Hastane koridorunda bekleyen Mihre ve annesi göz yaşları içinde doktordan gelecek haberi bekliyorlardı. Efken'in abisi Demir koridordan onları görerek yanlarına gitti.
" Efken?"
"Abi."
" Nesi varmış?"
Meliha, göz yaşlarını silerek anlatmaya başladı.
" Bilmiyoruz, sabah uyandığımda yatağında değildi, bende çalışma odasına girdim. Uyuyor sandım, ona dokundum ama uyanmadı. Sarsınca birden yere yığıldı. Ambulans çağırdık, hala bilinci yok diyorlar."
" Korkmayın, ne gerekiyorsa yapacağız. Kalp krizi değilmiş gönlünüzü ferah tutun Meliha hanım."
Başını aşağı yukarı sallayan kadın kızının ellerini daha sıkı tuttu. Bir süre sonra doktor odadan çıktı ve ailenin yanına gitti.
" Nasıl doktor bey!"
" Uyandı."
Meliha ve Mihre sevinçle birbirine sarıldılar. "Allah'ım çok şükür!"
Efken, doktorun yüz ifadesinden bir sorun olduğunu anladı.
"Nesi varmış peki ?"
" Sancak beyin beynine pıhtı atmış. Eğer erken gelebilseydi bir şeyler yapılabilirdi belkide ama ciddi bir komplikasyon oluşmuş. Uyandığında konuşma yetkisi yok gibiydi tabi şuan kesin bir şey söyleyemeyiz. Sancak bey şuan...felçli."
Herkes şaşkınlık geçirirken, Meliha yere çöktü. Ellerini kafasının arasına alırken yerdeki tek noktaya baktı.
" N-ne demek felç oldu. Neden peki..babam artık felçli mi kalacak?"
"Mihre, güzelim sakin ol bir, otur şuraya." dedi ve karısını oturağa otutturdu. Ardından doktora döndü Efken.
" Doktor bey peki kısmi felç gibi bir şey mi? Ne tür bir ciddiyeti var."
" Sebebini bilmiyoruz,kanı temiz çıktı, tansiyon hastası değilmiş. Stresten kaynaklı olduğunu düşünüyoruz. Kısmi felç demeyi çok isterdim ama beyindeki damarda sıkışma sonu patlama olmuş. Sinirler zarar gördüğü için bütün vücudu felçli. Konuşma yetisi yok , görme yetisi de hasar görmüş gibi. Gerekli tetkitler yapılmaya devam edecek . Göz doktorumuz bu süreçle ilgilenecek. Son tahliler çıktığında sizinle tekrar görüşeceğim, geçmiş olsun." dedi ve yanlarında ayrıldı.
Meliha duyduklarına inanmıyordu. Kısa bir titreme yaşadıktan sonra baygınlık geçiren genç kadını Efken tuttu ve hemşileri çağırdı. Mihre bayılan annesini izledi ve tepkisiz kalmayı seçti çünkü yaşadığı şok onun beyin fonksiyonlarını durdurmuş gibiydi.
****
OLAY GECESİ..
Aden elini, beyaz elbisesinin cebine soktuğunda bir şırınga çıkardı. Adamı uyandırmamak için nefesini çok kısık alıyordu. Elleri , Sancak beyin boynuna ilerlediğinde şırganın ucunda ki iğneyi ense kökündeki saç diplerine götürdü.
Elleri titremeden, bir an bile düşünmeden iğneyi kafasına batırdı ve şırınganın içindeki sıvıyı boşalttı. Bu esnada Sancak bey uyanmadı çünkü derin bir uykudaydı.
Güzide hanımdan bir şey istemişti Aden saatler öncesinde.
Annesine içirdikleri bir hap..bu kanda çıkmayan ve ağır uyku yapan bir haptı. Misafirler geldiği vakit ses çıkarmasın diye ona verdikleri ilacı, Sancak beyin içeceğine katmasını istedi.
Güzide hanım neden olduğunu sorduğunda Aden'in ağzından çıkan cümleler onu ikna etmişti.
" Özgürlük istiyorum..."
Güzide hanım bu kelimeleri kızdan duyduğunda nasıl hayır diyebilirdi ki ? Gözleri önünde yaşanan bu işkencelere yeterince sessiz kalmıştı. Artık Aden'in özgürlüğü için her şeyi yapmaya hazırdı.
Aden'in , Sancak beye enjekte ettiği ilaç beyne etki eden bir ilaçtı. Annesinin felçli kalmasına sebep olan bir ilaç...Oysa ki oma sinir krizden sonra beyne pıhtı attığını söylemişti Sancak bey. Meğerse her şey planlıydı.
Güzide hanım , annesinin ölümünden sonra itiraf etmişti . Sancak bey, kanda çıkmayacak bu ilacı yurtdışından getirtmişti. Güzide hanım yıllar önce bu ilacın bir dozunu alarak saklamıştı. Olurda bir gün polise gitmeye cesaret edebilirse bunu kanıt olarak gösterecekti.
Dadısı bunu anlatınca Aden o ilacı kadından istedi. Güzide bir an bile şüphe etmeden verdi. Artık onunda canına tak etmişti. Kızın bir planı olduğunu biliyordu. İstese bugün kurtulacağı bu evde kalıp, annesi ve babasının intikamını almak için onlara... yaşattıklarını yaşatmak istiyordu.
Aden iğneyi, annesine yapıldığı gibi saç diğlerine enjekte etti ki, iğne izini kimsenin görmemesini sağladı. Şırıngayı cebine koydu ve Sancak beyin önünde durdu. Ellerini masaya koydu ve yüzüne eğildi.
" Anneme verdiğin dozun iki katını verdim sana. Annemin konuşmasını ve yürümesini engelleyen bu ilaç acaba sende nasıl bir etki yaratak merakla bekliyorum Sancak ..Bu eve geldiğine , ailemin hayatına girdiğine seni pişman edeceğim. Keşke diyeceksin...keşke o ucube gecekondu hayatını yaşamaya devam etseydim de insan gibi yaşayabilseydim diyeceksin.!"
Ellerini masadan çekti ve yavaş adımlarla odasına çıktı. Güzde odasına girdiğinde merakla sordu; " Ne oldu?"
" Verdim ilacı, neler olacak yarın göreceğiz. "
" Ya anlarlarsa ?"
" Anlamazlar, 8 yıl önce ilaçlardan kurtulduklarını söyledin. Bunu bilmediğini düşünüyorlar bilseler bile kendilerini ele vermiş olurlar. Bence o ilaç akıllarına bile gelmeyecek. "
Güzide, terleyen ellerini eteğine sildi ve derin nefesler aldı. " Haklısın kızım....haklısın. Peki bundan sonra ne olacak?"
" Var aklımda bir şeyler, sana da süpriz olsun." dedi ve gülümsedi.
Güzide bu soğuk gülümsemesine hüzünle baktı. Bir ay öncesinde, ne yaşarsa yaşasın gözlerinin içi gülen bu kızın şimdi.. haline kederlendi.
" Ne olursa olsun yanındayım. Bu zamana kadar sustum kızım ama bundan sonra öleceğimi bilsem bile senin yanında olacağım. Eğer olurda bu işin aslını anlarlarsa bütün suçu üstüme alacağım. Bana söz verdin , sözünü tutacaksın."
Güzide ilacı Aden'e vermeden önce ona yemin ettirmişti. Bir aksilik olursa her şeyi kendisinin yaptığını söylecekti Güzide.
" Tamam Güzide sultan ama merak etme . Asla şüphe etmeyecekler. Başlarına gelenlerin sebebini ilahi adalet sanacaklar. "
İki kadın birbirine kendilerinden emin şekilde baktı. Artık adalet, Aden için sağlanacaktı...ama bu adaleti Aden'in kendisi sağlayacaktı. Kim ne ettiyse , daha beterini yaşayacaktı.
***********
2 HAFTA SONRA
Aşağıdan gelen seslerle elindeki kitabı bıraktı ve pencerenin önünden kalkarak kapıya yanaştı. Kulağını kapıya yasladığında, Mihre ve ailesinin geldiğini anladı. Kapıdan uzaklaşan genç kız , Güzide hanımın gelip ona haberleri vermesini odada da volta atarak bekledi.
Güzide hanım iki saat sonra kızın odasına elinde tepsiyle girdi. Aden hemen yanına yaklaştı ve " Neler oldu?" diye sordu.
Güzide tepsiyi masaya bıraktı ve kızın elini tutarak yatağa oturmlarını sağladı.
" Sancak sedyeyle geldi . Ambulans ile geldirler zaten. Aden'imm bir görsen iki haftada bir deri bir kemik kalmış dağ gibi adam. Konuşamıyor , edemiyor. Meliha hanımda ne zalim karıymış. Senin annenin odasına hazırlattı onun için. "
" Görmesi nasıl? Yüzde altmış görme yitisini kaybetti diyorlardı."
" Gözleri açık ama işte neye baktığı belli değil ki. Kimsenin yüzüne bakmıyor öyle avizeye baktı geldiğinden beri. Sol gözü görmüyormuş sanırım Meliha pek bir şey demedi bana."
" Onlar nasıl?" diye merakla sordu.
" Mihre perişan çok üzgündü. Meliha o kadar değil ama herkes ruh gibi duruyor. Bu arada Efken bey ve Mihre hanım burada kalacaklarmış ."
" Ne kadar ?" dedi Aden kaşlarını kaldırarak.
" Valla bilmiyorum ama odalarını hazırlattı öyle hemen gitmezler. Efken beyde pek iyi adam. Mihre için haftalardır doktor doktor gezmiş, ama işte her doktor aynı şeyi söylüyormuş. Mihre'nin yanından bir an ayrılmıyor. Çok üzüldüm onda da, ah bir bilse ne kadar şeytan birisi olduğunu...neyse ben çok durmayım gideyim . Yemek hazırlayacağım. Benden istediğin bir şey varmı?"
" Yok Güzide sultan. Sadece Mihre ve Meliha uyuduğunda haber ver. Sancak'ın odası eğer kitlenirse, açık kalsın yada anahtarı krımızı vazonun altına koy. "
" Tamam güzel kızım." dedikten sonra çıktı odadan. Aden camdan dışarı baktı . Bugün güneşin parlaklığı ona ayrı bir güzel geldi.
Göze batmamak için ses çıkarmaması gerekiyordu. Yatağına uzandığında düşünmeye başladı. En çok gecenin bir an önce gelmesini istiyordu. Sancak'ın o halini kendi gözleriyle görmek....bu hayatta en çok istediği şeylerden birisiydi.
-----
Gece 1 de Güzide, Aden'e haber verdi. Herkesin uyuduğunu söyledi. Aden üstündeki sarı renkli elbisesinin eteğini düzelterek anahtarıyla kapıyı açtı.
Merdivenleri ağır adımlarla indi. Sancak beyin odasına girmeden önce etrafı kolaçan etti. Ses soluk olmadığından emin olduktan sonra, kilitli olmayan kapıyı yavaşç açtı. Odanın ışığı yanıyordu ve buna sevindi. Sancak' ı daha net görebilecekti.
Kapıyı kapattıktan sonra heyecanla arkasını döndü ve yatakt ayatan adama baktı. Uyumamıştı Sancak. Aden ifadesizce ona bakarak yatağın yanına gitti.
" Nasıl hissediyorsun?" dedi alayla. Sancak öfkeyle baktı ve onu öldürmek istercesine boğazından bir ses çıkardı.
" Dövemiyorsun , sövemiyorsun..çok acizsin Sancak..tıpkı anneme yaptığın gibi acizsin. Annemden daha betersin, hiç değilse o görebiliyor ve ellerini kullanabiliyordu. Ama senn...senin anneme yaptığının aynısını, o ilacı sana verdiğimi kimseye anlatamayacak kadar acisizsin. " dediğinde gülümsedi. Bu zafer gülümsemesi gibiydi.
Sancak duydukları karşısında sadece korkuyla ve öfkeyle bakabildi. Kaşlarını kaldıramayacak kadar kötüydü durumu.
" Düşünsene yıllarca bu halde olackasın. Yatmaktan sırtından yaralar oluşacak, ölmek isteyeceksin ama ölemeyeceksin. Ağlayacak gücü bile bulamayacaksın kendinde. O şeytan karın senden soğuyacak, seni yük görecek. Başka adamlarla olacak kim bilir? Anneme yaptığınız gibi seni ölüme bile terkedebilir. Senin uykundan ödün vererek çalışıp kazandığın emeklerini paralarını başka adamlara yedirecek....tıpkı senin babamın emeklerini harcadığın gibi. Ben sana dedim , bu yaptıklarınız bir gün bedeli olacak dedim! İnanmadın bana , karına dövdürdün üstelik. Ama şimdii...haline baksana. Ben bile bu kadar olacağını düşünemedim Sancak. Ama sıkılmana izin vermeyeceğim. Bu evde öyle şeyler olacak ki...kızının , karının hayatı nasıl cehenneme dönüyor izleyeceksin. Tek kötü haberim bunları yavaş yavaş yaşatacağım onlara. Ne olduğunu bilemeden kendilerini bok çukurunda bulacaklar. Sen sadece izle.." dedi ve kıkırdadı şeytani şekilde.
Sancak çok şaşkındı. Bir zamanlar korkak , yanında sesi titreyen kızın... bakışları , söylediği sözler.
İçinden söyledi Sancak ; " İçinde ki canavarı uyandırdım!"
....tabi bunu Aden'e diyemedi. Sadece bunu değil içinde yanıp tutuşan kelimeleri de ömrü boyunca dile getiremeyecekti.
Aden ondan uzaklaşarak odadan çıktı. Etrafa göz gezdirdiğinde kimsenin olmadığından emin olduktan sonra hızla odasına doğru çıktı. Kapısını açtı ve içeri girdiğinde hemen kilitledi. Derin bir nefes verdikten sonra arkasını döndüğü vakit, bağırmamak için ellerini ağzına kapattı. Yeşil gözleri fal taşı gibi açılmış, ona şaşkınlık içinde bakan adama baktı.
Efken, elindeki bez bebeği tekrar yerine, küçük masaya bıraktı.
" Kimsin sen?"
Aden, şoku üstünden atarak ellerini çekti. Parmakları elbisenin eteklerini sıkıca tutmuştu.
" B-ben..."
Ne diyeceğini bilemezken düşünmeye çalışıyordu. Adamın şüpheli ve şaşkın bakışlarına odaklandığı için düşünmekte güçlük çekti.
" Sen burada mı yaşıyorsun?" diyen adam odaya kısa göz gezdirdi ve tekrar o yeşillere baktı.
Geniş çatı katında onu en çok küvet şaşırtmıştı. Kız konuşmamakta ısrar ederken adımlarını ona attı. Aralarında bir adımlık mesafe kalmıştı ki, Aden nefesini tuttu.
" Sana diyorum, kimsin sen? Neden daha önce görmedim seni? Mihre neden senden bahsetmedi? Konuşacak mısın yoksa Mihre'ye mi sorayım?"
Mihre'ye sorması, onun bu evde varlığını Efken'in öğrenmesi...facia demekti..