İYİ MİYİZ?

1271 Words
Bedenimde ağrılar ve basit yaralanmalar dışında hasar oluşmamıştı. O kadar yüksekten düşüp de bu kadar az yarayla kurtulmamız gerçekten mucizeydi. Verilen ilaçların etkisiyle sürekli bir uyku halindeydim. Aklıma gelenle, ‘’Siktir!’’ deyip telefonumu aramak için yataktan kalkmıştım ki Ayberk ağabey içeri girdi. Başım dönünce bir an gözlerim karardı. Olduğum yerde sendelerken tutup düşmeme engel oldu. ‘’Bir ihtiyacın varsa hemşireyi çağırayım tek başına kalkma.’’ ‘’Telefonumu bulmalıyım.’’ dedim. ‘’Montumun cebindeydi.’’ ‘’Tamam sen yat ben bakarım.’’ diyerek tekrar yatağa uzanmama yardım etti. Kenardaki dolaba gidip kapısını açtığında askılığa asılmış montumu görmüştüm. Üzerinde yırtıklar ve kan lekeleri vardı. Cebinden aldığı telefonu bana getirdi. ‘’Teşekkür ederim.’’ diyerek elinden aldım ve saate aldırmadan İsmail ağabeyi aradım ki bugün nöbetçiydi yani uyanık olurdu. ‘’Efendim Gülçiçek!’’ diyen sesini duydum. ‘’Ağabey müsait misin?’’ diye sordum. ‘’Vakaya gidiyorum beş dakikan var.’’ Derin bir nefes aldım. ‘’Trafik kazası geçirdim şu an hastanedeyim iki gün sonraki nöbetime gelebileceğimi sanmıyorum muhtemelen doktor bir süre rapor verecektir.’’ ‘’Ciddi bir durum var mı?’’ ‘’Hayır iyiyim sadece basit doku zedelenmeleri bu yüzden biraz ağrım var.’’ dedim. ‘’Tamam geçmiş olsun nöbeti dert etme ayarlarız. Vaka adresine geldim daha sonra konuşuruz yine.’’ Telefonu kapattığımızda Ayberk ağabey hala yanı başımdaydı. ‘’Sıkıntı varsa halledeyim.’’ derken sesi kendinden emindi ve elindeki tesbihi ağır ağır çeviriyordu. ‘’Hayır.’’ dedim tebessüm ederek. ‘’Bir ihtiyacın var mı?’’ diye sordu bu defa ‘’Hayır teşekkür ederim.’’ dedim. Odadan gittiğinde çok geçmemişti ki içeri iki polis memuru geldi. Kazanın nasıl olduğuna dair ifademi istiyorlardı. ‘’Virajı dönerken araba karda kayınca kendi etrafımızda birkaç kez döndük Tanju toparlamaya çalıştı ama olmadı uçurumdan yuvarlandık.’’ ‘’112’yi arayan siz miydiniz? Sizi bulduklarında arabanın dışındaymışsınız biri mi yardım etti yoksa düşerken araçtan mı fırladınız?’’ ‘’Evet 112’yi ben arayan bendim.’’ dedim. ‘’İlk düştüğümüzde arabadan çıkacak kadar kendimdeydim. 112’yi arayıp yardım istedikten sonra Tanju’nun olduğu tarafa geçtim. Bende sağlık personeliyim Tanju’nun baygın olduğunu görünce araçtan çıkarmak için dokunmadım çünkü güvenli bir şekilde çıkarabilecek gücüm yoktu ve öylece çekip çıkarmaya çalışırsam kalıcı hasar verme ihtimalimin olduğunu biliyordum.’’ ‘’Etrafta başka birilerini gördünüz mü?’’ ‘’Hayır.’’ diyerek yalan söyledim. ‘’Kimse yoktu.’’ Yanımdan gittiklerinde yine uyuyakalmıştım ama çok geçmeden bir kez daha kapı açıldı ve sesine uyandım. Rumeysa Hanım yanında Şirin abla ve İkra abla ile gelmişti. ‘’Kız Güllü Çiçek!’’ diyen Şirin ablayla tebessüm ettim. ‘’Senin de başın benden beter bir beladan kurtulmadı ha.’’ ‘’Biraz öyle oldu.’’ dedim. ‘’Nasılsın?’’ diyen İkra ablaya ‘’İyiyim ciddi bir yaram yok.’’ dedim. Rumeysa Hanım yattığım hasta yatağının yanındaki tekli koltuğa oturduğunda elindeki çantayı yere bıraktı. ‘’Ağabeyleri bitti şimdi de bu hergele başladı beni hastane köşelerinde bekletmeye.’’ ‘’Tanju iyiydi.’’ diyerek karşılık verdim. Şirin abla gülerek yatağımın ucuna oturdu. ‘’Kız Kaynana rekor kocamla bende bunların küçücük yaralanması ne ki biz diri diri mezara girmiş insanlarız. Gerçi bir ara oturduğum sandalyeye bomba da yerleştirmişlerdi neredeyse kocamla havaya uçacaktık ama o çok da önemli değil.’’ ‘’Ne?’’ dedim şaşkın halde. ‘’Tabi sen yoktun o zamanlar bir düşman vardı başımızda önce beni bombayla öldürmek istediler başaramadılar sonra Ayberk ile birlikte diri diri mezara gömdüler hatta bizi bulduklarında Ayberk’in kalbi durmuştu işte şerefsiz bir öbür tarafı gördü de geri geldi.’’ Tamam bunun üzerine asla tehlikedeydik demezdim. Kaza da neymiş işte azıcık uçurumdan kaymıştık sonuçta orası da kayak merkeziydi kaymak için gitmiştik. ‘’Kızı korkutup durmasana!’’ diyerek İkra abla eltisini dürttü. Rumeysa Hanım araya girdi. ‘’Şirin, İkra siz eve dönün artık hamile hamile hastanede beklemeyin daha fazla.’’ ‘’Sen kalacak mısın anne Ayberk ağabey ile Enes burada, babam da kalacağım dedi?’’ diye sordu İkra abla. ‘’Onlar Tanju’yla ilgilensin ben kızımın yanında kalacağım. Bir ihtiyacı olduğunda çekinir oğullarıma söyleyemez sıkıntı yaşamasın.’’ ‘’Gerek yok ben iyiyim.’’ diyerek itiraz ettim. ‘’İstediğin kadar iyi ol hasta yatağında yatan sensin ben değilim.’’ dediğinde son sözü söylemişti. Şirin abla ile İkra abla gittiğinde Rumeysa Hanım getirdiği çantayı açıp içinden kıyafet çıkardı. ‘’Göz kararı aldım ama üzerine olur diye düşünüyorum.’’ ‘’Teşekkür ederim ama gerçekten gerek yoktu.’’ dedim. ‘’Üzerindeki hasta önlüğüyle mi yatacaksın kızım değişelim rahat rahat yat işte.’’ Yatakta doğrulduğumda önlüğün arkasındaki düğmeleri çözdü. ‘’Ben değişirdim zahmet etmeseydiniz.’’ ‘’Utanma Gülbahçem, illa biri utanacaksa seni o uçurumdan düşüren oğlum utansın.’’ Kollarım, göğsüm, sırtım morluklarla doluydu. Kendi aldıklarını giydirecekken serumu kısa süreliğine çıkarmıştım. Kollarımı hareket ettirdiğimde canımın yandığının farkındaydı bu yüzden çok dikkatli davranıyordu. Yeni aldığı pantolonu çıkardığında, ‘’Lütfen ben giyerim.’’ dediğimde daha fazla ısrar etmemişti. ‘’Ben bir Tanju’ya bakıp geleyim.’’ diyerek odadan çıkıp yalnız bıraktı. Üzerimdeki örtüyü kenara ittiğimde oluşan yaraları daha net görmüştüm. Dal parçasının saplandığı yeri tamamen sarmışlardı bu yüzden dikiş atılıp atılmadığını göremiyordum. İki bacağımda üst bedenim gibi morluklarla doluydu. Pantolunu giydiğimde yorgun halde yatağa geri uzandım ve serumu koluma geri taktım. Ayıp olmasın diye Rumeysa Hanım’ı beklemek istedim ama ilaçların verdiği uyku hali ağır basıyordu. ~~~~ Gece biraz zor geçmişti. Ağrılarım verilen ilaçlara rağmen çok zorlamıştı. Aldığım darbeler kendini fazlasıyla belli etmişti. Rumeysa Hanım sürekli yanımdaydı, arada Ayberk ağabey ile Enes ağabey de gelip bir ihtiyacın var mı diye sorup gidiyordu hatta bir kez de Cavit Bey yani babası gelmişti. Verdiğim ifadeden de haberleri olmuştu ve gerçeği söylememem memnun etmişti. Muhtemelen gerçeği söylesem de bir şekilde o ifadeyi yok etmeyi başarırlardı. Tanju da sürekli mesaj atıyordu ve ağabeylerinin kalkmasına izin vermediği için yanıma gelemediğini söyleyip duruyordu ki zaten gelmesini de istemiyordum çünkü ağrıdan kıvranıp duruyordum. Sabah birkaç tahlil daha yapılmıştı ve sonrasında taburcu olabileceğimiz söylenmişti. Rumeysa Hanım oğlunun yanına geçtiğinde ben de gitmek için toparlanırken odanın kapısı tıklatıldı ve sonra kalabalık içeri girdi. Çalıştığım iş arkadaşlarım geçmiş olsun demeye gelmişti. Ayak üstü biraz sohbet ettik. Kazanın nasıl olduğunu sorduklarında, “Araba kardan dolayı kaydı tam da virajdaydık uçurumun dibinde bulduk kendimizi.” dedim. İsmail ağabey araya girdi. “Çabuk iyileş ve geri dön elemansız bırakma beni.” “Olur.” dedim gülerek. Kapı açıldığında Enes ağabey içeri girdi. “Gülçiçek çalıştığını söyleyince doktor on günlük rapor yazdı.” diyerek elindeki kağıdı gösterirken kalabalığı gördü. “Sonra geleyim.” dediğinde İsmail ağabey elini uzattı. “Raporu ben alayım.” Enes ağabeyden kağıdı aldı. “Bir daha uğraşma teslim edeceğim diğer evraklarla müdürlüğe götürürüm.” “Teşekkür ederim.” dedim. Gittiklerinde ben de eşyalarımı toparladım daha doğrusu üzerimden çıkardığım kıyafetler vardı onlarda zaten kazada mahvolduğu için personelden rica etmiştim çöpe atmıştık. Otelde kalan eşyaları Ayberk ağabey halledeceğini söylemişti. Kapı açıldığında bu defa gelen Tanju’ydu. Onu görünce yüzümde istemsizce bir tebessüm belirmişti. “Selam.” “Selam.” deyip yanıma geldi ve dudağımdan öptü. “İyi miyiz?” diye sordu. Bu sorunun altında yatan bir diğer soru yaşadıklarımızın aramıza girip girmediğiydi. “İyiyiz.” diyerek cevap verdim. Elimi tuttuğunda gözlerimin içine baktı. “İyileşene kadar biz de kalsan?” “Hayır kendi evimde daha rahat olurum.” Fazla ısrarcı olmamıştı ki bir kez daha evlerinde kalmak istemiyordum. Elim başındaki sargıya gitti. “Başından darbe aldığını o anda fark etmemiştim.” “Sanırım takla atarken arabanın içine ağaç dalı girdi ve o çarptı çünkü doktor yaranın üzerinden ağaç parçası kalıntıları temizlediğini söyledi. Bayıldığım için hiçbir şey hatırlamıyorum sadece düştüğümüzü biliyorum sonrasında gözümü hastanede açtım.” “Bence çok şanslısın keşke ben de unutabilsem. Sana defalarca seslendim ama sen kendinde değildin tamamen tek başıma kalmıştım.” Gözlerim dolmuştu kolları arasına alıp sarıldığında bastırdığım duygular ortaya çıktı ve ağlamaya başladım. “Gülüm, şu güzel gözlerinden akıttığım her yaş için kendimden nefret ediyorum.” Yanağından öptüm. “Etme yanında rahat hissetmesem, sana güvenmesem böyle kolayca ağlayamazdım ve bu benim için çok önemli.” “Her zaman yanındayım birtanem.” Akan yaşlarımı silip gözlerimin üzerinden öptü. “Hastaneden gidelim mi?” dediğimde yanağımı okşadı. “Gidelim.” Elimi tuttuğunda beraber çıkışa yürüdük.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD