Anamla dertleştikten sonra eve gittiğim de bir de orada çalıştım. Yemek, temizlik derken akşam da yengemle beraber düğün evine doğru yola çıktık. Aslında yengem bana yardımcı olurdu ama bu düğün onun da akrabası tarafından olunca bu sıralar pek yardımı dokunmuyordu. Aslında bu evlilik konusunda beni uyaran da oydu.
"Kuzum Goncagül'üm eğer sevdiğin varsa söyle gelip istesinler ya da beğendiğin de olsa olur kuzum eğer geç kalırsa amcan seni yaşlı başlı insana verecek." dediğin de şaşırmıştım.
Sağ da solda bu konuyu duyunca amcam duymadan hemen bir çözüm önerisi sunmaya çalışıyordu ama nafile sevmiyordum kimseyi sevemiyordum. Yengem de sağ olsun oyalıyordu amcamı tabii ki ne zamana kadar bilmem ama hele bana zorla bir şey yaptırma kalkışsın bilirdim ben ona yapacağımı.
Düğün yerine gidip yemekleri falan hazırlarken günler günleri kovaladı ve işte şimdi düğündeydim. Evet şu anda bir düğünün ortasındayım. Ama ne kadar sıkıldığımı bilemezsiniz hayır yani gelin ve damat sevişecek diye bu kadar tantana ne anlamıyorum. Bana ne sanki onların sikişmesinden ya sanki ben mi sevişeceğim. Daha fazla orada kalmaya dayanamayarak düğünü terk edecekken Sema beni durdurdu.
"Kız Gonca, Gonca iki saattir sana sesleniyom ne diye bakmıyon." diye duyduğum da ona doğru düz bir ifade ile baktım.
"Duymamışım ne var söyle?" dediğim de kaşları çatıldı.
"Kız Allah rızası için şunu bizim eve götürsene he biliyon bugün eve uğrayamayız amcam da evde tek kaldı." dediğin de gözlerimi baydım.
"Bana ne" dediğim de şaşkınlıkla gözlerini açtı.
"Kız ben senin yakın arkadaşın değil miyim ha? Ben sen bir şey isteyince aynısını yapmıyor muyum? Ne olur ki götürsen biliyon durumları amcam yapamaz bir şey ee bizde yarın öğleye doğru ancak evde oluruz ne olur ki sanki götürsen." dediğin de bir gün bunu başına kakacağını biliyordum.
"Değilsin ayrıca başıma kakmak için fırsatınımı bekliyordun? " dediğim de gözleri hüzünlenmişti.
" Ne kakması ben sen erkek evine gelmezsin zaten tek kalıyon evde diye demiştim ama bunu düşüneceğini bilseydim hiç demezdim. Tamam var git yoluna ben götürür sonra da geri dönerim." dediğin de ifadesiz gözlerle onu izliyordum.
En sonunda elinden bir hışımla eşyaları alıp söylene söylene onların evine doğru gitmeye başladım. Ya ya kesin başıma kakmıyordu olanları neyse en azından yaptığı şeyin altından kalmazdım böylece.
Evlerine vardığım da bu karanlık ve sessizlik ürkütmedi desem yalan olurdu. Zaten köyün biraz dışına olan tek ev Semaların evindiydi. Neden böyleydi bilmiyorum ama bu ev ilk defa şu an biraz korkutucu gelmişti.
Onun haricinde ben bu evi severdim. Herkesten uzaktı her ne kadar Sema'nın aksine de olsa. Poşetin içine elimi daldırıp içinden anahtarı alıp kapıyı açtım. Neden zile basmadın diye dediğinizi duyarım ama saat gecenin on ikisi Hamza abi şu anda yatıyordur rahatsız etmek istemezdim. Zaten hemen mutfağa koyar kendi evime geçerdim.
Kapıyı açtığım da sessizce içeriye geçtim. İçeriden gelen su sesi ile elimdekileri mutfağa koyduğum da sesin geldiği yöne gittim. Banyodan geliyordu ses, yavaşça banyoya yaklaştığım da aralık kapıdan Hamza abinin yıkandığını gördüm.
Normalde yapmamam gereken bir şeyi yapıyordum. Onu izliyordum, yıllarca koruyuculuk ve şehir de çalışmasının avantajı olarak uzun ve yapılı bir vücudu vardı. Aslında bizim köydeki diğer arkadaşları da hep böyle yapılıydı. Ama tabii ki Hamza amca içlerindeki en yapılı bir kişiydi.
Onu izlerken boğazım kurumuştu. Kalçaları güzeldi hele pazoları insanı sıkıca sarılası geliyordu. Bana sarılsa acaba nasıl hissederdim. Ne kadar süre izledim bilmiyorum ama onun her hareketini izliyordum. Açıkcası bunu gizli de yapmıyordum çünkü şu bir gerçek ki aklımı kaybetmiştim.
Ben onun her hareketi kutsalmış gibi izlerken birden bana dönüp konuşmaya başladı. "Gördüklerini beğendin mi bari? Ne kadar daha izleyeceksin?" diye sorduğun da lâl olmuştum.
Gözüm onun aletine takılmıştı ve gözlerim korkuyla büyümüştü. Çünkü büyüktü hen de baya büyük ee boşuna dememişler heybeti büyük olanın aleti de büyük olurmuş diye ama inanın kim dedi şu anda onu bile hatırlamıyorum. Ben onun aletine bakarken o bana yaklaşmıştı bile elimden hızla tutup beni içeri çekerek banyonun kapısını kapatıp beni kapıya yapıştırdı ama kendini de bana yapıştırmıştı.
Dudakları dudaklarıma değmiyordu ama değecek kadar yakındı. "Konuşsana beğendin mi?" diye sorduğun da ağzımdan sadece "B... Büyük çok." diye sadece çıkmıştı nasıl çıktı sormayın ama ben bile bilmiyorum.
Gülüyordu hem de güzel gülüyordu. Dudaklarını kulağıma getirip fısıldayarak "Demek büyük beğendin yani." dediğin de içime sıcak bir şeyler akıyordu.
Ben şaşkın bir şekilde kaldığım da o kulak mememi emip üflediğin de içimdeki sıcak şey kasıklarıma yol almış ve sanki orada bir soba varmış gibi yanıyordu. Ben ona sıkıca tutunduğumun farkında bile değildim. Yüzünü boynuma yaklaştırıp derince koklayarak öptüğünde titredim. Yeminle titredim. Böyle bir şeyi ilk defa görüyordum. Allahım bu nasıl bir şeydi.
"Demek buraya kadar gelip cesurca beni izledin öyle mi? Hem de gözlerindeki ateşle peki korkmadın mı bu adam sana neler yapar diye?" dediğin de yeminle kulağımdan çıkıyordu cümleler gram bir şey anlamıyordum.
"Şimdi de biraz ben bakayım sana ee sen o kadar baktın ben bakmazsam hatrım kalır." diyerek kulağıma üflediğin de gözlerim kapandı.
Yüzünü boynumdan aşağıya inerek öpmeye başladı. Önden düğmeli elbisemi ne zaman açmıştı bilmiyorum ama göğsümdeki hissettiğim sıcaklıkla ikimizde inledik. Bir eli diğer göğsümü yoğurken diğeri de ağzında emiyordu. Öyle bir emiyordu ki arada bir ısırıyordu. Zar zor kendime gelip saçlarından tutup çektiğim gibi göğsümden ayırdım.
"Ne olur ne olur yapma." diye zar zor konuştuğum da kaşlarını çattı.
"İstemiyor muydun? Orada beni izlerken bunları istemedin mi? Gözlerinde ateş vardı beni izlerken." derken konuşamıyordum.
O dudaklarıyla dudaklarıma küçük küçük öpücükler bırakmaya başladı. En sonunda büyük bir açlıkla öpüşmeye başladık. Eli ne ara kalçama geçmişti bilmiyorum ama kalçamı sıkmasıyla ikimizde inlerken o iyice kendini bana bastırıyordu. Derin ve gürültülü nefesler alarak öpüyorduk birbirimizi. Aslında ben öpmeye çalışıyordum çünkü hem biraz sert hem de yetişmekte zorlanıyordum.
Dudaklarımız birbirimizden koptuktan sonra baş parmağı dudaklarımın çevresinde gezdirip konuşmaya başladı.
"Adın Goncagül'dü değil mi?" diye sordu.
Başımı onaylarcasına sallayarak "E.. Evet." zar zor diyebilmiştim.
"Gerçekten de bir goncasın. Serpilmemiş ama serpilmeyi bekleyensin. Eğer ıslanmamışsan söz seni bırakacağım ama eğer ıslanmışsan bugün içine gömüleceğim. En derinlerine akacağım. Senin gibi temiz bir goncayı ben açacağım." dediğin de ilk başta anlamadım.
Ama eli bacaklarımı okşayarak yukarıya tırmandı. Külotum yan kısmından içeriye girerek okşayamaya başladı.
"Sıcacık ve ıslaksın yani bu içine gömüleceğim anlamına geliyor." dediğin de onun okşamasıyla başımı geriye attım. Bu sefer çenemi emmeye başladığın da duyduğumuz sesle birbirimizden ayrıldık.
"Amca... Amca..." gelen Semaydı. Şu anda ben amcasının kucağın da göğsüm açık ben yarı çıplak o ise tamamen çırılçıplak bir şekilde birbirimize bakıyorduk.