KAYAK MERKEZİ

1499 Words
Sabah uyandığımda kahvaltımı yapmış sonra da kahvemle televizyon karşısında oturuyordum. Dün yaşadıklarımın hala biraz etkisi vardı. Kapının zili çaldığında açmak için gittim. Tanju elinde koca bir buket kırmızı gülle duruyordu. ‘’Günaydın Gülüm.’’ dediğinde tebessüm ettim. ‘’Günaydın gelsene içeri.’’ Beraber salona geçtiğimizde elindeki kırmızı gülleri alıp vazoya doldurduğum suyun içine koydum. ‘’Tatil planımızı bir daha konuşalım diye geldim.’’ Dün yaşadıklarımdan sonra tatile gitmeyi hiç düşünmemiştim. ‘’Aklımdan çıkmış.’’ dediğimde elimden tutup yanına oturttu. ‘’Farkındayım olanların etkisinden pek kurtulamadın bu yüzden biraz araya gireyim dedim. Eşyalarını topla konuştuğumuz gibi kayak merkezine çıkalım.’’ Tanju’ya beklerken içmesi için bir fincan kahve hazırladım ve odama geçtim. Küçük bir valiz hazırlayıp üzerimi değiştim. Geri döndüğümde O da kahvesini bitirmişti. Bulaşık kalmaması için içtiği kahve fincanını mutfağa götürüp hızlıca yıkadım. Arkadan belime sarılı kollarla boş bulunup havaya sıçramıştım. ‘’Çok durgunsun.’’ dediğinde başını omzuma yasladı. ‘’Dün gece pek uyuyamadım.’’ dedim ve kollarında geri dönüp yüzüne baktım. ‘’Aklımdan geçenlere engel olamıyorum.’’ ‘’O düşündüklerini benimle paylaşır mısın?’’ Mutfak tezgahına dayandım. ‘’Sana hayatını ilk öğrendiğim zamanlarda korktuğum için neden masama geldin demiştim ya dün olanlar tamamen benden kaynaklıydı ve sen o gün masama gelip hayatıma girmemiş olsaydın ben bugün ölmüş olacaktım.’’ Dolan gözlerimi akmadan sildim. ‘’Ya da seninle sevgili olmayı kabul etmeseydim dün yine ölmüş olacaktım. Bütün gece aklımda buna benzer olasılıklar vardı. Ne olursa olsun mesleğim gereği Onu orada bırakıp yoluma devam edemezdim ve eğer sen bir şekilde hayatıma girmiş olmasaydın ben bugün yaşamıyor olurdum.’’ Yanağıma süzülen yaşı sildiğinde kolları arasına alıp sarılmıştı. ‘’Gülüm senin bu düşüncelerin geçmişte yaptığın ve bugün asla değişmeyecek seçimler üzerine felaketler üretmek. Geleceğini belirlemek için bir seçim yapmayacaksın sence bu kadar düşünmen mantıklı mı?’’ ‘’Mantıklı olmadığını biliyorum ama kendime engel olamıyorum.’’ ‘’Kalbimin güzel çiçeği, sana baktığımda güçlü bir kadın görüyorum. Bunu teselli olsun diye söylemiyorum gerçekten güçlüsün, korkusuzsun. Bana anlattığın vakalar normalde bir insanın görüp dayanabileceği şeyler değil ama sen etkilenmiyorsun bile yine de ortaya bir silah çıktığı an mantığını kaybediyorsun.’’ Elimi tuttuğunda sıcaklığını hissetmiştim. ‘’Arada fark var. O silahı tutan kişi birine zarar vermek için tutuyor. Sana ya da ailene kötü demiyorum ama sizin içinde olduğunuz hayat genel olarak kötü insanlarla dolu. Ben O adamın oğlunu kurtardım belki de görmeseydim başka biri fark etmeyecekti ve kan kaybından ölecekti ama o karşılığında beni öldürmek istedi.’’ ‘’Çünkü karşılaştığın O adam yani Harun insan hayatına değer veren biri değil. Organ kaçakcılığıyla ilgileniyor ve onlar için insan demek para kaynağı demek. Bizi onlarla bir tutma.’’ Başımı olumsuz yönde salladım. ‘’Bir tutmuyorum söylemek istediğimi anladın.’’ ‘’Anladım ama artık dünü dünde bırakalım ve bugünümüzü yaşayalım tamam mı?’’ ‘’Tamam.’’ diyerek kendimi toparlamaya çalıştım. Evden ayrılıp arabasına bindiğimizde gideceğimiz yere doğru yola çıktık. Yolda giderken beni nasıl bulduğunu sormuştum. Ona olduğum yeri söylediğimde ambulans istemiyor babasını bekliyoruz dediğimde şüphelendiğini ve geldiğinde beni bulamayınca da yakındaki bir marketin güvenlik kamerasından arabanın plakasını alarak kime ait olduğunu öğrendiğini söylemişti. Kayak merkezi şehre yakın değildi ama çok uzak da değildi. Beyaz karlarla kaplı yere geldiğimizde valizlerimizi alıp el ele otele girdik. Yan yana iki oda almıştık ve Tanju ödeme konusuna yine beni karıştırmamıştı. Odaya çıktığımda üzerimdeki kıyafetleri kayak kıyafetlerimle değiştim. Küçükken babam ve annemin işi nedeniyle birkaç yıl farklı bir ilde yaşamıştık ve orada da kayak merkezi olduğu için annem ders aldırıp öğrenmemi sağlamıştı. Kışları babamı bir şekilde ikna edip birkaç günlüğüne de olsa yakın illerde bulunan kayak merkezlerine götürmesini sağlardım. Dünün etkisinden kurtulma zamanım gelmişti. Odadan çıktığımda yan odaya geçip kapıya tıklattım. Tanju kapıyı açtığında üzerinde sadece bir pantolon ve kazak vardı. ‘’Tembelsin.’’ dedim gülerek. ‘’Hadi kaymaya gidelim.’’ ‘’Annem aradı lafa tuttu. Beş dakika ver hemen hazırlanayım.’’ ‘’Bekliyorum.’’ dedim. ‘’İçeri gelsene.’’ ‘’Hayır.’’ derken gülüyordum. Söylediği gibi hazırlanıp gelmesi beş dakika sürmüştü. Asansöre doğru yürürken elimi tuttu. ‘’Annen yine neredesin diye mi soruyordu?’’ Sözlerime güldü. ‘’Hayır burada kaç gün kalacağımızı soruyordu.’’ ‘’Kalacağımızı?’’ ‘’Gülçiçek bütün ailem sevgili olduğumuzu anladı ve annem seni fazlasıyla benimsemiş durumda. Bıraksam bir hafta içinde düğün dernek kuracak.’’ ‘’Sen önce okulunu bitir hem ben daha küçüğüm.’’ diyerek asansöre adım attım. ‘’Hı hı evet küçüksün ama koca şehirde tek başına çalışıp yaşıyorsun. Bu küçüklük duruma göre değişiyor sanırım.’’ Biraz imalı konuşmuştu ama yine de yüzünde tebessüm vardı. ‘’Tabi o küçüklük hesaplamasını yapmaya senin matematiğin yetmez.’’ Bu defa kahkaha atmıştı. ‘’Sayısal bir bölümde okuyorum ama yine de sen öyle diyorsan öyledir.’’ Yanağını tutup sıktım. ‘’Aferin hep böyle sevdiceğinin sözünü dinle.’’ ‘’Çok usluyumdur.’’ dediğinde asansörün kapısı kayarak açılmıştı. Otelin mağaza gibi bir yeri vardı ve kayak takımı kiralanabiliyordu. Tanju hangisi diye sorduğunda ‘’Snowboard.’’ dedim. Benim istediğimle beraber kendine de kayak takımı aldı ve ücreti ödeyince dışarı çıkıp kayak pistine doğru ilerledik. Teleferiğe bindiğimizde soğuk rüzgarı hissediyordum. Eldivenimin birini açıp cebimden telefonumu çıkardım ve kamerasına girdim. Başımı Tanju’nun başına dayadım. Birkaç poz çekip cebime geri attım. Teleferikten indiğimizde en tepedeydik. ‘’Hadi yarışalım.’’ dedim. Ayağındaki kayak takımını düzeltti. ‘’Tamam ben kaybedersem ceza olarak akşam senin odanda uyuyacağım sen kaybedersen ceza olarak akşam benim odamda uyuyacaksın.’’ ‘’İki durumda da sen kazanmış oluyorsun bu nasıl ceza?’’ dedim gülerek. ‘’Hayır iki durumda da sen kazanmış oluyorsun çünkü ben centilmen bir erkeğim.’’ Kaymaya başladığında arkasından ben de kaydım. Yanından geçerken el sallamıştım ama çok geçmeden hızıma yetişmişti. Birbirimizi sürekli geçip dururken önümde kayanlardan biri düşünce çarpmamak için yönümü değiştirdim ama bu defa yukarıdan gelenle mesafeyi ayarlayamayıp çarpışarak yere düştük. Yabancı adama, ‘’Kusura bakmayın.’’ dediğimde, ‘’Önemli değil.’’ demişti. Tanju yanımda durduğunda elimden tutup kalkmama yardım etti. ‘’Tamam gece tek başına yatarsın kendini bunun için yerlere atmana gerek yok.’’ deyip gülüyordu. ‘’Öyle mi?’’ diyerek göğsünden itip yere düşürdüm. ‘’Banyoda küvette uyursun.’’ El sallayıp kayarak yanından uzaklaştım. Pist bittiğinde durunca bir süre sonra Tanju’da geldi. ‘’Küvette uyurum ama yanımda sen de olacaksan.’’ dedi gülerek. ‘’Şimdi o daracık yere kalın kıyafetle de yatılmaz tabi ama üşürüm dersen içini sıcak suyla doldururuz.’’ Rahatlığı güldürmüştü. ‘’Çok beklersin.’’ diyerek teleferiğin olduğu tarafa doğru yürüdüm. Yorgunluktan ve açlıktan adım atamayacak hale geldiğimizde otele geri dönmüştük. Kayak takımlarını teslim edip odaya çıktık ve üzerimizi değiştik. Otelin restoranına indiğimizde yiyeceklerimizi sipariş vermiştik. Gelecek yemekleri beklerken çektiğim fotoğrafı sosyal medya hesabına yükledim. Açıklama kısmına sadece kırmızı bir kalp emojisi koymuş ve Tanju’yu etiketlemiştim. Neyse ki annemle babam bu tür sosyal medya hesaplarını kullanmıyordu eh kardeşim de ergenliğine rağmen sır saklamayı iyi biliyordu. Yemekler önümüze koyulduğunda iştahla bir lokma aldım. Tanju telefonuna baktığında yüzünde bir gülümseme oluşmuştu. ‘’Fotoğrafımızı mı paylaştın?’’ ‘’Evet.’’ dedim. ‘’İlişkimizi saklamaya çalışıyorsun sanıyordum.’’ Ağzımdaki lokmayı yutana kadar bekledim. ‘’Saklamaya çalışmıyorum sadece evinde kaldığım dönem ailen öğrensin istememiştim çünkü bu çok uygunsuz bir durum olarak geliyordu. Tabi bir de benim ailem şimdilik öğrenmemeli çünkü burada tek başıma olduğumdan benim için endişelenmeleri iki katına çıkar.’’ ‘’Peki o zaman.’’ dediğinde telefonuyla uğraşıyordu. ‘’Artık herkese aşkımı ilan edebilirim.’’ Ne yaptığını anlamak için telefonumu elime alıp hesabına girdim. Kampa gittiğimizde çekildiğimiz fotoğrafı paylaşmıştı. Fotoğrafı biliyordum ateş başında otururken Büşra bizden habersiz çekmişti. Omuzlarımız birbirine dayanmıştı ve ben başımı omzuna yatırmış gözlerim kapatmıştım. Tanju ise saçlarımdan öpüyordu. Habersiz çekse de anı çok güzel yakalamıştı. Altına yazdığını okudum. ‘Tek gerçeğim.’ bir de sonunda kalp emojiyle beraber bir gül emojisi vardı. ‘’Çok tatlısın.’’ dedim mutlu bir halde ve yemeğimden bir lokma daha ağzıma attım. Karnımızı doyurduğumuzda montumuzu giyip dışarı çıktık. Akşam olmuştu ve dışarıda variller içinde ateş yakılmış yerler vardı bir de canlı müzik yapan sanatçılar. Ortam çok eğlenceliydi. Biz de aralarına karıştığımızda Tanju arkamda durarak kolları arasına almıştı ve kalabalıkla arama bir duvar örmüştü. Şarkıya kalabalıkla birlikte biz de eşlik ediyorduk ve olduğumuz yerde kıpır kıpırdık. ‘’Sen de söylesene.’’ dediğinde hemen hayır falan dedim ama beni dinlemedi ve şarkı söyleyen adamın yanına gidip kulağına bir şeyler söyledi. Adam şarkısını bitirdiğinde bana dönmüştü. ‘’Aramızda şarkı söylemek isteyen biri varmış kocaman bir alkış alalım.’’ dediğine Tanju’ya öldürecekmiş gibi bakıyordum. Yine hayır deyip durdum ama insanlar alkışlayıp ıslık çalıyordu. Muhtemelen sesim çok kötü olsa da umursamadan sadece eğleneceklerdi. Mikrofonu aldığımda gitar çalan, ‘’Hangi şarkı?’’ diye sordu. Ortama uymak için hareketli bir parçanın ismini verdim. Çalan müzikle şarkıyı söylemeye başladığımda insanlar çoktan eğlenmeye başlamıştı. Söylemeyi bitirdiğimde mikrofonu geri verip alkışlar arasında Tanju’nun yanına gittim. İnsanlar ilgisini benden çektiğinde ayağına sertçe bastım. ‘’Bir daha bunu yaparsan seni öldürürüm.’’ ‘’Sesin çok güzel.’’ Daha fazla uzatmadım. Odaya döndüğümüzde gece yarısını geçiyordu ve yorulmuştum. Üzerime tüylü civcivli pijamamı giydiğimde odamın kapısı tıklatılmaya başladı. ‘’Kendi odana git.’’ dediğimde gülmesinin sesini duydum. ‘’Çok soğuk sabaha kalmaz donarak ölürüm. Al beni koynuna ısıt, yaşama tutunayım.’’ Kahkaha atarak kapıyı açtım. ‘’Pis serseri.’’ dediğimde dudağımdan öpüp odaya girdi. ‘’Sarı civcivim çok yoruldum.’’ diyerek yatağa uzandı. Yanına yattığımda pijamamın göğüs kısmındaki civcivin sallanan kulaklarıyla oynamaya başladı. ‘’Çok tatlıymış.’’ ‘’Beğendiysen vereyim sen giy.’’ ‘’Tamam hadi çıkar.’’ dediğinde kafasına vurdum. ‘’Çok fırsatçı bir insansın.’’ Belimden tutup kendine çekti. ‘’Takılıyorum Gülüm sözümün her zaman arkasındayım evlenmeden asla el sürmem.’’ Elini tutup elimle beraber yanağımla yastığımın arasına koydum. Gözlerimi kapattığımda yüzümde silinmeyen bir tebessüm vardı.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD