Bölüm 4 : Part-²

1213 Words
"Şilan?" Yanımda duyduğum sesle başımı kaldırdım. Komutan gittikten sonra daha fazla orda beklemeyip lavaboya geçtim. Elimi yüzümü yıkadıktan sonra direk kantine geçmiştim. "Masal?" diye konuştum daha çok senin burda ne işin var der gibi. Yanında tanımadığım biri daha vardı. "Sen iyi misin?" diye konuşup karşıma oturdu. Öyle bir adamın böyle bir kardeşi olmasına hâlâ inanamıyordum. "İyiyim de kötü bir şey yoktur inşallah." Sesim benden bağımsız endişeli çıkmıştı. Konuşmamı es geçip yanındaki genç kadını gösterdi eliyle. "Öykü yengem." deyince şaşırdım. Yengesi mi? Abisinin sevgilisi mi vardı yani? Ama bana yok denmişti. "Merhaba.." deyip gülümsedim. Tatlı birine benziyordu. Nasıl yüzbaşı gibi ayı birini sevmiş olabilir ki? "Merhaba, sende Şilan olmalısın." diye konuşup Masal'ın yanına oturdu. Adımı nerden biliyor diye düşünürken "Masal senden bahsetti." demesiyle gülümsedim. Lan bunlar evde beni mi çekiştiriyor. "Şilan... Öykü, Görkem abimin karısı." demesiyle daha çok şaşırdım. Bunların kaç kardeşi var lan. Çok şükür "abimle aynı timdeler" deyip beni aydınlattı. "Tekrardan tanıştığıma memnun oldum." diye konuşup gülümsedim. O da bana aynı cevabı verip gülümsedi. Çok tatlı bir kadındı. "Neyse biz asıl meseleye gelelim bence." diye konuşan Öykü'ye dönüp kaşlarımı çattım. Ne meselesi, bunlar niçin gelmişlerdi? Masal derin bir nefes alıp konuşmaya başladı sonunda. "Şilan, konuyu uzatmadan direk söyleyeceğim." Deyince başımı aşağı yukarı sallayıp merakla onu dinlemeye başladım. "Bundan 1 yıl önce İstanbul'da amcamın yanında yaşıyordum, yani orda kalıyordum. Sonra abimi ikna etmeyi başarıp yanına geldim. Çünkü eğer öleceksem de onun yanında ölmek istiyordum." demesiyle kaşlarımı çattım. Ne ölümü ya? Gözleri dolmuştu. "3 ay önce kalp yetmezliğim olduğunu öğrendim." demesiyle elini tuttum. "Eğer şakaysa hiç komik değil Masal." Ciddi olduğunu görsem bile inanmak istemiyordum. "Şaka değil Şilan, kalp yetmezliğim var ve tedavi görüyorum ama abimin bundan haberi yok." diye konuşunca "anne ve babanın haberi var mı?" diye sorarken buldum kendimi. Yani en azından annesinin haberi olması gerekir. Hem neden İstanbul'da annesinin yanında değilde amcasının yanında kalmıştı. "Ben daha küçükken annem ve babam vefat etmiş." demesiyle yutkunamadım bile. Aklıma bir kaç saat öncesi gelirken gözlerim dolmaya başladı ama kendimi sıktım ağlamamak için. Ben salak gibi yüzbaşıya neler demiştim öyle. Nasıl bu kadar salakça davranmıştım. Aslında onu en iyi benim anlamam gerekirken ben gidip onun yarasına tuz basmıştım. "Abime bundan bahsetme olur mu?" Masal'ın konuşmasıyla kendime geldim. "Şilan, abim öğrenirse yıkılır. Onun tek ailesi benim eğer beni de kaybederse yaşayamaz." diye konuşunca gözlerimden bir damla yaş düştü. "Masal-" konuşmamı kendi konuşmasıyla böldü. "Burda kime söylesem gidip abime yetiştirir bunu çok iyi biliyorum. Bu yüzden bu konuda güvenebileceğim tek kişi sensin. Bana yardım edecek misin?" "Masal, abinin de bunu bilmesi gerekiyor." diye konuştum zor da olsa. Çok zor bir durumdu. Yüzbaşı öğrenirse gerçekten yıkılırdı ama bu da çok önemli bir konuydu kesinlikle bilmesi gerekiyordu. "Şilan, beni anla lütfen abimin haberi olmasın. Söz veriyorum eğer durum çok kötüye giderse ben kendim söylerim." diye konuşunca mecbur başımı sallayarak onayladım onu. Yerimden kalkıp onun yanına gittim ve sıkı sıkı sarıldım. Ağlamamak için kendimi sıktım sıkabildiğim kadar. Yanında ağlayıp onun moralini daha fazla bozmak istemiyordum. Benim onun yanımda olduğumu hissetmesi için elimden geleni yapacağım. "Kalbini zorlayacak şeyler düşünme olur mu?" diye konuştum ondan ayrılarak. Ellerimle gözyaşlarını sildim. "Bundan sonra ağlamak da yok. Bu tatlı yüzün hep gülümsesin." "Ayy duygulandım." diyen Öykü'ye döndük. Onun da gözleri dolmuştu. "Ama şimdi duygulanmanın sırası değil eve gitmemiz gerekiyor yoksa çocuklar kulağımı götürür 'neden geç kaldın' diye." "Aa senin çocuğun mu var?" diye sordum. Küçük çocukları çok seviyordum. Dünyanın en masumu onlardı. "Evet 8 yaşında ikiz kızım var." demesiyle kocaman gülümsedim. "Yaa çok güzel bir gün onları da görmek isterim." diye konuştum. "Yarın istersen bizim eve gel." demesiyle başımı aşağı yukarı salladım düşünmeden. Hayır diyecek halim yok ya. Gidip çocuklarına ben bakarım seve seve. O da biraz dinlenmiş olur. "Tamam o zaman yarın bekliyoruz." diye konuşunca gülümsedim. Aramızdaki sohbeti Masal'ın telefonu bozdu. Cebinden telefonunu çıkarıp beklemeden açtı. "Efendim abi." Arayan yüzbaşıydı yüksek ihtimalle buraya geldiğini bilmiyordu. Bir süre karşıyı dinledikten sonra "hastanedeyim abi." diye cevap verdi. "Tamam bekliyoruz Öykü yengemle." deyip kapattı telefonu. Yüzbaşı buraya mı gelecekti? İşte fırsat ayağına geldi kızım. Özrünü dile için rahatlasın. "Yenge abim yoldaymış, buraya gelip bizi alacak."diye konuşunca kalbim hızlanmaya başladı. Onun yüzüne tekrardan nasıl bakacaktım? "O zaman biz dışarı çıkalım." deyip bana döndü Öykü. "Sana iyi nöbetler." Deyip ayağa kalktılar. Bende ayağa kalktım. Yüzbaşıyı görmem gerekiyordu. "Bende sizinle dışarıya geleyim." diye konuşunca Masal, "Gerek yok biz gideriz." diye konuşarak araya girdi. "Yüzbaşıyla konuşmam gereken önemli bir mesele var. Seninle de ilgili değil merak etme aramızda." deyince sen bilirsin der gibi başını sallayınca birlikte dışarı çıktık. Bir süre dışarda bekledikten sonra yüzbaşının arabasını gördüm. Kalbim yerinden çıkacakmış gibi atmaya başladı. Sakin ol kızım yok bir şey. Sadece özrünü dileyeceksin bitecek. Affedip affetmemesi de onun kararı. Araba durunca tüm heybetiyle arabadan indi ve büyük adımlarla bize doğru ilerledi. Bir kere bile yüzüme bakmadan Masal'ın elinden tutup arabaya doğru yürüdü. Adam haklı, vallaha da ne yapsa yeridir. Şimdi durup bana yumruk atsa yine hak verirdim ama neyseki öyle bir şey yapmadı. "Yüzbaşı..." dememle adımları durdu. Ellerimi sıkıp "konuşabilir miyiz?" diye sordum. Korkuyordum, bana tekrar ters bir şey söyleyecek diye çok korkuyordum. Beni dinlemeden yürüyünce sinirlenip bende ona doğru ilerledim arkasından. Kolundan tutmamla adımları durdu ve bakışları kolunu tuttuğum elime kaydı. Anında elimi çekip uzaklaştım ondan. "Konuşmamız gerekiyor lütfen." Az kaldı yalvarmama ha. Amacı oysa birazdan amacına ulaşmış olacak. "Abi biz arabada seni bekliyoruz." deyip arabaya bindi Masal ve Öykü. Derin bir nefes aldım. Daha nasıl özür dileyeceğimi de bilmiyordum. "Bana dönmeyecek misin?" diye sordum merakla. Ben götüyle değil onunla konuşacaktım. En nefret ettiğim şeylerden bir tanesiydi. Hayır yani konuşacağımı çok iyi biliyorsun o hâlde neden dönmüyorsun bana. "Yüzünü görmek istemediğimi güzel bir şekilde açıkladığımı düşünmüştüm." demesiyle yumruklarımı sıktım. Pislik, benden iğrendiğini söylemişti. Sanki ben sana bayılıyordum yüzbaşı. Sakin olmalısın Şilan, sakin. Derin derin nefes alıp önüne geçtim. O beni her türlü görecekti kaçarı yok. "Yüzbaşı, ben bugün olanlar için özür dilerim." diye konuştum direk konuya girerek. Konuyu uzatarak muhatap olmak istemiyordum onunla. "Hata yaptığımın farkındayım. Beni affet de diyemem. Ailen hakkında böyle konuşmamam gerekiyordu." Deyip başımı öne eğdim. Ona ne kadar az bakarsam benim için o kadar iyiydi. "Konuşman bitti mi?" konuşmasıyla başımı kaldırıp ona baktım. "Eğer bittiyse önümden çekil eve gitmem gerekiyor." demesiyle kaşlarımı çattım. Ben burda ondan özür dilerken onun yaptığına bakın ya! "Konuşmam bitmedi yüzbaşı." dememle sesli bir nefes verdi. "Sıra sende, ben senden özür diledim sen de aynı centilmenliği gösterip benden özür dile." konuşmamı bitirmemle kaşlarını havalandı. Sadece ben ona değil o da bana ağır şeyler söylemişti. "Özür dilemesem ne yaparsın?" diye konuşunca omuz silktim. "Özrümü geri alırım." "Sen her özür dilediğin kişiden özür mü bekliyorsun?" demesiyle başımı iki yana salladım. "Ben durup dururken özür beklemiyorum senden yüzbaşı." "Bak doktor, ben senden özür beklemedim sen kendin gelip özür diledin benden. Bu yüzden benden özür falan bekleme." Konuşmasıyla yumruklarımı sıktım. İnsanlık gösterip özür dileyen bende kabahat zaten. "Hiç özür dilemedim say yüzbaşı." Deyip yanından geçtim. "Senin insan olmadığını unutmuşum." Diye kendi kendime mırıldandım ama galiba duymuştu beni. "Kelimelerine dikkat et doktor!" diye bağırınca arkamdan adımlarım durdu. Derin bir nefes alıp ona döndüm ve yanına ilerledim. "Dikkat etmezsem ne olur?" deyip diklendim. Kusura bakmasın da kimse beni tehtid edemez. Ben bugüne bugün yüzbaşı Ahmet Aslan'ın kızıyım. "Neler yapabileceğimi tahmin bile edemezsin." diye konuşup arkasını döndü. Ben durur muyum, asla! "Bir söz vardır bilir misiniz yüzbaşı?" Diye konuştum ama bana dönmedi. Merakla benden gelen cümleyi bekliyordu. "Havlayan köpek ısırmaz yüzbaşı!"

Great novels start here

Download by scanning the QR code to get countless free stories and daily updated books

Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD