.. O kadın yine gelmişti ve hava kararmaya yüz tutmuşken, o ikisi dışarda yürüyüşe çıkmışlardı ve daha evden çok uzaklaşmadan kadın tuttu, benim aşkımı tüm şehvetiyle öptü ve pis sığırın ona karşılık verdiğini gördüğümde kalbim deli gibi acıdı. O kadını öpmesi kalbimi çok pis kırdı ve Andy tam bunun için ağlarken, odama geldi. Sebebini söylemem konusunda çok sıkıştırdı beni. Ona söylemekten, benimle dalga geçmesinden çekiniyordum ama öyle çok baskı yaptı ki sonunda söylemek zorunda kaldım. Önce şaşırdı ama sonra sanırım kendide aşık olduğu için beni anladı ve tüm sevgisiyle sarıldı bana. O günden sonra oda Sarah'a sinir olmaya başladı tıpkı benim gibi ve bana, "bir gün babamla karşı karşıya gelsem bile sonuna kadar seninleyim, arkandayım dostum," dedi ve ayrılmaz ikili olan biz, artık son günlerde babasının kendisine de daha bir bakar olduğunun farkındaydık.
Adama bak ya! Taş çatlasa zaten otuzlarında görünüyo, şimdi daha da genç görünmeye başladı. Yeni aldığı bir iki kot pantalonu, tişörtleride hemen giyinmeye başlamaktan geri kalmadı. Artık ormanları hatırlatan o gözleri daha da yeşil bakar olmuştu ve sanki mutluydu.
Şimdi ben o ormanlara bakarken, ona doğru çekildiğimi hissediyorum.. sanki o ormanlarda gezintiye çıktım ve çok ama çok güzel o gözleri.
"Bu benim özelim Megan ve seni hiç ilgilendirmez," dediğinde yine içine daldığım düşünce denizinden çıktım.
"İyi... git artık! " dedim bir anda ve o bunu hiç beklemiyordu. Şu an benim ne yaşadığımdan, ne hissettiğimden hiç haberi yok ama ben biliyorum ve her an ağlayabilirim yine. Yanaklarımı hırsla silerken, oda çaresiz hissediyormuş gibi başını sağa sola sallıyordu.
Deli gibi çıkıp gitmesini istiyordum ama sanki hiç niyeti yokmuş gibi inatla gözlerimin içine bakıyordu.
"Umarım beni anlamışsındır küçük hanım! Gidene kadar uslu dur ve Sarah'a sataşma artık! Bu son uyarım, anladın mı beni?" dediğinde başımı önüme eğdim. Ağlamaya başlamıştım ve o ağladığımı biliyordu.
"Şimdi ne oldu ya, niye ağlıyorsun?" diye sorduğunda o sinirimle, öfkemle, yıkılmışlığımla, acımla başımı kaldırıp gözlerinin içine baktım.
"Çünkü körsün, asıl görmen gerekeni görmüyorsun!" dediğimde kaşlarını çatıp bakmaya başladı bana ve o an, kendimden ödüm koptu. Az daha ona aşık olduğumu ağzımdan kaçırıyordum.
Anlamaya çalışır gibi gözlerime bakarken, "bu da ne demek şimdi?" dedi ve ben hemen bir şeyler bulmak zorundaydım.
Kalbim deli gibi çarpmaya başladı, deli gibi düşünüyordum. Eğer ona aşık olduğumu öğrenirse beni hemen evime gönderirdi ve bu onu göremeyeceğim anlamına geliyordu.
"Cevap versene, senin bildiğin, benim bilmediğim ne olabilir, niye öyle söyledin, neyi görmüyormuşum ben?" diye sorduğunda gözlerinde korkunç bir merak vardı ve ben, ben gerçekten ne diyeceğimi bilmiyorum.
"Hiiç, hiçbir şey," dedim ama tabiiki bana inanmadı ve artık yine kızmaya başlamıştı.
Kolumdan tuttu ve kendisine çekti bir anda beni. Yüzünü yüzüme yaklaştırdı ve o artık şüpheyle bakan gözleri gözlerimi talan ediyordu. Kaçırdım bakışlarımı ama o inatla yüzüme bakıyordu.
"Beni çıldırtma... neden öyle söyledin, neler oluyor?" dediğinde bir anda kaybettim kontrolümü. Kendimi ondan kurtardım ve söyledim bir anda ya söyledim... tutamadım çenemi, tutamadım.
"Çünkü ben sana aşık oldum, ama sen körsün işte," diye bağırdım ve çok emindim ki evdeki herkeste bunu duymuştu. Ben daha ne olduğunu anlayamadan yine kolumdan yakaladı ve sarsmaya başladı beni.
"Sen çıldırdın mı kızım ya? Ne demek sana aşık oldum ne demeeek? delirdin mi sen ya, olacak iş mi bu? Bak, bana bir baaak! Baban yaşındayım seniiin... bu, bu nasıl olur ya?" dediği an hızla geriye doğru itti beni."Tanrım aklımı koru... aklımı koru Tanrıııım!" derken, havaya baktı ve sonra bakışları beni buldu. O göğsü hızlı hızlı inip kalkıyordu ve bana sanki beni öldürmek istiyormuş gibi bakıyordu.
Sağ kolunu bana doğru kaldırıp, işaret parmağını gözüme sokmak ister gibi şiddetle salkarken, "derhal toparlan, evine gidiyorsun... ve annene bundan asla söz etmiyorsun! bana aşık olmuşmuş! Seni şurda öldürmediğime şükret küçük hanım.. hemen hazırlanmaya başla, defolup gidiyorsun evimden de, çiftliğimden de ve bir daha asla buraya gelme... beni, bizi bu lanet olası çiftliği unut! Unuut" diye bağırdı ve beni korku, şaşkınlık, hayal kırıklığı ile bırakıp, geldiği gibi fırtına misali çekip gitti.
Onun ardından bakarken tüm hislerim birbirine karıştı ve remen beni alabora etti.
Tanrım ben ne yaptım böyle ya? Nasıl tutamadım çenemi Tanrıım! Pişmanlığımın haddi hesabı yok ve o beni resmen kovdu ya.
Gidiyorsun dedi bana ve ben şimdi pişmanlıkla yanaklarımı sızlatarak süzülen gözyaşlarımla tam iki buçuk ayı geçkin süredir kaldığım bu odaya, odama bakıyorum. Ben, ben ne çok benimsedim oysa burayı... kovdu beni ya. Korktuğum şeyi söyledi bana, gönderecek beni burdan, artık kendi evim gibi hissettiğim bu evden, bu çiftlikten gönderiyor beni ya!
Neye üzüleceğimi şaşırdım. Tam bir aptal gibi onca uğraştan, ona olan aşkımı gizlemek için onca emek verdikten, anlamasın diye tüm duygularımı açığa çıkarmaktan kendimi korumaya çalıştıktan sonra kendimi açık etmiştim ve gördüğüm kadarıyla aslında bunu çokta iyi başarmışım. Bunu onu öyle şaşkın, neye uğradığını bilememiş gördükten sonra çok daha iyi anladım.
Benden ona aşık olduğumu duyana kadar hiçbir şey anlamamış ve birde salak gibi ona körsün, görmüyorsun dedim ya!
Offf Allahım! Ölmek istiyorum! * * * * *