Hayatının belki de en zor dakikalarını yaşıyordu Zemheri, hayatla bağı kopmuş nefes almak ölmekten daha zor hale gelmişti. Onu bu hale getiren kadın ise ne yapacağını bilmez halde donup kalmış sadece pür dikkat adamı izliyordu. Ne olduğunu anlamıyor egosunun onu düşürdüğü durumun sıkıntısını yaşıyordu.
Zemheri'nin gidişinin üzerinden epey zaman geçtiğini fark eden Kenan ise bir terslik olduğunu anlamış adamları teyakkuza geçirmişti ve koşarak lavaboya gitti gördüğü manzarayla şok oldu. Yerde olanları panik ve korkuyla izleyen bir kadın ve aralıksız kusan ve sayıklayan dostu. Ne olduğunu anlamayan haliyle içten içe sövdü kendine. Nasıl yalnız bırakırdı nasıl. Bu adama canını borçluydu nasıl ayrılırdı yanından. Hemen koşarak yanına çöktü kendinde olmadığını fark ettiğinde milyon tane ihtimal geldi aklına. Adamı yerinden zorla kaldırıp yönetici katına çıkaran Kenan bu kata kimsenin gelmemesi için kesin talimat vermişti adamlara. 6 yıldır tanıdığı hayatını kurtaran arkadaşının ilk kez bu şekilde kriz geçirdiğini gördü ve hemen onu odasına götürdü sürekli konuşuyor onu içinde bulunduğu cehennemden çekip çıkarmaya çalışıyordu ama nafile, Zemheri şuan bedenen burda olsa da zihni çook uzaklardaydı. Ne yapacağını bilemeyen Kenan arkadaşının kendini duymadığını fark edince okkalı bir yumruk indirdi yüzüne. Bir yandan da "özür dilerim kardeşim" diyordu. Gelen yumrukla kafası yana düştü. O an transtan çıkan Zemheri arkadaşına baktı dudağı patlamıştı, kan ince bir çizgi halinde çenesine doğru yol almıştı ama iyi de gelmişti "sağ ol kardeşim" dedi, yığılır gibi oturduğu koltuktan hızla kalktı banyoya girip elini yüzünü yıkadı olayları hatırlayınca hırsla çıktı banyodan ve öfkeden çatallaşmış ve duyanın köşe bucak kaçmak isteyeceği bir sesle konuştu Kenanla.
"O kadın en geç yarın hücrede olacak Kenan. 9 numaralı hücrede."
Gözlerini kocaman açan adam olanları anlayamasa da arkadaşının çok sinirli olduğunu anlayabiliyordu ancak 9 numaralı hücre... Kimse alınmazdı ki o hücreye... Annesini öldürdüğü hücreye.. Ancak şuan ne soru sorulacak ne de izahat verilecek zaman değildi. Kafasını sallayarak çıktı Kenan odadan ve talimatını verdi, o kadın ne yapmıştı da böyle bir ölümü hak etmişti bilmiyordu ama sormaya da cesaret edemedi işte. Annesine yaptıkları aklına gelince kız için biraz üzüldü hatta.. Kenan arkadaşının yanından ayrıldıktan sonra birkaç saat o kadına ulaşmaya çalıştı, kadın sosyetenin en bilinen isimlerinden biriydi ama Zemheri gözünü karartmıştı bir kere. Şuan değil sosyete Amerika başkanı olsa vız gelir tırıs giderdi! Kadını derdest edip malum hücreye alınca aradı dostunu.
"Kadını aldık Zemheri"
"Geliyorum"
Aldığı telefonla hışımla çıktı evden Zemheri, çok uzun zamandır bu denli öfkeyle dolmamıştı! 9 numaralı hücreye giren adam üstü başı yırtılmış yüzü yer yer morarmış kadını görünce yaklaştı, annesinden sonra ilk defa bir kadını öldürecekti ve uzun uzun izlemek istedi son çırpınışlarını. 15 dakika boyunca kadın önce tehdit etti nüfuzunu hatırlattı baktı hiçbir faydası olmuyor ağlaya ağlaya yalvardı, Zemheri ise sadece baktı, kadınlar dedi içinden ne iğrenç yaratıklarsınız ve erkekler ahh siz hayvandan da aşağısınız.... Öyle ya onu bu hale getiren önce onu doğuran kadın sonra kendi cinsinden olanlar değil miydi?..
Yeterli olduğuna ikna olmuş olacak ki eline siyah deri eldivenlerini taktı kadına elleriyle temas etmeyecekti ama olur ya tırnağının ucu değerse ihtimaline karşı tedbir almıştı. Ve kelebek tabi ki.. Kadının yanındaki masaya bıraktı ve aynı cümleleri tekrar etti.
"Bu kelebeğin ömrü kadar ömrün var o öldüğünde sen de öleceksin ve sana yemin ederim ki bir an evvel ölmesi için yalvaracaksın."
Bu güne kadar kimseye yapmadığı işkenceleri yapıyor ama öldürmüyordu kadını 3. günün sonunda kadının bilinci kapanmış komaya girmişti ki öylece bıraktı. Tüm haber kanalları da jet sosyetenin ünlü isminin ortadan sır kayboluşunu konuşuyor ancak kimse kadına ulaşamıyordu. 4 saat sonra kelebeğin öldüğü haberi gelince indi ve tek kurşunla kurtuldu bu iğrenç yaratıktan! Sanki aleme ibret olsun der gibi de ormanlık bir alana attırdı cesedini. Bulduklarında tanınmayacak haldeydi!
O zamandan beri hiç böyle bir durumla karşılaşmamış değil düşen bir kadın görmesi öldüğünü görse dönüp gitmişti. Şimdi yeniden başa sarmak acısını katlarken anıların girdabına hapsetmişti Zemheriyi. İtiraf etmek zordu lakin canı çok yanıyordu genç adamın..
Başının ağrısının böyle oturarak geçmeyeceğini anlayan Zemheri mutfağa geçip bir kahve yaptı kendine saat henüz sabahın 5 ydi ve çalışanları 7 de gelirdi. Kahvesini alıp salona geçti kanepeye oturduğunda kapı açılması sesiyle oraya döndü Kenanı görünce dünkü olaylar doluştu zihnine gözlerini kapatıp açtı yaklaşık 20 yılı aşkındır yanında olan dostunun omzunu sıktı.
"Eyvallah dostum" dedi
"Eyvallah kardeşim" cevabını aldı ve tekrar odasına çıktı..
Bugün çalışamazdı, bugün kendisini odaya kapatıp geçmişle hesaplaşma bugüne dönme ve geleceği şekillendirme günü olmalıydı. Hep yaptığı gibi. Her krizden sonra olduğu gibi.
Odasına çıktığından bu yana 6 saattir odasından çıkmamış çalışanı Hilmi'nin yemeğe çağırmasını es geçmiş sadece düşünmüştü. 36 yıllık yaşamında en yaşanmaz denileni yaşamış en olmazları oldurmuştu. Çok az insana nasip olacak bir servete binlere çalışana araba motorsiklet tekne koleksiyonlarına sahipti ama en büyük şeyi eksikti yaşama isteği...
"En son ne zaman güldün Zemheri" dedi... Bu bir soru değildi bu bir kendiyle hesaplaşma idi.
"Geçmedi hıncın.. Sana eza edenleri çocukluğunu öldürenleri gençliğini hayallerini umutlarını öldürenleri katlettin de soğumadı için. Geri gelmedi çünkü kaybettiğini hiçbir şey değil mi dedi ve cevap verdi kendine gelmedi ya."
Babası yanlarındayken de çok mutlu bir çocuk değildi Esat Zemheri annesi hiçbir zaman yakından ilgilenmemişti zaten hep kendi halinde süs peşinde daha çok para elde etme derdindeydi. Mutlu değildi belki ama aç yattığı dayak yediği hakaret işittiğini de hatırlamıyordu babası sorumluluk sahibi bir adam değildi evet ama severdi oğlunu. Birlikte oynadıkları tek oyunu hatırladı Esat... Babası dört ayak üstüne oturmuş Esat sırtında atçılık oynuyorlar. Kahkahalarla gülen o çocuk düştü zihnine...
"Öyle özledim ki" diye geçirdi içinden. "Keşke hep 6 yaşımda kalsaydım..."
Annesi yüzünden o kadar uzun süre kendini suçlamıştı ki Zemheri, iyi bir çocuk olur annesi ne derse yaparsa babası geri gelir sandı hep. Kendi yüzünden gittiğini sandığı babası işin aslında annesinin kendini aldattığını görmüş ve bu duruma dayanamadığı için gitmişti. 4 yıl sonra yaşadığı pişmanlık, vicdan azabı ve evlat özlemine daha fazla dayanamayarak onları en son bıraktığı yere gelmişti tekrar ama ne onlardan bir iz ne bir işaret vardı. Epey süren araştırmalardan sonra karısına ulaşmıştı lüks bir mahallede lüks bir evde olduğunu öğrenince gidip çalmıştı kapısını. Kapıyı açan kadın bıraktığı gibi gözlerinden bile pislik akan haliyle karşılamıştı onu. Kibrinden ve pisliğinden ödün vermeden konuştu.
"Ne var ne istiyorsun?"
Yıllarını heba eden kadına tiksintiyle baktı adam, bu kadın için mi canının parçasını bırakmıştı yani.
"Oğlumu."
Şuh bir kahkaha attı kadın saçlarını savurarak, sanki giden kendi doğurduğu değil gibi bir rahatlıkla.
"Ne yapacaksın oğlunu, şimdi mi aklına geldi bir oğlun olduğu"
"Yıllardır vicdan azabı çekiyorum senin gibi bir pisliğin yanında bırakmamalıydım onu ama artık bitti ver oğlumu artık babası geldi ben bakarım oğluma"
Gözlerini devirdi kadın, oğlum da oğlum ne buluyordu o sünepede bilmiyordu. Başından atmıştı da kurtulmuştu!
"Geç kaldın, bak bu zenginlik bu ev bu mücevherler nasıl oldu biliyor musun, sattım onu."
Normal birşeyden bahseder gibi söylediği şeyle beyninden vurulmuşa dönen Adam "Allah senin belanı versin" diyerek kadının saçlarına yapışıp var gücüyle bağırıp hakaret etti ama ne yaparsa yapsın oğlunun yerini öğrenemedi. Daha fazla dayanamayan adam cebinden çıkardığı çakısını kadının gırtlağına dayayınca ne olduğunu anlamayan kadın put kesildi bir anda.
"Bir kez daha sormayacağım sana Kezban, oğlum nerde?"
Konuşmak eylemini ağzıyla yapmak bir hayli zor geliyordu şuan kadına zira canı götünden çıkacaktı nerdeyse.
"Ye.. ye.. yemin ederim bilmiyorum. Çocuk ve genç erkeklerin peşinde olan bir adam var dediler çok zengin çocuğu ona satarsan rahat edersin dediler verdim öyle."
"Allah belanı versin orospu, lan sen doğurdun onu sen. Nasıl bu kadar cani olabildin kendi evladına karşı"
"Adı, mekanı ne biliyorsun söyle çabuk elimden bir kaza çıkacak"
Korkudan güçlükle çıkan sesiyle konuştu kadın.
"Çapsız Bekir diyorlar ama geçen sene ölmüş mekanı kapanmış diye duydum Esat nerde bilmiyorum..."
"Seni şimdi şurada öldürmüyorsam içeri girmemek için, oğluma çok geç kaldım daha yapamam bunu ona. Sen belanı benden bulma ama gün yüzü de görme inşallah."
Sert bir şekilde kadını yere bırakıp uzaklaştı adam ordan. Sormadığı kimse uğramadığı mekan içli dişli olmadığı pislik adam kalmadı ama yok yok. Yer yarıldı içine girdi sanki. Pes etmedi yıllarca fare deliğinden kaya dibine ağaç gölgesinden denizin dibine kadar her yere bakmaya devam etti. 10 yıl boyunca her yerde oğlunu arayan adam nihayet bir ipucu bulmuş oğlunun Mehmet Vardar adında bir adamın himayesinde olduğunu öğrenmişti lakin adama ulaşmak Cumhurbaşkanına ulaşmaktan zor olunca günlerce uygun bir an kollamış evinin yanında adeta pusuya yatmıştı. Çıktığı an korumalar geçmesine izin vermezdi ama sesini duyursa kardı. 20 gün boyunca sessiz sessiz kimseye belli etmeden evin yakınlarında dolandı. Pusuda bekleyişin 20. gününde nihayet adamı kapıdan çıkarken gördü, sonunda aradığı fırsatı yakalamanın heyecanıyla fırladı olduğu yerden adamın karşı kaldırımına koşarak "Mehmet Vardar" diye bağırdı. Gelen sesle bütün korumalar Zemheri dahil adamın etrafında etten duvar örmüş tüm silahlar sesin geldiği yöne dönmüştü. Adam elleri havada konuştu.
"Kötülük yapmak için gelmedim Allah aşkına beni bir dinle" dedi.
Zemheri arkasını dönüp adama bakınca buz kesti bir anda ve elindeki silah yere düştü. Adamı tanımadığına emin olan Vardar ise Zemheri'nin durumunu fark edince durumun Zemheri ile ilgili olduğunu anladı "indirin silahları" diye bağırdı. Tam karşısında kendisine bedenini siper eden adama baktı.
"Evlat kim bu adam?"
Söylemesi ne kadar zorsa inanması daha zordu Zemheri için fısıltıdan hallice bir sesle cevapladı adamı.
"Babam...."
Derin bir nefes aldı Vardar, biliyordu babasının onu küçükken terk ettiğini.
"Ne yapmamızı istersin?"
"Sen git abi izninle ben hallederim."
Vardar onun sözünü ikiletmedi adamlarını alıp arabalara binip gittiler. O hariç... Öylece dakikalardır babasına bakan Zemheri hariç!
"Oğlum!"
Bir feryat gibi çıkmıştı adamın sesi hastaydı da şifası oğlunun baba demesindeydi sanki. Karşısında hıçkıra hıçkıra ağlayan bu adam 6 yaşında onu bırakıp giderken kendinin de bu kadar ağladığını biliyor muydu acaba?
"Ne istiyorsun?" dedi buz gibi bir sesle.
"Seni oğlum seni. Yanıp kavruluyorum 14 senedir senin hasretinle 10 yıldır seni arıyorum sormadığım kimse girmediğim delik kalmadı şükür Allah'a buldum seni."
"Demek 10 yıldır arıyorsun. Yani beni piç gibi bırakıp gittikten 4 yıl sonra aklına gelebildim öyle mi?"
"Oğlum bırakır bırakmaz pişman oldum ama dönemedim anan olacak o orospu aldatmıştı beni gözümle görünce dayanamadım bir anlık kararla çıktım gittim, sonra çok pişman oldum seni öyle bir kadınla bırakmamalıydım. Nolur oğlum hasretinden yanıyorum bir kez sarılayım.."
"Doğru öyle bir kadınla değil bir çocuk bir köpek bile bırakılmazdı ama sen bıraktın, yaşadıklarımdan haberin var mı peki ne yedim ne içtim, neler yaptım biliyor musun?" Adamdan cevap beklemeden devam etti.
"Bilmiyorsun elbette niye çünkü hassas kalbin kırılmıştı ve oğlun sikinde bile değildi!"
Adam karşısında kendi boyunu katlamış dalyan gibi oğluyla iç çekmelerine yenilerini ekledi, küçücük babam diye etrafında dönen daima gülümseyen Esat yoktu karşısında ama biliyordu bu hasret öldürecekti nerdeyse onu.
"Oğlum nolur."
"Yalvar yalvar da yalnız ben çok yalvardım vaktinde işe yaramıyor bil de..."
"Şimdi şöyle yapıyoruz sen benim hayatımdan siktir olup gittiğin gibi yine gidiyorsun ben de bildiğim yoldan hayatımı yaşamaya devam ediyorum. Yoksa o çok kıymetli orospu karının yanına sen de gidersin!"
Adam panikle konuştu bir kez daha kaybetmeyecekti oğlunu. Bu defa olmazdı.
"İstersen öldür artık gitmem Esat"
"Esat öldü laaaaaan, öldürdünüz. Zemheri var. O da yaklaşanı buzunda yakıyor." diye bağırdı genç adam sanki bütün hıncını bir avazda kusmak ister gibi.
Bu konuşma esnasında adım adım oğluna yaklaştı adam yanına kadar geldi, Zemheri o sinirle fark edememişti bunu.
"Ne sikim yaparsan yap, bir daha karşıma çıkarsan, gördüğün son yüz benimki olur."
Birşey demesine izin vermeden arabasına binip uzaklaştı Zemheri. Zira 14 yıl sonra gelen merhamet hiçbir anlam ifade etmiyordu...
O günden sonra adam tekrar çıkmadı oğlunun karşısına ama babası asla vazgeçmedi Zemheri'den hep bir adım arkasında hep görebileceği bir yerlerde oldu. Zemheri o gün Kenana talimat vermişti babasını takip ettiriyordu farkındaydı hep peşinde olduğunun ama karşıma çıkmıyorsa sorun yok diyerek dokunmuyordu. En azından bu yalan kendini ikna etmesine şimdilik yetiyordu.
Aklına gelen geçmişle durgunlaşan Zemheri Kenanı aradı.
"Takip ediyor mu hala?"
Kenan kimden bahsettiğini bildiği için anında cevap verdi.
"Evet sabahtan bu yana kağıt toplayıcısı kılığında 5 sefer evin yanındaki çöp konteynerine gelip evi gözetledi."
Buna şaşırmadı o konuşmadan sonra tam 16 yıldır durum buydu, kah çöpçü gibi geçiyordu yanından kah dilenci gibi. Bazen balon satıyordu sokağında bazen simit holdingin önünde.
"İçeri al."
"Emin misin abi?"
"Ne zamandır emrimi sorguluyorsun Kenan"
"Kusura bakmayın Zemheri bey, hemen alıyorum."
Dostunu kırdığının farkındaydı Zemheri ama kendi perişan haldeyken başkasını da düşünemiyordu. Birşey demeden kapattı telefonu.
Kapıdaki korumaya talimat veren Kenan adamın büyük demir kapıdan içeri alınmasıyla yanına gitti.
-Seni görmek istiyor. Yapacağın en ufak yanlışta tek kurşunluk canın olduğunu unutma!"