SONUM!

1115 Words
Eve getirdiğinde gitmesini beklerken içeri girmişti. “Demek burada yaşıyorsun.” diyerek etrafa bakınmaya başladı. Televizyon dolabının üzerindeki fotoğraf çerçevesini görünce eline alıp dikkatlice baktı. İçinde Tanju ile çekildiğimiz fotoğraf vardı. Yüzünde öfke çizgileri dolaşıyordu. Fotoğrafı içinden çıkarıp yırtmaya başladığında, “Hayır.” diyerek eline uzanmıştım. Yüzüme çevrilen bakışları ölümcüldü. Gözlerimin içine bakarken fotoğrafı parçalara ayırdı. Her yırtışında çıkan sesle ruhumda bir yara açılmıştı. “Başka var mı?” dediğinde cevap vermek istemiyordum ama kulağımda Leyla'nın abla diyen sesi çınlayınca mutfağa gidip buzdolabının üzerinde magnet olarak yaptırdığım minik kalp şeklindeki fotoğrafları alıp getirdim. Hepsine tek tek baktı. Alayla, “Bu ne böyle kalpli kalpli çocuk musun?” dediğinde gözlerimi devirdim. “Evet çocuğum henüz on sekiz yaşındayım ve sen de on sekiz yaşındaki bir çocuğu ailesiyle tehdit edip korkutacak kadar taş kalplisin.” Sözlerime kahkaha atmıştı. “Çenen maşallah hiç on sekiz yaşında gibi değil Nazlı Çiçeğim.” Cevap vermedim. Magnetler kağıt olmadığı için yırtamayınca mutfağa geçip musluğun içine tutarak cebinden çıkardığı çakmakla tek tek yakmaya başladı. Cebindeki sigara paketini fark edince sormadan uzanıp aldım ve içinden bir dal çıkardım. Dudaklarımın arasına sıkıştırdığımda çakmağını yaklaştırıp yakmıştı. Ben bu adamla bir ömür beraber mi kalacaktım yoksa birgün bıkıp özgür mü bırakacaktı? Sigaradan bir nefes çektiğimde musluğun içinde yanan fotoğraflara baktım. Acaba Tanju şu an nasıldı? Bu ayrılığa alışabilecek miydi? Mutfak tezgahına dayanıp sigaradan bir nefes daha çektiğimde gözümden akan yaşı hızlıca sildim. “O gözyaşlarını durdurmanın bir yolunu bulsan iyi edersin.” “Akmak için bana sormuyorlar.” dedim sigarayı içmeye devam ederken. Fotoğrafları yakmayı bitirdiğinde bitmek üzere olan sigarayı elimden alıp tek nefes çekti ve musluğun içindeki yanan fotoğraflardan kalan kalıntıların arasına attı. Karşıma geçtiğinde ellerini iki yanımda mutfak tezgahına dayamıştı. Üzerime eğildiğinde başını boynuma gömdü ve olduğu yerden öptü. İstemsizce kendimi geri çekmeye çalışmıştım. “Sana aşık oluyorum Nazlı Çiçek ve bundan sonraki hayatımda hep yanımda kalmanı istiyorum.” Bu defa alayla gülen bendim. “Babanda kesin öyle söylüyordur. Hatırlarsan en son beni öldürmek istiyordu.” “O ayrı bu ayrı. Titanları başına bela etmedikçe kiminle olduğuma karışmaz.” Gülmem kahkahaya dönmüştü. “Ödünüz kopuyor değil mi Titan ailesinden? Beni ailemle tehdit ettiğini anlayacak olurlarsa bedenini kurşunlarla doldururlar hatta seninle yetinmez ailene de bir el atıp azıcık severler bunun farkındasın zaten onları düşman edinmeye korktuğun içinde işin içine benim ailemi karıştırdın.” Sözlerimle yüzüne bir gülümseme yayılmıştı. “Bu alemde güç tek başına yetmez aynı zamanda akıl lazım. Gördüğün gibi sadece aklımı kullandım ve şu an benimlesin.” Belimden tuttuğunda kendine çekince bedenine dayanmıştım. Vücut yapısı olarak benim iki katımdı. Sanırım benden yedi yaş kadar da büyüktü. Farklı bir hayatta karşılaşsak sevebilir miydim bilmiyorum ama bu hayatta onu asla sevemeyecektim. Bana yaşattığı acıyı bir an bile unutmayacaktım ve bir gün intikamımı alacaktım. Bana aklın güçten üstün olduğunu söylemişti onu yenebilecek güce sahip olmasam da aklımla yenebilirdim. Tanju'dan ayrılmanın acısı asla geçmeyecekti ama ona dönüş yolunu ondan ayrı kalarak açacaktım. Bu sürede sadece hayatına üzülmeden devam edecek yolu bulmasını umuyordum. Yüsra’dan sonra yaptığı gibi kendisini içkilere vermesini istemezdim. Bu konuda ağabeylerine güveniyordum. Kardeşlerin aralarındaki bağ güçlüydü ve Tanju'ya sahip çıkacaklarını biliyordum. Belimdeki eli sıkılaştığında dudakları boynumda geziniyordu. Bir süre sadece öpmüştü ama bacak aramda sertliğini hissetmeye başladığımda eli kazağımdan içeri kaymış göğsümü avuçlamıştı. İsteği farklı bir boyuta kaydığında geri ittim. “Bunu yapma.” dedim. “Karşı çıkmama konusunda anlaştığımızı sanmıştım.” Sesi de yüzü kadar öfkeliydi. “Sorun seni isteyip istememek değil.” dedim dürüst davranarak. “Daha önce biriyle birlikte olmadım ve olmak da istemiyorum. Bu anı ilk olarak evlendiğim gece yaşamak istiyorum.” Bakışları değişmişti. Ciddi olup olmadığımı anlamaya çalışıyordu. “Bülent beni zorla yanında tutuyorsun ama sana saygı duymamı istiyorsan sen de benim hayatıma saygı duymalısın. İlişki dediğin şey tek taraflı olmaz. Tanju’ya aşık olma sebeplerimden biri buydu her konuda beni anlıyordu ve istemediğim hiçbir şeye zorlamıyordu sen de biraz öyle yapmayı dene.” Tekrar üzerime geldiğinde başı yine boynuma gömülmüştü. “Bugüne kadar gerçekten hiç biriyle birlikte olmadın mı?” “Hayır.” dedim. Neden buna şaşırıyorlardı? Sevişmek karı koca arasındaki özel bir durumdu ve bende birçok kişi gibi evlenmeden bunu yaşamak istemiyordum ayrıca henüz on sekiz yaşındaydım bugün doğru gelen birçok şey beş yıl sonra muhtemelen yanlış gelecekti. “Evlenene kadar beklerim ama o gün geldiğinde yalan söylediğini anlarsam seni buna pişman ederim.” “Yalan söylemişsem istediğini yaparsın.” dedim. Boynumdan öpüp geri çekildi. Sabah iş yerimde uyuduğum yarım yamalak uykuyla duruyordum ve dün geceden sonra bir çikolata dışında hiçbir şey yememiştim bir de yaşadığım stres üzerine eklenince gücüm azalmaya başlamıştı. “Artık evimden gidebilir misin? Sabah nöbetten çıktım ve yatıp dinlenmek istiyorum.” “Peki gidiyorum ama bugün konuştuklarımız bugünde kalmayacak, bundan sonra benimle olduğunu kabullen ve gerçekten sevgilim olarak yaşamaya alış.” “Anladım.” dediğimde kenardaki sigara paketine uzanınca elinden çekip aldım. “Bende kalsın.” “Yetmezse gönderteyim birkaç paket.” deyince, “Gerek yok.” dedim. “Benim küçük Nazlı Çiçeğim iyi geceler.” Dudağımdan öpüp öyle gitmişti. Evde yalnız kaldığımda musluğun içindeki yanmış magnetlere baktım. Birinin yarısı duruyordu ve Tanju’nun gülen yüzü görünüyordu. Gözlerimden bir kez daha yaşlar akmaya başladığında musluğun içinden çıkarıp peçeteyle güzelce silip kuruladım. Salona geçtiğimde sigaradan bir dal alıp yaktım ve ağlamaya devam ettim. Kolumdaki saati çıkarıp parçalamak istiyordum ama cesaret edemedim. Gözüm telefondaydı numarasının engelli olduğunu bilmeme rağmen boş bir umut aramasını bekliyordum. Sigarayı söndürdüğümde fotoğrafı avucuma alıp sıktım ve koltuğun üzerine yattım. Dudağımdan acımın gözyaşlarımla harmanlandığı bir türkü serbest kaldı. Sustuğumda telefonum mesaj sesiyle çalmıştı. Alıp açtığımda gönderen kısmında ‘Sonum’ yazıyordu. Belki de gerçekten sonum olacaktı. ‘Sesinin bu kadar güzel olduğunu bilmiyordum Nazlı Çiçeğim dinlerken mest oldum arada yine isterim.’ Bağırarak, “Umarım benim nöbetçi olduğum bir gün gece uyurken kalp krizi geçirirsin de vaka diye gelip sessizce ölmeni izlerim sonra da kayıtlara kırk beş dakika kalp masajı yaptım ama dönmedi diye yazarım.” dedim. Çok geçmeden bir mesaj daha attı. ‘Çok tatlısın sevgilim ama bütün hayallerimi gerçekleştirmeden ölmek planlarım arasında yok. Merak edersen diye söylüyorum bu hayallerimden birisi de senin oğlumuza ninni söylemeni içeriyor.’ Cidden delirmişti her şey normalmiş gibi bir de bununla evlenip çocuk mu yapacaktım? Çok beklerdi! Kendimi öldürürdüm daha iyiydi! Bütün küfürleri sessizce içimden savurdum ve kalkıp yatak odama gittim. Fotoğrafı yastığımın içine saklayıp yorganın altına girerek yattım. En azından bu şekilde hem Bülent fark etmezdi hem de sevdiğim adam yanımda olurdu. Biraz olsun uyuyup yaşadıklarımdan uzaklaşmak istiyordum. Daha fazla dik duracak gücüm kalmamıştı. Sesimin duyulmaması için içimden konuştum. “Sana yaşattığım acı için umarım bir gün beni affedersin çünkü ne olursa olsun sana gelmenin yolunu bulacağım ve o gün beni geri çevirmeni değil kollarının arasına alıp çektiğim ve çekeceğim acıları dindirmeni istiyorum. Lütfen, sadece beni bekle.” Gözümden akan yaşları hızlıca sildim. “Seni çok seviyorum İlkim.”
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD