When you visit our website, if you give your consent, we will use cookies to allow us to collect data for aggregated statistics to improve our service and remember your choice for future visits. Cookie Policy & Privacy Policy
Dear Reader, we use the permissions associated with cookies to keep our website running smoothly and to provide you with personalized content that better meets your needs and ensure the best reading experience. At any time, you can change your permissions for the cookie settings below.
If you would like to learn more about our Cookie, you can click on Privacy Policy.
O karanlık odadan çıktığımda tükenmiştim. Her şey üzerime üzerime geliyormuş, boğuluyormuş gibi hissediyordum. Savcı dahil adını ve onlarca kişiyle muhatap olmuştum. Suçlamaların hiçbirini kabul etmemiştim. Ben kabul etmedikçe onlar üzerime gelmeyi sürdürmüş, sonunda nasıl olduğunu anlamadan özgür olduğumu söylemişlerdi. Kapıdan dışarı adımımı attığım anda gecenin ilerleyen bir saatinde olmamıza rağmen büyük bir gazeteci ordusuyla karşılaştım. Onlar saniyeler içinde benim berbat halimi kare kare görüntülerken yanıma ilk ulaşan kişi annem oldu. Bana sıkıca sarılıp araca kadar yürümem için desteklerken tek kelime etmedi. Burak ve diğerleri de oradaydı. Burak’ın korumaları etten bir duvar örmüş, bana yaklaşmaya çalışanları engellerken tek istediğim şey bir an önce evime gitmek