5-Taş Kalplisin!

1805 Words
“Söylediklerimi anladın mı?” diye sordu, sert bir sesle. Kolumu sertçe tutmaya devam ediyordu. Ayağım eve girerken burkulduğu için onun ağrısına mı yoksa kalbimin ağrısına mı odaklanacağımı bilemedim. Aslında kalbim daha çok acıyordu. Kalbimin acısı, fiziksel acıyı delip geçmişti. Fırat ise çektiğim hiçbir acıyı umursamıyordu. Ben bu adama nasıl aşık olabilirdim? “Sana anladın mı diye sordum. Neden konuşmuyorsun, Berfu? Beni sinirlendirmek mi istiyorsun? Eğer sinirlenirsem daha kötü şeyler olur! Bundan sonra ben sana ne söylersem beni onaylayacaksın! Anladın mı? Öfkelenmeye başlıyorum!” O benden onay beklerken ben acı dolu bir sesle “Pişman olacaksın.” diye fısıldadım. Ağzımdan çıkan tek cümle bu oldu. Daha fazla öfkelendi. Hatta gözlerinden ateşler fışkırır gibi oldu. “Pişman olacağım, öyle mi? Şamoğlu ailesine ait kim varsa hiçbirine karşı asla pişman olmam! Önce sana benzeyen o kadın! O, benden çocukluğumu aldı!” Annesinden bahsediyordu ama onun adını bile anmıyordu. Ondan çok nefret ettiği ortadaydı. Benim ise gözlerim doldu. Sözlerine devam etti. Fırat’ın hayata karşı bir öfkesi vardı. “Sonra senin abin ve baban! Onlar da benden kız kardeşimi aldılar! Asıl pişman olan sen olacaksın! Şamoğlu ailesi benim gündüzümü geceye çevirdi! Şimdi bana nasıl pişman olacaksın diyebilirsin? Ben onlar yüzünden bu haldeyim, Berfu!” Gözümden bir damla gözyaşı aktı. Yanağımdan aşağıya akan gözyaşıma baktı. Acı dolu ve titrek sesimle konuşmaya devam ettim. “Onların suçunu, günahını neden ben çekiyorum? Ben, bu saydıklarının hiçbirine sebep olmadım.” dediğimde bileklerimden tutup kendine daha çok çekti. Yüzlerimiz arasındaki mesafe azaldı. Fırat’ın gözleri yine dudaklarıma kaydı ama bu saniyelik olmuştu. O saniyelik zaman diliminde benim de dudaklarım istemsiz onun kalın dudaklarına kaydı. Utançtan yerin dibine girmiştim. Onun sert sesi beni kendime getirdi. “Senin tek suçun onların kanından olmak! O soysuz kana mensupsun! Abin ve baban kendi elleriyle seni benim kucağıma attılar ama merak etme, bedeli sadece sen değil, onlar da ödeyecek! Hepsi bu yaptıkları için pişman olacak! Sonları aynı sana benzeyen kadın gibi olacak! Acı çekerek ölecekler!” Beni de öldürecekti. Ölüm sadece fiziksel olmazdı. İnsan, yaşarken de ölürdü. O, beni yaşarken öldürecekti. Dayanamadım ve hıçkırdım. “Onlar beni eve almadılar. Yemin ederim, gidecek yerim olsa giderdim ama yoktu.” Beni daha fazla kendine çekince az daha dudaklarımız birbirine değecekti. Milimler kalmıştı. Sert nefesini, dudaklarımda hissediyordum. Kalbim bir anda hızını artırdı. Bunca acıya rağmen hala kalbimin hızını artırdığı için kendimden nefret ediyordum ama elimde değildi. Kalbim bir kere ona doğru itilmişti. Onun için atmaya başlamıştı. Ben de istemezdim ama insan aşık olacağı insanı seçemiyordu. “Ağlamayı kes, dedim sana! Bana duygu sömürüsü yapma! Timsah gözyaşlarına asla inanmıyorum! Şamoğlu ailesinden biri beni gözyaşlarıyla asla zehirleyemez! Sen asla!” dedi, tiksinir bir şekilde. “Ben gerçekleri söylüyorum. Gidecek yerim olsa giderdim. Bir dakika bile bu şehirde kalmazdım ama benim kimsem yok. Benim kendimden başka kimsem yok!” diye fısıldadım. Ben yapayalnızdım. Kimsem yoktu. Fırat sustu ve tek kelime bile etmedi. Bana acımış mıydı? Ben acınacak bir insandım ama o bana acımazdı. Acısa zaten geçmişin bedelini benden çıkartmazdı. Susunca sözlerime devam ettim. “Sana söyledim, Fırat. Bana yardım et, gideyim. Ama istemedin. Şimdi benim ne suçum, günahım var? Biraz olsun merhametin yok mu? Bu kadar mı taş kalplisin? Görmüyor musun?” Benim gözyaşlarımı izledi. Onun taş kalbi hiç mi titremiyor? Bu kızın günahı yok neden demiyordu? “Merhamet…Benden bir Şamoğlu’na merhamet etmemi sakın bekleme! Kalbim sadece o artıklara karşı taştan! Hepiniz aynısınız! Yalancı, sahtekâr, düzenbaz! Bu arada gitmeyi de aklından çıkart! Sen artık kafanı pencereden bile dışarıya çıkartmayacaksın! Sen artık benim isteklerimi yerine getirecek bir tutsaksın!” Sustum. Herkes benden susmamı istiyordu. Sözlerine devam etti. “Her isteğimi…” diye bastırdı. “H-her istek?” diye sordum, kekeleyerek. Nefesim onun dudaklarına kayınca yine gözleri benim dudaklarıma kaydı. Fırat’ın içinde çok farklı bir erkek var gibi hissediyordum. Okuduğum kitaplardan yola çıkarak… Ne demek istediğini anlamıştım ve bu beni oldukça germişti. Fırat’ın bana dokunması fikri… “Dilan hastaneden çıktıktan sonra bizden çarşaf isterler. Alışmaya başlasan iyi olur. Yatağımı ısıtacak, beni tatmin edeceksin, Berfu! Her istediğimi yerine getireceksin!” Fırat daha ne kadar kalbimi acıtacaktı? Daha ne kadar kalbimi yerinden söküp yere atacak ve ayağıyla ezecekti? Ben neden bunları yaşamak zorundaydım? Beni bir orospu olarak görüyordu. Ben bunları hak etmiyordum. “B-ben orospu değilim. Bunu bana yapma.” “Sana orospusun demedim! Anlama problemin mi var? Bana karşı yapman gereken kadınlık görevlerini yerine getireceksin! Ben, senin kocanım! Bunların bilincine var! Ben istediğimde bedenini bana sunmak senin kadınlık görevin! Bunları da mı bilmiyorsun? Bilmiyorsan kısa zamanda öğren! Ben bir de sana bir şeyleri öğretmekle uğraşamam! Bu gece olacak dediğimde olacak! Ben senin hem resmi hem de dini nikahlı kocanım! Hayır deme gibi bir ihtimalin yok!” İç çekerek kafamı salladım ama o kolumu daha fazla sıktı. “Kafa sallama! Sesin çıksın! Evet ya da hayır diyeceksin!” dediğinde kolum çok acımıştı. “Canımı yakıyorsun.” diye fısıldadım. “Canın daha çok yanacak, Berfu! Bu eve geldiysen canın daha çok yanacak. Sen asla sevilmeyeceksin!” Acı dolu bir yüz ifadesiyle ona baktım. “Ben, zaten sevilmemeye alışkınım. Bu ilk olmayacak.” Fırat, yüzüme bakakaldı ama nedenini sormadı. “Ben hastaneye gidiyorum! Ben gelene kadar odadan çıkma!” deyip gitti. Kapı yüzüme kapanınca yatağa geri oturdum. Yıkılmıştım. Onun öfkesi yeri, göğü inletiyordu. Benden nefret ettiğini söylemesine gerek yoktu. Bunu gözleriyle de bana gösteriyordu. O, merhametsiz biriydi. Az önce söylediklerinden sonra bana merhamet etmesini de beklemiyordum. Ben sadece kendime üzülüyordum çünkü ben ona aşıktım. Gözlerimden yaşlar akarken ayağa kalktım ama kalkmamla ayak bileğimin acıması bir oldu. Yavaşça banyoya girdim. Kapıyı kilitledim. Gelinliği zor bela üzerimden