Gözlerinizle birini öldürebilir misiniz?
O yapar... O baktığında damarınızda akan kan da donar kalbinizin atışı da durur. Teslim olmayı öyle çok arzularsınız ki, bir işaret verse de o an onun için ölsem dersiniz... Vermez.. O işareti asla vermez. Çünkü o öldürmeyi değil ölümü arzu ettirmeyi sever... Öyle bir noktaya gelirsiniz ki ona müptela olmuşsunuz. Celladına aşık olmak gibi.... Kim mi o? Ölü kelebek koleksiyoncusu! Mafya! Donuk adam! Buzdan kalp! Hiçbir sıfat onu tam anlatamayacak çünkü o asla ertesi gün aynı kişi olmayacak. Onun sana gösterdiği yüzü ikinci kez göremeyeceksin. Aklınla oynayacak. Çıldıracaksın... Ve bu çılgınlığa bayılacaksın...
"Eee ne diyorsun hala var mısın???"
Onun hakkında çok fazla şey duymuştum, ama böyle açık açık direkt muhatabı olarak dinlemek biraz ürküttü açıkçası beni. Evet çok iyi eğitimliyim mikro mimikten uzun menzilli silah kullanmaya yakın dövüşten strateji üretmeye kadar her noktada donanımlıyım. Lakin karşımdaki adam bir göz kırpsa kalp krizi geçirecek gibi hissediyorum ama pilavdan dönenin de kaşığı kırılsın. Şimdi korkma değil korkutma zamanı. Ben onu bildim hele o da beni bir bilsin!
"Varım, her ne pahasına olursa olsun varım. Benim uğruna savaştığım bir ahdim var. Alınacak bir intikam edilecek birkaç çift lafım var."
Güldü bu söylediklerime karşımdaki adam. Deli cesaretimle alay ediyor kendince ya da çok diklenip çabuk eğilenlere fazlaca denk geldiğinden umursamadı beni. Kimsenin aferinine ihtiyacım yok benim. Hep yalnızdım hep başardım. Yine yalnızım yinr başaracağım!
"Sen bilirsin. Sadece unutma. Hiçbir şey göründüğü gibi olmayabilir. Etraflı araştır, eğer aynı adamdan bahsediyorsak senin peşine düştüğün şeylere tenezzül dahi etmez."
Bir insan istediğinde ne kadar aşağılık olabilir ben iyi bilirim. Hiç kimse için bu asla yapmaz denemez. Çünkü yapar.
"Bundan sonrası bende. Işim bittiğinde değil adı gölgesi bile kalmayacak. Ölü kelebek koleksiyoncusuymuş. Hıh. Görelim bakalım onun kaç kelebeklik ömrü kaldı."
Işi ayarlayacak olan adam gittikten sonra yatağıma uzanıp tavanı seyretmeye başladım. Bulaştığım işin büyüklüğünün farkındayım ama altından da kalkabilirim. Benim güzel kardeşim ailemin bana emaneti Gülçin'im. Bu karanlık herifin zifirinde kayboldu. Ve ben onun insan yerine dahi koymadığı bir kadın onu alt edeceğim... Ölmek pahasına.
Zemheri Esat Yiğiter
Bir insanın nefesi ayaz kokar mı, bakışları bile buz kristallerini taşır mı. Zemheri Esat Yiğiter iseniz cevap her zaman evet. Terk edilmiş, hor görülmüş, ezilmiş yetmemiş taciz edilmiş bir çocuğun adım adım karanlığa çekilişi, buzdan kaleler inşaa etmesi ve ona dokunan kim varsa yakıp yok etmesi vermiş ona bu tekinsizliği.
36 yaşında, uzun demenin boyunu tarif etmekte yetersiz kalacağı kadar uzun, kalıplı, gece kadar siyah gözlü buna tezat bembeyaz bir teni olan lanetli kral. Onun dokunduğu herhangi bir kişi, eşya ya da zaman aynı kalamadı bugüne kadar. O Esat'ı öldürdü Zemheri de yeniden hayat buldu. Ondan kaçamazsın.. Kurtulamazsın.. Yok sayamazsın... Kendini var edemezsin... O kralsa sen avamsın. O efendiyse sen kölesin.. O sahipse sen kulsun... Hem de bile isteye. Seve seve.
Simsiyah odasında aynanın karşısına geçmiş kravatını düzeltiyordu. Saçma sapan sikimsonik bir açılışa davetliydi ve katılırım demiş bulundu. Nefret ettiği halde hem de. Her duyguyu öldürebildi içinde vefa hariç. Kime vefa borcu varsa ödemek için gözünü budaktan esirgemedi, taşın altına ezileceğini bilse de elini koydu. Mehmet Vardar. Abisi. En zor zamanında cehennemin tam ortasından çekip çıkarmıştı Zemheri yi. O zaman bu zaman abisinin ağzında çıkanı emir kabul etti.
"Esat gel dersem gelirsin biliyorum ama gel demeyeceğim ayrıca gelme de demeyeceğim ve bütün gece gözüm kapıda olacak. Yani sen bilirsin" aynen böyle söylemişti telefonda ona hala Esat diyebilen tek kişi. Bir saniye bile düşünmeden "orda olacağım abi" demişti bariton sesiyle.
"Araba hazır Zemheri bey." Sağ kolu, yardımcısı ve en yakın arkadaşı Kenan.
"Gidelim Kenanım gidelim."
"Canın sıkkın gibi. Bir sorun mu var."
"Benim hayatımda ne zaman sorun olmadı Kenan"
"Senin hayatındaki hiçbir sorun senin canını sıkmaz ki"
Kendisini çok iyi tanıyan bu adama bakıp başıyla onay vermekle yetinmişti. Sorun Kenanın dahi bilmediği o günün yaklaşmış olmasıydı.
27 sene önce
"Anne anne annee nolur yardım et, nolur gitme"
"Yeter artık Esat kes bağırmayı, bıktım artık bu sefaletten bu adamlar kötü değil merak etme sana iş öğretecekler hem de zengin olacağız"
"Anne onlar kötü nolursun beni bırakma, ben daha çok çalışırım daha çok para kazanırım hepsini veririm sana."
"Eeeh yeter beee."
Kapı üzerine kilitlenince dakikarca kapıya vurmuş ağlamış bağırmış yalvarmıştı annesine onu bırakmaması gitmemesi için. Her gün içen, sürekli kendini döven bir annesi de olsa anneydi işte. 9 yaşında bir çocuk daha fazla kime ihtiyaç duyardı ki.. Ağlamaları iç çekmelere dönmüş dizlerini kendine cekip kafasını dizlerine gömmüştü Esat. Bir zaman sonra kapı açıldı. Tanımadığı bir adam girmişti içeri.
"Hadi, gidiyoruz."
"Annem" diyebilmişti kendinin bile zor duyduğu bir sesle. Çatılı kaşları asık suratıyla kendine bakan adam "Anan sattı seni, boşa ağlama geri dönmeyecek" diyince son gözyaşı gözünde donmuştu. Gitmişti demek. Gerçekten onu bırakıp gitmişti ne için hem de daha çok para için. Tam da onun doğum gününde. Onu dünyaya getirdiği gün onun dünyasını başına yıkmıştı. Bir daha ağlamadı Esat yıllarca dayak yedi, işkence gördü hatta taciz edildi ama tek damla yaş dökmedi gözünden ve hiç gülmedi de... Onun tebessüm ettiğini dahi gören olmadı.... 9 yaşında çocukluğundan vurdular Esat'ı. 12 yaşında Zemheride yeniden canlandı.
"Geldik Zemheri Bey."
Kenanın seslenmesiyle sıkmaktan kan oturmuş yumruklarını çözdü Zemheri ağır ağır adamına baktı, anlamaya çalışır gibi baktı Kenan arkadaşına ama ne bir iz ne bir mimik.. Derin bir nefes verdi Zemheri ve çıktı dışarı. Sert rüzgar yüzüne çarpınca geldi kendine. O kadını zaten mahvetmişti ama soğumuyordu içi, derinlerine gömdüğü çocuk Esat rahat edemiyordu bir türlü...
15 sene önce
"Kimsiniz be siz bırakın beni, imdaaaaaat yardım edin kimse yok muuuu. Adam kaçırıyorlar imdaaaaat"
Gözüyle sandalyeye bağlamalarını işaret etti Zemheri. Alınacak bir intikam vardı ve bunun için tam 12 senedir bekliyordu. Nihayet vakit gelmişti belki 9 yaşındaki Esat tekrar çocuk olamayacaktı ama çocukluğunu öldürenin cezasını verecekti. Kendi elleriyle.
"Açın gözlerini"
Adamları aldığı talimatla gözündeki bandajı çıkardı kadının.
"Allah'ın belaları, hayvan herifler kimsiniz" bağırmaya devam ederken nihayet karşındaki adamı gördü kadın.
"Esat bu sen misin?"
Yavaş yavaş sağa sola salladı kafasını Zemheri. Karşısında oturan ve 12 sene sonra ilk kez gördüğü kadının yüzüne uzun uzun baktı, onu sattığı için aldığı parayı da har vurup harman savurunca bir genelevde bulmuşlardı annesini. Yüzündeki çizgiler belirginleşmiş, bakımsız ve aynı şeytan yüz. Onu satarken parayı aldığında gördüğü yüzle aynı. Iğrenmek için birkaç saniye bakmak kâfi.
"Esat 12 sene önce öldü. Ben herkese Zemheri sana cehennemin bugün."
Korkudan gözleri iri iri açılan kadın ne yapacağını bilemez halde ağlamaya başladı, sanki vaktinde dökülen gözyaşları onda etki etmiş gibi!
"Oğlum tehdit ettiler beni öldürürüz seni dediler mecbur kaldım."
"Ölseydin"
Anneler evlatları için ölümü göze almaz mıydı, hep öyle anlatılırdı hâlbuki.
Afallayan kadın böyle bir cevap beklemiyor olacak ki boş boş baktı bir süre.
"Oğlum ben korktum, ne yapacağımı bilemedim, baban olacak şerefsiz terk etmişti bizi yalnızdım çıkar yol bulamadım. Unutalım geçmiş zamanı ana oğul yeni bir hayata başlayalım ha ne dersin"
Gülmeyi bilse muhtemelen katıla katıla gülerdi Zemheri, ne trajik hikaye ama!
"6 yaşındaydım babam bizi terk ettiğinde Allah'ın her günü bana bağırıp çağırdın baban senin yüzünden gitti diye. Ben de öyle sandım haa. Sen beni ceza olsun diye aç bırakınca, dövünce ya da kömürlüğe kapatınca hep yalvardım sana hatırlıyor musun, "anneciğim söz veriyorum bir daha yapmayacağım nolur çıkar beni burdan çok korkuyorum." Sen ne derdin öyle deyince "sabaha korkudan geberirsin inşaallah da kurtulurum senden.."
Ne ben öldüm ne sen kurtulabildin ha?
8 yaşıma geldiğimde okuldan aldın beni çalışmaya başladım, ayakkabı da boyadım tuvalette yıkadım, garsonluk, komilik hayvan bakıcılığı her ne iş buldumsa yaptım. Niye? Beni daha az döv, karanlıkta yatırma diye. Yetti mi peki, yetmedi. Hep daha çok istedin... Bak kollarıma senin bastığın sigara izleri.. Yarası geçen onlarcasını da ağırladı bedenim.
"Oğlum cahildim, depresyondaydım ben ettim sen etme yalvarırım acı annene, 9 ay karnımda taşıdım ben seni sütümü verdim, annelik hakkımı ödeyemezsin."
"Beni sattığın adamların bana ne yaptığıyla ilgili bir fikrin var mı?"
Kafasını iki yana salladı kadın.
"Dur ben anlatayım sana. Daha o yaşımda bir kadınla birlikte olmaya zorladılar beni yapamadım tabi tam 3 tane adam kemerlerle dakikalarca dövdü beni. Ertesi gün bi daha, ertesi gün bi daha. Dayak yetmiyor tabi boklarını temizliyorum, siklerini tıraş ediyorum, bulaşıklarını yıkıyorum. Sabah 2 dilim ekmek 5 tane zeytin 1 bardak su, akşam iki dikim ekmek bir kase çorba. 3 yıl böyle beslendim.. Baktılar kadın sikemiyorum, uyuşturucu kuryeliği yaptım, yakalandım, çok şükür kurtuldum dedim elleri kolları uzun dakikasında çıkardılar ordan arkası gelmeyen dayaklar. 12 yaşıma kadar böyle devam ettim. 12 yaşında taciz etmeye başladılar beni, dudağımdan öptü adamın biri sikini okşattı. Öğüre öğüre sabah ettim de yine bu yaşadıklarımın hiçbirinde tek damla yaş dökmedim gözümden, niye biliyor musun beni götürecekleri gün adam dedi anan seni sattı boşuna ağlama..."
Derince soludu Zemheri. Yaşadığı şeyleri yeniden hatırlamak ruhundaki kapanmaz yarayı kanatıyordu.
"Şimdi gelelim sana... Nasıl ölmek istersin, ilk kez öldüreceğim kişiye tercihini soruyorum bak kıymetini bil!"
Kadın oğlunun yaşadıkları onu hiç etkilememiş gibi kendi canı için ağlamaya bağışlanma dilemeye başladı. Zemheri dinledi annesinin yalvarmasını uzun uzun ve memnun bir tatminle. Kendisinin ona yalvardığı gibi yalvarmasına izin verdi yeterli doyuma ulaşmış olacak ki küçük cam bir kutunun içinde bir kelebek çıkardı cebinden oradaki masaya koydu.
"Bu kelebeğin ömrü kadar ömrün var o öldüğünde sen de öleceksin ve sana yemin ediyorum o kelebeğin bir an evvel ölmesi için yalvaracaksın" dedi ve arkasına dahi bakmadan çıktı.
O günden sonra kadına günlük bir bardak su 4 dilim ekmek verildi Zemheri'nin talimatıyla. Getirilen kelebek kral kelebeği. Ortalama 1 yıl ömrü var. Ne kadar süredir hayatta bilen yok. Onun için önemi de yok zaten. Zemheri kadına her gün ağır işkenceler yapmaya başladı. Kadının çığlıkları yalvarışları zerre kadar etkilemedi Zemheri'yi. Merhametini kaybetmiş bir adamdan daha tehlikeli biri varsa merhametini daha 9 yaşında annesi yüzünden kaybetmiş bir adamdır. Kelebek bir hafta sonra öldü, kadın da tam bir hafta sonra Zemheri tarafından tek kurşunla öldürüldü ve daha 21 yaşında 50 den fazla insanı öldürmüş her öldürdüğü adama bir kelebeğin ömrü kadar ömür biçmşi bir adam kaldı geriye. Koleksiyonun en nadide parçasını aldı ve diğerlerinin yanına, kelebek odasına götürdü ve baş köşeye astı cam kutuyu.. Bundan sonrası 15 yılda ölen onca adama karşılık ölen onca yadigar kelebek....