Konağın önüne gelmesinden çok korkuyordum. Yataktan kalktım. Kalkarken bacaklarım o kadar titriyordu ki zor kalkmıştım. Pencereden dışarıya baktım ama kimse yoktu. Derin bir nefes aldım. Gelmiş mi diye çok korkmuştum. Yeniden mesaja baktım. Ben şimdi ne yapacaktım? Defalarca mesajı okudum. Hayal ya da rüya değildi. Her okuduğumda daha fazla tedirgin oluyordum. Ayaz Şahinoğlu… İsmini okudukça tüylerim diken diken oluyor, mideme de kramplar giriyordu. O, yıllardır benim peşimdeydi ve takıntılı bir pisliğin tekiydi. Ondan kurtulamıyordum. Babam kaç kere ona yok demişti ama asla pes etmemişti. En son bana tuzak kurmaya çalışırken Fırat beni ondan kurtarmıştı. O gün, ben kurtarıcı ve beyaz atlı prens olarak gördüğüm Fırat’a aşık olmuştum. Olayların buralara kadar geleceğini bilemezdim.