5.BAŞARIZ PLAN?

2141 Words
Yetimhaneden ayrıldığım günden beri hayatım ayak uyduramayacağım bir şekilde değişmişti ve ben geri dönülemez bir yola girdiğimin farkında bile değildim. Bu telaş ve korku benim hayatım için çok ama çok fazlaydı. "Bu da ne?" dedim anlam veremediğimi belli eden sesimle. Vera üzgünce bana döndüğünde gözlerimdeki korkuyu hissetmiş gibi baktı bana. Onu ve diğerlerini umursamadan hızlı bir şekilde ayağa kalktım ve odama doğru neredeyse koşar adımlarla ilerlemeye başladım. Vera arkamda bana yetişmeye çalışırken "Şifa, bir dakika dur. Oturup konuşalım." diye beni sakinleştirmeye çalışıyordu. Cevap verme zahmetine bile girmeyip titreyen ellerimle odamın kapısını açtım ve içeri girdim. Vera kapıyı kapatmama fırsat vermeden o da içeri girdi. "Şifa, sakin olur musun?" Vera'nın beni yatıştırmaya çalışmasını umursamadan sertçe dolabın kapaklarını açtım ve içinden kıyafetlerimi çıkarmaya başladım. Daha dün boşalttığım valizimi sinir ve korkunun verdiği etki ile doldururken ne yaptığımın ben bile farkında değildim. Tek farkında olduğum şey işler daha korkutucu bir hal almadan buradan gitmem gerektiğiydi. "Şifa, ne yapıyorsun? Saçmalama!" Vera'nın git gide yükselen sesiyle iyice sinirlenirken "Ne mi yapıyorum? Ya, ilk günden bir sapık peşimize takılıp fotoğraflarımızı çekti! Tugay denen o adam alışkın olabilir ama ben böyle bir şeyin içinde yer almak istemiyorum." diye bağırmama engel olamamıştım. Kıyafetlerimi valizime tıkıştırırken bir yandan da diğer eşyalarımı toplamaya çalışıyor deli gibi ortalıkta geziniyordum. "Gidiyor musun yani? Dışarıda seni nasıl bir tehlikenin beklediğinin farkında mısın? Hem gidecek bir yerin var mı? " "Tehlike mi? Sokakta kalsam daha güvende olurum! Sen bana ne tehlikesinden bahsediyorsun?" "Nerede kalacaksın peki? Sen daha kalacak bir yer bile bulmadan seni öldürürler." "Ne öldürmesi ya? Benim hiçbir şeyle alakam yok!" Hangimiz daha çok bağırırsa sanki o haklı çıkacakmış gibi git gide sesimizi yükseltirken odanın kapısı bir anda açıldığında Tugay ve Demir içeri girdi. Bu saatten sonra ikisine de 'Bey' diye hitap etmeyi düşünmüyordum. Onların da gelmesiyle öylece gidemeyeceğimi anladım ve elimdeki kıyafetleri yere fırlatıp yatağa oturdum. Ellerimi alnıma yaslarken mantıklı düşünmeye çalışıyordum. Odaya sessizlik hakim olduğunda sakince "Gitmek istiyorum." dedim. Vera bu sefer sessiz kaldı ve bir şey söylemlerini bekler gibi diğerlerine baktı. "Gidemezsin!" O her zamanki duygusuz grilerini bana çevirip konuştuğunda "Gidebilir miyim diye sormadım." dedim sinir kokan sesimle. Bana alayla baktıktan sonra "Tercih hakkın yok zaten" dedi. Hızlıca oturduğum yerden kalkıp karşısına dikildiğimde kaşları şaşkınlıkla havaya kalktı. "Senin de bana karışma hakkın yok." Söylediğim sözler çok gülünç bir şeymiş gibi ağzından garip bir ses çıkardı ve benim gibi o da bedenini dikleştirdi. "Kapıdan çıktığın anda seni ya öldürürler ya da kaçırıp tahmin bile edemeyeceğin şeyler yaparlar. Eğer ölmek istiyorsan tabi ki gidebilirsin." Sinirle ellerimi saçlarıma götürdüğümde çığlık atıp karşımdaki adamın üstüne atlamamak için kendimi zor tutuyordum. "Benim ne sizinle ne de o olaylarla bir ilgim yok. Niye bana zarar versinler ki?" Vera bu sefer daha ılımlı bir şekilde bana yaklaşırken "Sen bunu biliyorsun ama onlar bilmiyor. Şifa, lütfen sorun çıkarma ve burada kal. En azından ortalık yatışana kadar." dedi yalvarırcasına. Tugay denen insan görünümlü dağ ayısı da destek verircesine "Göz önünde olmaman lazım. Seni saklayalım ki bir süre sonra unutsunlar. Çok üstünde duracaklarını sanmıyorum. Tehlike bittiğinde de istediğin yere gidersin." dedi. Sözleriyle iyice aklım karışırken Demir'in de olaya girmesiyle işler içinden çıkılamayacak bir hal almıştı. "Bence tam tersini yapmalıyız. Eğer Şifa'yı saklarsak daha çok üstüne düşecekler. Bence gönderilen fotoğraflardan sonra birlikte görünmelisiniz. Böylece sen korkacak bir şey olmadığını gösterirsin ve Şifa önemsiz biri gibi gözükür." Vera da böyle düşünüyor olmalı ki olumlu anlamda kafasını salladı ve "Demir doğru söylüyor. O fotoğrafların bir tehtid oluşturmadığını kanıtlaman gerekiyor. Bence bu akşamki davet bunun için çok uygun." dedi. Onlar ben burada yokmuşum gibi konuşurlarken hayretler içerisinde onları izliyordum. Kimse bana fikrimi sormuyordu .Tugay, bu plan aklına yatmış gibi "Denemeye değer." dediğinde çıldıracak gibi oldum. "Ben de buradayım!" diye sinirle soluduğumda Vera "Şifa, eğer sorun çıkarmazsan ve bunu başarabilirsek istediğin yere gidebilirsin. Hayatın söz konusu, lütfen karşı çıkma." dedi. Yapacak başka bir şey olmadığını anladığımda omuzlarım çaresizlikle çöktü. "İşe yarayacağına emin misiniz?" dedim titreyen sesimle. Duygularım birbirine girmişti ve nasıl tepki vereceğimi şaşırır olmuştum. Tüm kontrolü onlara bırakmıştım. Vera rahatlamış gibi bir nefes aldı ve "İşe yaramaması için hiçbir neden yok. Sen rahat ol." dedi. Ondan sonrası tam bir curcunaydı zaten. ................ Odada kopan o kıyamet sonrası erkekler işlerini halletmeye gitmiş Vera ile beni yalnız bırakmışlardı. Vera ile uzun uzun konuşup az da olsa içimi rahatlattığımda daha mantıklı düşünmeye başlamıştım. Eğer her şey istediğimiz gibi giderse bu akşamdan sonra başka bir iş aramaya başlayacaktım. Evet, bu insanların kötü şeylerle uğraştığını duymuştum ama yaşamak durumun ciddiyetini anlamam için kesinlikle daha etkili olmuştu. Ne yapacağım hakkında en ufak bir fikrim yoktu. Tek bildiğim iş ve kalacak yer bulur bulmaz buradan gideceğimdi. Hatta giderken Günce'yi ikna edebilirsem onu da götürecektim. "Akşam ne giymeyi düşünüyorsun?" Vera'nın soruyla düşüncelerinden sıyrılıp ona döndüm. Bir de bu çıkmıştı başımıza. Söylediklerine göre akşam büyük bir davet vardı ve biz ona katılmak zorundaydık. Nedense gideceğimiz yer kötü insanlarla dolu olacakmış gibi hissediyordum. Mafya kılıklı insanlar... "Bilmiyorum. Daha önce böyle bir davete katılmadım." Cevabım üzerine bir süre bekleyip "Gel benimle." diyerek odanın kapısına yönelmişti. Nereye gittiği hakkında en ufak bir fikrim olmadığından sessizce peşine takıldım. Onun odasına geldiğimizde hala neden burada olduğumuzu anlamaya çalışıyordum. Tıpkı ilk tanıştığımız günkü gibi çalışma masasının karşısındaki dolabın kapaklarını açtı ve içini karıştırmaya başladı. Buraya sadece iş için geliyordu ama odasında bir kıyafet dolusu dolap vardı. Bir süre sonra aradığını bulmuş gibi gülümsedi ve eline aldığı haki yeşili elbiseyi bana uzattı. "Kesinlikle bunu giymelisin. Sana çok yakışacak." Bana uzattığı elbiseyi alıp incelerken ne kadar da asil durduğunu fark ettim. Ben bu elbiseyi taşıyabilecek miydim ki? Elbise ince askılıydı ve büyük ihtimalle giydiğimde dizlerimin aşağısına kadar uzanacaktı. Bel kısmından itibaren bol bir şekilde aşağı iniyor ve muhteşem görünüyordu. Derin göğüs dekoltesi beni biraz korkutsa da yumuşacık kumaşı ile daha da çok giyesim geliyordu. Vera kararsız bakışlarımı görmüş olacak ki "Hem gözlerinle de uyumlu olur." dedi beni teşvik etmek için. Benden bir cevap alamadığında "Hadi, hazırlanmaya başlayalım. Akşama ne kaldı şurada?" dedi ve elbiseyi elime tutuşturdu. Hemen ardından eline aldığı ofis telefonuyla birilerini arayıp buraya çağırdı. "Birazdan kuaför de gelecek. Biz de o sırada işlerimizi halledelim." Bana yaptığı açıklamadan sonra bir de kendisi için elbise seçmiş ve benim elbisemle birlikte kapının arkasındaki askılığa asmıştı. "Duş alacaksan burada alabilirsin. Ya da senin odanda da hazırlanabiliriz." "Benim odamda hazırlanalım." dedim orada daha rahat olacağımı düşünerek. Ben odama gidip dağıttığım yerleri toplamış ve kısa bir duş almıştım. Vera' da kendi odasında duş aldıktan sonra elinde çantalar dolusu eşya olan insanlarla odama gelmişti. Kuaför gelecek dediğinde bu kadar geniş ve kapsamlı olacağını düşünmemiştim. Bir tane kadın beni aynanın karşısına oturttuktan sonra Vera'nın talimatlarını dinlemeye başlamıştı. Ben hiçbir şeye karışmazken Vera her şeye daha önceden karar vermiş gibi gözüküyor ve durmadan bir şeyler söylüyordu . Kuaför benim saçımı yapmaya başladığında Vera da kendi işine dönmüştü. Kuaförün saçlarımla uğraşması bitince yavaşça oturduğum yerden kalktım ve aynanın karşısına geçtim. Aynadan kendime baktığımda önde taç gibi duran örgüden tutam tutam çıkmış ve geri kalanı maşa ile kıvrılmış saçlarım muazzam görünüyordu. Vera beni o koltuğa oturttuğunda bu kadar güzel bir şeyle karşılaşacağımı tahmin etmemiştim doğrusu. Tam bana göre bir saç modeliydi. Sade ve şık. Vera'nın da saçı tamamlandığında odayı kaplayan eşyalar toparlanmış ve kadınlar odayı boşaltmıştı. Omuzlarından yoğun dalgalar şeklinde inen saçlarına baktığımda en az benim ki kadar güzel olduklarını fark ettim. "Saçlarımız tamamlandığına göre artık giyinebiliriz." Kafamı sallayarak onu onayladığımda o elbisesini alıp banyoya girmişti bile. Bende hemen üstümdekileri çıkarıp yavaşça elbiseyi giydim. Fermuarı yan tarafta olduğu için bu konu beni zorlamamıştı. Elbisenin üstümdeki duruşunu düzelttikten sonra aynanın karşısına geçip kendime baktım. Sanki yabancı biri vardı karşımda. Daha önce hiç böyle bir elbisenin içinde bulunmamıştım ve bu çok garip hissettiriyordu. Ellerimi ara sıra göğsüme götürmek ve oradaki açıklığı kapatmak istiyordum. Sanırım alışmam zaman alacaktı. Birkaç dakika sonra Vera da giyinmiş bir şekilde banyodan çıktı. O elbise olarak benimkine benzeyen askılı ama oldukça kısa olan kırmızı bir elbise tercih etmişti. Cesaretine hayran kalmadan edememiştim. "Ne kadar güzel olmuşsun!" Beğeniyle beni süzerken ister istemez utanmıştım. "Sen de harika görünüyorsun." İltifatıma karşılık olarak şirince gülümsemiş "Senin kadar olmasa da bende de var bir şeyler." diyerek beni de güldürmeyi başarmıştı. Her geçen saniye daha da geriliyordum ve Vera ile olan tatlı sohbetlerimiz rahatlamamda bana çok yardımcı oluyordu. Birkaç dakika sonra odanın kapısının tıklatılmasıyla konuşmamızı sonlandırıp çantalarımızı almış ve kapıya yönelmiştik. Demir, Vera'ya hayranlıkla bakarken ağzı bir karış açılmıştı. Bu haline karşılık ağzımdan bir kıkırtı kaçtığında kendini toparlamış ve kolunu Vera'ya uzatmıştı. Vera gülerek onun koluna girerken bakışlarım Tugay'a kaydı. Dikkatlice beni incelerken gözlerinde herhangi bir şey görebilmek için ona baktım ama her zamanki gibi boş bakışları karşıladı beni. "Hanımlar, bu ne güzellik böyle? Muhteşem görünüyorsunuz. " Demir'in iltifatına karşılık küçük bir gülümseme göndermekten başka bir şey yapmamıştım. Vera ile ikisi kol kola çıkışa doğru ilerlerken bende yavaşça arkalarından yürüyordum. "Yanımdan ayrılma!" diyerek yanıma gelen adamla ne diyeceğimi bilemedim ve sadece sustum. Sonuçta her türlü onun dediği oluyordu. Vera ve Demir bir arabaya binerken Tugay, bey dememek hala garip geliyordu, beni kendi arabasına yönlendirmişti. İkinci defa bu arabaya binmek ne kadar kötü olsa da başka çarem yokmuş gibi gözüküyordu. Tek dileğim kazasız belasız bu geceyi atlatmak ve o bataklıktan çıkmaktı. Tugay şaşırtıcı bir şekilde arabayı bu sefer yavaş kullanmış ve beni yol boyu diken üstünde oturmaktan kurtarmıştı. Gerçi onun yanındayken rahat olmak her türlü zordu ama en azından bir de bunun için gerilmek zorunda kalmamıştım. Yol beklediğimden daha kısa sürmüştü. Büyük ve oldukça süslü bir binanın önünde durduğumuzda böyle bir yerde ne işim olduğunu sorgulamadan edememiştim. Ben böyle yerlerin insanı değildim. Böyle pahalı ve şatafatlı binalara güzel elbiselere de alışkın değildim. Gerginlikten bayılacak gibi hissediyordum. Kapının önünde bile o kadar çok insan vardı ki içerisini tahmin bile etmek istemiyordum. Arabadan indiğimizde tüm gözler Tugay ve bana dönmüştü. Yanımdaki adamın çok önemli biri olduğunu bir kez daha anlamıştım ve bu benim hiç hoşuma gitmemişti. Tüm gece insanların beni süzmesine katlanmak zorunda kalacaktım. Tugay arabadan inip benim olduğum tarafa geldi ve şaşırtıcı bir zarafetle kolunu, girmem için bana uzattı. Bir süre yüzüne boş boş baksam da uyarıcı bakışlar atmasıyla istemeyerek koluna girdim. Gazeteci olduğunu tahmin ettiğim adamlar kameraları bize doğrultup resim çekmeye ve deli gibi soru sormaya başlamışlardı. Flaşlar yüzüme patlarken rahatsızca Tugay'a yanaştım. "Tugay Bey, yanınızdaki hanımefendi sevgiliniz mi?" "Sizi daha önce hiçbir kadınla görmemiştik. Büyük bir aşk mı başlıyor?" "Yaptığınız işler kısa sürede çok büyük bir kitleye yayıldı. Neler düşünüyorsunuz?" Duyduğum sorular planımızın işe yaracağı konusunda beni şüpheye düşürmüştü. Hem onlar ne biçim sorulardı öyle? En baştan buraya gelmemeliydim, şimdiden kötü şeyler olacağını hissediyordum. Kalabalığı yararak zar zor içeri girdiğimizde derin bir nefes aldım. Bizi gören Vera elini kaldırarak yanına çağırdığında tanıdık yüz görmek beni azıcık da olsa rahatlattı. Umarım gece boyu kimseyle konuşmak zorunda kalmazdım. "İyi misin?" Vera'nın sorusuyla başımı şiddetle iki yana salladım. "Kesinlikle iyi değilim! Buraya gelmemeliydim. Çok kalabalık. İşe yaramayacak." "Sakin ol, sadece birkaç saat durup gideceğiz. Ben senin yanından ayrılmam merak etme. Kimseyle konuşmak zorunda değilsin." Vera'nın beni yatıştırma çabaları bende bir etki yaratmazken Tugay'ın bakışlarını üzerimde hissediyor ama yine de dönüp bakamıyordum. Stresten kalbim ağrımaya başlamıştı. Ne kadar süre geçti ya da kaç tane insan gelip gitti bilmiyorum ama kesinlikle boğulacak gibi hissetmeye başlamıştım. Her gelen benimle konuşmak için sürekli alakasız sorular soruyor ve benden cevap alabilmek için durmadan bir şeyler anlatıp duruyordu. Vera onları başımızdan savmasa kesinlikle olduğum yerde düşüp bayılırdım. Tüm gece çalan şarkıların aksine sakin bir müzik çalmaya başladığında insanlar tek tek dans etmeye kalkmışlardı. Kendimi müziğe odaklayıp birazcık sakinleşmeye çalıştım ama bileğime dolanan el ile bu pek mümkün olmadı. Elin sahibini görmek için arkamı döndüğümde Tugay'ın ifadesiz yüzüyle karşılaştım. Hiçbir şey söylemeden beni dans eden insanların arasına çekti ve bir elini belime sarıp müziğe uygun olarak sallanmaya başladı. Şaşkınlıktan ne yapacağımı bilemediğimde elimi tuttu ve omzuna koydu. Tüm salon, hatta Vera ve Demir'de dahil olmak üzere şaşkınlıkla bizi izlemeye başladı. "Biraz sakinleş." Dibimde olmasından dolayı konuşurken dışarı verdiği nefes yüzüme vuruyordu ve bu beni gereğinden fazla heyecanlandırmıştı. "Amacımız; önemsiz olduğumu kanıtlamak. Ne yapmaya çalışıyorsun?" "Gerginlikten her şeyi batıracak gibi duruyordun. İşimi sağlama alıyorum." Yaptığı savunma kulağıma öyle saçma geldi ki ağzımdan alay dolu bir ses çıktı. "Gayet iyi idare ediyordum. İşleri berbat eden sensin!" Kızgın sesime aldırmayarak "Sus ve bana ayak uydur." dedi. Amacı neydi bilmiyorum ama bu yaptığı kesinlikle benim açımdan hiç iyi bir şey değildi. Susmamı fırsat bilerek elini sıkılaştırıp beni iyice kendine çektiğinde nefesim boğazımda takılı kaldı. "Biraz uzaklaş." Boyum biraz daha uzun olsaydı dudaklarım dudaklarına değecekti. O derece yakındık yani. "Bu kadar çabuk etkilenme." O duygusuz sesiyle söyledikleri beni hem utandırmış hem de sinirlendirmişti. "Rahatsız oluyorum. Etkilendiğimden değil." "Göreceğiz." Söylediği şey ile ne demek istediğini düşündüğümde hiçbir cevap bulamadım. Kaşlarımı çatmaktan başka bir şey yapamamıştım zaten. Bu sırada bir garson yanımıza geldi ve böylelikle dansımızda sonlanmış oldu. Derin ve güçlü bir nefes alırken garson elindeki küçük kağıdı Tugay'ın eline tutuşturup gitti. Ben ne olduğunu anlamazken Tugay elindeki kağıtta her ne yazıyorsa okudukça sinirlendi ve kısık sesiyle bir küfür mırıldandı. Bunu gören Vera ve Demir hemen yanımıza geldiler ve tıpkı benim gibi merakla Tugay'a bakmaya başladılar. "Plan işe yaramadı. Buradan hemen gidiyoruz."
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD