-Aden'in Sessiz Feryadı-

1542 Words
" Bırak geberteceğim onu!?" diye hışımla evin içinde bağıran Mihre'nin ellerini tuttu annesi. " Merak etme ben gerekeni yaptım. Bir kaç gün ayağa bile kalkamaz.". " Nasıl görünür ya o Efken'e! Birde Efken'e!" " Tamam kızım sakin ol. Bak çok güzel bir gün geçirdin, mahvetmesine izin verme lütfen!" diyerek ona sarıldı. Mihre gözlerini kapatarak derin nefesler aldı. Öfkesi bir türlü bedenini terk etmiyordu. " Hadi git duş al güzelce uyu. Yarın gelinlik provan var. Hadi güzel kızım" diyerek onun saçlarını sevdi. Mihre bir şey demedi. Annesinden ayrılarak odasına çıktı. Aden, aşağıdan gelen sesleri duyduğunda kalbi hızla attı. Yatağında yüz üstü yatarken bir an sırtının acısını unuttu. Sesler kesildiğinde bir süre daha bekledi. Mihre'nin gelmemiş olmasına çok sevindi ve içinden dualar etti. *** " Meliha hanım!" diye ona seslenen Güzide'ye baktı. " Ne var!" " Nilay hanım fenalaştı." diyerek ellerini ovuşturdu endişeyle. " Yine mi! Tamam çağırıyorum doktoru." Meliha telefonu eline alarak kuzeni Mecit'i aradı. Gelmesini söyledikten sonra telefonu hemen kapattı. Kendisi odaya çıktı ve nefes almakta güçlük çeken kadına baktı iğrenir gibi. " Ay altına mı yaptı birde!" Odada kesik bir idrar kokusu hakimdi. " Bilinci gidip gidip geliyor." " Tamam Güzide abartma! Geliyor doktor." Güzide, göz yaşlarını güçlükle tutmaya çalışarak ellerini dudaklarına koydu. Kalbi deli gibi çarpıyordu. Kısa zaman sonra Mecit doktor gelmişti ve Nilay ile ilgilenmeye başladı. Sancak ve Meliha, salonda Mecit'i bekliyorlardı. Mecit bir süre sonra aşağı inebildi. " Nesi var?" " Tansiyonu çıkmış, ciğerleri de gittikçe kötüleşiyor. Artık hastaneye yatması gerekiyor." " Evde bakılamaz mı?" " Maalesef." Sancak elini ensesine atarak derin bir nefes aldı. " Tamam ama İstanbul'da olamaz. Bursa'ya götürelim orada bakılsın. " " Tamam şimdi acile götürülsün ordan da sevkini sağlarız. " " İyi öyleyse birlikte götürelim." diyen Sancak, doktor ile yukarı çıktılar. Meliha kahvesini eline aldı. Büyük camım önüne geçerek kahvesini yudumladı. " Ölsen de kurtulsam artık. " ##### " Ya siz ne diyorsunuz Yıldız anne! Ayrılma demek, ne demek. O kadar aşağılık biri miyim ben? Aldatılacağım ama sesimi kesip kocamın karıların yanından gelmesini bekleyeceğim öyle mi?!" " Rüveydacım haklısın canım . Ne desen haklısın. Oğlum bir eşeklik etmiş, bir daha yapmayacağına söz verdi. Bir kerelik affetsen olmaz mı?" " Olmaz. Yarın anlaşmalı olarak boşanmak istiyorum ben. Sırf şu oğlunuzdan kurtulmak için kimseye aldattığını söylemeyeceğim. Hiç bir hak da talep etmiyorum yeterki kurtulayım şundan. Anlaşamadık deriz geçiştiririz." " Sahiden söylemeyecek misin kimseye?" Yıldız hanım , gelinini gerçeken çok severdi . Onun gibi kültürlü ve varlıklı bir aileden olmasından gurur duyardı . Aldatıldığını hazmedemeyen bir kadın olduğunu biliyordu elbette. O yüzden bu şartı ondan duymak istediği şeydi. " Evet. Amerika'ya gideceğim, ailemde bilmez annemle aranız bozulmaz. Siz buluşmaya görüşmeye devam edin zaten ben bir daha Türkiye'ye gelmeyeceğim . Sadece oğlunuzla yarın bu işi bitirmek istiyorum." Efken, annesi ve yengesini koltukta oturmuş dinliyordu. Annesi sonunda ikna olmuş ve yarın boşanmalarına izin verdiğini bakışlarıyla anlattı. Efken en çok bundan rahatsız oluyordu. Evlenene kadar aileleri, abileride dahil hiç birinin ilişkisine karışmazdı. Ama evlendikten sonra evlilik süreci onların isteğine, kariyerine , şöhretine göre şekillenirdi. Ortalık sakinlediği sıra odasına çıkarak duş aldı . Ardından altına baksırını giyerek yatağına uzandı. Komodinin üstündeki yarım kalmış kitabını aldı. Efken, kitap okuduğu sırada beynindeki düşünceleri susturabiliyordu. En sevdiği yazarın , hayran olduğu anlatım diline sahip Puslu Kıtalar Atlası kitabını okumaya devam etti. Odasının bir duvarı boydan boya kitaplıktı. Daha sığmayan o kadar çok kitap vardı ki, hepsini evin her bir odasına dağıtmıştı. ********* 3 HAFTA SONRA... Efken ve Mihre, saatler önce dünya evine girmişlerdi. Evlerine gelen Meliha ve Sancak büyük bir şok yaşadılar. Aden'in annesi Nilay hanımın az önce ölüm haberi gelmişti. Akciğer yetmezliğinin son safhasında olan kadına aylardır yeterli tedavi yapmadıkları için artık yorgun bedeni dayanamamıştı. Cenazeyi ne yapacaklarını düşünen ikili, Aden'e söyleyip söylememk arasında kaldı. " Söylersek cenazeye gitmek isterse ne yapacağız?" " İzin vermeyeceğiz tabiki de!" dedi Sancak. " İyi o zaman söyleyim Güzide'ye, desin. Ay yani ölecek günü buldu bu kadında. " Meliha'nın gaddar kalbi bir an olsun Aden için üzüntü duymadı. Güzide hanım zar zor çatı katına çıktı. Aden ona sarılırken , sakladığı kitabı elbisesinin eteğinden çıkardı ve kıza uzattı. " Çarşıda gezerken bir kızın elinde gördüm, bankta oturmuş okuyordu. Aklıma sen geldin ve kitabın nasıl olduğunu sordum. Çok beğendiğini söyleyince bende sana almak istedim." Aden kitabı eline aldığında ismini seslice okudu. " Zehr-i Bal..güzele benziyor. Çok teşekkür ederim Güzide sultan!" diyerek tekrar sarıldı. Güzide ağlamamak için zor tutuyordu kendini . " Aden'im...ben sana bir şey söyleyeceğim kızım." " Dinliyorum." diyen Aden, kadında ki garipliği sezdi ama onun konuşmasını bekledi. " Sen benim için çok değerlisin biliyorsun değil mi? " " Elbette." " Bu Sancak denen adam bu evi , sizin hayatınızı ele geçirdiğinde neler yaşadığınızı ben biliyorum. Siz bunca acıyı çekerken benim elim kolu bağlı izledim kızım. B-ben..çok özür dilerim her şey için." Aden, kadının elini tutarak yatakta biraz daha yaklşatı. " Neden öyle konuşuyorsun? Sen sadece çocuğunun hayatını kurtarmak için böyle yaptın." dediğinde Güzide ağlayarak başıyla onayladı. Güzide'nin 12 yaşında erkek çocuğu vardı. Sancak hayatlarına girdiğinde çok küçüktü bebeği. SMA hastasıydı . Ali bey öldükten sonra öğrendiği için iyi kalpli patronundan borç isteyecek şansı gitmişti. Sancak beyden istedi parayı. O zamanlar iyi gibi görünen adam ilk doz tedavisinde milyonlar döktü. Sonrasında, karısına ve Aden'e ettiklerine şahit olan Güzide'yi evde tutup onlarla ilgilenmesi için sözleşme imzalattı. Bu evde olup bitenleri söylememek ve ona hizmet etmesi karşılığında, oğlunun tedavisini yapacaktı. Güzide bir anneydi, çaresiz bir anne. Ne kadar çalışırsa çalışsın, o tedaviyi karşılayacak paraya sahip olamayacağı için kabul etti. Hiç değilse onlara bakmak, ilgilenmek birazda olsa vicdanını rahatlıyordu. Ama bugün Nilay ölmüştü. Kızına buna nasıl söyleceğini bilmiyordu. " Anneme mi bir şey oldu?" Aden , ne kadar saf görünsede insanların duygularını iyi analiz ediyordu. Onlarca beden dili analizi kitaplarını okumuştu. " Aden'im...zavallı çatı katı kedim benim." dediğinde ona sarıldı. Aden bu lakabı seviyordu. Aslında içinde kedi olmasını seviyordu. Külkedisi olacak kadar kendini şanslı hissetmiyordu . Çünkü külkedisini kurtaran bir prens, onun karşısına çıkmayacaktı. Evde temizlik yapsada gezebilen, arada dışarı çıkarak yürüyüş yapabilecek kadar şanslı hissetmiyordu kendini. Üvey babası da misafirlere çatı katına, kedi çıktı dediği için, kendisine bu lakabı verdi. Çatı Katı Kedisi Aden.. " Söyle Güzide sultan, ne oldu anneme?" " Annen...melek oldu güzel kızım. Başımız sağ olsun." Aden bunu duyunca tepki veremedi. Bir noktaya bakarken , dadısı onu sarstı defalarca. Ne ağlayabildi ne gülebildi.. " Ben göremedim onu .....yani bana iyi dedin sen. Sana güvendim içim rahattı." " Öyleydi kızım ama birden kötüledi. Hastaneye kaldırılınca düzelir hemen sandım ümitlendim ama..olmadı işte. Çok üzgünüm." Aden acıyla gülümsedi, ruhu çekilmiş gibiydi. " Hoş... iyi değil desen ne yapabilirdim ki Güzide Sultan? Alıp annemi götürebilecek miydim yada yardım mı isteyecektim.?" Güzide ses edemedi. Aden'in içindeki çığlıklara kendisi şahitti bunca yıl. Küçükkken neşeli, hiperaktif, yerinde duramayan küçük bir kız, defalarca evden kaçmaya çalışmıştı. Üvey babası onu bodrum katına kapatı, annesini öldürmekle tehdit etti ve daha niceleri. Küçükkken baş kaldıran kıızn başını her geçen gün ezdi. Artık kaderine boyun eğen, güçsüz bir kızdı. Burada son nefesine kadar yaşamaya ikna olmuştu. " Aden'im..bugün izin aldım yanında duracağım sabaha kadar. " " Cenaze peki, annemin cenazesine katılamayacak mıyım?" Güzide başını yere eğdi ve kucağındaki ellerini ovuşturdu. " Ona da hakkın yok ha!" derken güldü. Khaha attı, saçlarını çekiştirdi. Yavaştan şoku üstünden atmaya başladı. Aynı evde annesine hasret kalan bir kız çocuğu..annesini son yolculuğuna bile uğurlayamacaktı. Sinirle kalktı yerinden. Evet , Aden yıllar sonra ilk kez sinirlendi. Güzide onu tutmaya fırsat kalmadan odadan çıkışını izledi. İlk başta engel olmak istedi ama yapmadı. İçindeki öfkeyi artık kusması gerektiğini biliyordu. Aden, merdivenleri inerken salonda kahvesini yudumlayan Sancak ve Meliha'nın karşısına dikildi. " Söz verdin! " dedi . Sancak ve Meliha bu tavıra şaşırdığı kadar öfkelendi de. " Geç odana!" " Söz vermiştin! Uslu durursam, sessiz kalırsam anneme bakacağına , hastalığına çözüm bulacağına söz vermiştin!" " Ben gereken her şeyi yaptım. Çok hastaydı, iyileşemedi!" diyerek yalan söyledi Sancak. Hala yerinde , bacak bacak üstüne atmış oturuyordu. " Yalancı. Gününüzü gün ettiniz bizim paramızla. Annem ve beni bir odaya kapattınız, dilediğiniz gibi yaşadınız. Onu sen öldürdün, hastalık öldürmedi!" "Bana bak hadsiz! Dilin uzamış senin. Ne cesaret benimle böyle konuşuyorsun." Sancak sözleri söylerken ayaklandı ve kızın karşısına dikildi. " İzin verin bari cenazesine gideyim. Mezarının yanına gideyim hiç değilse . Lütfen!" " Hayır, odadandan çıkmayacaksın. Şimdi yukarı çık. Acına saygı duyduğum için bu yaptığını görmezden geleceğim." " Sen insan değilsin. Sen aşağılık bir adamsı-" Sancak , yıllar sonra ilk defa Aden'e tokat attı. Bu işi genelde karısına bırakırdı. " Sende mi ölmek istiyorsun ha!" dediğinde Aden yedi tokatın ardından gülümsedi. Delirmiş gibiydi...belkide artık delirmişti. " Kabul ediyorsun yani. Annemi öldürdüğünü kabul ediyorsun." " Sana hesap mı vereceğim lan ben! Güzide odasına çıkar şu sürtüğü!" Güzide, kızın koluna girdiği an Aden kendini çekti. " Nereye kadar böyle yaşayacaksın . Bir gün, bu yaptıklarınızın bedelini ödeyeceğinizi düşünmüyorsun değil mi?" " EEHH! Yeter . " diyen Meliha kızın koluna yapışarak kendine çekti. " Bana bak sıçan. Seni o değil ben öldürürüm tamam mı? Şimdi odana çıkıyorsun ve şimdiye kadar nasıl yaşadıysan o delikte aynı şekil devam ediyorsun." diyerek onu itti. Aden'in cılız bedeni yerle buluşurken, göz yaşlarını zemine döktü. Güzide, ağlayarak kızı kaldırıp, zorda olsa odasına çıkardı. Aden saatlerce ağladı, en sonunda ağlamaktan bitkin düşen bedeni uykuya daldı. Güzide onun yanına uzanmış saçlarını okşuyordu. " Allah'ım bu kızın kaderini güzel eyle artık. Önüne öyle bir şans çıkar ki ..kurtulsun artık bu canavarların ellerinden."
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD