Günler deli gibi geçip Violet için en mutlu gün yaklaşırken, içinde oluşan sıkıntı da büyüdükçe büyüyordu. İçindeki sıkıntıyı yanında ailesinden kimsenin olmamasına ve yalnızlığı hissetmesine bağlıyordu. Ama onlara haber verecek kadar içindeki yaranın kapandığına inanmıyordu. Üstelik ailesi ona ulaşmak için uğraşmamıştı. Özellikle de annesi. Hayret etmeden duramıyordu. Babası defalarca kez aramasına ve yanında olmaya çalışmasına rağmen, annesi bir kez arayıp çocukluk ettiğini durumu abartmaması gerektiğini söyleyerek şaşkına uğratmıştı. En derininden iç çekti.
Richard, belki de tüm yükü omuzlarına yüklemeseydi bu kadar bunalmaya bilirdi. Ama o güçlü bir genç kızdı. Hayata karşı dimdik nasıl ayakta durduysa mutluluğu için olan şeyleri de bir bir hallediyor uykusuz kaldığı günleri ilerinin tebessüm ile anılacak bir hatırası olarak görüyordu.
Düğün gününe sadece üç gün varken sade beyaz bir elbiseyi andıran ama küçük detaylarla kır düğününe yakışır bir gelinlik bulmayı başardı. Üstelik hazır bulduğu gelinlik tam bedenine göreydi ve şansı yaver gitmişti. Richard'a ise göz kararı bir damatlık almış sorun çıkmaması için dua ediyordu.
O gün yemekte gösterdiği iyi performans için aldığı ücret maaşı ile yarışır ayarda olunca daha da keyiflenmişti. Ama ara ara rüyasına giren karanlıkta parlayan yeşil gözler ile anlık dalmalar yaşıyordu. Ne demeye o adamı düşünüp duruyordu ki. Kaba adam bir kez bile yüzüne bakmamış sert ve katı sesi ile resmen kutupları yaşatmıştı.
Kafasını sağa sola sallayıp düşüncelerini dağıtmaya çalıştığında kulağındaki telefondan hala bir cevap bekliyordu. Son on beş dakikadır aradığı Richard a ulaşamıyor bu git gide sinirini bozuyordu.
Son kez çalan ve kapanan telefonu dişlerini sıkarak yatağa bıraktığında gözlerinin dolmasına engel olamadı. Neden mutlu olamıyordu. Sevdiği adam ile evlenecek ailesinin aksine kocasına sadık olup mutlu olacaktı. Kocasının sadakati için onu mutlu edecek mantığıyla düşünen kalbi ile seven bireyler olacaklardı. Oysa kocası olacak adama daha ulaşamıyordu bile. Üstelik peder mevzusunu ben halledeceğim demişti. Tanrı katında da yasalar önünde de karısı olmak istediği adam daha aylar önce onun için sürekli bir şeyler yaparken artık daha az zaman ayırıyor üstelik hep bir bahanesi oluyordu.
Aklına düğün için para lazım olduğu ve onun da deli gibi çalıştığı gelince sıkışık nefeslerini rahatlatmaya çalıştı. Başı ağrımaya başlamıştı. Ilık bir duş alıp gerilen kaslarını rahatlatmaya çalışırken aklına sevgilisi ile aynı yerde çalışan arkadaşı Mia geldi. Onu arayıp hem nasıl olduğunu sorar hem de sevgilisinin neden telefonlara bakmadığını öğrenebilirdi.
Üzerine giydiği su yeşili rengindeki bornozun kuşağını bağladı ve telefonundan Mia 'nın numarasını buldu. Birkaç çalışta açan kızın nefes nefese hali anlık duraksamasına neden olurken "Mia, tatlım uygunsuz bir zamanda mı aradım?" diye sormaktan kendini alamadı. Kız ise derin bir nefes alıp "Hayır Violet çalışıyordum. Sebze kasaları ile bir sağa bir sola koşturmak nefesimi kesti. Üstelik büyük bir organizasyon olduğu için yemekler servis" dediğinde genç kız "Anladım canım. Ben de Richard neden telefonlara bakmıyor diyordum. Meşgul demek ki" dedi.
Mia, kıkırdayan ses tonu ile "Evet tatlım çok meşgul. İnan bu kadar yoğunluğun içinde deli gibi sizi anlatıp duruyor. Düğün için çok heyecanlı" deyip yine kıkırdadı. İçi rahatlayan Violet "Ah bende. Nasıl yorgunum koşturmalardan bir bilsen. Üstelik daha senin nedime giysini bile alamadım. Yarına kaldı. Pudra pembesinde hem fikiriz değil mi?" diyen kıza kısa bir sessizlikten sonra "Evet tatlım hem fikiriz. Şey benim kapatmam lazım. Sonra görüşürüz" diyen Mia kapattı telefonu. Violet ise kendi yoğun olduğu zamanları düşününce hak verdi sevgilisine.
Üzerini giyinip uykuya daldığında babasını gördü rüyasında. Büyük bir ormanın karanlık kısmında duruyor üzerindeki gelinliği ile nerede olduğunu anlamaya çalışan kızına bakıyordu. Mavi gözleri kızının üzerinde dolanıyor gözleri buğulanıyor ve yanaklarından süzülmeye başlayan yaşlar gökten yağmur tanelerinin düşmesine neden oluyordu. Babasını bulan bakışları özlem acı hayal kırıklığı ile dolup taşarken anlık çakan şimşek ile aydınlanan yüzü korku ile bir adım geri gitmesine neden oldu. Babasının yüzü kan içinde kalmış, elini ona uzatmış ama sanki karanlık onu geri çekiyor gibiydi.
Belki de yıllar sonra ilk kez "Baba" diye seslendiğinde git gide kaybolduğunu gördü. Adım atmak istedi gitmek istedi ona ama olmadı. Toprak ayaklarını tutuyor ona gitmesi için kolaylık sağlamıyordu. Bir kez daha seslenmek istedi ama sesi bu defa çıkmadı. Boğazında bir anda yağlı bir urgan belirdi. Onu git gide boğan ve canını yakan urgan bir anda onu havaya kaldırdı ve nefesini tamamen kesti. Çırpındı ama yükseldiği yerden kurtulamadı. Son kez gözleri babasının kaybolduğu karanlığa takılı kaldı ve artık çırpınmayı bıraktı derken bir anda gelen bir el ipi çözü verdi. Sıcak, güven veren ve garip bir şekilde kalp ritmini delicesine coşturan bir eldi bu.
Nefes nefese uyandı uykusundan kan ter içinde. Nefesleri sanki rüyasındaki gibi takılı kalmıştı boğazına. Güçlü olduğunu umduğu birkaç öksürük saldı dışarı ve rahatlamaya çalıştı. Biraz daha iyi olduğunu hissettiğinde yataktan çıkıp evininin küçük balkonuna çıkıp gecenin serinliğini soludu. Neden böyle bir rüya görmüştü ki? Üstelik uzun zamandır babasını ya da annesini görmüyor, onlarla konuşmuyordu.
Çok düşünmeden içinden "Saçma bir rüya" dedi ama ne onu kurtaran eli aklından çıkarabildi ne de babasının halini.
Andrew yine kum torbasını yumruklarken günler önce öldürdüğü Rus ortağını getirdi gözlerinin önüne ve daha sert vurmaya başladı. Ölüme giderken bile küstahça konuşmuş üstelik "Senin karın var ya dostum, inan yatakta çok iyi. Neden öyle bir kadından kurtulmak istiyorsun anlamış değilim. Hoş bende öyle bir kadını başka erkeklerle paylaşmaya dayanamazdım" demiş gür bir kahkaha atmıştı. Ama sesini yarında kesen susturuculu silahın vızıltısı olmuştu. Alnının ortasına yediği mermi geri devrilmesini sağlarken ikinci mermi erkekliğine gelmiş ve parçalamıştı.
Sinirden deliye dönüp oradan ayrıldığında ikinci durağı eski karısının evi olmuş ve o sinirle kadının üzerine yürüyüp gırtlağına sarılmıştı parmakları. Nefessiz kalan kadın deli gibi çırpınmış ama son an da Andrew onu geri doğru itip düşmesini sağlayarak ellerini üzerine sildi. Ağır adımlarla önüne çöküp saçlarını avucuna topladığı gibi çekerek ona bakmasını sağlamıştı. Nefesini zorla alan kadın kocasından ilk defa bu denli korkmuş adamın tehdit içerikli sözleri gözdağı vermeye yetmişti. Üstelik bildiği bir şey varsa Andrew Walker dediğini yapardı.
Şimdi ise bir gün sonra boşanma davası vardı ve kadının akıllı davranacağını tahmin ediyordu. Silahlar ticareti içinse yeni ortaklarla görüşmeler halinde olmaları zaten gergin olan sinirlerini daha da geriyordu. Saçları terden ıslak bir şekilde alnına döküldüğünde son bir iki yumruk daha atıp bıraktı. Köşede duran su şişesini kafasına dikip içerken kapıda onu bekleyen Mike ile gözlerini kapatıp açtı. Şişeyi ağzından çekip son defa kalan suyu yutkunun adam eli ile ağzını sildi. Bariton sesi ile "Anlat" dediğinde adamı, yer altında olan birkaç küçük mevzuyu sonra da silah nakliyesine talip kişilerin dosyalarını okudu.
Boynuna astığı havlu ile yüzünü kurulayan adam dinlediklerini beyin süzgecinden geçirip, mantıklı bir karar vermeye çalıştı. Sonunda "Şu dava bitsin öyle bakalım tekrar dosyalara. Bu defa sağlam adam istiyorum. O Rus piçi gibi gömülecek çukur aramasın." Deyip spor odasından çıkarak merdivenlere geldi. Üçüncü kata yani çatı katındaki geniş odasına doğru çıkarken öylece dosyalara bakan Mike a geri dönüp "Hafta sonu gece bizim bara geçelim. Bakalım çocuklar neler yapıyor. Biraz da kafa dağıtmış oluruz" diye teklifte bulundu. "Tabi efendim" diyen adam ile yüzünde soğuk yamuk bir gülüş belirdi. Gülmenin ne kadar yakıştığını bilse kadınların yanında bir saniye durmazdı.
Duşunu aldığında uyumak için yatağına girdi ve anlık genzine dolan vanilya kokusu ile derin bir soluk alıp uykuya teslim oldu.
Düğün günü gelip çatmış Mia ile yapılan saç ve makyajlarına bakıyorlardı. Başındaki kır çiçeklerinden oluşan tacı birkaç toka ile sabitlediklerinde hazırlardı. Birbirlerini süzüp "Ya ama çok güzel olmuşsun" nidalarını dudaklarından dökerken içinde burukluk olan Violet ailesinin de yanında olmasını bu güzel günde yarım olmamayı istiyordu. Ama yapamazdı. Kopan bağlar bir daha eskisi gibi olmaz, düğüm atılan yer hep can yakardı.
Gelin çiçeğini düzelten Mia' ya bakan Violet "İyi ki yanımdasın arkadaşım. İnan ailem yok ama arkadaşım var. Üstelik nedimem" diye kızın gözlerine baktığında onun da gülen gözlerle ona baktığını görüyor bu defa olsun sevgisinin karşılığını alabiliyordu.
Lavaboya gitmek için gelin odasından çıkan Mia güzergâhını küçük odaya çevirirken ardından bir kişi daha gidiyordu.
Konuklar ve peder gelmiş, nikâh memuru ise hazırda onları bekliyordu. Restoranda çalışan gıcık arkadaşı odaya girdiğinde gözlerinde gerçek bir dostluğun kıvılcımları vardı. Yüzü kızı görünce daha düşmüş az sonra yapacağı şeyden daha şimdiden nefret etmişti. Kum taneleri dünya üzerine dağılmaya başladığında "Çok güzel olmuşsun buz prenses ama benimle gelmelisin" dediğinde Violet dalga geçtiğini düşündü.
Kaşları çatılırken "Saçmalama Laura. Nereye geleceğim seninle. Üstelik birazdan Richard gelecek." Dediğinde Laura nın yüzünden gölgeler geçti. Sonra da kaşları çatıldı, ona bakan kızıl kafalı kız gibi.
"Sana gel diyorsam gel. Bunu görmen lazım, üstelik konu hayati bir mesele"
"Of tamam geliyorum ama altından sürprizdir yok bilmem nedir çıkarsa acımam sana bilesin"
"Sen önce bir gör de acıma kısmına hiç gelmeyelim istersen"
Odadan çıkıp uzun koridoru arşınladılar. Her bir adım aslında bir sona, o son ise derin bir başlangıca atılıyordu. Sonunda küçük bir odanın önüne geldiklerinde Laura sessiz olması konusunda onu uyardı ve usulca kapıyı araladı.
Ses çıkarmayan ve aralıktan içeri bakan kız put kesildi bir anda. Kanı damarlarına asit görevi gördü. Yaktı kavurdu yok etti ve bir daha doğmasına engel oldu. Görüntü mide bulandırıcı, onur kırıcı ve katliama davetiye çıkarır türdendi. Arkadaşı Mia ve evleneceği Richard deli gibi sevişiyor seks yapıyorlardı. Richard ayakta dururken Mia oturduğu eski masa sayesinde adamın aletine hâkim olmuş bacaklarını beline dolamış ve deli gibi inliyordu.
Elleri yumruk olup mavi gözleri koyulaşan kız içindeki patlamaya hazır bombanın pimini o an çekti ve odaya dalıp yirmi üç yıllık hayatında ikinci defa bir erkekten nefret edip ondan tiksindi. İhanete uğradı ve hayalleri kumdan kaleler gibi yıkıldı.
Bir kadın yine ve yeniden inancını kaybetti.