çıkarttım. Bembeyaz gelinliğim simsiyah olmuştu. Tıpkı hayatım gibi… Gelinliğimi paramparça edip onu çöpe attım. Ben beyaz önlük giymek isterken şimdi bedel ödemek için bir gelinlik giymiştim ve o simsiyah olmuştu. Duşa girip bütün kirlerden arındığımı hissederek yıkandım ama omuzlarıma binen yükten asla kurtulamıyordum. Bu yükün nedeni Fırat’tı. Belki de ona karşı hislerim… Onları da söküp atmak istedim ama kurtulamıyordum. Banyodan çıkıp bornozuma sarıldım. Eşyalarım çok önceden buraya gelmişti. Pijamalarımı giyip yatacaktım. Zaten evdeki herkes benden nefret ediyordu. Şu an herkes Dilan’dan dolayı çok da tepki verecek halde değildi fakat o hastaneden çıktıktan sonra neler olacaktı? Korkuyordum…. Ben uyuyacakken kapı tıklandı. Korkuyla kalbim kasıldı. Ayağa kalktım. “Kimsiniz?” diye sordum, tedirgin bir sesle. “Berfu benim. Evde benden başka kimse yok. Sakin olabilirsin.” Sesin sahibini duyunca derin nefes aldım. Kapıyı açıp onu içeriye aldım. Dilşad içeriye girdiği gibi bana gülümsedi. Yatağın karşısındaki koltuğa oturdu. “Korkmakta çok haklısın ama evdeki herkes hastaneye gitti.” “Dilan nasıl?” “Dilan uyandı. Yakında onu hastaneden çıkartacaklardır. Dilan, bu ailenin göz bebeğidir çünkü Delal annenin öz kızı. Ne olursa olsun insanın öz evladı gibisi yok!” Ben bunu bilmiyordum. Fırat ve Dilşad, benim benzediğim Rojda’nın çocuklarıydı. Beni süzdü. “Çok güzelsin, Berfu.” Sonra da bakışlarını siyah ve uzun saçlarımda gezdirdi. “Teşekkür ederim.” “Saçlarına dokunabilir miyim?” diye sordu. Bu sorusuna şaşırmıştım ama onayladım. Yanıma gelip saçıma dokunması ve ağlamaya başlaması bir oldu. “Neden ağlıyorsun?” diye sordum. “Saçların aynı anneminkiler gibi… Aslında sadece saçların değil.” dediğinde yüzüm acıyla kasıldı. Benim de onun gibi çenem titremeye başladı. “Sen anneme çok benziyorsun, Berfu. Onun kopyası gibisin. Sana baktıkça anneme bakıyor gibi hissediyorum. Ben, onu çok özlüyorum. Ben ne yaparsam yapayım ondan nefret edemiyorum.” Acıyla “Ama abin ondan nefret ediyor,” dediğimde kafasını iki yana salladı. “Abim de ondan nefret etmiyor. Bazen dilin öyle söyler ama kalbin… O laftan anlamaz. İnsan istese de annesinden nefret edemez ki…” dediğinde ona sarıldım. Omzumda ağlamaya başladı. Ben de onun saçlarını okşadım. Kafasını kaldırıp gözyaşlarını elinin tersiyle sildi. “Biliyor musun, abimin öyle sert olduğuna bakma. Aslında o çok merhametlidir. O, kız çocukları okusun diye seferber olur. Çocukların gülümsemesi için her şeyi yapar. Hatta abim, benim Delal annenin yeğeni Ertuğrul’la evlenmemem için elinden geleni yaptı ama olmadı. Dedeme karşı çıkamadık.” “Ertuğrul’u sevmiyor musun?” Sustu. O da benim gibi mahkûm edilmişti. Konuyu değiştirdi. “Sen o kadar iyi kalpli birisin ki Berfu. İyiler her zaman kazanır. Güzel kalbin yüzüne yansımış. Sen bu güzel kalbinle abimi de değiştirecek, mutlu olacaksın. Hayat sana ikinci bir şansı muhakkak verecektir.” Dilşad’la biraz daha konuştuktan sonra oğlu ağlayınca yanımdan ayrıldı. Ben de yatağa uzanıp yorgunlukla gözlerimi kapattım. Beni bekleyenlere karşı şu an yapabileceğim tek şey uyumaktı. ** Gözlerimi ayağımdaki acıyla açtım. Hava kararmıştı. Oturur hale geldim ve üzerimdeki yorganı kaldırdım. Ayağıma dokunmamla daha çok acı çektim ve istemsiz gözümden bir damla gözyaşı aktı. Aniden ışık açıldı. Fırat’ın üzerinde hiçbir şey yoktu. Altında da gri bir eşofman vardı. Onun vücuduna bakmamaya çalıştım. Sert bir sesle “Ne oldu?” diye sordu. “Bir şey yok.” O, bana zaten yardım etmezdi ki… Acılarımla beni baş başa bırakırdı. Söylesem de faydası yoktu. “Berfu sana ne oldu diye sordum!” deyip yatağın kenarına oturdu. “Ayağım acıyor. Burkulmuştu.” Bakışlarını, ayaklarıma çevirdi. Dikkatle bakıyordu. “Şişmiş ve morarmış.” Elini oraya bastırınca acıyla inledim. Aynı zamanda dokunduğu yer de ateş gibi yanmaya başladı. “Çok acıyor, elini çeker misin? Acısına dayanamıyorum.” Gözyaşlarım aktı. Fırat elini çekti. Yüzüme baktı, ardından da ayağa kalktı. Üzerine bir tişört giyip odadan çıktı. Ben arkasından bakarken nereye gittiğini bilmiyordum. Acımla baş başa kalıp sessizce ağladım. Fırat elinde ağrı kesici ve merhemle geri geldi. Şaşırmıştım. Bana yardım mı ediyordu? “İç şunu! İlk geceden başıma bela olmayı başardın!” dedi, sertçe. Elindeki ağrı kesiciyi alıp komodinin üzerindeki sürahiden su doldurup içtim. “Yürümeyi bile beceremediğin için bu hale geldin! Elimde kalacaksın!” diye söylenmeye devam ediyordu. Ağrı kesiciyi içtikten sonra merhemin kapağını açıp eline sürdü. “Ben yaparım.” “Berfu, kes artık! Sinirlerimi bozuyorsun!” deyip ayağımı kucağına koyup merhemi sürmeye başladı. İşaret parmağıyla yavaşça bileğime masaj yaparken nefes alışverişim de artmaya başladı. Onun dokunuşları çok farklı hislerle dolmama neden olmuştu. İlk defa bir erkek bana dokunuyordu. Bütün vücudum titriyor, kalbim çok hızlı atıyordu. Onunla ilk kez karşılaştığımdaki gibi heyecanlıydım. Titrek bir nefes aldım. “Bana neden yardım ediyorsun?” diye sordum. “Sonra başıma daha büyük belalar açma diye yardım ediyorum! Yanlış anlama sakın! Yoksa umurumda bile değilsin!” O, merhemi sürmeye devam etti. Ben de onu izledim. Belki de Dilşad haklıydı. İç sesim bana kızdı. Umutlanma, Berfu. Ne zaman umutlansan umutların yerle bir oluyor. Yapma. Yoksa daha çok acı çekiyorsun. İç sesimi susturdum. Fırat’ın elleri bütün acımı almıştı. Bana bu kadar acı çektiren adamın bana şifa olması çok saçmaydı. Ayağımı yerine bırakıp banyoya gitti. Elini yıkayıp odaya geri döndü. Bana yaklaştı. Neden geliyordu? Heyecanlanmıştım. Ellerini, bedenimin arasına koyup yatağa bastırdı. Beni abluka altına almıştı. Yüzlerimiz arasında az mesafe kala konuştu. “Bugün söylediklerimi beynine soktun mu, Berfu?” O kadar yakındı ki dudaklarımız birbirine değdi değecek haldeydi. Fırat’ın dudakları da gittikçe bana yaklaşmaya başladı. Dudaklarımız arasında milimler kalmıştı. Gözlerim istemsizce kapandı. Nefes alışverişim de sıklaştı. “Ben sana istediğim gibi dokunacağım ama sen bana dokunamayacaksın, Berfu! Bunu yakında anlayacaksın!” Beni bu evde her yönden zor günlerin beklediğini anlamıştım.

Great novels start here

Download by scanning the QR code to get countless free stories and daily updated books

Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD