When you visit our website, if you give your consent, we will use cookies to allow us to collect data for aggregated statistics to improve our service and remember your choice for future visits. Cookie Policy & Privacy Policy
Dear Reader, we use the permissions associated with cookies to keep our website running smoothly and to provide you with personalized content that better meets your needs and ensure the best reading experience. At any time, you can change your permissions for the cookie settings below.
If you would like to learn more about our Cookie, you can click on Privacy Policy.
Kuruyan elbisemi alıp üzerimdekilerden kurtuldum. Elbisemi giydikten sonra yeniden telefonuma sarıldım. Ondan başka kimsem yoktu. Kamerayı açıp karşısına bağdaş kurdum. Kötüden de kötü görünüyordum. Kırılmış tırnağımın birinden kan sızmıştı. Acısının yeni farkına varıyordum. “Amou, ailesi hala gelmediği için onlara bakmaya gitti. Bana ulaşmak için onlardan ayrılmak zorunda kaldığından kendimi suçlu hissediyorum. Sabaha kadar dönmüş olacağını söyledi. Umarım sağ salim dönerler. Dönemezse öğlene kadar bekleyip göle gideceğim. Oraya gitmemi istedi. Göl dediğime bakmayın, epeyce büyük. Diğer ülkelerle kıyısı var, neredeyse ege denizi kadar! Gölden bir tekne yardımıyla komşu ülkelerden birine ulaşabilirim sanırım. Muhtemelen Kenya'ya ulaşırım. Oradan da hiç oyalanmadan memlekete dönmeye çalışa