Nöbette hasta bilgilerini bilgisayar üzerinden girerken İkbal abla ‘’Gülçiçek bir sonraki nöbetlerimizi değişsek olur mu?’’ diye sormuştu.
Listeye hızlıca göz attım. Sonraki nöbeti gün aşırı tutmam gerekecekti ama arada beş günlük boşluğum olacaktı. ‘’Olur değişelim.’’ dedim.
Tanju’ya hiç beklemeden mesaj attım O da sınavları bittiği için okula gitmiyordu. ‘Nöbetten çıktıktan sonra beş gün boşluğum var bir yerlere kaçalım mı?’
Çok geçmeden cevap geldi. ‘Kaçalım Gülüm nereye gitmek istersin?’
‘Kayak merkezi?’ yazdım hızlıca.
‘Oteli ayarlıyorum. Sabah almaya gelirim.’
~~~~
Yoğun geçen nöbetin ardından eve gitmek için istasyondan ayrıldım. Tatile gitmek için hazırlanmalıydım.
Otobüs durağına yürürken bir yandan da annemle konuşuyordum. Arkadan gelen zil sesiyle. ‘’Kızım, derse gireceğim görüşürüz yine.’’ demişti.
‘’Görüşürüz annem.’’ diyerek öpücük gönderdim ve telefonu kapattım.
Soğuktan korunmak için atkımı boynuma sararken yanından geçtiğim ara sokaktan gelen sesi duyunca istemsizce başım o yöne çevrildi.
İki kişi birini yaralayıp kaçmıştı. Yardım etmek için hızlıca yanına gittim. Yirmi beş yaşlarında genç bir adamdı. Karnından akan kanın içinde yerde yatıyordu. Boynuma sardığım atkıyı hızlıca geri açarak yaranın üzerine bastırdım. ‘’Sakin olun ambulansı arıyorum.’’ diyerek telefonumu çıkardığımda elimi tuttu.
‘’Arama.’’
‘’Hastaneye gitmelisiniz yaranız derin.’’
Yabancı, ‘’Hayır!’’ diye bağırdı. ‘’Telefonum cebimdeydi.’’ Bir elimle yaraya bastırırken diğer elimle telefonunu çıkardım. ‘’Babamı arayıp buranın adresini ver.’’ dedi.
‘’Tamam ama hastaneye gitmeniz konusunda ısrar ediyorum. Ben de sağlık çalışanıyım ve bu yara evde halledebileceğiniz bir yara değil.’’
‘’Ara.’’ derken sesi sert çıkmıştı.
Rehberden ‘Babam’ yazısını bulunca arama tuşuna bastım.
Telefon çok geçmeden, ‘’Alo!’’ diye cevaplandı.
‘’Merhaba, oğlunuz yaralandı. Hastaneye götürmek istedim ama sizi aramam için ısrar etti.’’ diyerek uzatmadan olanı söylemiştim.
‘’Adresi ver!’’ deyişi biraz korkutucuydu.
Olduğumuz yerin adresini verdim. Adam oğlunun durumunu sorduğunda panik yapmaması için iyi olduğunu benim de sağlık çalışanı olduğumu ve onlar gelene kadar yanında kalacağımı söylemiştim.
Telefonu yabancının cebine geri koyarak yaranın üzerine bastırmaya devam ettim. Elimde malzeme olmadığı için yapabileceğim başka bir şey de yoktu. ‘’Su var mı?’’ diyen genç adamla yine tek elimi kullanarak çantamdaki su şişesi çıkararak içmesine yardım ettim.
Telefonum çalmaya başladığında çıkarıp baktım. Tanju arıyordu. Telefonu açtığımda ‘’Eve gidemedim. Geç kalacağım.’’ dedim.
‘’Nöbet yerindeysen alıp eve bırakayım.’’ Hızlıca durumu anlatarak nerede olduğumu söyledim.
Telefonu kapattığımda yaralı adamı konuşturarak uyanık tutmak için çabalıyordum. ‘’İsmin ne?’’ diye sordum.
‘’Bülent!’’ diye cevap verdi.
‘’Hastaneye gitmek istememenin bir nedeni var mı? O adamlar sana zarar vermek istedi. Polise söylemelisin.’’
‘’Hayır, babam gelince halledecektir.’’ Baba kuzusu falan mıydı gerçi yarasına rağmen dayanıklı duruyordu.
Beklemeye devam ederken yanımıza gelenlerin ayak seslerini duydum. Biraz kalabalıklardı.
‘’Bülent Bey!’’ diyen adamlardan biri yerdekine yaklaştı.
‘’Onların adamlarıydı.’’ dedi Bülent.
‘’O işi babanız halledecek.’’ Eliyle arkasındaki adamlara işaret verdi. ‘’Arabaya taşıyın.’’
‘’Yarasına bastırmalısınız.’’ dediğimde adamın bakışları bana çevrildi.
‘’Telefonda sağlık çalışanıyım diye arayan sen miydin?’’
Başımla onayladım. ‘’Evet.’’
‘’İyi yolda durumu kötüleşirse diye bizimle geleceksin.’’ Ciddi olamazdı!
‘’Ne? Sizinle gelemem ve onun da arabanıza değil bir ambulansa ihtiyacı var.’’
‘’Ne söylüyorsam o.’’ diyen adam belindeki silahı gösterdi. ‘’Gidiyoruz.’’
Silahı görünce korkmuştum. Yardım edeyim derken başımı belaya mı sokuyordum? Gitmek istemesem de etrafımdaki adamlardan kaçamayacağımın farkındaydım. Sakin kalmaya çalışarak yaraya bastırmaya devam ettim ve onlarla beraber arabaya bindim. Yola çıktığımızda içimdeki korkuyu geri itmek için uğraşıyordum.
Telefonum çalmaya başladığında ne yapmam gerektiğini bilmiyordum. Adamlardan biri elini uzattı. ‘’Telefonunu ver.’’ Titreyen elimle telefonunu çıkarıp verdiğinimde tamamen kapatıp cebine attı. Tanju arıyor olabilir miydi? Belki ulaşamayınca bulmaya çalışırdı!
Araba büyük bir evin önünde durduğunda Bülent'i hızlıca indirip bir odaya aldık. İçeride bekleyen doktor vardı.
“Artık gidebilir miyim?” dediğimde adam çok sert konuşmuştu.
“Hayır, doktora yardım edeceksin.”
Korkuyla yutkunup doktora yardım etmek için işe koyuldum.
Yara derindi kapanması uzun sürmüştü. İşimiz bittiğinde kenardaki lavaboda ellerime bulaşan kanı yıkıyordum.
Artık gitmeme izin verirler miydi? Peki izin vermezlerse ne yapacaktım? Aile normal değildi fark etmiştim de nasıl her defasında kendimi böyle bir ortamda buluyordum onu anlayamıyordum. Cidden belaları üzerime üzerime çekiyordum.
Doktor Bülent’in başında beklerken sessiz adımlarla dışarı çıktım. Bir açıklık bulursam çekip gidecektim.
Bahçede birçok adam vardı ve bir de hepsine bağırıp duran biri ki oldukça korkutucu görünüyordu.
Gözlerimle kendimi fark ettirmeden gidebileceğim yol arıyordum. Hepsine bağıran adam silahını çıkarıp karşısındakini vurup öldürünce silah sesiyle birlikte çığlık atmıştım.
Korkuyla bütün bedenim titriyordu. Bakışlar attığım çığlıkla üzerime dönmüştü. Öldürdüğü adamı yerde bırakan yabancı bana doğru birkaç adım attı. ‘’Sen kimsin?’’ dedi otoriter bir sesle.
Soruya cevap veren Bülent’i almaya gelen adam oldu. ‘’Bülent Bey için sizi arayan kız.’’
Babası mıydı? ‘’Oğlunuzun durumu iyi ben artık gidebilir miyim?’’ dedim korkudan titreyen sesimle.
‘’Bunca gördüğünden sonra mı? Götürün şunu!’’ diye bağırmıştı.
‘’Keselim mi sesini?’’ dedi adamı.
‘’Şimdilik tutun Bülent için gerekli olursa kullanırız sonra kesersiniz sesini.’’
Sesimi kesmek? Nasıl yapacaklardı? Beni öldürecekler miydi?
Adamlardan biri gelip kolumdan tuttuğunda gitmemek için direndim. ‘’Lütfen bırakın.’’ dediğimde ağlamaya başlamıştım.
‘’Yürü.’’ Zorla çekerek yürüttüğünde gitmemek için direndim ama gücü benden kat be kat fazlaydı.
Sürükleyerek zorla yürütmüş ve odalardan birine kapatmıştı.
Üzerime kilitlenen kapıyı yumruklayıp bağırmaya devam ediyordum. ‘’Açın kapıyı kimse bir şey söylemem.’’
Bağırmaktan yorulduğumda kapıya dayanarak yere oturdum ve ağlamaya devam ettim.
Yumruğumu kapıya indirdim. “Lütfen bırakın gideyim.” dedim ama sesim kısık çıkmıştı.
Olduğum yerden kalkıp ilerideki duvarın dibine çöktüm. İçeride pencere bile yoktu. Dizlerimi karnıma çektiğimde kollarımda sarıp ağlamaya devam ettim. Bu şekilde ölmek istemiyordum.
Ne kadar zaman geçti bilmiyorum ama kapı açıldığında korkum iyice artmıştı. “Benimle gel.” dedi kapıdaki adam.
“Nereye?” diye korkuyla sordum.
“Bülent Bey'e yardım gerekiyor oyalanma hadi.”
Çöktüğüm yerden kalkıp korkak adımlarla yürüdüm ve adamı takip ettim. İlk geldiğimizde girdiğim odaya bir kez daha girdim. Doktor, Bülent’in yarasıyla ilgileniyordu.
Yanına gittiğimde kenardaki kutudan aldığım eldivenleri elime geçirdim. “Bir anda tekrar kanama başladı.” dedi doktor.
Yaranın dikişlerini tamamen açmış iç taraftaki kanamayı durdurmak için uğraşıyordu. İstediği malzemeleri verip söylediklerini yaparak yardım etmeye başladım.
Kanama durduğunda dikiş atıp yarayı tekrar kapattık.
Bir saate yakın Bülent’in yanında beklemiş vital bulgularını (Ateş, nabız, tansiyon, solunum sayısı vb.) takip etmiştim.
Doktor iyi olduğuna emin olduğunda bir kez daha zorla kilitli tuttukları odaya getirdiler. İçeride yalnız kaldığımda yine yere çöküp oturdum ve ağlamaya başladım.
Evime gitmek istiyordum. Burada olmaktan korkuyordum.
Delirmek üzereydim. Bir insana yardım etmenin sonu böyle olmamalıydı! Odanın içinde dolaşmaya başladığımda öfkeyle çığlık atıp duvara tekme savurdum.
Ağlamaya devam ederken bir kez daha kapı açıldı. ‘’Gidiyoruz.’’ diyen adam eliyle yolu gösterdi.
Ağlayarak ‘’Lütfen.’’ dedim. Öldürecekler miydi? Bitmiş miydi?
Eliyle bir kez daha yolu gösterdi. ‘’Sözlün seni almaya gelmiş. Gidiyoruz.’’
Sözlüm? Tam olarak neden bahsediyordu?
Korkarak yürümeye başladım ve adamın yönlendirmesiyle odadan çıkıp ilerledim.
Kendimi idama gidiyormuş gibi hissediyordum ama adam evin salonuna getirmişti. İçeri girdiğimde koltukta oturanları görünce ağlamam iyice şiddetlenmişti. Ayberk ağabey ile Tanju buradaydı. Koşarak Tanju’nun yanına gittim.
Beni fark ettiğinde oturduğu yerden kalkmıştı. Kollarına sığındığımda sıkıca sarıldı. Ağlamamı durdurmak istedim ama yapamadım.
‘’Geçti artık ağlama.’’ diyerek saçlarımdan öptü.
‘’Zarar gördün mü?’’ diyen Ayberk ağabey ile geri çekilip gözlerimdeki yaşları sildim.
‘’Hayır.’’ dediğimde karşısında duran Bülent’in babasına sert bir şekilde konuştu.
‘’Bir daha ailemden birine elin uzanmasın.’’
‘’Bilseydik böyle olmazdı.’’
Evden çıkmadan eşyalarımı geri vermişlerdi. Arabaya bindiğimizde Tanju arkaya yanıma oturmuştu. ‘’İyi misin?’’ diye sordu.
Gözlerimden akan yaşları sildim. ‘’İyiyim ama siz gelmeseydiniz öldüreceklerdi. Sadece yardım etmek istemiştim.’’
Önden Ayberk ağabeyin sesi duyuldu. ‘’Bu alemde hiç kimse Titan ailesine el uzatamayacağını bilir rahat ol.’’ Cevap veremedim Tanju ile sevgili olsam da aileye dahil değildim.
Evime getirdiklerinde Tanju yanımda kalabileceğini söylemişti ama istememiştim.
Vedalaşıp ayrıldığımızda eve girince hızlıca duş alıp biraz rahatladım ve dinlenmek için yatağıma uzandım.
Telefonumu elime alıp sevgilime mesaj attım. ‘Teşekkür ederim. Seni seviyorum.’
Tanju olmasaydı ben bugün kesinlikle ölmüş olacaktım. Beni nasıl bulduğunu bilmiyordum daha sonra anlatmasını isterdim ama şu an sadece hissettiğim korkudan kurtulmak istiyordum.
Gelen cevabı açtım. ‘Ben de seni çok seviyorum. Sana birinin zarar vermesine asla izin vermem sakın korkma.’
Ona güveniyordum. Bugün tehlikede olduğumu ben söylemeden anlamıştı ve gelip kurtarmıştı.
Tanju geçen sürede her şeyim olmuştu. Güvenli limanım, ısındığım güneşim, hayat kaynağımdı. Onsuz bir hayatı düşünmek bile istemiyordum.