3.Bölüm part2

655 Words
Koşarak eve giden Rüya, içeriye girer girmez bilgisayarını açıp, arama motoruna erkekleri nelerin etkileyebileceğini yazdı. Ekranda beliren yazıları tek tek okurken, gözlüğünü geri itip monitöre daha da yaklaştı. “Parfüm, iç çamaşırı, kırmızı ruj, topuklu ayakkabılar, seksi bir gülümseme…” Gardırobunun aynasına bakarak kendi kendine gülümsedi. Diş telleri çok hoş görünmüyordu belki ama dudakları çok çekici duruyordu. Gülümseme cepteydi ama parfümü ve ruju yoktu. Annesinin zor durumlar için bıraktığı kredi kartıyla parfüm yorumlarına bakıp, afrodizyak etkili olduğu söylenilen bir kokunun ve kırmızı rujun siparişini verdi. Gardırobunun üzerindeki kutudan lise mezuniyeti için ablasının ısrarıyla aldığı platformlu ayakkabıları çıkarttı. İç çamaşırları zaten vardı. Akşam olduğunda, dayısı gelir gelmez yemeğini hazırladı. Hacı karnını doyururken, yanındaki boş sandalyeye geçti. “Dayıcığım bugün ders programı için aşağıya inecektik.” Hacı kasedeki yoğurdu kaşıklarken, “Tamam,” dedi. “Gelirken baktım, oğlanların ışığı yanıyordu. Karnımı doyurayım, ineriz.” Yarım saat sonra Hacı ile Rüya birinci katın kapısını çaldıklarında, Sinan ve Melih yeni aldıkları oyunu oynuyorlardı. Kendilerini rekabete o kadar kaptırmışlardı ki zilin sesini zor duydular. Elindeki oyun konsoluyla kapıyı açan Melih, Rüya’yı karşısında gördüğünde, yutkunmak zorunda kaldı. Daha önce hiçbir kızın karşısında kendini bu kadar rahatsız hissetmemişti. Kızda bir tuhaflık vardı. Mesele sadece çirkin olması değildi. Negatif elektrik saçıyordu. Kendini tebessüm etmeye zorlayarak, “İyi akşamlar Hacı dayı,” dedi. “İyi akşamlar genç. Rüya için ders programı hazırlayacaktık. Onun için geldik.” Melih geri çekilerek onları içeriye buyur ettikten sonra kapıyı kapattı. Birlikte oturma odası olarak kullandıkları alana ilerlediler. Sinan, Melih ve Hacı ders programı hakkında konuşurlarken, Rüya çaktırmadan Melih’i süzüyordu. Çok yakışıklı çocuktu Melih. İnternette gördüğü modellerden, dizilerde izlediği oyunculardan hiçbir geri kalır yanı yoktu. Fazlası vardı eksiği yoktu. Sarılardan hoşlanmazdı ama beyaz ten, bakıra çalan sarı saçları ona çok yakışıyordu. Çocuksu bir yüz ifadesi vardı. Üniversiteliden çok liselilere benziyordu. Bir an içinden, kendisinin onun yanında yaş olarak büyük durup durmadığını düşündü. Rahat 1.90 olan boyunun yanında kendisi 1.60 lık boyuyla kısa kalabilirdi ama Rüya için sorun değildi. Topuklu ayakkabılarla aralarındaki mesafeyi minimum seviyeye düşürebilirdi. Onun yanında yaşça büyük durmak, işte bu sıkıntıydı. Aklından geçen düşünceler yüzünden huzursuzca yerinde kıpırdanırken, kağıda bir şeyler yazan Melih’i izlemeye devam etti. Boyu gibi uzun olan parmaklarıyla tuttuğu kaleme baktı. Kalem beyaz kağıdın üzerinde hareket ettikçe, kendini bir hayalin içinde buldu. Rüya ısrarla çalan kapıyı açtığında, karşısında ders vermek için gelen Melih vardı. Onu gördüğü an esen rüzgarla açık kumral saçları havada dağıldı. Aralarındaki elektriğin çıtırtılarını duyuyordu sanki. O kadar gerçekti bulunduğu an. Kırmızı ruj sürdüğü dudaklarını ısırarak, “Geç kaldın,” dediğinde, Melih içeriye girip ona adım adım yaklaştı. Heyecandan inip kalkan göğüs kafesi her an patlayabilecekmiş gibiydi. Bunun farkında olan Melih, “Rujun,” diyerek parmağıyla dudağının kenarına dokundu. “Taşırmışsın.” Rüya serbest bıraktığı kıvırcık saçından bir tutam alıp doladığı parmağının etrafında çevirirken, işveyle güldü. “Ya! Hiç farkında değilim.” Melih elini Rüya’nın yüzüne yerleştirip baş parmağıyla ruju sildi. Hemen ardından diğer kolunu beline dolayarak Rüya’yı kendi bedenine hapsetti. Ağır ağır dudaklarına eğilirken, Rüya ayak parmaklarının ucunda yükselip alacağı öpücüğü karşıladığında, bütün bedeni alev almış gibi titredi. Melih öpücüklerini derinleştirerek onu kendine daha sıkı bastırırken, yanlarından geçen Hacı’nın sözlerini işitti. “Ben çıkıyorum gençler siz rahatınıza bakın. İşiniz bittiğinde arayın, gelirim.” “Rüya!” “Rüya!” “Kız, ben kime diyorum!” Rüya irkilerek kendine geldiğinde Hacı, Melih ve Sinan ona bakıyorlardı. Dayısı, “Ayakta uyudun sandım,” dedi. “Bak Melih abinle Sinan abin ders programını hazırladılar. Bir göz at istersen.” Abi lafına sinirlenen Rüya, nereden abim oluyorlarmış demek istedi ancak dayısını işkillendirmemek için sustu. Dişlerini sıkarak ona uzatılan kağıda baktı. Oğlanlar, haftada ikişer akşam hangi dersleri vereceklerini yazmışlardı. Ama onun gözü, ne Ahmet Onur’un ders gününü ne de Sinan’ınkini gördü. Melih’in ders vereceği çarşamba ve perşembe günlerine takılmıştı gözleri. Ders programı iç açıcı olsa bile, saatlerin dayısının evde olduğu zamanlara göre ayarlanması birazcık keyfini kaçırmıştı. Çünkü Hacı zebellah gibi başlarında bekleyecekti. Biliyordu. Hacı, “Tamam mı?” diye sorduğunda, Rüya tamam anlamında başını salladı.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD