GEÇMİŞ I

1053 Words
3 YIL ÖNCE.. YAZARDAN... Leyal tepesinde topladığı at kuyruğu siyah saçlarına bakarken aynadan kendisine gülümsedi. Bembeyaz teni yeşilin en güzel tonu olan su yeşili gözleri siyah saçları ile çok güzel bir kızdı. Güzelliğini annesinden almıştı. Zaten ailede annesine en çok benzeyende kendisiydi. Bu yıl son senesiydi lisede. Babası bir sorun çıkarmadan okulunu bitirmek istiyordu sorunsuz bir şekilde. Üzerindeki lise formasını düzeltip yine gülümsedi kendisine ama bu gülümsemesi buruktu. Babası lise okumasına izin vermek istemediği gibi üzerindeki kıyafetleri bile başkalarının eskisiydi. Gocunmazdı giyerdi ama babasının bu zalimliği masum kalbine dokunuyordu. Kimse için kötü düşünmez, kimseye kötü söz söylemez anasının nazlı kuzusuydu Leyal. Mizaç olarak biraz sert bir duruşa sahip olsada, aslında pamuk gibi kalbi vardı. Zaten insan bu pamuk kalbinden kaybetmez miydi? Uykucu güzeli kardeşi Efnan'a kaydı bakışları, yine okulu asmıştı bugün. Kardesinin yattığı yatağın baş ucuna vardığında yanaklarına yumuşak bir öpücük kondurup çıktı odalarından. Üç kardeşlerdi üçünü de canından çok seviyordu. Annesinin demlediği filiz çayın kokusu burnuna dolduğunda derince içine çekip mutfağa yöneldi. Her zamanki görüntüydü mutfağa girdiğinde gördükleri aslında yine şaşırmadı. Babası işe gidecekmiş gibi erkenden kalkar ev halkına emirler yağdırır herşeyi ayağına gelmesini isterdi. Babasının bu huyları çalışmamasını asla tasvip etmezken sevmiyordu da böyle yapmasını. Annesi temizliğe kendisi ise okuldan çıktıktan sonra saatlerce kafede garson olarak çalışırdı. "Geç otur geç! Çabuk yap kahvaltını kimseye bakmadan git gel okuluna! Bugün de çalışma erken gel eve!" dedi babası Leyal'in yüzüne bakmadan konuşurken. Leyal babasının kendisine söylediklerini anladığı için usulca sandalyeye oturduğunda yeşillerini babasının üzerine dikti "Neden baba? Her zaman çalışmamı söyleyen sensin. Bugün neden erken geliyorum eve?" diye sordu. Sormuştu sormasına ama karnında başlayan korkusundan kaynaklı sıkışma yavaş yavaş yukarı yükseliyordu. "Kız ben sana beni kaç defa sorgulama dedim! Bugün böyle olacak! Erken geleceksin!" dedi babası elindeki çatalı sıktığında, öfkeyle mutfağın bir kenarına fırlattı. Leyal ve annesi korkuyla oturdukları sandalyede iyice küçülmüşlerdi.. Toplam 60 kilo 160 boylarında bir adamdı ama çenesi düştüğünde ve gözü döndüğünde en cani bir insana dönüşebiliyordu. "Tamam baba erken gelirim" dedi Leyal masadan kalktığında. Ağzında bir lokma ekmek almadan yürümüştü dış kapıya.. Oturdukları mahalle İstanbul'un en fakir mahallelerinden biriydi. Doğal olarak oturdukları evde eski bir gecekondu'ydu. Evin kapısından çıkıp bahçeye adımladığında "Leyal" diye seslenen deli arkadaşına baktı gülümseyip. Annesinin küçüklükten arkadaşı olan Havva ablasının biricik kızı Narin'di. İsmiyle tezat bir kızdı Narin erkek gibi tavırları olan dediğim dedik kızlardandı. "Koşma düşeceksin Narin!" diye uyardı yanına koşarak gelen kızı. Narin Leyal'in yanağından bir makas alıp yine erkek gibi tavrını takındığında " Bana birşey olmaz güzelim. Biz ne yollardan geçtik bir bilsen" diye abes bir cümle kurduğunda Leyal gülerek göz devirmişti. "Ya bilmez miyim. Ne çok zorlu yollardan geçiyorsun. Akşama kadar erkekleri dövmekle meşgulsün Narin" dedi hala gülmesi devam ediyordu. "Aşkım benim suçum yok biliyorsun. Onlar kaşınıyor" dediğinde bu defa iki kızda kahkaha atarak okula yürümeye başladılar. Leyal'in gidişinin ardından Leyal'in annesi Rukiye hanım sıkıntıyla kapıya bakarken kocasına çevirdi bakışlarını. Bugün bir garipti, her zamanki huysuzluğundan farklıydı hali. Boğazını yakan korkusuyla duramadığında sordu sorusunu "Leyal'in çalışmasına neden izin vermedin bey? Bunca zamandır çalışan kızı durup dururken neden işinden edersin? "Akşama görücü gelecek kızına! Gelsin yardım etsin sana hazırlansın. Bundan sonra çalışmayacak!" dedi kocası Halil. Kadının azıcık bir canı varsa o'da kocasının ağzından dökülen kelimelerle boğazına takılmıştı zaten iyice. "Halil! Sen ne diyorsun Allah aşkına? Benim kızım okuyor daha, okulu bitince üniversiteye gidecek. Hayalleri var benim kızımın be adam! Doktor olacak benim kızım! Benim kızım daha 17 yaşında çok küçük!" diye boğazı kazınırcasına kocasına bağırdı Rukiye. Halil karısının ona bağırmasını hazmedemediğinde önlerinde kahvaltı hazır olan masaya yere devirmiş yine yapısmıştı karısının saçlarına. "Sen kimsin lan he? Kimsin sen bana bağırıyorsun?" diyerek Rukiye'nin saçlarını ellerine dolamış odaya sürüklemeye başlamıştı kadını. "Beni döv öldür razıyım, ne olur kızıma böyle birşeyi reva görme yalvarırım sana Halil!" diye ağlamaya başladığında, kocası saçlarından iyice asılıp fırlatmıştı yatak odalarının orta yerine. Dakikalarca dövdü Rukiye'yi. Kadını kendinden geçinceye kadar dövdü ama yine umrunda olmadı. Gidip banyoda yüzüne su çalarken tokatlarla dövmeye devam etti bu defa. "Açlıktan gebereceğiz lan gebereceğiz! Senin o sürtük kızına nasıl para yetiştireyim ben? Evlenecek dediysem evlenecek! Leyal evlenmezse giderim Efnan'ı veririm! Duydunmu beni?" diye karısının kan ile bezenmiş suratına öfkeyle bağırdı. Rukiye'nin yüreğinde yanan ateş bu defa daha harlıydı. Neresinden tutarsa tutsun elinde kalacaktı. İki kızıda küçüktü. Ama Efnan'ı daha küçüktü. Herşeyin küçüğüne kıyılmaz dedikleri bu olsa gerekti. Bir canı için diğer canını feda edecekti. Oturduğu soğuk banyo zemininde saatlerce ağladı kadın. Saatlerce göz yaşı döktü, daha ilk konuşmada bunları yaptıysa kocası akşam Leyal geldiğinde olacakları düşünmek bile istemiyordu. Kızı her ne kadar sessiz olsada birazcık inatcı bir yapısı vardı ve asla evlenmek istemiyordu. Okuyacaktı onun kızları. Okuyup meslek sahibi olacaklardı. Ağzından burnundan gelen kanları yıkayıp temizledikten sonra hem ağlayıp hemde evi toparladı akşama kadar. Kızını o vicdansız kocası kime verecek bilmiyordu. İçinden dua etti Allah'a 'mademki verecek yavrumu iyi biri olsun Rabbim lütfen' dedi. Ama içine o ateş düşmüştü bir kere yanacak kavrulacaktı o ateşle. Okul çıkışı oyalanmadan eve gelen Leyal yüzündeki masum gülümsemesiyle evlerine girdiğinde, annesini toz alırken buldu. Ona dönüp bakmayan annesinin yanına sessiz adımlarla vardığında "Rukiye sultanım ne yapıyormuş?" diye gülerek annesinin kolunun altından yanaklarına uzandığında gördüğü surat ile korkuyla çığlık attı. "Anne? Annem ne oldu sana? Ne bu halin kurban olduğum?" diye sorarken yeşil gözlerinden dökülmeye başlamıştı inci gibi göz yaşları. Yine babası olacak adi kim bilir neyi mana etmiştide dövmüştü annesini. "Yok bişey kınalı kuzum hadi git sen üzerini değiştir" dedi Leyal'in yanaklarını elleriyle severken, kadın kızının karşısında daha fazla kendisini bu halde görmesini istemiyordu. "Annem ne üzerimi değiştirmesi? Ne diyorsun Allah aşkına? Şu haline bak?" dedi Leyal kadının şişmiş ve morluklarla dolu suratına acıyla bakarken. Canından can kopuyordu Leyal'in annesini her böyle gördüğünde. Acımasızdı babası vicdansızdı. Gözü döndüğünde napacağı belli olmazdı. "Annen haklı! Git üzerini değiştir güzel birşeyler giy! Akşama misafirlerimiz var!" dedi Halil Leyal'e çatık kırarmış kaşlarının altından suratsız ifadesiyle bakarken. Leyal bir annesine bir babasına bakmaya başladığında "Nn-Ne misafiri?" diye sorabildi. Sesi titremişti. Belliki annesi bu dayağı boşuna yememişti. Korkulu gözleri babasının üzerine kilitlendiğinde Leyal'in en çok korktuğu ve istemediği cümleleri döküldü babasının ağzından. "Akşama Sana görücü gelecek Leyal hanım! Harun'un oğlu Cahit'e vereceğim seni. Git şimdi hazırlan!" diye tısladı dişlerinin arasından tükürükler saçarak. Leyal'in bedeni buz gibi olmuş bacakları titremeye başlamıştı. İnce bacaklarında kan çekilmişçesine titrerken dizlerinin üzerine çöktü ağlayarak. Babası yine yapmıştı zalimliğini. Küçüklüğünden beri üvey evlat muamelesi gördüğü yetmezmiş gibi şimdide mahallenin en pis psikopat adamına verecekti onu. Bölüm nasıldı??? Yorumlarınızı esirgemeyin lütfen.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD