Mahur
Silahı bulmamın üstünden bir hafta geçmişti, ama ben hala bir şey yapmamıştım. Fıratla konuşmuştum, ama gizli bir göreve gitdiyi için bir haftadır ondan haberim yoktu. Sadece mesaj yazmıştı. O yüzden onun bana geri dönmesini bekliyordum. Sıkboğaz etmek istemezdim. İşini görüyor sonuçta.
Üstüne de Kemal bir kaç gün önce beni arayıp araba için gerekenler listesini söylemişti, hatta sonradan listenin fotoğrafını atmıştı sanki ona inanmayacakmışım gibi. Ve paranın bir kısmını da söylediyi hesaba yatırmıştım. Para kısmını unutmuştum. Aklımda o kadar soru olunca unutmam olağan bir davranıştı. Kemal da bunu düşünmüş ve beni geç aramıştı. O yüzden arabanın tamiri için gerekli çalışmalar tam da bu günden başlamıştı.
Sabah erken kalkmıştım. Haki renk eşortmanımı ve üstünden aynı renkte crop giydim. Saçlarımı at kuyruğu halinde topladım. Kulaklığımı da takıp spora gitmek amacıyla evden çıktım. Yaşadığım yere yakın bir park vardı. Oradan da sahile gidebileceğim yol vardı. 1 saate yakın koşmuş ve sahile varmıştım. Gördüğüm bir banka oturdum. Denizin büyüleyici kokusu burnuma doldukça abimle sabahlar yaptığımız koşuları hatırladım.
Artık abimin katilini bulmak istediğimden emindim. Silahı gördüğüm ilk zamanlar " Bırak bu işi. Zaten yıllar geçmiş" diye kendimce düşünmüştüm. Amma hayatımda bir ilerleme kaydedemiyordum. Nereye gidersem gideyim hep bir yerden abim aklıma geliyor ve beni dumura düşürüyordu. Bu girdapdan çıkmanın yolu da onun katilini bulmaktı. Ya Fıratın yardımıyla, ya da başka bir yolla.
Telefonuma baktım. Saat 08:10 olmuştu. Eve geri dönmenin zamanıydı. Sabah sporlarımı aksatdığım içim bir hayli yorulmuştum. Ama yürüyerek geri dönme kararı aldım. Sahilden çıkıp parka doğru ilerlediğimde birinin sanki beni izliyormuş gibi hissine kapıldım. Dönüp arkama baktığımda hiç kimse yoktu. Her halde ben yanılmışım diyerek yürümeye devam etdim. Ama bu hiss beni eve kadar takip etdi. Giriş kapısına doğru girdiğimde aniden döndüm ve birinin gözden kaybolduğunu gördüm. Bir saniye gibi bir anda olmuştu bu olanlar. Çünkü adamın sadece pantolunun görebildim ki, bu da gri bir erkek pantoluydu.
Bahçeden ilerleyerek eve girdim. Sonra ikinci kata çıkıp yatak odama girdim. Duş alacaktım. Kaçtığım için yorulmuş, terlemiştim. Banyoya girip üstümdekilerin hepsini çıkardım. Duşun altına girdiğimde aklıma beni birinin izliyor olabileceyi fikri geldi. Ama beni kim ve niye takip etsin ki? Babam kanuni işlerde çalışıyor, bense bir ressamdım. Babamın isteğile onun için şirkete uyğun olacak bir bölüm okumuştum. Ama onu bitirdikten hemen sonra yeniden başka üniversiteye girip ressamlık okumuştum. Tabi ki bu konuda abim bana yardım etmişti. Babamla anneme kalsa izin vermezlerdi.
Evet, ben tam da bu potansiellere sahip biriyken kim beni takip ederdi ki. Sorularıma cevap bulamadan duştan çıkıp bornozumu giyip odama girdim. Saçlarımı kurulayıp üstüme yine siyah eşortman ve beyaz bluz giydim. Saçlarımı açık bırakıp aşağıya indim. Annem kahvaltısını bitirmiş tabletiyle meşguldü. Çalışanlara bana kahvaltı hazırlamasını söyleyip annemin yanında oturdum.
Mahur "Günaydın anne. Nasılsın?" sorumla başını tabletinden kaldırıp bana baktı sonra yine tabletine bakmaya başladı ve
"Günaydın , kızım. Mertle aranı düzeltdinmi?" dedi, ama gözleri hala tabletinde geziyordu. Bana bakma ihtiyacı duymuyor gibiydi.
Mahur "Evet, sorunumuz yok. Ben bu gün şirkete babamın yanına gideceğim"
Kafasını nihayet tabletinden kaldırıp bana baktı
"Hayırdır? Sen ve şirket?"
"Hep söylemiyormuydunuz şirkete gel. Gidiyorum işte. İlle de bir sorunmu olması gerek" demiştim. Ama gerçekten aklımı kurcalayan bir sorunum vardı. Babamla maddi durumumuzu konuşmalıydım. Ve kaç gündür de evden çıkmamıştım. İyi olurdu böylece hem annemlerin isteğini yaomış olurdum, hem se babamla konuşurdum.
"Ne diyorum. Sen bilirsin. Git o zaman"
"Önce kahvaltımı yapıp öyle gidieceğim Ayşen hanım" diyerek yanından kalktım.
Kahvaltımı yapıp odama girdim. Üstümü değişip şirkete gideceğim için ona uyğun kumaş pantolon ve ceket giydim. Havalar artık az- az soğumaya başlamıştı. Arabama binip şirkete doğru yol aldım. Radyoyy açtığımda aşina olmadığım amma sözlerini dinledikçe sevdiğim bir şarkı bulmuştum. Kime ait olduğunu da bilmiyordum. Radyoyu açtığımda şarkı yeni başlamıştı çalmaya
bak burda ne var
bir derin yara
bir bakış baktın yüreğim
döndü de kora
hangi aydaydık
günlerden neydi
bir gülüş güldün
tüm güller boynunu eğdi
bir acayip haldeyim
dinle bunları
bize demişler serseri
severim onları
ne güzel olmuş gök mavi
yeryüzü sarı
sen iste gelsin
gönlümün ilkbaharı
Güzel şarkıydı. Şarkımı güzeldi yoksa şarkıyı dinlerken Kemali düşünmüş olmammı güzeldi. 1 haftadır onu da görmüyordum. Onu ilk gördüğüm anı hatırladım da şimdi çok yakışıklı görünüyordu. Nişanlı olmasam aşık ola bilirdim. Onun benimle ilgili ne düşündüyünü bilmiyorum tabi. Ama nişanlı birine bakmaz diye düşünüyorum. Galiba onu özlemiştim. Hangi haklaözlüyordum ki onu. Ben onun neyiyim ki onu özleyim. Hem galiba hayatında biri var. Yoksa orada olarken ustası niye ailesi var demiş olsun ki. Yakışıklı çocuk sonuçta bekar kalacak değildi.
(MAHUR ALSINDA KEMALİ SEVMEYE BAŞLIYOR. AMA BU DURUMU KENDİNE İTİRAF ETMEKDE ZORLANIYOR. KENDİNCE ONDAN UZAK DURMANIN YOLLARINI ARIYOR. AMMA BİLMİYOR Kİ, İNSANIN KADERİ KİME YAZILDIYSA KARŞISINA DUVAR DA ÖRSEN, KAPILARINA KİLİD DE VURSAN KADERİ DEĞİŞEMEZSİN. BAZILARIMIZ KADERE İNANMASAK DA BU GERÇEKTEN DE VAR. KADERDEN KAÇAMAZSINIZ. ELBET YAZILI OLAN BİR GÜN GERÇEKLİYİNE KAVUŞUR)
*****
Kemal
Kaç gündür Mahuru göremiyordum. Tamam ondan uzak durmaya çalışıyordum. Doğrudur, ama ondan uzak kaldığımda bunun pek te kolay olduğu söylenemezdi. Osman da başıma ekşimiş durumda 'seninki neden gelmiyor" diye kafamı yiyordu. Keşke benimki olsaydı, ama o başkasına aitdi. Her ne kadar onun başkasıyla olmasını kabullenmiş olsam da onu görmem gerekiyordu. Uzaktam bile olsa görmeliydim. Bu gün ustadan izin alıb Mahurun evinin yakınına gitdim. Yeni gelmiştim ki , Mahurun arabasını çıkarken gördüm. Mahurun peşine takılıp onu takip etmeye başladım. Eger durumu anlarsa beni sapık diye şikayet etmezse yeridir. Ben bile yaptığıma hayret ediyordum. Birini kasıtlı olarak takip etmek iyi yerlere gidip çıkmıyordu.
Şirkete doğru gidiyordu. Kapıya yanaşıp anahtarını valeye verdi ve içeri girdi. Bense uzaktan ciyerci kedisi gibi ona bakıyordum. Bir süre içeride kaldı ve yarım saat sonra arabası şirketin önüne getirlidi, az sonra Mahur da arabasına binip hızlanıp gitmişdi.
Nereye gitdiğini bilmesem de uykudan ayılmış gibi Mahurun arkasınca baktım. Ve onu izlemeye devam etdim. Bir kafeye geldi ve oturdu. Ben de onun beni göremeyeceği bir halde arkada oturmuştum. Beni görmediğindem emin olduğumda garsonu çağırıp türk kahvesi sipariş verdim. Bir yandan kahvemi bekliyor, bir yandan da Mahurun kimi beklediğini izliyordum.
Her halde Mertle buluşmak için buraya gelmiştir, ya da kız arkadaşlarıyla. Derken Mahur karşıdan gelen bir erkeye el salladı. Ona doğru gelen adam da ona karşılık el sallayarak yanına gitdi. Mahur onu görüp ayağa kalktı ve sarıldılar. Arkadaş gibi bir sarılmaydı. Hani iki sevgilinin sarılması gibi özlem içeren bir sarılma değildi. Sonra ikisi de bir şeyler sipariş verip konuşmaya başladılar. Ciddi ciddi bir şeyler konuşuyorlardı. Ve uzak olduğum için konuşmalarına dair hiç bir şey duyamıyordum. Kimdi ki bu adam. Mahurla aynı yaşlarda gözüküyordu. Uzun boylu, esmer tenli, siyah saçlı, spor kıyafetler giyinmişti. Mahurun sırtı bana dönmüş halde olduğundan yüzünü göremiyordum, ama karşısındaki adam onu dikkatle dinliyor bazı sözlerinde yüzünde olayları anlamaya çalışan bir adam hali vardı.
Derken Mahur çantasını açarak o adamın
önüne koydu. Adam kucağına alıp içindeki her neyse ona baktı. Sonra da Mahura geri verdi. Bir az daha konuşup Mahurla birlikte kafeden ayrıldılar. Ben de arkalarından hesabı ödeyerek kalktım. Gelen adamın kendi arabası vardı. Mahur öncesinde onun arabasına bindi. Onunla gideceğini düşündüm, ama bir kaç dakika sonra o adamla vedalaşıp kendi arabasına bindi ve gitdi.
Olaylardan bir gram anlamasam da Mahuru takip halindeydim. Ne yapıyor ola bilirdi. Eve gitmeyerek bir parkın yanında arabayı durdurdu ve çıkıp bankta oturdu. Parkta adam azdı. Ben de ondan aralıda oturup onu izlemeye başladım.
Dalgın gibi bir hali vardı.
Bir anda biri yanından çantasını alıp kaçtı. Şaşırmış ne yapacağımı düşünerek hırsızın peşinden koşmaya başladım. Bu sırada da Mahur "Yardım edin. Hırsız var" diye bağırmaya başlamıştı. Beni hırsızın peşinden koşarak gördüğünde şaşıracağından adım gibi emindim. Ben olsam ben de şaşırırdım.
Hırsız çok hızlı kaçıyordu. Bu hırsızlara böyle hızlı kaçmayı kim öğretiyordu acaba. Benim yerimde başkası olsa yarı yolda bırakırdı kovalamayı ama ben bırakmadım. Okulda kaçış birinciliyim vardı. Sonralar da sporu bırakmadığım için baya hızlı koşardım.
Hırsıza tam yaklaşmıştım ki boynundan yakalayıp kendime çektim. Kendini tutamayarak koşmanın etkisiyle yere düştü ve beni de kendiyle sürükledi. Tepe taklak yere geldikten sonra hızlı davranıp hırsızın üstüne çıkıp yakasından kavradım.
"Aklınımı kaçırdın sen ?Bak öldürüm seni" diye söylenmeye başlamıştım ki
"Abi bırak beni nolur. Ben etdim sen etme" diye ağlayıp sızlanmaya başladı. Bir kaç yumruk darbesinin altında sızlansa da onu bırakmaya niyetim yoktu. Polise götürüp verecektim bu pisliyi.
Birden Mahurun sesini duydum.
"Kemal, dövme artık. Bak ne hale geldi. Polis icabına bakar" dedi ve cevap vermem için Mahura doğru döndüyümde hırsız birden elimden sıyrılıp kaçtı. Ardından gitmek istesem de Mahur izin vermedi. Çanta zaten bendeydi.
Ayağa kalkıp üstümün tozunu çırptım ve Mahura "Sen nasılsın?" diye sordum.
Mahur "İyiyim. Sağ ol. Sen olmasan çantam kesin gitmişti. Gerçekten teşekkür ederim" dedi ve bana sarıldı.
O an Mahurun kokusunu burnuma, oradan da kalbime girmeye başladım. Deniz gibi kokuyordu. Birden yüzünü göğsümden kaldırıp yüzüme baktı. O dudaklar sanki onu öpmem için yaratılmıştı. Sanki ora sığınmalıyım gibi hissediyordum. Bana bakıp dudaklarını yaladı. Buna karşı koyamadan dudaklarımı dudaklarına bastırdım. Şaşırmış bir şekilde gözlerini irice açıp bana baktı. Ben öpmeye devam ederken onun da öpüşüme karşılık verdiğini anladım. Bunu kendime işaret gibi anlayıp dilimi ağzından içeri soktum. Ellerimi beline dolayarak onu kendime çektim. Belki ilk defa birini öpüşüm değildi, ama böyle yoğun duygular beslediğim birini öpmek, hele uzun zamandır platonik aşık gibi ondan uzak davrandıkça aslında ne kadar da ona yakın olduğumu anladım. Ben ondan uzak duramazdım ki. O beni sevmese bile ben ona her zaman ihtiyaç duyacaktım.
Artık dayanmam gerektiğini anladım ve dudaklarımızı ayırdım. Alnımı alnına dayayıp yüzüne baktım. Hiç bir şey söylemedi. Alnını alnımdan uzaklaştırıp aniden atdığı bir tokatla sarsıldım.
Evet, Mahur bana tokat atmıştı. Haklıydı.