When you visit our website, if you give your consent, we will use cookies to allow us to collect data for aggregated statistics to improve our service and remember your choice for future visits. Cookie Policy & Privacy Policy
Dear Reader, we use the permissions associated with cookies to keep our website running smoothly and to provide you with personalized content that better meets your needs and ensure the best reading experience. At any time, you can change your permissions for the cookie settings below.
If you would like to learn more about our Cookie, you can click on Privacy Policy.
Leyal Gözlerimi güne Berçem'in ağlaması ile açarken, başımda inanılmaz derecede felaket bir ağrı vardı. Dün gece olanlar, Asaf beyin söyledikleri aklıma geldikçe kendimden utanıyordum. Hatta kendimden nefret etmeye başlamıştım. "Ben edepsiz olduğumu zaten biliyorum çok da namuslu sayılmam. Peki ama sen neden izin verdin bana?" Kafamın içinde dönüp duran aynı cümle ile sabahın kör saatlerine kadar uyuyamamış ağlamıştım. "Peki ama sen neden izin verdin bana?" Yine aynı cümle yankılandı kulaklarımda. Tutuşundan kurtulmaya çalışmıştım oysaki nasıl böyle yanlış anlaşılmıştım hala aklım almıyordu. O an nedensiz bir şekilde rahatsız olmamıştım, sadece biri görecek korkusu ile dolmuştu içim, ama şimdi geçen her saniye her saat o sözlerin ağırlığı beni birinin bizi görmesinin korkusundan