TANITIM
"KIRIK KANATLAR"
"Bana, bana dürüst olmanı istiyorum," ağlarken sesim titriyordu, kelimeler boğazımda düğümlenmişti. Elim, kolum kendimde değildi, titriyordum. Vücudumun her bir hücresi, onun vereceği cevabı beklerken korku ve umutsuzlukla doluyordu. Ama o… O karşımda, taş gibi, duygusuz gözlerle bana bakıyordu.
Beni bir hiç gibi görüyordu. Ve ben, onun bir zamanlar sevdiğim adamın karşısında, bu sessizliğe, bu soğukluğa dayanamayacak kadar kırık bir kalple duruyordum.
"Beni seviyor musun?" diye sordum, bu soruyu önceki zamanlarda gözlerim kapalı bir şekilde, emin olarak sorar ve cevabını bilerdim. Ama şimdi… Şimdi ne diyeceğinden korkuyordum. Lütfen, lütfen "evet" de, dedim içimden. Her bir hücrem, bu cevabın "evet" olmasına inanmak istiyordu.
"Hayır," dedi sadece, tek kelimeyle, ama o kadar soğuk bir şekilde ki… Akan gözyaşlarım ona değerli bile gelmiyordu. Bu kadar saf bir duyguyu bile görmeyecek kadar yabancılaşmıştı bana. Zaten "hayır" cevabından sonra, daha ne bekleyebilirdim ki? Duymak istemediğim şeyi duyacağımı biliyordum, ama yine de… Yine de umut etmiştim.
"Bebeğimiz olacak bizim, bebeğimiz," dedim titreyen ellerimi karnıma koyarak. Henüz bir aylıktı ama ben ona annelik yapmayı hayal ediyordum. O, içimde büyüyen bu masum varlıkla ilgili bir tek olumlu kelime bile söylemedi. Rüzgar isminin hakkını vermişti. Tıpkı bir rüzgar gibi sözleriyle savruldum, ama bu çocuğun annesi olma kararım kesindi. O yüzden ona rağmen… Çocuğumu doğuracaktım.
"Olmayacak," dedi bu defa, duygusuz bir sesle. Oysa bu, benim aşık olduğum adam değildi. Beni terk etmiş, hislerini köreltmişti. Gözlerinde sevgi yerine, bir soğukluk vardı. Gerçekten ne olmuştu ona?
"Bugün bu işi halledeceğiz. Çocuk sadece ayak bağı," dedi. Sesi o kadar sertti ki, ağzından çıkan her kelime bir ok gibi kalbime saplanıyordu. Ama her şeyimle, kalbimle, bir anne olmaya kararlıydım.
"Hayır. Yapmayacağım. Sen yanımda ol, ya da olma. Ben bu çocuğu doğuracağım," dedim, sesim çığlıklar gibi çıkıyordu. Ama buna rağmen içimde korku vardı, bu sesin bile ona ulaşamayacağından korkuyordum.
"Babası yoksa bu çocuk da doğamaz," dedi ve bir anda, bir tokatla yüzüme vurdu. Gözlerim karardı. Yere düştüm, ama yerden hemen kalkarak kendimi toparlamaya çalıştım. Ardından, bir kuvvetle kolumdan tuttu, merdivenin başına kadar götürdü.
"Özür dilerim, Mira. Seninle evlenemem ve bu çocuk da doğamaz," dedi ve son bir itişle, beni aşağıya doğru savurdu. O an, o itişle bedenim bir kez daha kırıldı. Ama ruhum, içimdeki annelik sevgisiyle hiç olmadığı korkuyla kaplanmıştı.
Yaşamak mı, yoksa çocuğumun yaşaması mı? Sadece birini seçmek zorunda kalsam, kesinlikle çocuğumun yaşamasını isterdim. Ama işte, benim gözlerim kapandı. O an, hissettiğim tek şey acıydı. Affet beni, bebeğim, dedim içimden "Seni koruyamadım" ama… İntikamını alacağım.