When you visit our website, if you give your consent, we will use cookies to allow us to collect data for aggregated statistics to improve our service and remember your choice for future visits. Cookie Policy & Privacy Policy
Dear Reader, we use the permissions associated with cookies to keep our website running smoothly and to provide you with personalized content that better meets your needs and ensure the best reading experience. At any time, you can change your permissions for the cookie settings below.
If you would like to learn more about our Cookie, you can click on Privacy Policy.
Akşam Karakurt ailesiyle birlikte haberleri izliyorduk. Annemin salıverilişi günün öne çıkan haberleri arasındaydı. Tüm kanallar ondan, haliyle benden bahsediyordu. Evet, annem serbest bırakılmıştı. Babam ise 18 yılla yargılanıyordu. “Geçmiş olsun anne,” dedim ekrana bakarken. Mahkemeye gitmemiştim. Burak o işi benim yerime halletmişti. Anneme kalacak bir yer ayarlamış, rahat ettiğinden emin olduktan sonra bana arayıp haber vermişti. Mutfaktan gelen Oya Hanım yanıma oturdu. Haberler hakkında yorum yapmadan meyve soymaya başladı. İlk soyduğu mandalinayı bana uzattı. “Al kızım.” İtiraz etmenin işe yaramayacağını bile bile “Almasam?” diye mırıldandım. Bakışlarını görünce mandalinayı alıp sesimi çıkarmadan yemeye başladım. Küçücük meyve bitmiyor, ağzımdaki lokma büyüdükçe büyüyor, boğazım d