When you visit our website, if you give your consent, we will use cookies to allow us to collect data for aggregated statistics to improve our service and remember your choice for future visits. Cookie Policy & Privacy Policy
Dear Reader, we use the permissions associated with cookies to keep our website running smoothly and to provide you with personalized content that better meets your needs and ensure the best reading experience. At any time, you can change your permissions for the cookie settings below.
If you would like to learn more about our Cookie, you can click on Privacy Policy.
Canım çok yanıyordu. Hava yağmurlu bir gün için oldukça sıcaktı. Sanki bir seraya hapsolmuş gibiydik. Nem, sis ve sıcak... Üçü bir arada ölümcüldü. Etrafta tartı olmaması beni ilk defa rahatsız etmedi; çünkü vücut ağırlığımın yarısını ter olarak bıraktığımdan neredeyse emindim. Yukarı tırmanmak iki elimizi birden kullanmayı gerektirdiğinde taşıdığı çantamı bana vermişti ki bu beni daha fazla zorlamıştı. Çok sessizdi. Ağzından güç bela kelime çıkıyor, onlar da emir tonunda oluyordu. Yukarı çıktığımızda az da olsa rahatlar ve benim Ayaz'ıma dönüşür diye bekledim ama hiç şakası yoktu. Aramızda geçenleri hayal etmiş olmaktan korkuyordum. Yürürken kollarıma, bacaklarıma sürtünen dallar tenimi harap etmişti. Tırnaklarım içler acısıydı. Saçımın ne halde olduğunu bilmiyordum. İğrenç hissedecek k