Dava

1257 Words
Selamun aleyküm 🍂🍂 Keyifli okumalar...🍭🍭 Kararın açıklamasından sonra o şerefsiz tutuklanarak cezaevine gönderilmişti. Şimdi adliye koridorun da Ayşegül' ün annesi ile sarılıyordum. Şu an adliye mahşer yeri gibiydi. Kadın kolları ve derneklerden bir sürü kadın gelmişti. Sanığın babası ülkenin sayılı godomanlarından olduğu için basın davanın her aşamasında vardı. Dava devam ederken gizlilik kararı verilmişti ama sosyal medya da her zaman her kesimden destek verilmişti. -Allah razı olsun. Sizler bu kadar ısrarcı olmasaydınız davanın ilk celse de kapanmasını sağlarlardı. -Estağfirullah. Görevimiz, bu Halime hanım. -Ali bey anlattı bize. Sizin sayenizde olmuş, bütün bunlar. Ali bey Halime hanım ve İbrahim beyi çağırmıştı. Onlar dışarıda bekleyen basın mensubu arkadaşlara açıklama yapmaya gitmişlerdi. Bu akşam bütün haber bültenlerinde muhtemelen davaya yer verilecekti. İnşallah bugün alınan karar emsal niteliğinde olurdu. Ben de son işlemleri halledip arkalarından çıktım. Onlar hâlâ açıklama yaparkan davayı düşünüyordum. Sanık Berk Korkmaz "tasarlayarak, canavarca bir hisle ve eziyet ederek öldürmek" suçundan ağırlaştırılmış mühebbet hapis cezasına , "adaleti kandırma ve yalan ifade verme" suçundan 3 yıl 7 ay hapis cezası. "Suç delilleri yok gizlemek ve yok etmek" suçundan 2 yıl 8 ay 12 gün hapis cezası verilmişti. Son olarak sanığa "kamu malına zarar verme " suçundan 27 bin 562 tl para cezasına çarptırılmıştı. Kısaca o delikten kefenle çıkacaktı. Cinayet gününden bugüne kadar sanığa yardım eden herkes de ceza almıştı. Sanığın anne ve babası için "suçluyu kayırmak " suçundan 3'er yıl hapis cezası verilmişti. "Yalan ifade ve adaleti kandırmak" suçundan iki şahide de 3'er yıl hapis cezası verilmişti. "Suçluyu kayırmak " suçundan iki bar çalışanına 3'er yıl hapis cezası verilmişti. "Görevi kötüye kullanmak" suçundan tarafın şirket avukatına dava açılmasına karar verilmişti. 7 polis memuru hakkında, cinayetin işlendiği yerdeki güvenlik kameraları kayıtlarının silinmesi, bilgisayar kayıtlarının alınmaması ve olay yerinde delil karartmaktan “görevi kötüye kullanmak, suç delillerini gizlemek ve yok etmek” suçlamasıyla dava açılmıştı. Güvenlik görevlilerine de aynı suçlardan dava açılmasına karar verilmişti. Ali bey açıklama yapıp ayrılırken ben de basın mensubu arkadaşlara hazırladığımız açıklama metnini vermiştim. Önümüzde nasıl bir süreç olduğuna dair kısa bir açıklama yapmıştım. Adliyede işim bitmiş taksiye binerken kadınların seslerini hâlâ geliyordu. Gerçi kimse mahkeme salonuna alınmamıştı. O yüzden bütün dava boyunca çeşitli sloganlarla bizimle birlikte olduklarını söylemişlerdi. "Korkma gücünün farkında ol, sıra sana gelmeden sesini çıkart." "Dövebildiğin kadar değil sevebildiğin kadar kazanırsın." "Kadınlara el kaldıranın elleri kırılsın." "Kadınlara dokunma!" "Kadına, çocuğa, hayvana dokunma" Taksiye büronun adresini verip sosyal medya hesabıma girdim. Beş farklı hastagde gündeme girilmişti. Bazen altı üstü bir twet diyerek atılmıyordu ama bir destek tweti bile nelere sebep oluyordu. #sessizkalma #kadıncinayetlerinehayır #ayşegülboz #mühebbet #kadınhakları Twetlere bakana kadar gelmiştim. Taksi ücretini verip taksiden inerek binaya girdim. Kendi katıma çıkana kadar tebrik edilmiştim. Çantamı odama bırakarak Ali beyin yanına çıktım. Dava hakkındaki evrakları verip çıkacaktım. Kapıyı tıklatıp bekledim. İçeriden gelen ses ile odaya girdim. Ali beyin keyfi gayet yerindeydi. Aynı benim olduğum gibi. -Gel Ahu. Elimdeki dosyaları masaya bıraktım. Geri çekildim. Ayak da beklemeye başladım. -Otursana Ahu. Sana da bir kahve söyleyelim. İtiraz etmeme fırsat vermeden sekreterini aramıştı. Bir ara kahveyi nasıl içtiğimi sormuştu. -Burcu akşam yemeğe bekliyor seni. -Rahatsızlık vermeyeyim. -Ne rahatsızlığı, hem bizim cadı seni gördüğüne çok sevinir. -Peki. Minik cadı... Ali beyin biricik prensesi üç yaşındaki Asel... Geçen yıl Burcu hanımın buraya geldiği günlerde baktığım prensesti. Daha doğrusu Burcu hanım duruşmalara gittiğinde bakıyordum. Çok iyi anlaşıyorduk. Çok tatlıydı. Burcu hanım hamile olduğumu öğrenene kadar bu durum böyle sürmüştü. Burcu hanım hamile olduğunu öğrenince çalışmaya ara vermesi ile biz de artık eskisi gibi değildik. Biz konuşurken kahvelerimizde gelmişti. Bir yandan kahvelerimizi içip, bir yandan da önümüzdeki süreç hakkında konuşmuştuk. -Ahu... Sana görüntüleri veren askerin iletişim bilgilerini verir misin? -Telefon numarası var. Ahh , ah. Adamla dava hakkında birkaç kere konuşmak dışında bir sohbetimiz olmamıştı. Gerçi dava bir kenara her konuştuğumuzda aklıma tuzlu kahve isteme konusu geliyordu. Acaba o gün ciddi miydi? Ahh, keşke ciddi olsa. Hemen şu dakika yapardım tuzlu kahvesini. Sanırım Buket haklıydı. Ben bu adamı seviyordum. Hoşlantıdan da üstündü. İnsan bir kere gördüğü birini hemen sever miydi ? Neden olmasın. Ahh sarışın teğmen aklımı neden böyle güzel karıştırdın. "Aklımdan çıkmıyor. Aklım çıkıyor. O çıkmıyor. " sözü tam da ikimiz için söylemiş bence Oğuz Atay. -Önemli değil. Gerisini ben hallederim... Bu arada elindeki dosyaları Samet' e ver, önümüzdeki bir hafta boyunca izinlisin. Geri döndüğünde artık davalara tek başına girebilirsin. -G. Gerçekten mi? -Gerçekten. Eğer o gün sen kaybolmasaydın, o askerle hiç karşılaşmayacaktım. Berk denilen şerefsizin yaptıkları yanına kâr kalacaktı. UFUK ' DAN Akşam haberini izliyorduk. Daha doğrusu Ebru arayıp haber kanallarını açmamızı söylemişti. Başta anlam veremesem de sonradan açıklama yapan avukatın arkasında duran Ahu' yu görmüştüm. -Gördün arkadan gelen kişiyi? -Gördümmm. -Seni böyle göreceğim aklıma bile gelmezdi. Sen şimdi bu görüntüleri açıp açıp izlersin artık. -İzlerim. -Anladık izlersin ama uzaktan değil. Bir adım mı atsan? Yengeyle dava hakkında birkaç kere konuştunuz ama bu günden sonra o konuşmanızda olmayacak. -Farkındayım. -Farkındasın ve böyle oturmaya devam mı edeceksin? -Bilmiyorum... Belki sizin nişandan sonra... -Ne nişandan sonra , iki aydır böyle durmaktan sıkılmadın mı? İzin al , git konuş. Ya da ne bileyim telefonda bir ağzını ara. Direkt konuya gir demiyorum ama bir şeyler konuş. AHU' DAN -Anne ne olur ya. -Hayır. İki gündür evde keyif çatıyordum taki yengemle Buket 'in rutin hale gelen diyaloglarına kadar. -Ahu' da benimle gelsin. -Ne? Hayatta olmaz. İzınliyim ve dinleneceğim. Barış ağabey gelsin senle. -Gelsen ne olur. Biraz değişiklik olur. -Hayır. Tanımadığım kişinin nişanında ne işim var benim. Peşine kuyruk gibi takılanam. -Olmaz. Tatlı tutmaya çalıştığı bakışlarını görmezden gelmeye çalıştım. Hanımefendinin üniversiteden arkadaşı nişanlanacaktı ama yengem tek gitmesine izin vermiyordu. -Bakma öyle. Gelmiyorum. Ağabeyin ile git. -Ne olur ya? -Hayır dedim ya. Bu soğuk da şuradan şuraya gitmem. Allah aşkına Kasım ayında nişan mı olur. Atlı mı kovalıyor. Yazı bekleselermiş ya. Bir şey diyeceğim ama yengem var. -Atlı kovalamıyor. Nişanlanacağı çocuk asker. Operasyona gidecekmiş. Onlar da mecburen öne çektiler. -Aff. Bakma şöyle kedi gibi. Gelirim ama en fazla bir saat dururum. -Tamam. Ya bir tanesin sen. Bir an da sarılması ile dengemi kaybetmiştim. İkimimizin de yere düşmesiyle gülme krizine girmiştik. Biz kahkaha atarken yengem söylenerek odadan çıkmıştı. -Allah akıl fikir versin. Onun bu hâline de gülmüştük. Kapı sesiyle toparlanıp ayaklandık. -Hadi size çıkalım. Ne kıyafet giyeceğine karar verelim. -Gerek yok. Siyah bir elbisem var onu giyerdim. Altına da siyah bot. Üstümde zaten kaban olacak. Tanımadığım birinin nişanına gidip oynayamam zaten. -Allah aşkına sanki tanıdığın birinin nişanı olsa oynayacaksın. -Sanki sen oynuyorsun. Gidip saatlerce boş boş oturup döneceğiz. -Bir tane çeyrek takacağım. Sırf o çeyrek için bile kızlar tuvaletin de Merve ile karşılıklı oynayabilirim. -Eee beni boşver. Sen ne giyeceksin? -Sence? -Lâcivert bir elbise? -Yaa, canım benim nasıl da tanıyor kuzenini. Yerim seni. -Cıvıma hemen. Nihayet Buket' in beklediği nişan günü gelip çatmıştı. Şimdi de hanımefendinin hazırlanmasını bekliyordum. Yahu akşam yedi de başlayacak nişana bile geç kalmıştık. Bir de yakın arkadaşı nişanlanıyordu. Ben Seda' ya böyle birşey yapsam kırk yıl konuşur, başıma kakardı. -Geldim. -Ha geldin de ben mi göremiyorum. Görünmezlik kremi falan mı icat edildi benim mi haberim yok. -Ha ve ha. Çok komik , gerçekten. Gülmekten karnıma ağrılar girdi. Söylenerek gelmesi üzerine bizi bekleyen taksiye binerek nişanın yapılacağı mekanın adresini verdik. On beş dakika sonra mekana varmıştık. Buket' in gösterdiği yere gidiyorduk. Kapıda bekleyen kadın ile sarılıp, adama da selam vermişti. Sanırım Merve' nın anne ve babasıydılar. Ben de ikisine selam verince içeriye geçtik. Buket ile boş masalardan birine geçtik. İçerisi dolmuştu bile. -Kuzenn. -Hı? -Şu karşı masaya baksana. Kesin damadın asker arkadaşları bunlar. Merve bahsetmişti. Kafamı çevirip dediği yere baktığım da gördüğüm kişilerle şok oldum. Gösterdiği masa da Ebru hemşire ve eşi doktor Görkem, tanımadığım birkaç kişi ve son olarak teğmen Ufuk oturuyordu. Sarışın olan yakışıklı. 💣💣💣
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD