II. Bölüm

1934 Words
Ertesi sabah, başımın ağrısı ve dün gece yaşananların hatıralarıyla uyandım. Yanımda Pars’ın huzurla uyuduğunu gördüğümde ufak çaplı şaşkınlık sonrasında zihnime dün gecenin anıları dolmaya başladı. Nasılda kapılmıştım ona. Elim istemsiz Pars’ın yüzüne doğru gitmeye başladı. Fakat son anda elimi çektim. Üstümde tek bir kumaş parçası olmadığını farkettiğimde sessizce yataktan sıyrılıp giysilerimi topladım. Çıplaklığım, benim için sadece doğal bir varoluş haliydi; utanılacak bir şey değildi. bunu yenmek için bir çok şey yapmıştım ve başarmıştımda. Banyoya adım atarken, bir an için durakladım. Kapıyı kapatıp, ışığı yaktığımda, aynadaki yansımama baktım. Güçlü, kendinden emin bir kadın gördüm. Kısa bir duşun ardından hızlıca hazırlandım.Banyodan çıktığımda, Pars hâlâ derin bir uykudaydı. Ona bakarken, bu sabahki sessiz vedamın, bizim için en iyisi olduğunu hissettim. Onunla geçirdiğim zamanın güzelliği için minnettardım, yollarımızın burada ayrılması gerektiğini de biliyordum. Ama işler istediğim gibi gitmedi. Ben tam kapı kulpunu kavramışken arkamdan Pars’ın bana, "Gidecek misin?" diye seslendiğini duydum. Yüzümdeki mimikleri olabildiğince kontrol altında tutmaya çabalayarak kendimden emin bir sesle usulca arkama döndüğümde "Evet." dedim. İçimde bir karışıklık ve belirsizlik hissi vardı. Kendimi bu kadar hızlı bir şekilde birine kaptırmış olmam, beni tedirgin ediyordu. Pars, hüzünlü bir ifadeyle bana baktı. "Bu son karşılaşmamız değil, değil mi?" diye sordu. "Bilmiyorum. " diye mırıldandım. Pars yavaşça yataktan kalktı ve yanıma usulca yaklaştı. Ben onun gözlerine dalmışken yanağımı okşayan elini hissettim. Derin bakışları içime işlerken ‘’Aramızdaki çekimin sende farkındasın.’’ dedi Diğer eli saçlarıma doğru kaydığında ‘’İsminden ve işinden başka birşey bilmiyorum seninle ilgili. Seni daha fazla tanımak istiyorum. ‘’ dedi ve dudaklarıma kapandı dudakları. Öpüşü o kadar şefkatliydi ki kendimi o anda kaybedebilirdim. Dudaklarından ayrıldığımda artık gitme vaktinin geldiğini anladım. ’’Kader eğer bizi bir daha bir araya getirirse o zaman seni bende tanımak isterim ama şimdilik bu güzel anda kalalım.’’ dedim tüm içtenliğimle. elim yavaşça yüzüne doğru uzandı. avucuma batan kirli sakallarını okşadım. ‘’ Herşey çok güzeldi. Herşey için teşekkür ederim.’’ dedim ve onun bir şey demesini beklemeden evden ayrıldım. Bu maceranın da burada sonlandırarak evime doğru yol aldım. ########################################################## Pars’tan Mine gittikten sonra, aniden etrafım kasvetli bir sessizlik hissetttim. Bu sessizliğin içinde duyabildiğim tek şey kalp atışlarımdı. Sanki zaman durmuş, bir boşluk içinde kalmıştım. Mine'nin ardından bakarken, onunla geçirdiğimiz kısa anlar bir filmin kopuk şeridi gibi gözümün önünden geçti. Onun güçlü duruşu, zarif hareketleri, her biri zihnime kazınmıştı. Ancak şimdi, onun yokluğuyla dolu bir sessizlik vardı. Kalbimde bir sıkıntı, boğazımda düğümlenen bir his vardı. Mine'nin gidişi, onunla bir şeyler paylaşma ihtimalini ortadan kaldırmış gibi gelmişti bana. Onu yeniden görmek, onunla konuşmak istiyordum; ama nasıl? Onun da beni görmek isteyip istemediğinden emin değildim. Mineyle geçirdiğimiz o güzel gecenin üstünden tam 2 ay geçmişti. Levent'in işlek caddesinde, kendi iç dünyamın karmaşası içinde kaybolmuş bir haldeydim. Mine'nin gidişini, bana kalan boşlukta ne yapacağımı, nasıl ilerleyeceğimi düşünmeye başladım. Bu düşüncelerle, derin bir nefes alıp, etrafıma bakındım. Hayat devam ediyordu; Levent'in kalabalığı, işe yetişme telaşı… Bu sabah Levent'te bir şirketle toplantım vardı. Arabanın içerisinden şehrin karmaşasını, insanların yüzündeki duygu geçişlerini izliyordum. Asistanım Cem ise arabayı kullanıyor bir yandan toplantı öncesi aldığı notları sıralıyordu. Bende onu dinlemek yerine mineyi düşünüyordum. Onu bulmak için mobese kameralarını, sosyal medyadanyı hatta internetin karanlık köşelerine kadar her yolu denemiştim. Ancak Mine, adeta bir hayalet gibiydi. Güneşin ışıkları Levent'in cam kaplı binalarında parlıyordu. Gözlerimi etrafa gezirirken gördüğüm kişiyle adeta şok geçirdim. Mine, arabasından inip hızlı adımlarla bir şirket binasına doğru ilerliyordu. Saçları, sabah güneşinde parlarken, adımları özgüvenle doluydu. Mine'nin ince ve zarif yapısı, giydiği şık ve kılasik iş kıyafetleriyle bütünleşmiş, doğal güzelliğini ön plana çıkarmıştır. Gözlerinin derinliği, zekâsını ve gizemini yansıtıyordu. Anın etkisiyle bir anlığına donup kalmıştım. Sonra Mine’yi gözden kaçırmamak için hemen kendime geldim ve onun peşinden gitmeye karar verdim. Cem’e ‘’Durdur arabayı!’’ diye bağırdım. Araba durur durmaz inip Mine’nin arkasından koştum. Asistanım Cem’in arkamdan seslendiğini duysamda cevap vermedim. Mine, bir plazaya girdiğinde binanın ismine baktım. "Phantom Teknoloji ve İnovasyon Şirketi" Bu isim, yazılım dünyasını son 6 yıl içerisinde sallamış bir şirkete aitti. Mine'nin bu kadar önemli bir şirkette çalışıyor olabileceği aklıma bile gelmemişti. Hemen Cem’e dönüp bu binada ‘’Mine isminde kim varsa onularla ilgili bütün bilgileri yarına kadar masamda istiyorum.’’ dedim. Cem bana yetişmek için koşmak zorunda kaldığından nefes nefeseydi ve söylediklerimi duyduğunda gözleri faltaşı gibi açıldı. ’’ Efendim bu istediğinizin yarına kadar yetişmesi mümkün değil.’’ dediğinde ‘’O zaman mümkün kıl!’’ dedim. Sonrasında toplantı için yola devam ettik. Gerçi bu saatten sonra toplantıya odaklanacak akıl kalmasada bende, yinede ben bir iş adamıydım ve her ne olursa olsun işimi bir kenara bırakamazdım. Onu bulduğuma sevinsem de, içimde bir tereddüt vardı. Acaba Mine benimle yeniden konuşmak ister miydi? Onu takip etmek doğru muydu? Bu sorular kafamda dönüp dururken, bir yandan da onu bulmanın verdiği rahatlama hissini yaşıyordum. Onunla tekrar konuşabilmek, ona ulaşabilmek için bekleyecektim. Doğru anın gelmesini umut ederek. Mine ve ben, birbirimize ne kadar yabancı olsak da, bir o kadar da birbirimize çekiliyorduk. Bu karşılaşma, belki de bize yeni bir başlangıç sunacaktı. ######################################################### Mine’den O sabah Pars'ın dairesinden ayrıldığımda, içimde tuhaf bir duygu karmaşası vardı. Yanında geçirdiğim gece, bana uzun zamandır hissetmediğim bir samimiyet ve yakınlık hissi vermişti. Yaşadıklarım güzel bir anı olarak kalmalıydı. İstesem şu an bile bulabilirdim Pars’ı ama ben kadere bırakmayı tercih ettim bu meseleyi. İşime dönüp günlük rutinlerime sarıldığımda, bu düşünceleri bir kenara bırakmaya çalıştım. Çalışırken, zihnimi tamamen işime ve kodlarıma verirdim ama bunu bu süreçte pek başaramadım ve boş zamanlarımda, özellikle geceleri, Pars'ın yüzü zihnime dolup taşıyordu. Pars bendeki insanlar ve duygularıma olan güvensizliğim gün yüzüne çıkmıştı adeta ve buda kabuslarımı tetiklemişti. Bu kabusları, Pars'la geçirdiğimiz gecenin sonrasında daha da sık görmeye başlamıştım. Benin en derin yarama ait hep aynı sahnelerin tekrarlandığı kabuslarım... Gece yastığa başımı koyarken bugün de bu kapanın içine sıkışmayayım diye dua ederek yatıyordum ama her zaman kendimi o karanlık yetimhane odasında buluyordum. Her şey o kadar gerçekçi ve acı vericiydi ki, nefes almakta zorlandığımı hissediyordum. Rüyamda, küçük bir kız çocuğuydum tekrar. Yetimhanedeki soğuk ve kasvetli odamda tek başıma tedirgin bir şekilde yataktan kalkarak başlıyordum kabusuma. Ayağımın soğuk zemine değmesi ile ürperiyordum. Yavaşça odadan çıkıp yetimhanenin uzun ve karanlık koridorlarında süzülürken adım seslerim yankılanıyordu. Koridordan yansıyan ay ışığının görüntüsü koridoru daha da ürkütücü hale getiriyordu. Gölgeler duvarlarda dans ediyor, her bir köşede sanki izlendiğimi hissediyordum. Kalbim korkudan küt küt atıyordu. Adımlarım beni yurdun personel odasına doğru götürüyordu. Halbuki o odadan çok korkar ve hiç gitmek istemezdim. Bazı geceler o odalardan çocukların acı bağırışları gelirdi. Birgün benim de o odada bütün masumiyetimi yitireceğimi bilmeden korku ve merakla oraya doğru gittim. Daha 11 yaşındaydım. Kapı yavaşça aralanıyor ve ben kabusumun en karanlık anıyla başbaşa kalıyordum. Murat… Yetimhanenin hizmetlisiydi. Orta yaşlarının başındaydı, kısa kesilmiş, griye çalan siyah saçları ve her zaman donuk bir ifade taşıyan koyu kahverengi gözleri vardı. O gözlerin derinliklerinde, kimsenin görmek istemeyeceği bir şey vardı—bastırılmış öfke ve kötülük. O gözler, insana bakarken bile bir şeyleri eksik bırakıyordu; sanki içinde taşıdığı karanlığı saklamaya çalışıyormuş gibi. Yetimhanede herkes ondan çekinir ve yanına gitmek istemezdi. Kapının açılma sesiyle kafası hızla bana döndü ve kolumdan çektiği gibi o karanlık odanın içerisinde ruhumu öldürdü. Gözlerimi kapatmaya çalışsam da, her şey yeniden gözlerimin önünde canlanıyordu. Yapma deyişlerim, yalvarışlarım çırpınışlarım, çığlıklarım… Onun dokunuşlarını ilk günkü gibi bedenimde hissediyordum. Her seferinde, o anları bir kez daha yaşamak, bana eskisi gibi acı, utanç ve tiksinti veriyordu. uyanmak istiyordun uyanmak ve bu yaşadıklarıma bir son vermek istiyordum. Bu acı kabustan her defasında çığlık atarak ter içinde uyanıyordum sonunda. Gözyaşlarım ardı ardına akarken etrafıma bakındım. Güvende olduğumu, kendi yatağımda olduğumu fark etmem biraz zaman aldı. bu kabuslar, geçmişin gölgeleri gibi beni takip ediyordu. Pars'la olan o gece, bana bir anlık huzur vermişti, ama sonrasında bu kabuslar daha sık ve şiddetli bir şekilde geri döndü. Belki de bu, geçmişle yüzleşmem gerektiğinin bir işareti.Gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım, zihnimdeki kargaşayı sakinleştirmeye çalıştım. İlk haftalar, Pars’ı unutmaya çalışsam da, onu tekrar görmekten korkuyordum. Daha kendimi bulamamışken onunla olamayacağımı düşünüyordum. Ancak, zamanla, o huzur dolu gecenin hayatımda bıraktığı izi kabullenmeye başladım. Geçmişte psikolojik destek almıştım ama bana yeterince etkili bir yöntem gibi gelmiyordu. Kabuslarım ve üzerimdeki gitmek bilmeyen melankoliyi önlemiyemiyordu. Fakat Pars’la yaşadığım gece hayatımın en huzurlu uykusunu çekmiştim. Belkide terapi için bir şans daha verebilirdim. Geçmiş travmalarla yüzleşmek ve onların üstesinden gelmek için bir terapiste gitmeye karar verdim. Süreç zorlu olsa da, bana iyi geleceğini düşünüyordum. İki ay boyunca, Pars'ın hayatımda nasıl bir iz bıraktığını, onunla geçirdiğim anların ne kadar değerli olduğunu anlamaya başladım. Onu psikiyatristime de anlatmıştım. Nasıl tanıştığımızı, hissettiğim duyguları, beni terapi görmeye iten sürecin onunla başladığını. Ben belkide kırıkken onunla başlamak istemiyordum. İlk önce kendi kırıklarımı toplayıp karşısına çıkmak istiyordum tabi hala beni tanımak isterse. Terapistim bir seans sırasında "Geçmişinizi değiştiremezsiniz, Mine ama onun seni nasıl etkilediğine dair hikayeyi yeniden yazabilirsin." demişti. Terapiden döndüğüm birgün, kendimi yine Nişantaşı'ndaki o bara doğru çekerken buldum. Girişteki garson beni tanımıştı ve o gece Pars ile birlikte oturduğumuz masaya yönlendirdi. Orada oturmak, içimde karmaşık duygular uyandırdı. Her şey, sanki dün gibi tazeydi—gülüşlerimiz, konuşmalarımız, birbirimize dokunuşlarımız. Bara yerleştim ve bir kadeh şarap sipariş ettim. Cam bardaktaki kırmızı sıvıyı çevirirken, gözlerim sık sık kapıya kaydı. İçimde hâlâ bir umut vardı; belki Pars da benim gibi buraya gelir diye. Oturduğum süre boyunca etrafı sessizce izledim. Barın hafif loş ışıkları altında insanların yüzleri, mutlu anlarını paylaşırken yüzlerindeki ifadeleri görmek içimde yaşayamadığım şeylerin acısını da tetikleri. Sonra kendi hayatımın bu yeni evresi üzerine düşündüm. Kendi bağımsızlığım ve gücüme olan inancım, bu zorlu dönemde bana yol gösteriyordu. Bir saat kadar sonra, Pars'ı görmemiş olmanın hayal kırıklığıyla bardan ayrıldım. O barı ziyaret etmek yalnız olmadığımı hissettirmiştir. Yeni başlangıçlar korkutucu olsa da, içimde yaşamaya dair bir güç, bir heves vardı. Yalnızca geleceği değil, kendimi de yeniden keşfetme zamanıydı. O sırada, Pars'ın beni bulmak için yaptığı araştırmalardan hatta şirkete kadar ulaşıp benimle yeniden iletişim kurmaya çalıştığından haberim yoktu. Son birkaç haftadır kendimi fiziksel olarak iyi hissetmiyordum. Halsizlik, mide bulantısı ve sık sık baş dönmesi derken bana ne oluyor demeye başladım. Doğum kontrol haplarını düzenli kullandığım için hamilelik de mümkün değildi. Ancak, belirtiler artınca, "Belki de doktora gitmeliyim," diye düşündüm. Bu düşünceyle, asistanımdan doktordan randevu almasını istemiştim. Seda hanım alanında iyi bir dahiliye uzmanıydı. Kliniği, sakin ve profesyonel bir atmosfere sahipti. Doktorun ofisine girerken hissettiğim gerginlik, belirsizliğin ağırlığı stresimi adeta katlıyordu. Seda hanım, deneyimli ve anlayışlı tavrıyla, "Mine Hanım, nasıl yardımcı olabilirim?" diye sorduğunda, kendimi biraz olsun rahatlamış hissettim. Yaşadığım belirtileri ve bu belirsiz dönemdeki endişelerimi detaylıca anlattım. Seda hanım, her bir sözümü dikkatle dinledikten sonra, "Birkaç test yapalım. Bazen doğum kontrol hapları yüzde yüz etkili olmayabilir," dedi. Bu sözler, beni korkutmaya yetmişti. Belkide çıkacak sonuçlar hayatıma yeni sorumluluklar ekleyecekti. Doktor hanımın istediği testleri yapmıştım şimdi de bekleme zamanıydı. Bekleme alanındaki sekreterin sonuçların çıktığını söyleyen sesiyle ayaklandım ve doktorun odasına sandalyeye oturdum tedirgin bir şekilde. Seda hanım sonuçlara baktığında bir iç çekerek "Beklediğim gibi Mine Hanım, test sonuçlarına göre hamilesiniz. Bu, doğum kontrol haplarını kullanıyor olsanız bile olabilir. Her ne kadar nadir de olsa, hiçbir doğum kontrol yöntemi yüzde yüz garantili değildir." dediğinde tüm dünyamı başıma yıkmış gibi oldu. Ben bir çocuğun sorumluluğunu almayı hiç düşünmemiştim ve bunun için hazır hissetmiyordum kendimi. "Hamile miyim? " diye mırıldandım, sesimde şaşkınlık ve inançsızlık bir aradaydı. Doktor hanım, "Evet, hamilesiniz. Şu anda yaklaşık sekiz haftalık. Bazen haplar hormonal dengeleri tamamen kontrol edemeyebilir, ya da başka faktörler etkili olabilir," diyerek durumu daha da açıkladı. Bu bilgileri sindirmeye çalışırken, aklıma hemen Pars geldi. Onunla beraber olduktan sekiz hafta sonra bu haber, beklenmedik bir şekilde hayatımı değiştirmişti. Seda hanım, "Bu durum, bazen beklenmedik bir sürpriz olabilir. Ancak hamilelik sürecinizde size her türlü desteği sağlayacağız," diyerek güven verici bir ifadeyle beni rahatlatmaya çalıştı.’’ Sizi bundan sonraki süreç için iyi bir kadın doğum doktoruna yönlendireceğim. Emin olun alanında çok iyi bir doktordur özlem hanım.’’ diyerek kartvizitini verdi. B beklenmedik hamilelik haberiyle ne yapmam gerektiğini düşünerek doktora teşekkür ettim ve odadan çıktım.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD