bc

Kızıl Alev Ateş (TÜRKÇE HİKAYE)

book_age18+
10.4K
FOLLOW
47.6K
READ
dark
playboy
badboy
goodgirl
badgirl
brave
dare to love and hate
gangster
drama
bold
like
intro-logo
Blurb

Beyaz çarşafların üstüne kırmızı saçlarının bir ilah gibi dökülen kadına baktım. Hem masumluğu hemde günahı temsil ediyordu.

Kaç gece oysaki onu kendime tekrar, tekrar ait kılmak için hayaller kurduğumu hatırladım.

Ne kadar aklım başımda olsa da bu kızıl alev ateşin yatağımda olması içimdeki canavarı serbest bırakmak ister gibiydi. Oysaki kokusu bir uyuşturucuydu. Ne zaman içime çeksem kafası kıyak bir keş gibi oluyordum .

Her ne kadar soğuk bir adam olsamda bu kadına dokunduğumda tekrar tekrar tutuşup onun teninde yanan bir ateşe dönüşüyordum.

Ve bu ateş onunla yanıp tutuşmama sebep oluyordu.

chap-preview
Free preview
Kırmızı Çamaşır
Mia, Lena’nın onun eline zorlan verdiği kırmızı iç çamaşırlara bakıyordu. Bunları giyinmek bir yana, asla satın alacak bir kız bile değildi ama lanet olsun ki ev arkadaşı, seks bağımlısı sürtüğün tekiydi. Ve sürekli çocuk gibi olduğunu söyleyip duruyordu. Kan kırmızısı çamaşırları eline verirken de “biraz kadın gibi hisset demişti”. Aman ne kadın gibi hissetmek. Aslında sadece Lena değil, erkek arkadaşı Christie ‘de ondan farklı şeyler istiyordu. Seksi kıyafetler ve ağır makyajlar onun yapmaktan nefret ettiği ne varsa, kim 24 yaşındayken 30 yaşında görünmek isterdi ki kimseyi bilmezdi ama Mia öyle bir kız değildi. Doğal olmayı seviyordu. Kızıl kıvırcık saçlarını, yüzündeki çilleri ve büyük yeşil gözlerini seviyordu. Ama etrafındaki bir çok kişi onu olduğu gibi kabul etmiyor, sürekli eleştiriyorlardı. Ama nereden bilsin ki aslında bu kızıl hatunu kıskanmayan kişi yoktu . “Tanrı aşkına Mia hâlâ giyinmedin mi? “ Mia içinden kapının arkasında onu bekleyen arkadaşının ne kadarda utanmaz bir kız olduğunu düşündü. Gerçekten de bu kızda utanmaya dair hiçbir şey yoktu. “Lena bunun neresi ters neresi düz anlamıyorum ki!. “ Mia sıkıntılı bir nefes verip elindeki iç çamaşırına bakıyordu. Tamamen transparan bir çamaşırdı. En mahrem yerlerini bile kapatmazken nasıl giyinecekti ki bunu, yüzünü buluşturup elindeki paçavraları yatağa attı. Vazgeçmişti, bunlara bakarken bile utanıp kızarıyordu. Birde içinde olsa ah! Utançtan ölmek ne kadar da beter bir durumdu ve şu an o buna doğru yürüyordu. Kapıyı açtığında Lena; Mia’nın üstündeki siyah çamaşırları gördüğünde hayal kırıklığına uğramıştı . “Neden giyinmedin?” Lena’nın huysuz sesi yüzünden Mia gözlerini devirip biraz önce paçavra gibi fırlattığı çamaşırları alıp sarı cadının eline verdi. “Hiç bir yerimi kapatmaz bu, Tanrı aşkına Lena nasıl giyineyim ?!” Lena ise artık Mia’nın bu tavrından sıkılmıştı, resmen rahibe gibi davranıyordu hatta onun gibiydi . Zaten o çamaşırlar kapatmak için değildi. Daha fazla kadınsı ve seksi durmak içindi. Ama gel gör ki karşındaki kızıl afete bu durumu anlatamıyordu. “Sen böyle davranmaya devam et. Christie elinden uçtuğunda gelip omuzumda ağlama! “ Bu fikirden hoşlanmamıştı. Genç kadın ama Christie eğer bunları giyinmediği için onunla ayrılacaksa yapacağı bir şey yoktu hatta “siktirsin gitsin!” mantığıyla bakıyordu. “Eğer bu çamaşırı giyinmediğim için beni terk edecekse kapı orada! “  Lena ise karşındaki alev ateşe baktı, bir kez daha tanrıya lanet etti. Keşke erkek olsaydım diye çünkü bu kadın. Hiçbir şey yapmadığı halde kırmızının kendisiydi. Bir de sinirlenince daha da mı seksi oluyordu bu kadın diye geçirdi içinden. Bunu Mia ‘ya söylese kesinlikle iyi bir pataklardı onu. “Bu şekilde konuşamaya devam et sen, dört yıldır sevgilisiniz ama hala yatmadınız!”. Mia da ne zaman konunun buraya geleceğini merak ediyordu zaten bu konu onu sıkıyor bunaltıyordu. Sadece Lena değil Christie onun üstüne daha fazla geliyordu. “bu konuda kararım kesin, istediğinizi bana diyebilir ya da düşünebilirsiniz. Ben evlenmeden biriyle beraber olmayacağım, bu Christie için de geçerli !” Mia’nın aslında bir yemini vardı. Annesi babasını aldatmış ve bunu bizzat kendisi tanık olmuştu. Lise son sınıftayken okuldan geldiğinde, salonda annesi ve tanımadığı bir adamla uygunsuz hallerini görmüş, içinde ki tüm anne sevgisi paramparça olmuştu. Sonra ise tanrı huzurunda yemin etmişti. Sadece evlendiği adama ait olacaktı, annesi gibi sadakatsiz biri olmayacaktı. Babası ise annesinden bu olaydan sonra boşanmıştı, annesi hemen gidip babasını aldattığı adamla evlenmişti. Hatta bir çocuğu bile olmuştu o adamdan. Babası ise kendini işine adamış, İngiltere’deki şirketini büyütmek için elinden geldiği kadar çabalıyordu. Karısının sadakatsizliği sebebiyle hiçbir kadına güveni kalmamıştı. Küçük çaplı ilişkiler dışında bir ilişkisi olmamıştı. Mia da annesine olan kızgınlık ve en büyük hayal kırıklığı sebebiyle onunla görüşmeyi reddediyordu. Aslında annesinin de pek umurunda değildi onunla görüşüp görüşmemek, o yeni ailesiyle gayet mutlu ve huzurluydu. Onun için yeni aşkı ve ondan doğan aşklarının meyvesi daha ön plandaydı. Mia’ ya düşen ise kapının dışıydı. Babası ile ise her zaman telefonda görüşüyor, hatta ayda bir kere buluşuyordu. Babası onu hiç bir zaman yalnız bırakmamıştı. Hem maddi hem de manevi. Kendisi ise doğduğu ülkeden İngiltere ‘den ayrılmış, her zerresine aşık olduğu şehirde yaşamaya karar vermişti. Onun hayatını güzelleştiriyor kötü günlerini unutturuyordu babası İngiltere’ ye dönmesi için ne kadar ısrar etse de genç kadın bunu reddediyordu. O şehir onun en büyük yarasını ona hatırlatıyordu, annesini. Mia için Paris aşkın şehriydi. Christie ile ilk Paris sokaklarında kendine has küçük kafede tanışmış sonrada birbirlerinden ayrılmamışlardı. Mia için Christie her şeyde onun ilkiydi, ilk aşık olduğu ilk öptüğü erkekti. Ama Christie için bu yetmiyor, daha fazlasını istemekten çekinmiyordu. Lena ellerini teslim olur gibi havaya kaldırıp Mia’nın üstüne oturan kara bulutu kaldırmak için yine onu sinirlendirmeye çalışmıştı. O gözlere inen acıyı tanıyordu. “Peki, peki Rahibe hanım hadi şu kırmızı çamaşırları giyin yoksa düğüne geç kalacağız.”.. Mia derin bir nefes çekti, neden kilisede olacak bir düğün için kırmızı çamaşır giyinmesine gerek vardı. Ama işte Lena ve lanet inatçılığı, istediğini almadan bu sarı hatun bırakmazdı peşini, kendisini gayet iyi tanıyordu ama onun kadar kendisi de az inatçı kadın değildi . Mia ise Lena’ın tavrına karşı kollarını birbirine bağlayıp o güzel burnunu havaya dikti. “Tamam bunları giyineceğim ama sonra gelip kıyafetime karışmayacaksın ! “ Lena farkındaydı kendi kadar inatçı olan bu kadın başka türlü bu çamaşırları giyinmezdi, ellerini aşağıya indirip başını aşağı yukarıya salladı . “Tamam tamam hadi giyin. “ Mia tekrardan Lena’ın elindeki çamaşırları alıp banyoya girdi. Zor bela üstüne geçirdikten sonra aynaya bakarken bile beyaz teni resmen kızıl saçları ile aynı renk olmuştu. Ah! Birde bunu erkeklerin karşısında nasıl giyiniyorlardı diye düşündü. “Giyindin mi?” Kapı açıldığında, Mia utana sıkıla o kırmızı çamaşırlarla dışarı çıkmıştı. Lena o anda gözleri resmen açılmış karşısındaki kızıl afete bakıyordu. “Harika olmuşsun bebeğim .” Lena’nın arsız bakışları Mia’nın üstünde gezerken, genç kızın teni iyice kızarmıştı. “Yeter Lena ! Çek şu arsız bakışlarını üstümden, git hazırlan hadi. Beni kızdırmaktan başka hiç bir şey yapmıyorsun! “. Mia sinirlenmiş ve utanmıştı. Hayatında bu kadar rahat bir kadın da görmemişti. Lena daha fazla bu kadını utandırmamak için gözünün içine baka baka sırıtarak odadan çıkmış, hazırlanmaya inmişti. Aradan geçen yarım saat sonra Lena giyindiği zümrüt yeşili elbisenin içinde büyüleyici duruyordu. Yan odasına girdiğinde Mia’nın üstündeki belden oturmalı siyah İspanyol pantolona baktı içine giyindiği kırmızı gömlekle hoş duruyordu, bu kadına kırmızı yasak olmalı diye aklından geçirdi. “Yüzüne bir şeyler sür !” Mia işte bundan hoşlanmamıştı. O sevmezdi makyaj yapmayı, karşındaki cadıyla tekrardan bir polemiğe girmemek için biraz rimel ve kırmızı bir ruj sürmüştü. Doğal kıvırcık saçlarını eliyle şekillendirmişti. “Christie bizi almaya gelecek mi?” “Hayır, zaten dünden beri fazla konuşmadık. Sürekli yoğun hem Maria ile o kadar yakın değiliz neden bizi düğününe çağırıyor?” Lena da bu durumu anlamamıştı. Mia ve Maria birbirini hiç sevmezdi hatta kendisi de ama üst üste aramış ve düğün için ısrar etmişti. “Belki de arkadaşlarının yanında olmasını istiyor.” Mia buna gülmüştü, o kız bencilin tekiydi. Aynı zaman da bir kaltak. Hâlâ  anlamıyordu neden hemen evlenmek istediğini. Bir ara hamile söylentileri çıkmıştı hakkında, acaba doğru muydu? “Abin geldi mi ?” Lena derin bir nefes verip “Bugün gelecekti, aramadığına göre hala Paris’te değil yoksa kapıya dayanmıştı yaşlı ihtiyar.” Mia kendini tutamayıp gülmeye başlamıştı. Abisi acaba bu deli kadının ona bu şekilde hitap ettiğini duysa ne yapardı. Kızlar çağırdıkları taksiye binip Maria’nın tarif ettiği kiliseye doğru yola çıkmıştı. Mia tekrardan Christie aramak için telefonunu aradığında yine kapalı olduğunu gördüğünde suratı asılmıştı. Lena’nın bu durum gözünden kaçmamış hemen lafı yapıştırmıştı. “Yine mi açmadı o piç kurusu !” Mia, Lena’ ya karşı ters bir bakış attı. “Bana öyle bakma o çocuktan hoşlanmıyorum ve çok... Çok garip sana bakışları.” “Lena lütfen yeter! Zaten kafam çok karışık, son 1 aydır aşırı birbirimizden uzağız sadece belirli zamanlarda görüşüyoruz.” “O orospu çocuğu sadece seninle yatmak istiyor, Mia emin ol bunu anlamayacak bir kız değilim! “ “Evet, sayısız tecrübelerin var dimi ? “ Lena kıkırdayıp Mia’nın omuzuna bir yumruk attı. Sonra aklına gelen şey yüzünden yüzü düştü. “Evet, abim geldiğine göre erkeklere de veda edebilirim ama o gidene kadar.” İkisi de tekrardan kıkırdayıp aradan geçen yarım saat sonra Maria’nın verdiği adresteydiler. Şaşırmıştı burası “NOTRE DAM  HEP“ kilisesiydi. Evleneceği adamla kutsal dualarını etmek istediği yerdi. Demek ki Maria’da burada evlenmek istemişti. İlk kez ortak yanları olmuştu. Taksiciye parayı ödedikten sonra Lena’nı huysuz sesi Mia’nın kulaklarını ilişti. “Bırakmadın ki arabayla gelelim bak takside süründük! “ “Alkol almayacağına dair söz vermedin ne bekliyorsun ellerimizle intihara mı yürüyelim?” Lena kendisine saçlarını savurup önden giden arkadaşına baktı; altın sarı saçları ve mavi gözleri inanılmaz bir çekiciliği vardı özellikle üstüne giyindiği zümrüt yeşil elbisesi ben buraya ait değilim diye bağırıyordu. Tanrı bilir kaç erkeği ağına düşürecekti bu yürüyen Tanrıça. İkisi de içeri girdiğinde, kendilerine ayırılan en ön tarafa geçmişlerdi. Her yerde beyaz güller vardı ve kilisenin ihtişamına zıt duruyordu. “Büyüleyici dimi ?” Lena’ya arkadaşının yeşil gözlerini sonuna kadar açıp kiliseyi izlemesi  komik gelmişti. O, pek dindar bir kadın değildi. Ama Mia elinden geldikçe kiliseye gider, dua ederdi. Her zaman inançlı bir kadın olmuştu. Duyulan hafif müzikle herkes ayağa kalktı, gelin koluna girdiği babasıyla o beyaz güllerin içinden geçip papazın yanına doğru ilerliyordu. Maria’nın her adımı Mia’nın ölüm adımına eşitti. Mia o ırmak rengi gözlerini papaza doğru çevirdiğinde, geçmiş tekrardan geriye sarmıştı. Bu kez babası değil, kendisinin en büyük ihanetin içinde kaldığını fark etti. Çünkü papazın yanındaki damat, sevgilisi ilk aşkı ve kalbi olan Christie ‘di.  Hangisi insanı daha fazla yıkıyordu ihanet mi? Yoksa bunca zaman aptal yerine koyulmak mı? Eti kemiği birbirine girmiş gibiydi bu kadının, sanki kalbini biri almış sıkmış yere fırlatmıştı. Bu ağrının başka açıklaması yoktu onun gözünde .  Mia başta ne olduğunu anlamasa da sonra nasıl tuzağa düştüğünü anlamıştı. Gözlerini Christie ‘ ye  döndürdüğünde o da ona bakıyordu. Yüzünde pişkin bir gülümsemeyle. Utanmak yerine gülüyordu. Lena ise yanındaki arkadaşının yaşadığı ihaneti gördüğünde, sanki kendi yaşamış gibi boğazına bir yumru oturmuştu. Mia’nın o beyaz ellerini tuttuğunda, sıcak olan kızın resmen canı kanı çekilmiş, buz gibi olmuştu. İlk kez bu sarı kadın haksız çıkmak istemişti Christie hakkında söylediklerinde ama tam karşısında duruyordu kanıtlarca.  Mia ne kadar ağlamak ve çığlık atmak istese de sadece donuk bir şekilde Maria’nın ve Christie’ nin dudaklarının buluşmasını izliyordu. O an işte sadece gözünden bir damla gözyaşı düşmüştü. Bu onlar için üzüleceği tek damlaydı.  Çünkü anlamıştı. Bunlar gibilere değmezdi. Resmen bile isteye onu buraya çağırmışlardı. Yaptıkları iğrençliği gözünün içine sokmuşlardı . Hep evlenmek istediği kilisede evlenmişlerdi. Christie bunu biliyordu, bile isteye burayı tercih etmişti. Ama bunları yaşamak için ne yapmış olabilirdi ki? Nasıl bir kötülüğün sonucu bunu doğurmuştu? Kör olan gözler açılmıştı. Genç kadının renkleri artık solmuştu. Hayatta en korktuğu şeyi, acı bir şekilde yaşıyordu. Aileden kalan bir lanetti bu farkındaydı. Mia yüzüne bir gülümseme koyup yerine oturmuş, sanki sevgilisi dediği kişi değil de normal biri evleniyor gibi bir tepki vermişti.  Bu tepkiyi beklemeyen Christie ve Maria başta bozulsa da onlarda kendilerini toplamışlardı.  Lena,  Mia’nın yüzüne baktığında ne kadar güçlü olduğunu görmüştü. Hatta kadının gücüne  hayran bile kalmıştı . Kendisi bu kadar güçlü olmaz, o düğünü birbirine katar, Maria’yı oraya gömerdi . Ama yanındaki bu kadın, hiçbir şey olmamış gibi sadece gülümsüyordu. Oysa ki bu gülümseme, içindeki en büyük çığlıktı . Kimse bilmiyordu, görenler delirdiğini düşünse de o aslında acısını yaşıyordu.  Mia kendini o kadar sıkıyordu ki dişlerinin parçalanacağını bile düşündü. Ama bu iki pisliğe de onun ağlama zevkini yaşatmayacak sonra hesaplarını kesecekti.  Papazın sözleri ile gözlerini onlara tekrardan dikti.  “Burada mevcut olan şahitler özellikle sevginizin kaynağı ve her zaman sizinle beraber olacak tanrının huzurunda sizde söz veriniz. Papaz sözlerini bitirdikten sonra Christie ve Maria el ele tutuşmuş, birbirlerinin gözlerinin içine bakıyorlardı. Sanki biraz önce bir kadının kalbini bile isteye parçalamamış gibi mutlu huzurlu ve aşk doluydu.  “Ben Christie Mosa sen Maria Gaga’yı eşim olarak kabul ediyorum. Bütün hayatım boyunca seni seveceğime, sana hürmet edeceğime, zenginlikte, fakirlikte, sağlıkta ve hastalıkta kötü günlerde sana sadık kalacağıma söz veriyorum.” Christie, sadık kelimesini bile isteye Mia’nın gözlerinin içine bakıp söylemişti sanki onu kışkırtmak için, ama genç kadın sadece ona gülmüştü. Bu ucuz numaralar kanmayacak kadar tecrübeliydi.  “Ben Maria Gaga sen Christie Mosa’yı eşim olarak kabul ediyorum. Bütün hayatım boyunca seni seveceğime, sana hürmet edeceğime, zenginlikte, fakirlikte, sağlıkta ve hastalıkta kötü günlerde sana sadık kalacağıma söz veriyorum.  “Yüce tanrı, şahitler huzurunda verdiğiniz sözlere takdis etsin sizlere bütün hizmetleri bağışlasın.”  Papaz uzattığı yüzükleri Christie ve Maria birbirlerine parmaklarını takıp.  “Sevgimin ve sadakatimin simgesi olarak sana bu yüzüğü takıyorum.” İkisi de bu sözü söyledikten sonra Papaz artık son cümleyi söyledi.  “Christie ve Maria söz verdiğiniz gibi, birbirinizi seviniz ve daima mutluluk içinde yaşayın Amen.”  Gelin ve  damatın dudaklarının birleşmesiyle nikah tamamlanmıştı. Lena, daha fazla bunlara katlanamadığı için Mia’nın elinden tutup onu kaldırmıştı. Daha fazla bu işkenceyi çekmesini istemiyordu. Zaten arkadaşının kalbi yeteri kadar paramparça olmuştu, ne kadar göstermese de o ne kadar tepkisiz kalsa da Lena biraz daha orada kalsaydı ikisinin de sonunu getirecekti .  Lena önde Mia arkada koridordan geçip kiliseden dışarı çıktığında Maria’nın sesi dışarda yankılanmıştı.  “ Hey! Nereye bir mutluluk dilemek yok mu?” Mia durmuştu. Lena onu ne kadar uzaklaştırmak istese de içini kusmasına  izin vermiş, elini bırakmıştı. İkisi de  arkasını döndüğünde Maria ve Christie’nin yine yüzlerinde pişkin gülümsemeleri vardı.  Mia ise kilisede yüzüne koyduğu o gülümsemeyi tekrardan koyamamıştı. İçi ilk kez öfkeyle kaynıyor, bir şeyleri yakıp yıkmak istiyordu. Emin adımlarla onlara doğru yürürken Maria ‘nın yüzündeki o gülümseme solmuştu . Çünkü ;  üstüne gelen kızıl kadın öfkeliydi. Onu yıkıp parçalamak isterken sanki daha çok güçlendirmiş gibiydi . Maria; korkak bir kadındı, sadece onun dili ve hastalıklı beyni gücüydü.  Mia, çiftin önünde durmuştu. Tek kaşını kaldırıp İkisinde başta aşağıya süzdü, iğrenir bir biçimde. “Mutluluklar dilerim iki pislik birbirinizi bulmuşsunuz! “ Dili zehirdi şu an da bu kızıl kadının, Christie Mia’ya baktığında ne kadar ateşli bir kadın olduğunu tekrardan düşündü. Bu kadınla yatamamak, onun için büyük kayıptı. Ne yaptı ne ettiyse de kadını yatağa atamamıştı.  “Gözlerini üzerimden çek, adi şerefsiz!“ Christie, bu tepkiyi beklemiyordu. Mia, asla ağzını bozan bir kız değildi.  “Asıl sen kocamdan gözlerini çek!” Maria’nın kendisine karşı bu öfkesini ve kinini anlamamıştı.  “Ne yaptım ben sana? Bana bunu yapacak kadar ne kötülük yapmış olabilirim sana söyle ?” Maria bu soruya afallamıştı. Ama kendini toplayıp bu kadına hissettiği kini boşaltmaya başladı .  “Sen kendini beğenmiş kızın tekisin! Kaç kez seninle arkadaş olmak istedim. Ama sen ne yaptın beni hep ittin. Her girdiğin ortamda ilgi görmenden nefret ediyordum duydun mu? Çalıştığımız yerdeki insanların sana davranışlarından  nefret ediyorum. Sen her zaman her şeye sahip olma havasındaydın ama ben bugün sana ait olanı  nasıl kolaylıkla  aldığımı gördün mü?” Mia şaşırmıştı, tek sebebi saçma bir kıskançlık mıydı? Bu kadın hastaydı, keskinlikle tedavi edilmesi lazımdı.  “Acıyorum sana Maria. Tanrı, inşallah ruhunu temize çıkarır.” Maria gür bir kahkaha attı.  İşaret parmağını Mia’nın göğüsüne dayayıp  “Sen mi acıyorsun? Daha erkeğini bile memnun edemeyen bir kadın olarak bizim sana acımamız lazım, Christie sadece seninle yatmak için bunca yıl katlandı. Bana ise aşık olduğu için çünkü aradığı her şey bende fazlasıyla var, sen ise her zaman yalnız kalacaksın! “ “Maria! “ Christie uyarı sesini duyan Maria : “Ne yalan mı? Christie sen demedin mi? Sadece bakire bir kızla yatmak nasıl bir duygu onu anlamak için ona sabrettim. Yoksa bu kadına başka nasıl dayanırdım demedin mi? “ Mia’nın gözlerinde büyük hayal kırıklığı oturmuştu . Christie başında belli onunla yatmak istediği için mi birlikteydi. Dört yılını verdiği adam, onu sadece cinsel obje olarak mı görmüştü? Kendisi bir kadın olarak en büyük aşağılayıcı duruma düşmüştü..  Mia avuçlarına geçirdiği tırnaklarıyla, Christie’nin yüzüne tükürdü. Ancak bunu hak ediyordu. Maria, Mia’ya doğru atak yapınca Lena’ın uyarı sesi ortaya bomba gibi düşmüştü.  “Sakın Maria! Mia’ya dokunursan gebertirim seni! “ Sesindeki tehdit, hiç boş atan birine benzemiyordu. Maria korkaklığını yine belli etmiş, geri adım atmıştı. Lena pek normal biri değildi. Aslında durmasına en büyük sebep abisiydi. Çünkü onun ailesi hakkında pek iyi şeyler duymamıştı.  “İnşallah yaşadığımı yaşarsın Maria, hem de en beterini. Şunu unutma, bir kez ihanet eden defalarca ihanet eder! “ Mia arkasını dönüp yürümeye başladığında, içindeki hayal kırıklığı  duygusu onu paramparça etmişti. Keşke şu an yer açılsaydı o da en derine girseydi diye düşündü .  Lena’nın çağırdı taksiye binen ikili derin bir sessizliğe bürünmüştü . Mia ağlamıyordu, hatta gözleri sadece arabanın camında dışarıya bakıyordu. Lena ise bu durumdan korkuyordu. Sanki ona bir şey dese fırtına kopacaktı, kendi içinde susması bundandı.Bu kadın yine kendi içinde yaşayıp halledecekti. Araba evlerinin önünde durduğunda Lena arabadan inmiş, Mia’yı bekliyordu ama genç kadın inmemişti. Lena arabaya doğru eğildiğinde “Sen eve git benim biraz kendimi toplamam lazım.” Lena itiraz edecekken, Mia’nın bakışlarını gördüğünde kendiyle baş başa kalmak istediğini anladı . Başını sallayıp eve doğru yürüyen kadın ise tekrardan o iğrenç insanlara lanet etti.  Mia’ nın ise gideceği durak belliydi. Taksiciye dönüp;  “chez Reğine s’il te plaît”. ( chez reğine lütfen)  Taksici başını sallayıp Paris’in en ünlü gece kulübüne kadını yarım saat sonra getirmişti. Ücreti ödedikten sonra kendini taksiden atan kadın, önündeki gece kulübüne girdi.  Hayatı boyunca hiç alkol almamıştı. İlk kez başka biri olarak davranmak istiyordu. Bu gece değişecekti, istedikleri o kadın olacaktı.  Barın taburesine oturunca etrafındaki erkeklerin gözü bu kızıl hatuna ilişmişti. Ama Mia şuan kimseyi umursayacak bir durum da değildi. İçinde bulunduğu uçurumdan düşmek istemiyor, tutunmak istiyordu.  Oysa ki gece kulübünün kapısından girdiğinden beri bir adamın ilgi odağını çoktan girmiş göz hapsine alınmıştı. Locada oturan adam, kadının kızıl saçlarına ve beyaz tenine efsunlanmıştı.  Üstündeki kıyafetler normal bir kadında cesur durmazken, bu alev ateş kadının üstünde tamamen baştan çıkarıcı ve kışkırtıcı duruyordu. Gözleri etrafta gezdi böyle bir kadına başka birileri de bakıyor mu diye? Ama lanet olsun ki diğer erkeklerinde ilgi odağı çoktan olmuştu.  Mia, barmenin kendisine tavsiye ettiği içkiyi tek dikişle içip bitirmişti. Tekrardan uzattığında, bardağını tekrardan doldurmuştu. İçinde bir havai fişekler patlıyordu. Farklıydı, farklı hissediyordu.  Aldığı alkol nedeniyle duyguları artık dengesini şaşırmış, ağlamaya başlamıştı. Maria ‘nın ona oynadığı oyun aklına geldikçe gülme atakları geçiriyordu. Farklı duygular içindeydi, aslında ağlanacak haline gülmesi tuhaftı.  Christie’ ye kalbini vermişti. Ama o kalbini değil, bekaretini istemişti.  Aldatmasından daha çok bu onun canını yakıyordu.  Babasının kaderi onu da içine almıştı, bir kez daha o lanet kadına bela okudu, onun yüzünden sevilmiyorum diye düşündü. Onun ona verdiği genler yüzünden, kimse onun kalbiyle değil yüzü ve vücuduyla ilgileniyordu. Annesi güzel bir kadındı, her erkeği elde edecek kadar güzeldi ama kalbi aynı güzelliğe sahip değildi. Olsaydı zaten sadık bir eş iyi bir anne olurdu.  Aradan geçen saatlerde alkol iyice kanına karışmıştı. Gömleğinin bir kaç düğmesini açtığında kendisini müzik sesine bırakmıştı. Bu kez onun dans etme şevkini arttırıyordu. Bugün başka kadın olmayacak mıydı?  O zaman çıkar dans ederdi. Hem bu öyle bir pislikten kurtulduğu için kutlamaydı. Kendini pistte attığında, etrafındaki kimseyi umursamadan kıvrak hareketlerle dans etmeye başladı. Vücudu nasıl kullanması gerektiğini bildiği için dans onun için basitti. Arkasında hissettiği sert bir bedenin sırtına dokunuşuydu. Başta ne olduğunu anlamadı ama döndüğünde, yakışıklı bir adamla karşılaşmayı beklemiyordu. Başta şaşırsa da karşısında duran ela gözlü iri adama biraz daha sırnaştı. Aralarında bir iletişim geçmemiş, sadece onun iri bedenini hissetmek istiyordu. Ona sürtünerek ettiği dans başka duygularını ortaya çıkarıyordu. Kadın olduğunu en başta kız çocuğu gibi değil olgun bir kadın gibi. Bu adamın ellerinde yoğrulmak istiyordu. Şuan tek düşündüğü şey buydu.  O adam için daha güçtü bu durum, baştan beri  izlediği kadın şuan kollarında hatta vücudu vücudundaydı. Hissettiği duygu bambaşkaydı. Bu kızıl hatunu belinden tuttuğu gibi o kırmızı dudaklara yapışmıştı. Görünüş gibi tadıda güzeldi bu dudakların, daha derine öpmek isterken kızıl hatunun vücudu ona daha fazla yapıştığında, dolgun göğüslerini kendi bedeninde hissetmişti. İşte o zaman adamın içindeki canavar ortaya çıkmış, kadına sahip olmak için zincirlerini kırmayı bekliyordu.  Mia ise kanına karışan alkol sayesinde artık neyin doğru neyin yanlış olduğunu bilmeden bu ela gözlü adama karşılık vermeye başladı. Normal şartlarda yapmayacağı bir şeyi, hiç tanımadığı bir adamla yapmak nedense içine bir pişmanlık katmamıştı. Sanki bu adamı hep tanıyıp biliyordu. Daha fazlasını isteyen adam, onu iyice kendi alanına kitlemişti. Arsızca elleri vücudun da gezdiğinde zaman kaybını yitirmişti. Herkesin içinde bu kadına bu şekilde dokunmak istememiş, onu kendine saklamak için dudaklarından ayrılmıştı.  Dudaklarından ayrılan adam, kadının o  beyaz teninin hafifçe  kızardığını gördü . Bu kadın insanı günaha davet ediyordu. Aslında  beyaz tenli kadın sevmezdi. Hatta kızıl kadınlardan hoşlanmazdı ama bu kadının teni mücevher gibi parlıyor, onu ele geçiriyordu . Adam kendisini öyle tutkulu öpmüştü ki hala şoktan çıkamamıştı. Kimse tarafından kesinlikle böyle öpülmemişti.   Karşısında ki adam kendisine doğru eğilip önce vahşice kulak memesini emip sonra emdiği yeri ısırmasıyla, derin bir yutkunma ihtiyacı hissetmişti. Dudakları başka yerlerinde istiyordu, tüm vücudun her noktasında ama adamın bu kez kulağına doğru eğilip günahkar sözleri fısıldadığında başka bir boyuta geçmişti.  “İçinde olmak istiyorum.”

editor-pick
Dreame-Editor's pick

bc

Dilsiz Yürek

read
13.3K
bc

Ne Olacak Halim (Türkçe)

read
13.1K
bc

AŞKLA BERDEL

read
70.1K
bc

MARDİN KIZILI [+18]

read
335.3K
bc

HÜKÜM

read
198.5K
bc

ÇINAR AĞACI

read
5.0K
bc

PERİ MASALI

read
9.2K

Scan code to download app

download_iosApp Store
google icon
Google Play
Facebook