1. Bölüm Planlanmış Kader

1076 Words
Barda loş ışıklar arasında müzik ritimleri yankılanıyordu. Kemal Kavas, deri koltuklardan birine yaslanmış, elinde konyak kadehiyle barın atmosferini süzüyordu. Ortam, onun gibi insanlara göre tasarlanmış gibiydi: seçkin, lüks ve kalabalık ama dikkat çekmeden saklanabilecek kadar kaotik. Gözleri etrafta dolaşırken, bir noktada takılı kaldı. Barın diğer tarafında oturan bir kadın, zarafetiyle dikkat çekiyordu. Koyu kırmızı bir elbise giymişti; kesimi ne çok gösterişliydi ne de çok sade. Kadın, bar tezgahının önünde yalnız başına oturmuş, elindeki içkiyi yavaşça yudumluyordu. Saçlarını gelişigüzel bir şekilde omzunun üzerine atmıştı, sanki orada bulunmak onun için pek de bir anlam ifade etmiyormuş gibi bir hava sergiliyordu. Kemal, merakla kaşlarını çattı. Genelde kadınlar onun dikkatini çekmek için çaba harcardı. Ancak bu kadın, sanki onun varlığını fark bile etmemişti. Bu, ilgisini daha da körüklemişti. Elindeki kadehi masaya bırakarak yavaş adımlarla kadına doğru ilerledi. Onun yaklaşmakta olduğunu fark eden Seda, bar aynasından göz ucuyla Kemal’i süzdü. Gözlerinde kurnaz bir gülümseme belirdi, ama bunu yüzüne yansıtmadı. Görev başladığı anda kontrol tamamen ondaydı. Kemal yanına ulaştığında, bar taburesinin boş olan kısmını işaret etti. “Bu yer dolu mu?” Seda, kısacık bir bakış attı ve ardından yüzünü başka yöne çevirdi. “Hayır. Ama yer arıyorsanız bence başka birini bulun.” Kemal şaşkın bir şekilde gülümsedi. Bu kadar kayıtsız bir tepki beklememişti. “Sadece biraz sohbet etmek istedim. Bu kadar korkutucu muyum?” Seda alaycı bir şekilde güldü ve başını eğerek içkisinden bir yudum daha aldı. “Sohbet mi? Bu saatte bir barda kimse sadece sohbet etmek istemez.” Kemal, karizmasını ortaya koyan bir şekilde sandalyesine yerleşti. “Belki de ben farklıyım.” Seda, o an şuh bir kahkaha attı ve içkisinin bir kısmını bardağa geri döker gibi yaptı. “Hıh, farklı olduğunu düşünen erkekler... Çok komik oluyorlar,” dedi, sesi biraz kayar gibi duyulmuştu. Kemal, kadının biraz fazla içtiğini fark etti. Şüpheyle kaşlarını çattı, ama ilginç bulduğu bu kadını o halde bırakmak istemedi. “İyi misiniz?” diye sordu, sesindeki endişe örtülüydü. Seda gülerek elini salladı. “Tabii ki iyiyim! Herkes kendine göre ‘iyi’, değil mi? Ama benim iyi halim sizin anlayacağınız türden değil.” Bu cümle Kemal’i biraz daha içine çekti. Kadın açıkça sarhoştu ama söyledikleri oldukça zekiceydi sanki bilinci sarhoş bir insanın bulanıklığında değil gibiydi. Belki de o kadar sarhoş olmamıştır diye düşündü ama bu kadar savunmasız birini yalnız bırakmakta vicdanına ters düşerdi. “Dinle,” dedi, nazik bir ses tonuyla. “Belki de buradan ayrılmalısınız. Birinin size eşlik etmesine ihtiyacınız var gibi görünüyor.” Seda gözlerini kısıp alaycı bir şekilde gülümsedi. “Ah, şimdi de kurtarıcı mı oldunuz? Harika. Süper kahramanım geldi!” dedi ve ardından sendeleyerek taburesinden kalktı. Tam düşecekmiş gibi yaparak dengesini kaybetti. Kemal hızla kolundan tuttu ve onu destekledi. “Tamam,” dedi Kemal, ciddileşerek. “Bu şekilde burada kalamazsınız. Sizi evinize bırakayım.” Seda, bir an onun yüzüne baktı ve küçük bir gülümseme belirdi. Ama yine rolüne devam ederek sanki ona mecbur değilmiş gibi başını iki yana salladı. Kemal, telefonundan bir şeyler kontrol ederken barmeni yanına çağırdı. Kadın biraz önce sendeleyerek bardan ayrılmıştı. Onu yalnız bırakmayı düşünse de, içten içe bir rahatsızlık hissetmişti. Böyle savunmasız görünen birinin başına kötü bir şey gelmesine izin veremezdi. Barmen, onun aradığı adres bilgilerini çoktan öğrenmişti. Kadının cüzdanını bar tezgahında unuttuğunu fark etmişti. “Adres bu,” dedi barmen, cüzdanı uzatarak. Kemal, bir an tereddüt etti ama sonunda cüzdanı aldı ve adresi kontrol etti. İçindeki merak ve sorumluluk duygusu birleşmişti. Kısa süre sonra adam Seda’nın evine vardı. Zili çalmayı düşündü ama içeriden hiçbir ses gelmiyordu. Kapı kilitli değildi. Seda’nın bar çıkışı anahtarını zorla yerine takmaya çalışırken açık bıraktığını fark etti. Tereddüt etmeden içeri girdi. Bu ona pek legal gelmese de ilk defa illegal bir şey yapmıyordu o yüzden rahattı. Seda, kanepede uyuyakalmıştı. Yüzü yastığa gömülüydü, üzerinde hâlâ aynı kıyafetler vardı. Kemal, kadını nazikçe yerinden kaldırarak yatak odasına taşıdı ve dikkatlice yatağına bıraktı. Kadın uykusunda hafifçe mırıldandı ama gözlerini açmadı. Kemal, üstünü örtüp derin bir nefes alarak odadan çıktı. Sabah olduğunda Seda, başını yastıktan kaldırdı ve bir süre çevresine baktı. Birkaç saniye duraksadıktan sonra dışarıdan gelen bir sesle irkildi. Mutfağın yönünden geliyordu. Hızla ayağa kalktı, başı döner gibi oldu ama toparlandı sarhoş olacak kadar içmese de fazlasıyla içmişti. Mutfağa doğru yürürken içeride Kemal’i gördü ve o da bu duruma fazlasıyla şaşırdı. Planı hiç beklemediği kadar kusursuz ilerliyordu. “Sen kimsin?” diye çıkıştı, sesi öfkeli ve sorgulayıcıydı. Kemal, elindeki kahve fincanını tezgaha bırakırken hafifçe gülümsedi. “Bu nasıl bir teşekkür tarzı? Seni dün gece bardan topladım. Kendi evine taşımak zorunda kaldım. Daha önce yardım diye bir şey duymadın mı?” Kemal araya bir kaç yalan sıkıştırmakta bir sorun görmedi ama bilmediği şey Seda'nın bilinci o sırada gayet açıktı. Seda, ona şaşkınlıkla baktı, sonra kaşlarını çattı ve hiç çekinmeden role girdi. “Ne yardımı? Sen benim evime nasıl girdin? Seni tanımıyorum bile!” Kemal’in yüzündeki gülümseme önce sekteye de uğrasa sonrasında daha da büyüdü. “İlginç. Benim kim olduğumu bilmiyor musun?” dedi, alaycı bir tonla. “Sadece ülkenin en tanınmış iş adamlarından biriyim.” Seda, omuz silkerek yüzüne kayıtsız bir ifade takındı. “Tanımıyorum. Kusura bakma, ama burada kalamazsın. Hemen burayı terk etmezsen polis çağıracağım.” Kemal kaşlarını kaldırdı, onun bu tepkisini şaşkınlıkla karşıladı. “Gerçekten mi? Yani seni evine kadar taşıyıp yardıma muhtaç halinden kurtarmışken üstelik şuan misafirken... bu mu teşekkürün? Ne kadar kötü bir ev sahibi olduğunun farkında mısın?” Seda kollarını göğsünde birleştirerek alaycı bir şekilde baktı. “Teşekkür etmek mi? Asıl ben sana soruyorum, bu kadar ileri gitmeye hakkın olduğunu kim söyledi? Seni evimde istemiyorum.” Kemal sandalyesine yaslandı ve hafifçe güldü. “Sen gerçekten nankör bir insansın, farkındasın değil mi? Ama tamam, senin evine ‘zorla giren’ biri olarak en azından bir kahvaltı hak ettiğimi düşünüyorum.” Seda, gözlerini devirdi. “Kahvaltı mı? Çık git buradan! Burayı otel sandın herhalde haspam..” Kemal ayağa kalktı, elindeki fincanı tezgaha bıraktı ve alaycı bir şekilde başını salladı. “Tamam, hanımefendi." dedi kabullenmişlikle "Gidiyorum. Ama söylemeden edemeyeceğim, nankörlük bir sanat haline gelmiş sende. Yine de... enteresan birisin.” Kemal, kapıya doğru yürüdü, ama çıkmadan önce dönüp kısa bir süre Seda’ya baktı. Gözlerinde hem alaycı hem de meraklı bir ifade vardı. Bu kadın onun için bilinmezlikle dolu bir bilgi seliydi ve her bilinmezlik fazlasıyla keşfetmek demekti. Bu kadının her zerresini keşfedecekti. Seda ise onunla göz göze gelmemeye çalışıyordu. “Yine görüşeceğiz, eminim,” dedi Kemal, sanki bir gelecekten gerçeği dile getirir gibi. Sonra kapıyı açıp çıktı. Seda, derin bir nefes aldı ve arkasından kapıyı kapattı. Ama içten içe Kemal’in sözlerinin ve alaycı tavrının kafasına takıldığını hissediyordu.

Great novels start here

Download by scanning the QR code to get countless free stories and daily updated books

Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD